SARS Virüsü yüksek risk kategorisindedir. Kasım 2002 de güney Çin’de yaklaşık bir gün içinde 8000 kişiye bulaştı ve 800 kişinin ölümüne neden oldu. İlk bulgular insanların bir birine bulaştırdığını göstermektedir. Sars etki ettiği hücrede 6–8 saat içinde yayılmaktadır Büyük mutasyon yeteneği vardır. Bu nedenle Çin’de hızla yayılmasının önüne geçmek için kamu görevlileri sıkı kontroller uygulamaktadır. Bu önlemler Sars’ın yayılmaması içinde uygulanmıştır. Nerdeyse tüm Çin’de bir karantina uygulanmıştır.
1918 yılında İspanyol gribi salgınında 8 milyon kişi İspanyada hayatını kaybetmiştir.1 seneden daha bir kısa sürede 50 veya 100 milyon insanın öldüğü düşünülüyor.1918 yılı İspanyol gribinin genetik materyalleri Alaska’da yapılan kazıda bu hastalıktan ölen kurbanlardan elde edilmiştir. Yapılan çalışmalardan sonra bu virüsün DNA sı elde edilmiştir.
Bu virüsün kuş gribinden dönüştüğü düşünülüyor.
Bilim adamları yaptığı çalışmalarda nasıl virüsün yayıldığını tespit etmektir. Bu nedenle özellikle Afrika’dan gelip Avrupa’ya göçen kuşlar arasında araştırma yapılmaktadır. Bu araştırmalarda virüslerin hayvanlar arasında yayılırken mutasyon uğramaktadır. En büyük korku Virüslerin hayvanlardan insanlara bulaşmasıdır. Çiçek hastalığı Hindistan’da ilahi bir hastalık görülmekteyken Çin’de aşılama yapılarak bağışıklık kazanmışlar. Afrika’da ebola, Niha virüsü Malezya’da, mimi virüsü İngiltere görülen virüslerdir.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-)Küresel saldırıyı durdurmak için virüslerle savaşmak yeterli mi?
2-)Virütik hastalıklara yakalanan bireyleri karantina altına almak bulaşma riskini ne kadar azaltır?
3-)Virütik hastalıkların çıkış noktası ne olabilir?
4-Neden Hayvanlardan insanlara bulaşan virüslerden daha çok korkulur?
5-Sars virüsünden korunmak mümkün müdür?
?
Genetik
ve Eğitim Tercihlere Dayalı Bilimsel Dahi Oluşturmak Kısmen Olası 60 dk
Dâhilik, gizemli bir yetenektir. Dâhilik sonradan mı öğrenilir yoksa doğuştan mı edinilir? Bir çocuğu 6 yaşına kadar dahi yapabilirsiniz. Justin Chapman, 7 yaşındaydı ve yaşıtlarıyla aynı özelliklere sahipti bir özellik hariç. Normal IQ seviyesi 100 dür ve 160 da kalır. Justin’e 2 yaşındayken test yapılınca IQ seviyesinin 160 olduğu ortaya çıktı. Daha 2 yaşındayken sesli okuyabilen ve 3 yaşındayken çalgı aleti çalabilen Justin annesini endişelendirmeye başladı. Annesi onu okula yazdırmak istedi fakat okul onu bu özelliğinden dolayı kabul etmedi. Bunun üzerine annesi onu üniversiteye kaydetti. Böylece Justin 7 yaşında Rochester üniversitesine giden birçok önemli çalışması olan konferanslar veren ünlü bir çocuk oldu. IQ seviyesi 298’ e yükselen Justin 12 dil öğrenmişti. İnsanlar onun zekâsına inanıp inanmamakta zorlandı. Ancak Justin'in bu müthiş dehasına rağmen bir sorunu vardı insanlar ona direk bir soru yönelttiklerin de soruyu anlayıp cevap vermekte ve kelimeleri ayırt etmekte zorlanıyordu. Bu durum insanları kuşkulandırmaya başladı ve Justin'in zekâsı üzerinde hile yapıldığını düşünüyorlardı. Bazen 7 yaşında bir çocuk gibi davranıp annesinin eteğinden ayrılmayan yaşıtları gibi hareket eden Justin aynı zamanda Dünya Barışı, kadın-erkek ilişkileri gibi önemli konularda çalışmalar yürütüyordu. Kendi web sitesini hazırladı, 2 kitap yazdı ve gazetede ona ait bir köşe vardı. Justin'in zekâsı çevresel sorunlara mı yoksa kalıtsal özelliklere mi bağlıydı?
Zekâyı etkileyen birçok gen vardır. Eğer zekâ kalıtımsalsa bunun için doğru anne-babayı seçmek gerekir. New York'ta Rem ailesi Nobel Sperm Bankası' na başvurur. Burada zekâ seviyesi yüksek donörlerin bağışladığı spermleri kullanarak çocuk sahibi olurlar. Buranın kurucusu olan Dr. Graham'ın amacı sağlıklı, yetenekli ve üstün zekâya sahip nesiller yaratmaktır. Aile 3 çocuk sahibi oldu. İlk çocuk olan Lindra'ya hayat veren sperm, çok zeki bir bilim adamına aitti. Lindra, müzikal yeteneğe sahipti ve iyi piyano çalıyordu. Daha sonra Courtney doğdu; ona hayat veren sperm ise Olimpiyat oyunlarında altın madalyalar kazanan bir atlete aitti. O da ablası gibi müzikal yeteneğe sahipti aynı zamanda da iyi bale yapıyordu. Daha sonra 3. çocuk olan Logan, Courtney'le aynı donörden olan spermle dünyaya geldi. Erkekti ve bir sorunu vardı. Logan bir otistikti, konuşamıyordu. Sadece bazı motor becerilere sahipti. Bu olaydan sonra Graham'ın sperm bankası kapatıldı. Günümüzde hala bu özelliklere sahip bankalar var. Zeki anne-baba zeki çocuklar dünyaya getirebilir. Ama bu garanti değildir. Genetik bilimi bir çeşit piyangodur.
Bilim adamları bebek zekâsına katkıda bulunacak eğitici oyuncaklar öneriyorlar. Bilim adamlarına göre bir çocuk 6 yaşına gelinceye kadar birçok bilgiyle donatılabilir; hatta ondan bir dahi yapılabilir. Bir çocuk 3 yaşına kadar geri kalan hayatında öğreneceğinden daha fazla şey öğrenir. Başlangıçta, hücre yığını olan bebekler yavaş yavaş hücrelerin belirli şekillerde ölümleri sonucunda şekil alırlar. Bebeklerde beyin hücreleri belli bir süre sonra sayıca azalır. Bilim adamları bunları nasıl kurtarabilecekleri üzerine çalışmalar yaptılar. Çevresel faktörler cenin üzerinde etkilidir. Bunu fareler üzerinde yapılan deneylerden anlayan bilim adamları akrobatik farelerin miskin farelere göre beyinlerini daha fazla kullanabildiklerini gördüler.
Sofia bira başka dahi çocuk henüz 13 yaşındayken Oxford'a öğretmen olarak girdi. Matematik dehasıydı. Babası tarafından evde eğitildi. Sadece matematik, tenis ve çeşitli sporlar yaparak büyüdü. Bu bedensel ve zihinsel egzersizin beyin üzerindeki etkisine iyi bir örnekti. Kısa zamanda ün kazanan Sofia bilinmeyen bir sebeple bir gün her şeyi bıraktı evi ve okulu terketti. Babası tarafından zorla eğitildiğini iddia etti.
13 yaşında olan başka bir çocuk olan Cloi'nin hikâyesi daha farklı. Henüz 27 aylıkken keman çalarak insanların dikkatini çekti. En iyi müzik okuluna kabul edilen Cloi müzikal konuda çok başarılı ve küçük yaşına rağmen konserler veriyor. Bilim adamlarına göre genetik müzikal yetenek üzerinde rol oynuyor. Cloi'nin ailesinde müzikle ilgilenen çok kişi vardı.
12 yaşındaki Adam ise ailede müzik yeteneği olan kimsenin olmamasına rağmen blog flüt çalmayı kendi imkânlarıyla öğreniyor ve üstün bir yeteneğe sahip olduğunu öğretmenlerine gösteriyor.
Beynini bir hesap makinesi gibi kullanan genç adam ise bunu çok isteyerek başardığını söylüyor. Küçükken matematik dersinde çok kötü olan birinin bunu başarması çok önemlidir. Beynini 7–8 yıl boyunca günde 6–8 saat arası eğiterek başardığını ve bunu isteğe bağlı bir şey olduğunu söylüyor.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Bir dahi yaratabilir miyiz?
2-Dahi oluşturmak için doğuştan gelen yetenekler mi yoksa çevre mi daha etkili olur?
3-Fareler üzerinde yapılan zihinsel egzersiz deneyleri insanlar üzerinde de etki gösterebilir mi?
4-Beyin taraması sonucunda matematik sorusunda beynin hangi bölümünün çalıştığını görmüşler?
5-Beynimizi nasıl keşfedebiliriz?
6-Sınırsız yaratıcılık hayatımızı nasıl etkileyecek?
Yılan Fobi Tedavisi
13 dk
Yılanı izleyen kişi korkuyor olabilir ama kaçmıyor. Mantıksız panik yerine düşmanına saygı almış bir durumda. Şu anda hiçbir yere kaçmıyor. Bu bile onun için çok fazla. Bunun için çok yol kat ettiğini düşünüyor. Paniğe kapılmadığı için şükrediyor. Bu isteyebileceğinden çok daha fazlasıydı. Sonunda o ve yılan güvenli bir uzaklıkta duruyor. Sonra ikisi de kendi yoluna bakıp hareket ediyor. Yılan kendi yoluna bakıp hareket ediyor. Çok ürpertici bir şekilde gidiyor. Kumun üzerinde dalga hareketi yaparak yoluna devam ediyor. Doğal yaşam korkulara ilham veren hayvanlarla doludur. Yılanlar hayvanların en büyük kokularından olan bir hayvandır. Ama bilgi ve iradeyle en kötü kâbuslar bile yenilebilir. Bu filmle en büyük korkular bile iradeyle yenilebilir. Korku ve kaygı zaman zaman birbirine karıştırılan kavramlardır. Bunların dışında da fobiler var. Korku; dışarıdan gelen tehlikeye karşı duyduğumuz duygusal tepkidir. Fobi de bir çeşit korkudur. Normalde korkulmayacak belli durum ve nesnelere karşı ortaya çıkan korkuya fobi diyoruz. Aslında korkumuzun olay ya da nesneyle orantılı olmadığını biliriz. Anlamsızlığına, gereksizliğine de inanırız. Ama korkumuzla baş edemez. Korktuğumuz durumla karşılaşınca, karşılaşma olasılığı olunca uzaklaşmaya çalışırız.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1- Fobi nedir?
2-Korkmanın temeli psikolojik olabilir mi?
3-Yılan fobisine karşı nasıl bir tedavi uygulanabilir?
4-Korku ve kaygı arasındaki fark nedir?
5- Hayvanlardan korkmanın alternatifi ne olabilir?
Tasarlanmış Gerçek Bebekler Legal mi 60dk
Çocukları hasta olan bir çift, çocuklarının hayatını kurtarmak için yeni bir bebek sahibi olmak isterler ve tarihe geçerler. Bu olay tanrıyla oyun oynanıyor tartışmalarını yarattı. Bilimsel açıdan etik mi? soruları sorulmaya başlandı. Lyan ve Step han’ın çocuklarında hiper IGM adında milyonda bir görülen genetik hastalık vardı. Bu hastalıkla küçük çocuğun uzun yıllar yaşama şansı yoktu. Bu hastalık bağışıklık sisteminde önemli sorunlar yaratıyordu. Hastalık düzenli kan bağışıyla tedavi edilebilirdi. Anne- baba yeni bebeklerinin uygun kan ve dokuya sahip olmasını istiyordu böylece bebek abisinin hayatını kurtarabilecekti. Eleştirmenler buna "Yedek Parça" adını verdiler. Lyan ve Step han zor bir süreçten geçiyorlardı bütün eleştirilere rağmen kararlarını verdiler ve Avustralya -Sydney' e gittiler ve bu tür araştırmalar yapan bir araştırma merkezine gittiler. İstekleri hemen dikkate alındı. Burada anneden yumurtalık alınıyor temizlenip sayılıyor; babanın spermleriyle dölleniyor. Embriyo sayısının yüksek olması daha fazla şans demek fakat bunun da bir garantisi yok. L yan'ın 1. denemesi olumsuz sonuçlanıyor. 2. denemesinde Lyan'ın yumurtaları yine dölleniyor. Hepsinin içinden Stephan’ın spermleri rast gele seçiliyor. Cam bir pipete konuyor ve Lyan'ın yumurtalarından birine enjekte ediliyor.
Daha sonra kimyasal reaksiyon başlıyor ve birkaç gün içinde embriyo oluşuyor. İstenilen özelliklere sahip olup olmayacağını görmek için beklemek gerekiyor. Bu arada insanlar tartışmalarda ikiye ayrılır. Aynı şeyi kendileri içinde isteyenler ve bunu çok saçma bulanlar. Bilim adamları embriyolar oluştuktan sonra sağlıklı olanları biyopsi yaparak ayırabileceklerdi. Bu bilim adına büyük bir gelişmeydi. Tasarlanan bebeğin abisiyle aynı hastalığı taşımaması ve kan uyumunun olması gerekiyordu. İnsanlar embriyo seçimini cinsiyet seçimi için kullanmak isteyince tartışmalar daha da alevlendi. Nihayet zamanı geldi ve embriyolara biyopsi sonucu açıklandı. Uyan embriyoda da hastalık olduğu belirlendi. Embriyolardan hiçbiri bebeğin ihtiyacını karşılayamadı. 3. deneme sonunda uygun embriyo bulundu ve 9 ay sonra Thomas dünyaya geldi. İnsanlar bunun etik olup olmadığını çok tartıştılar. Günümüzde en büyük kötülükler hükümet tarafından bize yapıldı. Büyük sosyal faydalar için insanlar kullanıldı. Naziler zamanında bunu yapmaya çalışmışlar. Sağlıklı sorunsuz ve mükemmel bir toplum yaratma çabasına girmişler. Amerika' da dahi bu tür fikirlerin ortaya çıktığı biliniyor. Genetik ve fiziki açıdan iyi gençler birbirleriyle eşleştirmek için yüreklendiriliyorlardı. Aynı zamanda zihinsel engelli insanların da uzak tutulması için çalışmalar yapıldığını biliyoruz.
Bazı insanlara göre ise PGD yani soya çekilme özürlüler için kullanılmalıydı. Bunu isteyen çiftlere karışılmamalıydı. Fakat çok pahalı bir yöntem olduğu için sadece zenginler kullanabilecek bu defa özürlüler fakir tabakadan insanlar olacaktı. Sosyal açıdan sorun yaratacak ve dengeleri bozacaktı.
Bu buluşa göre gelecek nesiller seçimlerine göre çocuk sahibi olabilecekler. Genetikte buna iyileştirme deniyor. Bu kadar anlamlı bir şekilde kendimizi değiştirme gücümüz hiç olmadı. Ön aşılama yoluyla istediğimiz özellikte ve sağlıkta çocuklarımız olacak. Zekâ ve spor kabiliyeti olan çocuklar en çok istenen çocuklar. Bu, tıbbi teknoloji açısından artık mümkün fakat etik açıdan çok tartışmalı ve sorunlara açık bir konudur.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-PGD özürlü çocuklar için kullanılabilir mi?
2-Nazilerin üstün ırk yaratma konusundaki girişimleri ne olabilir?
3-Yedek parça bebek uygulanmasını istemeyen ülkeler hangileri olabilir?
4-Yedek parça nedir?
5-Hayat kurtarmak adına başka bir bebeği kullanmak etik midir?
Doğal
Kavimlerin Dna Dizilerinin Evrimsel İncelemeye
Alınması 38' 67 dk
DNA dizileri tek baslarına yararlı değildir. Onları dünyanın başka bölgeleri ile alınan dizilerle karsılaştırmalıyız. Yani bu dizilerin bir kısmını duvara yerleştirebilmek için en geniş yeri bulmak gereklidir. Afrika halkları var, Asya halkları, Okyanus halkları yeni Gine dağ halkları DNA dizilerinin büyük aile ağaçlarını oluşturduğunu görmeye başladık. Diziler arasındaki ilişkiler belirdikçe eşsiz bir toplumun hikâyesi ortaya çıkmıştır. Bütün bu ağaçlara göre Andamar halkı Afrika’dan göç eden ilk gruplara aitti. İlk izlenim buydu oldukça heyecanlıydı. Afrikalılara çok yakındı ve yine çok eski bir toplum olan yeni Gine dağ halklarından fazla uzak değillerdi. Sonuçlar Afrika’da büyük insan göçü yaşandığını dair genel fikri niteler durumdaydı. Günümüzde Asya’nın bazı bölgelerinde bu ilk göçün cilalı taş devri öncesi karın öncesi insanları temsilcilerine rastlanır. Andamara halkı da bu insanlardandır. Eriga Andamara halkı sadece Afrikalı piglilere benzemediğini ve bugünün Afrikalılarına genetik olarak çok yakın olduğunu görüyoruz. Ama adalara yerleşmek için Afrika’dan ne zaman ayrılmışlardır. Bunu öğrenebilmenin tek yolu dillerinin incelenmesi olarak fark edildi. Akdamarlıların dilleri bütün diğer dillerden farklıdır. Nigılıs bir yerin diğer dillerden ilişkilerini izleyip farklılıklarını oluştuğu noktaları tespit ederek dilin ne kadar ayrı olduğunu belirleyebilir. Ve dilin tecrit olarak geliştiği süre ile bize kesin olarak söyleyebilir. Andamar ailesi tamamen ayrı ve bildiğimiz kadarıyla Andamar adaları dışındaki hiç bir yerde bir bağlantısı yoktur. Nigılıs dillerinden kabilelerin insanlardan ne kadar uzak olduğunu anlayabiliyoruz. Dil bilgisi yapılarına bakarsak Andamar dilleri eski dünyada yani Avrasya’da ve Afrika da konuşulan dillerden çok farklı. Buda bizi oldukça uzun süredir diğer insanlardan uzak oldukları varsayımlarına ulaştırabilir. Bu halkın çok eski tarihlerdeki güney doğu Asya‘dan kalmış olma ihtimalleri çok yüksek. Belki de önceki döneme ait olabilirler. Modern insan Asya’ya 60 yıl ile 100bin yıl önce geldi. Ada halkları insanın Asya’ya ilk yerleştiği dönemlerden kalmış olabilir. Yani taş devrinin soyundan gelmiş olabilirler. Bu çok şaşırtıcı bir fikirdi. Özellikle ilgi çekici çünkü geçmişimiz bütün insanlığın geçmişi hakkında büyüleyici ve zengin bir bilgi kaynağı olabilirlerdi. Erica’nın bulgularını tespit etmek üzere tüm DNA bilgilerine ihtiyacı var bilim adamları ile çalışan Erica kabileleri kendi ziyaret edip DNA toplamaya karar verdi. Kolay olmayacağını biliyordu. Hindistan’a iki saatlik uçuş mesafesindeki Pler limanı adaların başkentidir. Şehirde güvenlik sıkıdır. Kabiya bölgeleri polisin sıkıyönetimi altındadır ve giriş için özel durumlar gerekir. Hindistan da gelen yarım milyon göçmen burada yasar. Elica’nın beklediği bu değildi. Elica ‘’burada olmak gerçekten büyüleyici bir şey ilk olarak sadece Andamara halkının gökyüzünün ve ağaçlarının sıcaklığını hissediyorum. Onların yaşadığı koşulları görüyorum ama aynı zamanda gerçekleşmekte olan değişikliklerden şaşkına döndüm’’.Yeni gelişmelerin yayıldığı geniş alan içinde Andamara ada halkını bir zamanlar yaşadığı cennetten pek iz yok. Ve yeni yerleşimcilerin varlığı her gecen gün adanın sınırlarını da genişletiyor. Erica şaşkınlıkla incelediği halkın büyük bir hızla yok olduğunu fark ediyor. İlk olarak ana karadan gelen son bir yıl boyunca işbirliği yaptığı bir meslektaşı ile buluşuyor. Doktorla kabilelere küçük bir keşif gezisi düzenliyor ve DNA sonuçlarını küçük bir havuzda toplamaya hazırlanıyor. Andamarların tıp üzerine sağlayacağı fayda üzerine yoğunlaşmış. En çok ilgilendiren şey bu kabilelerin binlerce yıldır diğer insanlardan ayrı ve modern tıpın hiçbir müdahalesi olmadan yaşıyor olmaları. Birçoğumuz kusurlu gen taşırız. Eğer modern tıp olmasaydı bugün bizde burada olmazdık. DNA dizilerinin büyük aile ağaçları oluşturma çabaları yapılmaktadır. Eşsiz toplumun izleri sürülmektedir. Bu toplum Andamar halkıdır. Günümüzde Hindistan’a bağlı olarak yaşamaktadır. İlk göçler cilalı taş devri öncesiydi. Modern dünyayla tanışmaları 1960’tan sonra olmuştur.1974’te ilk modern insanlarla diyalog kurmayı kabul etmişlerdir. Bazı kabilleler 1857 de İngilizlerle yüz bin yıl önce savaşmış. Afrika’dan çıkan halklar olduğunu Andamarlar doğrulamaktadır. Elica Andamara halkı ile asla karşılaşamayacağını düşünüyordu. Ama son dakikada tuhaf bir karşılaşma yaşandı. Ve sonunda onları gördü. Dünya görüşleri çok farklıydı. Y kromozomunun resmini tamamlayabilmek için bütün erkeklerden örnek almayı planlıyor. Yaptığı araştırmalarla Andamara halkının sadece Afrika’dan göç eden bir topluluk olmadığını Elica anlıyor. Aslında hepimizde de Andamara halkının genleri olabilir. Tek fark belki de bizden uzakta yaşamalarıdır. Onların kültürlerine sahip çıkılması gerekliliğine inanmak gerekir.
.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Afrika’dan dünyaya ilk göç ne zaman olmuştur?
2-Andamar halkı hangi kıtada yaşar?
3-Andamar ada halkının kusurluğu taşımasının modern tıbbın desteğine ihtiyacı olamamasının sebebi nedir?
4-Hindistan’da neden kan örnekleri alındı?
5-Andamara halkı üzerine inceleme yapan ilk kişi kimdir?
Vejeteryan Gelada Maymunlarının
Hayat Döngüsü ve Dişilerinin Erkeklere Oy Vermesi 60 dk
Bu dağlarda 4200m de yaşayan canlılar var. Garip bir yaratıktır. Bilimsel olarak 20 yıldır kayıp. İlk defa 7 yıl önce araştırmacımız bu dağlara tırmanmış. Bu dağlar Etiyopya’da bulunan Simien dağları burası Geledaların ülkesi. Etiyopya’daki simien dağları sivri kayalarla kaplı volkanik dağdır. Afrika’nın çatısı olarak bilinir. Chadın Hun ter prim ant uzmanıdır. 7 yıldır Geleda maymunları konusunda araştırma yapmaktadır. Simson denen Geleda maymunu olan erkek maymun, 8 yetişkin dişi maymun onu erkekleri olarak seçmiştir. Diğer erkeklerle bir mücadele halindedir. Bu mücadelenin amacı ailesini kaptırmamaktır. Semsın’ı bulmak kolay değil.3000 m yükseklere çıkmak gerekiyor. Semsın sekiz dişi ve çocukları ile birlikte düşmanlarından korunmak için kayalarda yatmaktadırlar. Bu kayalar yaklaşık 500m yükseklerdedir. Geleda maymunları kısa ve şişman parmaklara sahiplerdir. Bu yüzden kayalık alanda rahatça tırmanırlar. Kayalıklarda onlarca Geleda ailesi yaşamaktadır. Geleda yavruları kayalıklarda ürkütücü oyunlar oynamaktadırlar. Semsın 8 dişi ve 10 yavru ile yaşamaktadır. Bu dişileri elde tutmak içinde güçlü olmak zorundalar. Gözlem yaparken çok sessiz hareket edilmelidir. Geleda topluluğu çok planlıdır. Bu topluluğun temeli ailedir. Bu toplulukta bir birine akraba dişiler vardır. Bu toplulukta erkekleri seçen dişilerdir. Çivbaka gözünü Simson un ailesinden alamamaktadır. Geledalar eşelenerek sosyalleşiyor. Dişi Geledalar 18 yıl yaşaya biliyor. Erkekleri yaklaşık 14 yıl yaşar. Sımson 4 yıldır ailesini bir arada tutuyor. Geledalar ot yiyen tek maymun türüdür. Güçlü parmakları ile toprağı eşeleye bilip beslenebiliyorlar. Erkekler güçlü dişlere ve pençelere sahiptir. Geledalar birbirine benzemektedir. Onları ayırt etmek çok zordur. Dünyada kaç bin Geleda yaşadığı net olarak bilinmiyor. Yaklaşık 100 bin Geledanın yaşadığı tahmin ediliyor. Etiyopya’nın yüksek tepelerinde yaşıyorlar. 2400–3000 M yükseklikte yaşıyorlar. Ayrıca bu tepelerde yaşayan sadece 500 adet kalan dağ keçileri vardır.4200 m’de de yaşayan Geledalar vardır. Geledalar için gelecek pek parlak değil. Beslene bilecekleri alanlar gittikçe kuruyor. Yaşadıkları yerde gece olduğunda ısı -7 dereceye düşüyor. Dişiler ısınmak için birbirine yaklaşıyor. Araştırmalar sırasında neredeyse Geledalarla bir arada yaşamıştır. Ailenin lideri bekârları kendinden uzak tutmak için gösteri yaparlar. Erkekler dişilerin göğüslerinden çiftleşmeye hazır olduklarını anlıyorlar. Mücadeleyi kazanan erkek ailenin yeni erkeği oluyor. Diğer erkek dişiler tarafından aileden kovuluyor. Aileden kovulan erkek yeni bir aile kurmak için çaba göstermemektedir. Ailedeki erkek diğer erkeklerle savaşarak ailenin erkeğinin yerine geçiyor. Artık onlarla beraber çiftleşirler.
Aileye bakan erkek diğer erkeklerden korumaya çalışır. Dişiler için arkalarına bir grup erkek alır ya da ağaç dalına çıkarak dalda sallanır. Dişilere yaklaşanlara karşı cıkarlar. Gösteri yapmak için iki ya da üç grup oluştururlar dişiler izliyor mu diye arkaya bakarlar ve emin olurlar. Gösteri için ağaca çıkıp bağırırlar ve sonra gruplar dağılır. Asıl acayip olan Geledaların maymunlar âleminde tek otçul maymun olmalarıdır. Ama Geledaların farklı yetenekleri vardır toprağı kazabiliyor lar bu sayade otu kökünden koparabiliyorlar bundan dolayı toprağa istemezler. Sanki yabani otları temizlerler. Ot için birbirlerine girerler. İki aile erkeği gözlerine bakmazlar eğer birbirlerinin gözlerine bakıyorlarsa bu büyük bir savaşın habercisidir. Bazı yaralanmalar dişilerin ilgisini çeker ve bu çiftleşmelerini sağlar. Bu hayvanları birbirinden ayırmak çok zordur. Bazılarının saç yapımı çok abartılıdır. Bir Geleda tüylerini gösteriyor ayağa kalkıyor ve bağırıyor. Ve kendince kazanıyor bir daha da oynayamıyor. Çiftleşme içgüdüleri inanılmaz kuvvetlidir gece olduğunda hava eksi yedi dereceye iner. Dişiler birbirine sarılır fakat erkekler birbirlerine bakmıyor bile nedeni tüylerinin çok fazla olmasıdır. Erkeklerin dişilerin ilgisini çekmesi için iki ya da üç erkek yanına alır. Böylece dişilerin ilgisini çeker. Böyle durumlarda dişiler çiftleşmeye hazırlardır etrafta hiç dişi olmadığında erkekler çok tembellerdir. Gece çöktüğünde tüylerinin asıl rengi kaybolur. Genç gruba katılmak isteyenler ağaca çıkmaya çalışırlar bazıları dalları kırıp yere düşer. Öbürlerinse güzel bir pozisyonla aşağıya inerler. Kendini yere düşmeden gösteri yapanlar genç grubuna girerler. Geledaların kendisini beslemek için gün boyu ot yemeleri gerekir Geledalar birbirine çok benziyorlar. Dişiler olmadığında bekâr erkekler çok tembel dünyada yaklaşık yüz bin Geleda var. Etiyopyanın yüksek tepelerinde yaşıyorlar. Dağ keçileri de bu Etiyopya tepelerinde yaşıyor. Dünyada en yüksek yaşayan maymunlar bunlar olmalı. Ailedeki erkek diğer erkeklerle savaşarak ailenin erkeğinin yerine geçiyor. Artık onlarla beraber çiftleşirler.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Bölgenin kralı olabilmek için erkek Geleda nasıl bir davranış gösterir?
2-Geledalar ne kadar yüksekliklerde yaşarlar?
3-Bekâr erkeklerin ağaç dalına çıkarak dalları sallamalarının sebebi ne olabilir?
4-Geleda erkekleri kaç yıl yaşarlar?
5-Geledalar dünyanın neresinde yaşarlar?
Engerek yılan yetişkin insanı 6 saatte öldürür. Bu zehir mide bulantısı ve kurbanın konuşamamasına sebep olur. Müdahale edilmediği takdirde kalp yetmezliği kaçınılmazdır. Çok tehlikeli bir yılandır. Zehir kana karışınca kişi nefes alamama ve felç hali gösterir. Bu yılan çok tehlikelidir. Avustralya’nın her bölgesinde bulunur. Üçgen şeklinde bir kafa ve şişman bir gövdeye sahiptir. Çalılıkların arasında evlenir, parlak renkli kuyruğunu tuzak olarak kullanır. Onun yanına bir kuş yâda kertenkele yaklaştığında kuyruk dikleşir. Bir tırtıl yâda kurtçuğa benzer. Sağır engerek yılanları 20 salisede saldırır. Dişler dışa dönüktür. Tehlikeli bir durumda kaçmak yerine saklanmayı tercih ediyor. Sadece bir kere saldırır. Taipan yılanı kıtanın en uzun yılanıdır. İki çeşit Taipan yılanı var. İllan ve sahil Taipan yılanı var. Sahil Taipan Avustralya’nın kuzey ve doğu kesimlerinde çok sayıda vardır.3 m uzunluğundadır. Çince anlamı büyük patrondur. Inlınd çoğunlukla nüfusu az olan bölgelerde yaşar. Dünyadaki karasal yılanlar arasında en güçlü yılandır. Bir toplu iğnesi büyüklüğündeki miktarla bin fare ölebilir. İnsanları pek fazla sevmezler. Bu yüzden onlarla karşılaşmak istemezler. Kahverengi yılanlar insanlara yakın yerlerde yaşarlar ve insanlara en çok bu yılanlar zarar verir. Tehlike anında s harfini andırır. Her yere uyum sağlayarak yaşarlar. Büyük beyaz köpek balığı en büyük avcı köpek balığıdır.900m derinlikte olduğu gibi sığ sularda da yaşayabilirler. Bu canlılar 6 m den uzun bir uzunluğa sahiptirler.2200 kilo ağılığına sahiptirler. Dehşet verici bir yaratıktır. Burnunun ucundaki lorazini ampulü olarak tabir edilen elektrik algılayıcıları avını bulmasını ve kaçmasını kolaylaştırır. Bu özellik köpek balığının avının yerini tespit etmesini sağlar. Avlarına aşağıdan yukarıya doğru saldırır ve avını paramparça eder.400 milyon yıldır dünya üzerinde sıcak denizlerde yaşarlar. Çoğu balık soğuk anlıdır. Bulunduğu ortama göre sıcaklık gösterir. Fakat büyük beyaz köpek balıkları için geçerli değil. Onların en soğuk sularda bile vücut ısıları 23–24 tür. Dişleri üçgen şeklinde ve 100 den fazladır. Yabancı bişey gördüğünde önce ısırır gibi yapar ve tadına bakar. Büyük beyaz köpek balığı her yıl ortalama bir insan öldürür. Bu köpek balığı 12 yaşından önce üreyemediği için yakalanan çoğu hayvan yavrudur. Hayatta kalma becerileri ve korunma yöntemleri çeşitlidir.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Büyük beyaz köpek balığı neden avlarına yatay olarak saldırırlar?
2-Avustralya sularındaki yani büyük avcı balığının türü nedir?
3-Köpek balıkları max. Kaç m ’de yüzebilirler?
4-Büyük beyaz balıklarına nerde rastlanır?
5- Yılan ısırmasında görülen belirtiler nelerdir?
Örümcek, Yılan, Kuş ve Kedilerin Avlanma Döngü ve
Stilleri(Öldürmeye Programlanmış Hayvanlar)
68 dk
Sinsi katiller doğanın kurnaz suikastçılarıdır. Dev çöllerden tropik ormanlara kadar her an tuzak içindedirler. Onlar öldürmeye programlanmıştır. Bu dünyada katiller görünmezler. Kurbansa ne olduğunu anlamadan can verir. Avlanmanın pek çok yönü vardır ama içlerinden en kolayı avlanmak. Neredeyse tüm örümcekler avlanmak için ipekten ağlar örerler. Avı geldi mi hemen zehrini atar. Örümcek böceklerin kendisine yaklaştığı anı bacaklarında bulunan iplerdeki titreşimden anlar. Bazı avlar böceğin ağız tadına uymuyor. Dev kırkayağı ise örümcek ağını geç de olsa fark eder ve ayaklarını geri geri götürür. Keseli örümcek hançer gibi dişlerini çıkarır. Yoldan geçen avı yaralar ve sonsuzluğa bir bilet daha satılır. Dünyada yaklaşık 135.000 tane farklı türde örümcek bulunur. Örümcekler kayaların arasına ağ örer. Hatta bazıları suda yaşar. Örümcek sudaki titreşimden yüzeydeki böceği fark eder. Kaya kartalı güçlü pençe ve bıçak gibi gagası var. Kartalın gizli silahı keskin gözleridir. Kartal havalanır. Av ve avcı arasındaki kovalamaca başlıyor. Tavşan engebeli arazide iyi koşuyor. Tavşanın tek şansı kartalın manevralarını atlatmak. Ve bu sayede kartal yenik düşecek tavşansa kazanacak kanatlarının boyu 2m’ye ulaşan kanca gibi gagasıyla kolaylıkla yaklaşabilir. Avını bulur. Denizde de av vardır. Bu av bir balık yakalar ve uçar. Avını etkisiz hale getirir ve yer. Görünürde hiç av bulunmaz. Gözlerin keskinliği en uzak yeri görür. Örümcekler her zaman avını uzaktan izler. Örümcekler kurbanına azı dişleriyle saldırır. En küçük kıpırtıda bile uyanır. Avustralya’da tuzaklı kapı örümceği kadife keneleri kolayca avlar. Örümcek bacaklarında iplerin titreşimiyle böceklerin geldiğini fark eder. Örümcek 3 salisede harekete geçiyor Dünyada 135.000 tür keseli örümcek var. Yiyecek arayan kelebekler bilmeden yeniliyorlar yuvası ipekten yapılmış bir çan şeklindeki hava kabacığıdır. Hava deposu sırasında boşalır. İskoçya’da 100 den fazla balık kartalı çifti yaşıyor. Balık kartalının başı ile kanatları aynı hizada olduğu için rahat avlar. Ayak parmakları her şekle girer. En büyük deniz kartalı Norveç dağlarının yüksek kısımlarında bulunur. Burada deniz kartalı bir öğünde yarım kilo balık yemeli. Balık üremek için İskoçya’ya gider. Sonbaharda ise Afrika ya gelirler.3 yaş grubu balık kartalı her yıl aynı kuşla çiftleşip aynı yuvaya geri dönerler. Yiyecek bulmaya gider ve sonrada bacaklarındaki halkalarıyla tırmanmaya çalışır. Bazı örümcekler su üzerinde balık yaklaşınca dişerlini balığa geçirir avlar. Ölümcül atmaca başka kuşlarla beslenen bir kuştur. Yırtıcı hayvanlardır. Çakırdoğanlar ise atmacadan daha büyük ve büyük avlarını severler. Süzülme konusunda uzmanlar. Dünyadaki en hızlı kuşlardan biri alaca doğanlardır. Süslü tüyleri var ve avına yüksekten dalar. Bir güvercini 8 km de saptayabilir. Hızın sırrı uzun ve sivri kanatlarıdır. Engerek yılanı yana doğru hareket ediyor. Hangi yılanın daha hızlı hareket ettiği tartışılan bir konudur. Görüldüğü gibi bir piton için ağaçların arasından geçmek sorun değil. Esnek kaburgaları sayesinde rahat hareket ederler. Yılan avını yutmadan av kısmen sindirilmeye başlar. Yabani kediler yiyecek ararlar. İskoçya’nın vahşi kırlarında kedi tüm duyularını harekete geçirerek avlanmaya hazırlanır. Keskin gözler ve hassas kulaklara sahiptir. Avının kaçmasına asla izin vermez saklanarak avını boyundan yakalar. Aslanlar Afrika savanlarında yaşarlar. Bufalo yorulunca aslanlar keskin güçlü dişleriyle yerler. Başarılı olabilmeleri için koordinasyon temel bir zorunluluktur..
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Var
1-Kaya kartalı saatte kaç km ile avını ayarlayabilir?
2-Kaya kartalı avını nasıl avlar?
3-Örümcek böceklerin geldiğini nasıl anlar?
4-Çakırdoğanla atmaca arasındaki farklar nelerdir?
5-Aslanlar niçin Afrika savanlarında yaşamayı tercih ederler?
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Bal arılarında kaç adet arı vardır?
2-Eşek arı ne ile beslenir?
3-Arılar kaç derce sıcaklığa dayanır?
4-Arı topluluklarının birada olmasının sebebi nedir?
5-Kolonide kaç tane hükümdar bulunuyor?
6-Amazon karıncaları niçin köle toplar?
Öldürmeye
Programlanmış Hayvanlar 90 dk
Örümcek böceklerin yaklaştığını bacaklarındaki iplerle algılar. Ama sinsi katillerin savaşında silahlanma hiç durmadan gelişmektedir. Dev kırkayak örümceğin ağını fark etmeye sahip binlerce ayak geri dönmeye karar verir. Örümcek 3 salisede harekete geçebiliyor. Bu süre filmimizin tel karesine düşen bir süredir.
Ev sahipleri gibi bu pusudakilerde çöplerini atıyor. Korku filmi izler gibiyiz. Toprak yarılıyor ve kurban ölümün pençesiyle karşılaşıyor. Sonsuzluğa bir bilet daha satıldı. Bu hayatın ta kendisidir. Avını bekliyor. Keseli örümcekle tanışmaya hazırlanın. Yerde ağı ile kapladığı yerde yaşar. Çiçeğin görüntüsüne sığınan dişi örümcek kelebeklerin konmasını bekliyor. Yuvasına çekilen son örümcek bu etlere sağıyor. Sinsi katildir. Yengeç örümceği kamuflajı kullanıyor. Dünyada yaklaşık 135000 tane örümcek vardır. Hiç karaya çıkmadığından tatlı suları seven su yüzeyinin altında bile kuru olmayı başarır. Vücudu hava kabarcığına hapsolan kıllarla kaplıdır. Örümcek böylece nefes alabilir. Her örümceğin bir evi vardır. Su örümceği de istisna değildir. Havadan hafif içerikten daha güçlü naylondan daha sağlam olan benzersiz bir inşaat malzemesi örümcek ise otların arasına bir ağ örmekle başlar. Örümcekler her türlü ortama ayak sağladıklarına tanık olduk. Örümcek becerikli bir avcıdır. Yüzeyde çırpınan cismi hemen algılayabilir. Çünkü çok hassastır. Bazı hayvanlar avlanmak için doğanın verdiği kamuflajı kullanırlar ve tuzakta kapı örümceği bunlardan biridir. Kadife keneleri kolayca avlar. Örümcek böceklerdeki titreşimden onların geldiğini anlar ve onları avlar. Yengeç örümceği kamuflaj kullanır. Keseli örümcek Avrupa’da ağıyla kapladığı bir delikte yaşar. Ayrıca suda yaşayan örümceklerde vardır. Gökyüzünde avlanan avcılar vardır. İskoçya dağları kaya kartalına ev sahipliği yapar. Onun en gizli silajı keskin gözleridir. Kar tavşanıyla beslenir. Kaya kartalının tahmini kanat açıklığı 2m görüş açısı 2 km’dir.
Öteden kar tavşanını görürler. Kızıl çaylak isimli kartalda İskoçya’da yaşar ve aynı zamanda balık leşi de yer. Balık kartalı sonbaharda Afrika’ya göç eder ve ana yurdu İskoçya’dır.1920’lerde soyunun tükenme ihtimalinden dolayı koruma altına alındı. Norveç’in kuzey batsısında beyaz kuyruklu deniz kartalları avlanır. Deniz kartalı günde 600 gr besinle beslenmektedir. Deniz kartalı sadece leşle beslenmezler. Havadan da beslenirler. Alaca doğanlar ise çok hızlı ve okullarındaki tek ders nasıl katil olunur. Kertenkelelere bakılarak yılanların evrimi hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Tıslayan kum yılanı saatte 11 km hız yapabilir. Yılanlar çok iyi kamuflaj yaparlar. Ölümcül atmaca başka kuşlarla beslenen bir kuştur. Atmaca eşi için yemek hazırlayacak. Ormanlarda yaşayan katillerden biride çakırdoğandır. Ve nadir görülürler. Süzülme konusunda bir uzman diyebiliriz. Dünyadaki en hızlı hayvanlardan biri alaca doğanlardır. Avına yüksekten saldırır. Bir güvercini 8 km de saptayabilir. Hızlı hassas ve güçlüdür. İstediği hayvanı avlayabilir.
.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Keseli örümcekler nerede yaşarlar?
2-Tuzaklı kapı örümceği nerde yaşar?
3-Dünyada kaç çeşit örümcek vardır?
4-Örümcekler, böceklerin yaklaştığını nasıl bir şekilde anlar?
5-Neden kertenkelelerden yılan evrimi hakkında bilgi ediniriz?
İnsan
Vücudundaki İnanılamaz Mükemmel Sistemler118 dk
İnsan vücudu elementlerden oluşur ve vücuda yerleşmiş yüz binlerce bakteri bulunur. Bir günlük düşsel bir seyahatte insan vücudunun alışa gelmiş olan derinliklerine dalıyoruz. Bizler gerçekler yıldız zerrinleriyiz. Oksijen karbon ve hidrojen kimyasal satan bir dükkânda çok sayıda az para tutacak bir avuç element. Ama bu kimyasalları bir araya uygun bir yerde 3,8 milyar yıl boyunca terbiye ettiğinizde bu dünyevi molekül kıymetli bir hal alır. Derimizin ısıtma ve soğutma organı olduğu da görülmektedir. Melanin deriye renk verir ve sayısı arttıkça deride koyuluk artar. Gözün görme organı olarak çalıştığını, kulakların ise dengenin yanında duyma işine yaradığını görmekteyiz. Dünyada yasayan 6 milyardan fazla insan doku duvar ve her birimiz yaklaşık yüz milyonun mikroskobik birleşimiyiz. Tüm bireylerin vücut yapısı %99,9 aynı olsa da hiçbirimiz tam olarak aynı değiliz. Hücreler duyudan kastan kemikten kalpler ve kanı yeniler. Bizi uyandırmadı için hepsinin birleşmesi gerekiyor. Hepsinin yüzeyinde kriter bir manto bizi içerden dünyaya geri kalanında dışarıda tutar. Bu bizim zırhımızı radyatörümüzü acıya çıkaran ve sevke giriş noktamızdır. Bu vücudumuzun en uzun organıdır. Görüntüsü yakından bakınca çok farklı gözüküyor. 600 kat büyütülünce derimiz tepeler ve vadilerden tümsek ve delikten oluşan ölü deriden bakınca bir şey değil ve daha yakından bakınca her santimetre kareye yerleşen yüz binlerce bakteri buluyoruz. Her gecen gün olu derimiz pul pul dökülüyor. Bir saatte en az 600 tane olu deri dökeriz. Her yıl 680 gr bu evrenimizdeki tozu %80’ninden sorumludur. Ama bizi sormaya yetecek kadar derimiz var. Onu soyup açarak dele bilseydik bazen bir insanın derisi 1.7metre karelik bir alanı kaplardı. Kalınlığı metrelerle bile ölçülse de ağırlığı 2.7kg geliyor. Sadece bir ay kadar beklersek yeni bir mantomuz olur. Kilometrelerce uzanan kan damarlarında, derinin bağ dokularının kan pompalar. Tabı o değerli sınır uçlarını unutmazlar. Başımızdan ayakuçlarımıza kadar 72 km’lik bir sinir ağı uzanır. Bunların çoğu derimizde son bulur. Deri aynı zaman da ısıtma ve soğutma organımızdır. Her nefes verişimizde havayı zarsız iki telimizden dışarı veririz. Havanın ağzımızdan geçmesinin asıl sebebi solunumdur. Her soluk almada burnumuz ve ağzımız yarım litre hava emer ve günde 20.000 kez yapar. Ciğerler yaklaşan hava sağ veya sol taraftan bronşlara oradan da bronşçuklardan alveollere geçer. Sigara içen bir insanda oksijenin yarısı bile akciğerinden boşalmaz. Burnun koku alma organı olduğunu koku için 10 milyon hücre ve her hücrede 1000 reseptörün olduğu görülmektedir. Uyandığımızda kalbimiz 20.000 defa atıp 100 milyar mikroskobik efendisine hayati oksijeni ulaştırır. Karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineraller yiyeceklerden sağlanır. Beslenme aslında yiyecek ağızdan geçmeden başlar. Her gün yaklaşık yarım litre tükürük salgılanır. Kaslı dilimiz yemeği mideye aktarır. Mide yumruktan bile daha küçükken yemek yedikten sonra 20 kat büyüdüğü görülür. Sonraki birkaç saatle midede mide asit suyu salgılanır ve proteini parçalar. Yemek yedikten sonra yaklaşık 30 saat yediğimiz yiyecekleri sindiririz. Gerekli mineral ve maddeler kan dolaşımına katılır. Küçük bağırsakta 5 saat boyunca besinler ezilir, büzülür. Kilo almak için günde 4 Antep fıstığı yılda 700 gr yapar. Sindirilemeyen her şey sonunda vücuttan atılır. Vücutta yaklaşık 650 kadar kas sürekli hareket halindedir. Bu iskelet kasları gün devam ederken vücudumuz taşır. Tek bir kelime söylemek için 100 kadar kas hareket eder. Bir öpücük sırasında 34 kas hareket ediyor. Yürüme de ise 200 den fazla iskelet kası işlev görür. Kasın yapısına baktığımız zaman kasın arasındaki liflerin altına bakarsak iki protein görmüş oluruz. Bunlar aktin ve miyozindir. Beyin bütün vücudu kontrol eder. Nöronlar düşünme, hissetme, isteme ve hatırlamayı sağlar. California üniversitesi beyin üzerine yaptığı araştırmalarla 5 yaşından 90 yaşına kadar ki gelişimine orta yaştaki gerilimine bakılabilir. Kadınlarda ve erkeklerde bakıldığında erkeğin daha büyük ama kadının ek bir yüzeye sahip bir beyni olduğu görülür. Vücut ağırlığımızın %2 sini oluştursa da oksijenin %20 sini emer. Beyin 10 sn oksijensiz kalırsa bilincimizi kaybeder 4 dk da kalıcı hasar görülür. Nöronlar hasar görünce kendini yenileyemez. Kanserli bir hastayı ameliyat ederken önce beyindeki konuşma bölgeleri tespit edilir ve daha sonra tümörlü hücreler alınır. Hangi bölgenin hangi fonksiyonu gördüğüne bakılır.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Tek bir kelimede kaç tane kasımız hareket eder?
2-Solunumun kalp için asıl işlevi nedir?
3-Her koklamada kaç koku anlaşılabilir?
4-Ses tellerinin titreşimini sağlayan nedir?
5-Kasların hareket etmesini sağlayan yapı nedir?
Vahşi
Ortamda Hayvanlarla Büyümüş İnsanların Bilimsel Gerçeği 57 dk
Köpekler arasında büyüyen kız çocuğunu, kangurularla birlikte dolaştığı söylenen Avustralya kadını. Şüpheciler ve insanlar vahşi çocukların ardındaki vahşiliği açığa çıkartmaya çalışacak. Eğer bir bebek ormana bırakılırsa hayatta kalmayı nasıl başarır. Biz insanlar dünyaya tamamıyla yardıma muhtaç bir halde geliriz. Nefes alıp ağlamaktan başka bir şey bilmediğimiz için. Bütün hayvanlar doğumlarından dakikalar ayağa kalkıp dünya ile yüzleşirler. Annelerinden beslenmeyi içgüdüsel olarak bilirler. Bu mücadelede ve sadece güçlü olan ayakta kalır. İnsan ve hayvanların ortak yönleri vardır. Öylesine bir çocuk ebeveynlerinden alı koyuyorsa hayatta kalabilir mi? Böyle bir şey olmaz diyor muyum? Hayır, mümkün olabilir. Öyle bir şey olmuş olabilir. İçimden bir ses bunların bazılarının gerçek bazılarınınsa yalan olmadığını söylüyor. Nadiren olsa vahşi çocukların dünyanın dört bir yanında görülüyor. Ukraynalı köpek olarak bilinen yıllar boyunca bir köpek sürüsü ile birlikte yaşadı. Bu hikâyeler merak uyandırıcı ve garip bir şekilde çekici. Ama vahşi çocukların ardındaki gerçekle vahşi insan eşliğinde olmadan kendini yetiştiren ya da hayvanlar tarafından yetiştirilen çocuklar için kullanıyoruz. Vahşi çocuklar feromeni vahşi hayvanlarla aralarında iddia edilen etkileşimi inceliyor. Çoğu görgü tanıklarının gördüklerini anlatıyor. Belli başlı olduklarını düşünüyor. Çocuk anlaşılabilir hiç dilde konuşmuyor. Pişmiş yemek yemeyi sevmiyor. Ellerinin ve ayaklarının üzerinde duruyor. Bunu söylemeyen görgü tanıklarıdır. Bu sebeple gayet uygun bir şekilde bunların vahşi çocukların olduklarını söylüyorlar. Hayvanlar doğumdan sonra ayağa kalkar. Ve beslenme içgüdüsel olarak İnsan çocuğu ise dünyayla tek başına yüzleşemez. Ukraynalı köpek kız Oksana malaya köpek sürüleriyle yaşamış Ugandada Kimpala bölgesinin Güneyinde 2 saat uzaklıkta vahşi bir orman bulunuyordu.1991 yılında bir kadın köyde eve giderken dalların arasında bir oğlan çocuğunun maymunlar gibi dalda durduğunu görmüş ayak parmakları kıllı ve maymunlar tarafından ısırılmıştı. Vahşi ortamda büyümüş bu çocukların pişmiş yemek yemedikleri ve birlikte yaşamış hayvanlar gibi hareket ettikleri görülmüş. Yerel halk Tarzan adını bıraktılar. Hayvan sesi çıkarıyordu. Bu çocuğun öğrenme konusunda çok zorlanıyor. Ancak John koşmaya olan sevgisinden dolayı olimpiyatlara girmiş John aslında 4 yaşındayken üvey annesinden kaçarak maymunlara sığınmış. Böyle hikâyelerin sonradan birçoğu uydurma olarak çıkıyor. Aynı şekilde birçok avcı kanguru kızın olduğunu iddia ediliyordu. Ama sonrada reklâm amaçlı yalan uydurdukları ortaya çıktı. Peki ya vahşi çocukların hikâyesi doğrumuydu. Victor ise bir türlü konuşmayı öğrenemedi. Bu hikâyelerin en meşhuru Kuzey Hindistan’da ortaya çıkmıştı. Kurt sürüsünün içinde yaşayan iki kız. Bunları Misyoner Hıristiyan olarak yetiştirmek istiyordu. Küçük olan Amala öldü. Büyük olan kamala yaşıyordu ancak çok yavaş gelişiyordu. Kız konuşamıyor hayvan gibi et yiyor ve yürüyordu. Ve sonunda kamala öldü. Bilim camiası haberi aldıklarında kamala ölmüştür. Kamala konuşmayı bir türlü öğrenememişti.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
2-Başka türden bir yavru korunabilir mi?
3-Doğamı yoksa insan mı bireyi yetiştirir?
4-Vahşi nedir?
5-Doğamı yoksa yetiştirmek mi daha etkili?
?
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Doğan uçarken kaç m ye çıkar?
2-Şahinler Kaç m de nefes alabilirler?
3-Eğer bir şahinle f 22 aynı boyda olsalardı hangisi daha iyi uçardı?
4-Alaca doğanlar kaç km menzile kadar uçabilirler?
5-Kuşlar insanlardan neden daha iyi görürler?
6-Hindi akbaba uçuşu nedir?
7-Eğer bir şahinle f 22 aynı boyda olsalardı hangisi daha iyi uçardı?
8-Alaca doğanların yüksek kayalıkları tercih etmesinin sebebi ne olabilir?
Kamuflajın
Kralları 118dk
Göz açıp kapayıncaya kadar değiştiğinizi ama en önemlisi şaşırtıcı derecede zeki olduğunuzu hayal edin. Mürekkep balıkları bize tanıdık her şeyden daha değişik. Onların büyüsüne kapılmaktan kurtulamıyorsunuz. Bu yaratıklar dünyanın her yerinde ki okyanuslarda yaşıyor. Benzersiz davranışları var. Şekil değiştiren deri geliştirme özelliğine sahipler. Deniz kenarına bıraktıkları kabukları kuşlar için kalsiyum kaynağı olma özelliği taşıyan birer yem oluyor. Balık bile değil kaburgası olmayan yumuşakça denebilir. Ünlü kuzenleri ahtapot ve kalamarlarla kafadan bacaklılar sınıfına girerler. Onlar kılık değiştirme ustalarıdır. Yosunlar ve kayalıklara benzemek için göz açıp kapayıncaya kadar renk değiştirebilirler. Eğer bu da avlarını yakalamak için işe yaramazsa bu defa vücutlarından uzantılar çıkarırlar ve bu da çok hızlı bir şekilde olur. Bu onların çok önemli bir yeteneğidir ve aynı zamanda çok zekidirler. Peki, bu parlak numaralar ne için?
Tropik kuşak ender bulunan tipe ev sahipliği yapar. Marc ve Donald bunun araştırmasını yapıyor. Mürekkep balıkları genelde gözde mekânlarda yaşarlar. Mürekkep balıkları araştırmacılar tarafından izlendiklerini anlarlar ve uysal davranırlar. Hatta yiyecek aramaya çıktıklarında araştırmacıların onlara eşlik etmelerine izin verirler. Mürekkep balıkları daima açtır hep yemek arayışındadır. Mercan kılığına girmek işe yaramazsa avını şaşırtmak için elektrikli gösteri yapar ve avını kapar. Hareketli yemlere karşı duyarlı olduğunu anlayan araştırmacılar birkaç denemeden sonra mürekkep balıklarının elektrik gösterisini sadece
hareketli yemlere yaptıklarını anlıyorlar. Mürekkep balıkları yemlerini canlı sever. Yeminin türüne göre hünerlerini sergiler. Yemlerini alamayacaklarını anladıklarında oradan hemen uzaklaşacak kadar zekiler. Beyin gücü bakımından bizimle aynı özelliğe sahipler. Omurgasızlar içinde vücutlarına göre en büyük beyni onlar taşırlar. Bu onların akıllı olduğu anlamına gelir mi?
Mürekkep balıkları "insan beyninin evrimi" hakkında bize bilgi verebilir. Ama önce zeki olmak için ne gerekir? Yapılan deneylerden çok zeki olduğu anlaşılıyor. Dev mürekkep balıkları çiftleşmek için bir araya geldiklerinde en göz kamaştırıcı gösterilerini sergiliyorlar. Rakipler en göz kamaştırıcı gösterileriyle birbirlerini saf dışı bırakmaya çalışıyorlar. Dişileri etkilemeye çalışıyorlar. D ev mürekkep balıkları dişi için birbirleriyle mücadele ederken diğerlerinden daha küçük olan erkek bir mürekkep balığı dişi kılığına girerek ötekiler yanıltır ve yanlarından usulca geçerek dişiye ulaşır ve onunla çiftleşir. Bu çok akıllıca bir plandır. Erkekteki spermler dişideki keseye dolar. Dişi haftalarca uğraşarak spermleri yumurtasına yerleştirir. Daha sonra kuytu mağara duvarlarına yapıştırır. Daha sonra bunlar hızla çoğalır. Mürekkep balıklarının 18 ay- 2 yıl arasında ömürleri vardır. Ayrıca çiftleştikten kısa bir süre sonra ölürler. Mürekkep balıklarının ünlü kuzenleri olan ahtapotlar, araştırılıyor ve istikrarsız davrandıkları ortaya çıkıyor. Mürekkep balıkları gibi değiller yani bir akıllı bir akılsız davranıyorlar.
Sinirlerimiz mürekkep balıklarıyla aynı çalışıyor. Beyinleri çok kompleks Alzheimer hastalığının tedavisinde yardımcı olabileceği düşünülüyor. Müthiş bir beyinleri var. Ayrıca bir yumurta büyüklüğünde ve yürüyen bir türü var. Tehlike hissettiğinde derisini parlak renklere bürüyor; tehlikeli ve zehirli olduğunu anlatmak istiyor. Yumurtladıktan sonra ölüyorlar. Zehirli olup olmadığı araştırılmak üzere alınıyor. Diğer bir yandan mağaralara yapışan yumurtalar yavaş yavaş gelişiyor. Özgür kalmak için kuyruklarından asit püskürtüyorlar ve dıştaki kabuğu yakıyorlar. Delik açıp içinden çıkıyorlar.
Mürekkep balıkları tehlike anında ortalığı mürekkep bulutuyla kaplarlar. Ayrıca biz insanlarda onları en çok avlayan türüz. Mürekkep balığının binlerce türü var. Zehirli türleri de var. Hatta insan öldürecek kadar güçlü olan türleri de var. Yumurta büyüklüğündeki mürekkep balığımız araştırmaya götürüldü. Derisi ve kaslarının çok farklı bir zehir taşıdığı anlaşılıyor. Kanserde ya da romatizmal hastalıklarda bu zehir kullanılabilir. Bu harika bir sonuç ve bu hayvanın garip davranışlarının altında yatan sebeptir. Bu hayvan bizi farklı yerlere götürebilir. Yanardöner belki de yıllar sonra sahilde yürüyecek "Sepya latinus" avlarını olduğu gibi belki de düşmanlarını da alt edecek. Belki de dev mürekkep balıkları düşmanlarını yenmek için daha cesur taktikler geliştirecek. Mürekkep balıkları zekiler ve sorun çözme yetenekleri var. Onların beyin araştırmalarını sürdürmek belki de kendi beynimizin gelişimi hakkında bilgi verecek.
.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Marc onlara neden canlı av ya da yem veriyor?
2-Acaba bu yanardöner düşmanlarını hipnotize edebiliyor mu?
3-Bu hayvanların zehiri ısırık mı, püskürtme mi, yoksa deri yoluyla mıdır?
4-Mürekkep balıklarının zehri kanser hastalıkları ve romatizmal hastalıklarda kullanılabilecek mi?
5-Mürekkep balıklarının beyin gücü diğer hayvanlara göre farklı mıdır?
Korkunun Modern ve Bilimsel Tedavi Yöntemleri 48 dk
Eğer koşmak zorundaysanız çok fazla oksijene ihtiyacınız olur. Kalbini sanki yerinden çıkacakmış gibi hissediyorsun. Korku gerçek hayatta tehlike karşısında hayatta kalabilmek için var olan bir duygu. Ama korku fobisi insan yaşamına zarar da verebilir. Bunu izlemeye dayanamıyorum. Kalifornya üniversitesi hem yetişkinlerde hem de bebeklerde emirgalayı beynin geri kalanından ayıralım. Nasıl bir sonuç çıkacağını öğrenebilir miyiz? Bu yüzden duyarlılık testi yapılır. Maymunlara korktuğunu bildiğimiz bir şeye bir parça yiyecek bıraktık. Eğer yeterince cesaretli ise gidip yiyeceğini alacaktır. Ancak yeterince cesaretli değilse yiyeceği almaya gitmeyecektir. Ve sonunda normal maymunların hiç birinin yiyeceği almadığını tespit ettik. Korkularının İşaret eden bütün belirtilerini gösterdiler. Kafesin dibine çöktüler. O yılan ile hiç bir şey yapmak istemediler. Oysa emirgasına ayırdığımız maymunlar doğruca kafesin önüne eğilip yiyecekleri aldılar ve hatta yılanla çoğu zaman oynamaya başladılar. Korkusuz maymunların doğal ortamlarda fazla yaşamadığını kestirmek zor değil. Ama bu dünyada kuralları öğrendiğimizde güvende kalırız. Yani karşıya geçerken iki kez bakın vea potansiyel tehlikelerden kaçınırız. Peki, o zaman emırgala bize ne sağlıyor. Bize göre emırgala sadece yılandan değil diğer insanlardan da güvensizlik ve güvenmek için başka bir eğim sağlıyor. Ve emirgası olmayanlarla konuştuğumuzda ki bu insanlara ender rastlanır. Bu insanın karsıdaki insana güvenip güvenmeme sorunu yaşadığını görüyoruz ve sonuçta emirgalıların gelişmiş bir tehlike olduğunu dedektörü düşünüyoruz. Eğer karşınızdaki kişinin üçkâğıtçı olup olmadığını anlama yeteneğiniz yoksa ondan araba ya da başka bir şey alabilirsiniz. Buna karşı gösterdiğimiz tepkime devrelerine küçük yaşta başlarız. Çocukken korkmanın eğlenceli yanları olduğunu keşfederiz. İlk panik atak oluşumunu önlemeye çalışabilir miyiz? Aşırı çekingen insanlarda kortizon seviyelerinin daha yüksek olduğu görülür. Washington’da stresi az olan farelerde hipotalamusta çok daha az stres hormonu var. Düşük stresli farelerde daha uygun davranarak yavrularına çok iyi bakar. Bunlarda düşük kortizon tepkisi var. Ama yüksek stresli annelerde yüksek kortizon olduğu görülür. Yavruları çapraz beslenmeye verir. Annenin davranışı yetişkin yaşa gelen farelerle aynı olduğu görülür. İnsanların korkularından vazgeçip onlarla yüzleşmesi gerekir. Maymunların korku sırasında vücut kendini korumak için bazı refleksler gösterir. Maymunlarında korktuğu bazı incelemeler sonucunda anlaşılmış. Korktuğumuz halde luna parkta tehlikeli araçlara bineriz. Korktuğumuzda kaçmamalıyız. Çünkü korkularımız bizi esir almamalı Deneklerin üzerinde tıbbi Mr. cihazı ile araştırmalar yapılmış. Korku uzun süre devam ederse hem vücutta hem de beyinde büyük tahribatlar yapar. Panik atak genetik bir rahatsızlık mı? Korkuyu bastırmak için insan beyninin kimyasını nasıl değiştirebiliriz? Ordu üzerinde korku çok kötü bir etkendir. Askerler bunu yıkmak için uğraşıyorlar. Bir yöntem geliştirilir. Bir tür kimyasal asker yaratmak temel hedeftir. Bu durumda sevgi empati duygu sunuda yitirebilir. Çok tehlikeli bir durumdur. Duygu ve bellek üzerinde çalışılırken kadın ve erkekleri aynı kefeye koymamalıyız. Korku olmadan öfke, sevgi ve mutluluk gibi duygularda olmaz.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Deneylerde hangi hayvan türleri kullanılır?
2-Kişi korktuğunda hangi hormonu salgılar?
3-Korktuğumuzda beynin hangi bölgesi uyarılır?
4-Korkuya karşı tepki olarak üretilen hormon nedir?
5-Agorafobi genetik midir?
Hayvanlar başkalarına kendilerinden daha fazla önem verirler. Deniz ya da karada onlar bizim evlat edinme güdümüzü paylaşıyorlar. Sebepleri ne olursa olsun bunu sıkça yapıyorlar. Şempanzelerin yakın akrabası olan bono bolar Demokratik Kongo cumhuriyetinde Kongo ırmağı havzasındaki ormanlarda yasıyorlar. Onlar geniş gruplar halinde yasıyorlar. Ve ormanda hep birlikte yiyecek bulmak için araştırıyorlar. Dişiler bonobo sosyal hayatında çok önemli bir rol oynamaktadır. Anneyle fiziksel temas genç ebeveynin psikolojik gelişimi için çok önemlidir. Erkeklerin gücü annelerin toplumdaki yerine göre değişiyor. Bu sebeple sadece gençlikteki dört beş yıl için ihtiyaç duymuyorlar. Bütün hayatları boyunca ihtiyaç duyarlar. Demokratik Kongo cumhuriyeti bu türün yasadığı tek yer. İçlerinde kaçının hayatta kaldığını kimse bilmiyor. Ama türleri yok olmak tehlikesi ile karsı karsıya. Buna rağmen etleri için avlanıyor ve evcil hayvan olmak için satılıyorlar. Başkent Kin şaşa dışında bir kaç yıl önce avcılardan kurtarılan şebekler için koruma evi kuruldu. Bebek bono bolar geldiklerinde insan anneler tarafından bakılıyorlar. Çünkü insanlarla ya da kendi türlerinden dişilerle düzenli temas kurmazlarsa bebek bono bolar ölürler. Bakıcı anneleri yetimlerle çok duygusal yöntemler kurmaya çalışmaktadırlar. Bu bonobonun hayatta kalıp kalmayacağını belirlemek için çok önemli bir an. Bakıcı annelerini alışırlarsa büyük ihtimalle hayatta kalacaklar. Hayvanlar âleminde kendine başkasından daha fazla önem verme hareketleri gerçekten var olabilir mi? Belki de başından bunu hayatta kalma zorunluluğu olarak görüyorlar. Çünkü hayatları zorlaştığında onlar birbirlerine yardım ederek hayatta kalmayı başarabiliyorlar. Nezaket, çıkar, rastlantı ya da kimlik karıştırması gibi çok çeşitli açıklamalar yapılıyor. Ama hayvanlar asında evlat bakma olayı bizim inkâr edemeyeceğimiz kadar çok. Hayvanların bu davranışları evrim teorisini çürütüyor ve onları daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kolonezyada insanların hayvanlara daha çok önem verdiğini görürken şempanzelerin de yakın akrabası olan Kongo havzasında bono bolar yaşar. Demokratik Kongo Cumhuriyeti şempanzeleri kendilerini ilgilenen her erkeğe cinsel bir lütuf olarak sunuyorlar. Her yaştan bonobo serbest aşkın tadını çıkarıyor. Erkekler için adeta bir cennet gibidir. Dişiler bono boların sosyal hayatında çok önemli. Annelerine erkeklerin tüm hayatı boyunca ihtiyacı var. Arap yarımadasındaki sahiplenmeci babunların aksine erkek bonobolar dişileri her zaman için korunması gereken cinsel objeler olarak görürler ve kıskanmıyorlar. Seks, yiyecek ve çatışmadan kaçınmak için özgürce değiş tokuş yapıyorlar. Bu heteroseksüel, homoseksüel ve enses kombinasyonlarda sosyal ahengi yeşerten politik bir dil. İnsanlar gibi Çiftleşebiliyorlar.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Erkek bono bolar niye tüm hayatları boyunca annelerine ihtiyaçları vardır?
2-Bono boların aşk anlayışını çöl babanlarındaki gibi düşünebilir miyiz?
3-Bonobo maymunları nerede yaşar?
4-Bonobo maymunlarının hangi davranışı evrim teorisini çürütür?
5-Bonobolar sadece çiftleşmek için mi seks yapıyorlar?
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Kaybolan çocuklara kim bakıyor?
2-Erkek babunlar kaçırdıkları köpek yavrularına ne yapar?
3-Çöl babunlarının dişiler üzerindeki egemenliğini kas gücüyle olmadan da olabilirimiydi?
4-Yetişkin babunların ağırlığı ne kadardır?
5-Bebek kaçırma’nın en büyük nedeni nedir?
6-Hamaridas maymunları nerede yaşar?
7-Babunların en önemli kuralı nedir?
8-Babunlar ve köpekler arasında nasıl bir ilişki vardır?
Tarihi verdiğinizde o tarihin hangi güne denk geldiğini tahmin edebiliyor.’’ 25 Şubat 1993 haftanın hangi gününe denk gelir’’.Perşembe diye yanıt verir. Corrh ve Tomi beynimizin karmaşık bölgelerinin nasıl çalıştığını anlamaya yardımcı olur. yıllar sonra beyninin bile keşfedemediği bir yetenek keşfetti. Beynimiz çok zor uyurken yâda dinlenirken bile çalışıyor. Yeni fikirler düşünüyor ve bir şeyler yaratıyor. Bilim adamlarının karmaşık beynimizin nasıl çalıştığını anlamasına da bir yol sunuyorlar. Bazı bilim adamları hepimizin beyninde birbirine benzer durumların olduğuna inanılır. Gizil güç becerilerini uyarmasının da bir yolu olabilir. Corch ispat etmek için olağanüstü beynini Newyorkta’ki bir üniversiteye giderek daha iyi anlayacak. Corch herhangi bir tarih haftanın hangi gününe denk geldiğini saniyeler içinde bulabiliyor. Corhc geceyi ayrıntıyla takvimler hazırlayarak geçiriyor. Yatmadan önce roman yerine nüfus bilgilerinin olduğu kâğıtları okuyor. Ezberimdeki dokuz bin tane kitap var. Bence o gerçekten harika lanky kör ve zihinsel engelli ama bir kere herhangi bir müzik sesi duydu mu o müziği anında çalabiliyor. O bu bilgilere doğduğundan beri sahiptir. Bence bütün sav antlar beyinlerine yüklenmiş gibi dünyaya geliyorlar. Öğrenmedikleri şeyleri biliyorlar. Peki, Corch gibi müthiş sav antlar bunları yapmayı nasıl beceriyorlar. On yıl öncesi kadar bilim adamları sadece bunu üzerinde tahmin yürütebiliyorlardı. Tomi Corch yıllar sonra beynini keşfediyor. Özellikle takvim konusunda çok iyidir. Tomi sayıları arkadaşı gibi görüyor. Corch otizm hastalığına yakalanmış bir hastadır. Çocukken okuldan nefret ederdi.7 yaşındayken takvime bakmış ve takvimi kendi kendine hesaplayabildiğini fark etti. Tomi teste tabi tutulunca eşyaları tanımlanınca beynin başka bölgeleri çalışıyorlar. Beynimizi çok iyi kullanan bir toplumuz. Ayrıca tomi çok iyi bir ressamdır. Tomi mark travma yaşayarak sanat yeteneğini keşfetti. Müzik ve matematik insan yaratıcılığının doruk noktaları bunların yüksek zekâ çok çalışma ve odaklanmayla ilgilidir. Bir üniversite öğrencisine test uygulanır. Beynin sol yarım küresine manyetik titreşimler verilerek sol tarafta düşünmeyi engellendi. Sonra testte tekrar edilen kelimelerin tekrar edebildiği görüldü. Demek ki beynin sol tarafı sağ tarafa baskı uyguladığından dolayı sav antlar gibi düşünemiyoruz. Müthiş sav antlar doğuştan her şeye sahiptirler. Savantların çoğu beyin taramasına dayanamayacak kadar engelli oluyorlar. Ama Corch yinede bunu yapacak. Corch’a 4 sn de bir soru sorulacak ona soru sorulduğunda 1 saat boyunca o da cevap verir. Kendi beyninden bir gezintiye çıkarılır. Bu şekilde beynin hangi bölgeleri aktiftir diye bakılır. Hareket kaslarının olduğu yerlerde bir etkileşme olmaz ama ona bakıldığında o bölgelerde çalışıyor. Ortalama bir insan onu yapamayacağından herkesin yapabileceği bir teste tabi tutulduğunda bunda Corch’un beyninin bölgeleri bizimkilerle aynı şekilde çalışmıyor. Beyine bakıldığında sol taraf dil ve mantık konusunda sağ taraf ise sanat, matematik ve müziksel yeteneklerde baskındır. Savantlarda bu bölgeler daha etkindir. Cenin beyninde genelde sağ yarım küre gelişimini sol yarım küreden önce tamamlar. Bu durum sol yarım kürenin fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Testosteron hormonunun artışı nadiren beynin zihinsel devreleriyle etkileşir. Bu yüzden sol yarım küre testosteron dolaşımına karşı savunmasız hale gelir. Tomi eline 5 yıl öncesine kadar eline fırça almamış biri. Kafası yaratıcılık baloncuklarıyla dolu bazen patlayacak gibi oluyormuş. Tomi tuvaletteyken bir arkadaşı kapıyı çalar ve bu durumda kendisini zorluyor. Sonrada göğsünden beynine kadar damar gibi bir şeylerin kafasına çıkmış gibi olmuş. Sonunda kusmuş rengi gri gibiydi. Hastaneye kaldırıldığında beyninde iki atar damarın patladığı görülmüş. Ameliyattan sonra yoğun bakımda olan Tomi kimseyi tanımıyordu. Yemek yiyemiyor ve yemek hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Çok hızlı konuşuyor, şiir yazıyor ve dışarı çıkmak istiyordu. Ailesi delirdiğini düşünüyordu. Eşi yemek yaparken bir kâğıtta çok sayıda mimik çizdiğini gördü. Tominin sanatsal çılgınlığı tüm çevresini korkutuyordu. Tomi’nin eşi tekrardan yine şaşırdığı bir durumla karşı karşıya gelmiş. Alt kattaki odada dumanlar çıkıyor ve Tomi mumları eritiyordu. Bundan dolayı eşi ondan ayrıldı. Beyninde nöron savaşı vardı. Harverd’taki bir doktor onun bu durumunu incelemiş. Alis ile mektuplaşan Tomi onun cevaplarını çok beğeniyordu. Alis Tomi için İngiltere’ye gidiyor. Alis onun ene gittiğinde ona çok da yabancı gelmiyor. Nörolog damar genişlemesiyle beynin iki bölgesine yapılan baskıyla aradaki denge bozulmuş. Tomi için bu korku hikâyesi mutlu sonla bitmiş.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Savantların Beyinleri doğuştan mı yoksa zamanla gelişerek
mi değişiyor?
2-Savantlarda beynin hangi bölgesi daha çok çalışır
3-Testesteronun beyin üzerinde ne gibi bir etkisi var?
4-İnsan bir
trajedi yaşadıktan sonra ne yapabilir?
5-Neden savantların
yaptıklarını hepimiz yapamıyoruz?
Yaşayan
Cennetler 42 dk
Bir kaç gün süren dönemin ardından onlar oluyor. Ölüler kısa bir sürede çürüyerek ve yavrularının doğacağı suya besin olacaka. Yazın sonuna doğru son balık göçü başlar. Kısa bir süre parlak renkler hâkim olur. Dünyanın en nadir ve en büyük kartal türleri için cennete dönüşüyor. Deniz kargası kışı burada geçirir. Kanat açıklığı iki metredir. Başka kartalların yiyeceklerini çalmaları için kanatlarının büyüklüğünü gösterirler. Sibiya’nın bu bölgesinde avlanarak hayatta kalmasına rağmen leşçilik ve hırsızlık çok vardır. Avrasya’nın en büyük ayılarına geliyoruz. Baharda günlerin ısınmasıyla birlikte uzun uykular sona eriyor. Her yerinde ayılar görülmeye başladı. Bir yasındaki küçük yavrular yaklaşık beş kilo. Toprak üzerindeki ilk günün tadını çıkarıyorlar.5 ay önce mağarada doğduklarında anneleri henüz kıs uykusundaydı. Sonra ancak bir kaç gram olabildiler. Diğer ayılar etrafta dolaşırken yavrular annelerini yakını da olur yetişkin bir erkek avı öldürebilir. Annenin korunması gerekiyor. Yeni çiftleşen bu ikili yavru peşinde değil mağaralarında yeni çıkan çoğu ayı kudretle çıkan olağanüstü doğa güzelliklerinden birine doğru gidiyor. Burası daha sıcak ve bereketli olan gayzer vadisi topraktaki derin yarıların yukarıdaki derin suların aşağıdaki magmaya ulaşmasını sağlar. Su kaynar ve fışkırır. Gayzer vadisinde kız çok güçlü hissedilmez Baharın tazeliyle dağlar hala karla kaplı olduğu için ayılar beslenmek için gittiği ikinci yer deniz kıyısı oluyor. Burda aç ayıların yiyebileceği bol miktarda filizlenen yeni bitkiler var. Yavru ayılar içinden cazip bir yer. Sadece kar ve buzu bilen yavrular kesifte. Dağ koyunları da çimenlere geliyor. Ama ayılardan kaçarak geliyorlar. Küçüklerinden bile. Yırtıcıların çıkamayacağı kayalıklara tırmanıyorlar. Dağ koyunları kayalarda ve dağlarda çok çeviktir. Diğer iri hayvanların rahatça ulaşmayacağı yerlerde otlayabilirler. Yavru ayıları hala annesi emziriyor. Ama merak ve oyunculukları kendi başına alanınca çok yararlı olacak. Boz ayıların mevsimlere göre değişen çeşitli beslenme seçenekleri vardır. Deniz su samurları aç yemek yiyen ayılara dikkat etmeli. Samurlar karıncalarını doyurmadıklarında büyük gruplar oluştururlar. Katil balinalar samurları avlamak için onların bulunduğu sulara doğru gelirler. Bazıları ne yazık ki zamanında karaya çıkamıyor ve balinaların eline düşmekten kurtulamıyor.
Aralık ayında ayılar altı ay kış uykusuna yatıyorlar. Bin tane deniz kartalı Sibirya’nın ıssız bir bölgesinde yaşıyor. Avrasya’nın en Büyükayıları baharda ısınması ile uykuları sona eriyor.1 yaşındaki yavrular yaklaşık 5 kilodur. Kamçak Gayzer vadisinde kış çok hissedilmez. Yavru ayı ve ayıların beslenme ve yaşaması için ideal bir ortamdır. Boz ayıları çeşitli mevsimlerde çeşitli besinlerle beslenirler. Surguçlu kutup martısı kamçakkaya adalarına gelir her ay 4 milyon balık yakalar. Kutup martıları bir yumurta yapıp 2 ay kuluçkaya yatarlar. Ebeveynlerden biri yumurtayı korurken diğeri uçar Kısa kanatlarıyla uçurumun kenarında uçarlar. Kutup martıları okyanusun usta balıkçıları olmuştur. Issız kamçakkaya’da kartalların büyük pençeleri büyük fog balıkları yakalamaya yarar. Genellikle 2 ya da 3 civciv yumurtlardan çıkar bunlardan biri yaşar. Kamçakkkaya yaz boyunca çok bereketli bir yer. Deniz ayıları haremlerini diğer aç gözlü erkeklerden koruyunca genelde kavgaya dönüşüyor. Erkeklerden biri devrilmeden savaş bitmiyor. Rus Kutup tilkileri mağaralarda yaşarlar. Yavrular oynamayı bile beceremezken anneleri fog balıklarının bulunduğu yere gider. Sahilin leşçileri ve çöpçüleridir. Yavru fog balıkları anneleri denize girer ve bir hafta yalnız yaşıyorlar. Annesi zannettiği yavru fog başka bir fog balığının yanına gider. Bilinçsizce savaşıyorlar. Sonunda ondan kurtuluyor ve karaya doğru hareket eder. Fakat annesi ortalıkta yokken diğer yavruların emzirildiğini görmek onu daha da acıktırıyor. Bu acıkmayla beraber başka annelerin yanına gider emzirilmek için ama bu pek hoş karşılanmıyor. Sonunda annesi gelir. Ama kolonide çok sayıda yavru olduğu için kendi yavrusunu seçenek zor olur yalnız anne yavrusunu 4 yıl sonra bile seçer.
Martı sürüleri uçuşları yüzmeleri kadar iyi değildir. Ve düşmandan kaçmakta zorlanıyorlar. Yine kutup martısı havadaki saldırıdan kurtulduktan sonra yuvasına gider. Ve yiyecek götürüler. Çiftlerin ilişkileri sonuna kadar sürer. Balığı kutup martı yakalar ve onu yer. Anne avlamak için gider. Onun yanında büyük gibi görünse de henüz 2 aylık. Kuzgunlar kartalların yiyeceğini götürürler. Ve sonbaharda yine göçmen gelen bir grup balık görülür.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Kutup tilkilerinin sahildeki misyonu nedir?
2-Kamçakkaya deniz ayılarının erkekleri niçin kavga ediyorlar?
3-Boz ayıları ne ile beslenirler?
4-Rus kutup tilkileri neden fog balıklarının bulunduğu yerlerde yaşarlar?
5-Büyük fog balığı neden yavru fog balığıyla savaşır?
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Y Kromozomun en büyük özelliği nedir?
2-Cengiz Han hangi coğrafyada yaşamıştır?
3-Y kromozomu testi vücuttaki hangi bölgedeki hücreler üstünde yapılır?
4-İnsanlığın kökeni hangi kıtadır?
5- Bilimsel Âdem ne zaman doğmuştur?
6-Dünyada insanlar açısından biyolojik çeşitliliği en fazla olan yerleşim yeri?
Somonlar Kurtlar
ve Ayılar Birlikte 60 dk
Martılar hemen yumurtalara hücum ediyor. Bu arada büyük ayının kurtları klasik çok büyük bir adam yapmak üzeredir. Kurtların avlanması çok nadir görülen bir davranıştır. Kesinlikle inanılmazdı. Kurtların dereye girmesi somonları takıp etmesi 9 kiloluk somonları yakalamak ormana ya da nehir yatağına götürmek kesinlikle inanılmazdı. Kurtların bir öğünde 30, 40 hatta 50 somon yakalayıp yediklerini gördük. İlk ulusların insanları avlanan kurtlardan sürekli olarak bahsediyordu. Fakat bilim kurt projesine kadar bu fenomeni belgeleyememişti. Bu zengin güz diyeti kuğu sürüsünün çok işine yarayacak. Buluşma noktasında iyi beslenmiş yavrular hızla büyüyor. Karınları yiyecek dolu yetişkin kurtların geldiğini sık sık geldiğini görüyoruz. Ve kusarak bu yiyeceği yavrularına yediriyorlar. Ayrıca yavrular bu kusma işlemini hızlandırmak için yetişkinlerin burunlarını da yaladıklarını ve ısırdıklarını da biliyoruz. Buluşma noktaları yavruları için çok önemi gelişme mekânlarıdır. Yavruların arasındaki ilişkiyi geliştirdiklerini görüyoruz. Hangisi yavruların kendilerinden yaşça büyük abı ve ablalarıyla ilişki kurduklarını görüyoruz. İlişkilerinde son derece katı olan bir aile güç savaşları var. Güç Farklılıkları yaklaşmalarında selamlaşmalarında ağladıklarında oyunlarında diğer kurdun nasıl tepki verdiğini görebilirsiniz. Biz bunlara sık sık şahit olduk. Sürü koya doğru yola koyuldu. Geride bir şey bıraktılar bu yavruların en küçüğü bu koylardaki yalnız bir yavrukurt büyük bir tehlikede olabilir. Kurt avı çok nadir görülen bir olaydır. Bu somonlar 9 kilodur. Bir defada 30–40 adet somon avladığı olmuştur. Kendi kusmuğunu yavrularına yedirerek besler. Kurtlarla ayılar aynı yerde ve ayılarda somon avlar. Kurtlar bu duruma çok sert bir tepkisi var. Ormancıların ağaçları kesmesi ile avcılara yol açarak ayı ve kurtların insanlardan korkmasına sebep olmuştur. Yaşlı ormanların iyileşmesi yüzyıllar alabilir. Yolları kullanan ayı ve kurtlar henüz insandan korkmayı öğrenmemiş. Bu şekilde çok az sayıda ölürler. Büyükayı yağmur ormanının kurtulma şansı var. Koruma altına alınması gerekir. Şu anda tehlikeler çok fazla. Bu ormana yardım etmesi gereken bilim adamı ve insanlara ihtiyacı olduğu belirtiliyor. Yetişkin boz ayılar oyun oynarken ayılar önümüzdeki zor durumlardan habersiz. Somon balıkları dere ve kaynaklarda bekliyor. Ve çok çeşitli olağanüstü vahşi yaşama büyük ayı yağmur ormanı deniliyor.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Somon balıkları nerede yaşar?
2-Kurt ve ayılar leş yer mi?
3-Somonlar yavrularını neyle besler?
4-Ormanları koruma altına almak mümkün müdür?
5-Yavrukurtlar yetişkinlerin burunlarını neden ısırıp yalıyorlar?
Gece
Avcılarının Görme Yeteneklerinin Bilimsel Açıklama 51 dk
Kuzey Botsvana. Gözün optik merkezinde bulunan görme çukurlarındaki koni hücreleri sayesinde göreme yetenekleri mükemmeldir ve ayrıntılı görebilirler. Odaklama yetenekleri mükemmeldir. Hatta havada uçarak avlanan kuşların her bir gözünde iki tane görme çukuru vardır. Marubu leyleği leş artıklarını yemesine rağmen yiyeceğini önce yıkar. Akbabalarda yemekten önce yıkanır. Akbaba karanlık çökünce görme yeteneğini kaybeder. Bizler gece görmek için yüksek teknolojili gece görüş kameraları kullanırız. Görüntüleri görünmez bir ışıkla aydınlatırız. İhaha kaplanlarının sürüsü ortya çıkıyor. Yukarda bir başka gece avcısı daha bekliyor. Puhular, gözleri kafatasının yarısını kaplar. Böylece gece çok daha iyi avlanabilirler. Baykuşlar kafalarını 270 döndürebilirler. Bunu biz yapamayız. Denersek bile boyun damarlarımız kesilir ve bayılırız fakat baykuşlarda çift atardamar var ve boyunlarını rahatlıkla çevirebiliyorlar. Böylece önlerindeki ve arkalarındaki avı rahatlıkla görebiliyorlar.
İhaha sürüsü karanlıkta çok rahat görebilirler. Çobi nehrinin iyice karanlığa bürünmesini bekliyorlar. 1000 kadar bir Buffalo sürüsü nehir kenarına su içmeye gelir. Buffalolarda gece görebilirler. Aslanların da gözleri gece görüşüne uygundur. Buffalolar tehlikeyi fark edip kaçıyorlar. Aslanlar tarafından sıkıştırılan buffalo gece görme yeteneğine sahip fakat aslanlar kadar iyi göremezler. Buffalolarda derinliği algılama yeteneği daha yavaştır. Buffaloyu öldüren aslanlar gece yaşamına ve gece avlanmalarına karşı kendilerini geliştirmiştir. Aslanlar gündüzleri müthiş görme yeteneklerini yitirirler. Gözlerindeki koni hücreleri artan ışığa tepki gösterir. Dünyayı yeniden renkli görmeye başlıyorlar. Çok geçmeden güneş ışığı aslanların gece gözleri için fazla parlak gelmeye başlar. Kestirmek için kendilerine gölge bir yer aramaya başlarlar. Gündüz gözleri bizden iyi görmeyen
aslanlar hareket eden nesneleri bizden daha iyi fark ederler. Aslanlar avlanmak için geliştirilmiş diyebiliriz. Gündüz büyük avlar ona göre değil.
Bilim, köpeklerin kedilerden daha iyi bir renk görüşü olduğunu ispat etmiştir. Onlar dünyayı mor, mavi ve yeşil tayfta görürler. Köpeklerin dürbün görüşü uzun çalılıkların arkasından 1 km uzaklığı bile görebilir. Gözlerindeki çomak hücrelerin sayısı %80'i bulan köpeklerin gece görüşü de iyidir. %20 oranındaki koni hücreleriyle de gün ışığında bile avlarını fark edebilirler. Yabani köpekler. Afrika’nın en etkili yırtıcı hayvanlarındandır. Her beş avlarından dördünü alt ederler. Bu tespite göre aslanlara göre daha başarılıdırlar. Saatte 56 km. hızla koşabilirler. Öldürme ve yeme işlemini hemen halletmeleri gerekir. Başka avcılar gelebilir. Avladıkları ceylandan 10 dk. Sonra geriye birkaç kırıntıdan başka eser kalmıyor. Karanlık basınca zebralar, ceylanlar korkmaya başlıyor. Aslanlar sezgileriyle avlarının yerlerini belirler ve sürü toplanır. Karanlık çökünce güçleri yerine gelir. Hiçbir av onlardan kaçamaz.
Filler yavrularına düşkün hayvanlardır. Gerekirse aslan sürüsüyle yüz yüze bile gelebilirler. Gece avcıları için avlanma gösterisi başlıyor. Gece avcılarının farklı özellikleri vardır. Bir Afrika mis kedisinin kulakları son derece iyi duyar ve gözleri keskindir. Puhunun iki kulağının boyu birbirinden farklıdır. Kulakların duyma derecesi farklı olduğundan puhular dışarıdaki sesleri 3 boyutlu algılayabilirler. Hatta sadece ses yardımıyla avlanan bazı kuşlar vardır. Gece avcısı olan bir diğer hayvan ise jenetlerdir. Ama onları izleyen bir başka gece bekçisi daha var. Galagonların göz boyu ve göz yapıları daha farklıdır. Gözleri büyük bir pencere gibi ışık toplar. Bu ışıklar gözün içinden geçer ve çomak hücrelerindeki ağ tabakaya düşer. Çomaklar renkleri algılayamadığından görüşleri tek renkli olabilir. Aynı göz başka gece görüş teknolojilerine de sahip. Işık optik sinirlerin yer aldığı tabakalardan geçiyor ve daha sonra çomaklarda ışığa duyarlı pigmentlere boya maddelerine çarpıyor. Çomakları ilk geçişte ıskalayan ışıksa yoluna devam ediyor ve tapethum adı verilen ve ayna görevi yapan kısma yansıyor, çomakları uyarmaya gidiyor. Galagonun görme duyusunu çok iyi duyan kulakları tamamlıyor. Baykuş kanatlarındaki saçaklar sayesinde ses çıkarmıyor ama galagonun gözleri onu kurtarıyor. Gece avcısı olan bir diğer canlı ise steatomus cinsinden bir fare. Onun dünyayı görüşü biraz bulanık. Kabarık gözleri ona geniş bir görüş sağlıyor. Bu da ona tehlikeleri fark etmesi için gerekli. Gözleri en küçük bir saldırı hareketini bile algılayacak şekilde evrimleşmiştir. Benekli puhunu gözlerinde de kendine özgü numaralar var. Göze giren ve ağ tabakaya doğru yol alan ışık pekten denilen ve ağ tabakayı besleyen bir perdeden geçiyor. Baykuşun gözleri ışığa konilerden 500 kere daha duyarlı olan çomak hücreleriyle dolu. Gündüz kuşlarında olduğu gibi baykuşun gözünde de çomak hücrelerince zengin küçük bir görme çukuru var. Baykuş karanlıkta avının yerini hiç şaşırmadan tayin edebilir. Kedilerin görme yeteneklerinin arkasındaki sır nedir?
Kedilerin gözlerinde çok sayıdaki çomak hücrelerinin dışında ışığı yansıtan tapethum adlı bir zar tabakası oldukça gelişmiştir. Kedilerin gözleri insanların gözlerinden 150 kat daha fazla ışık yansıtır. Gözlerindeki tuhaf parıltı bunun sonucudur. Ayrıca gözdeki parlaklığın bir diğer sebebi gözlerindeki rivoflavin adındaki vitamindir. Aslanlar, baykuşlar ve Şaprak çakallarının da görüşü de köpeklerinki gibidir. Renkleri ayırt edebilir ve odaklandıkları şeyi ney görebilirler. Sauti aslanları dolunay varken avlanmazlar. Aslan mükemmel gece görüşüyle gece avcılarının kralıdır. Gece görüşü az olan zavallıların ise karanlıktan sakınması gerekiyor.
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Avcı kuşların görme yeteneğinin yüksek olmasının nedeni nedir?
2-Hayvanların gece görmesini sağlayan hücre hangisidir?
3-Gece gören baykuşlar neyle beslenir?
4-Kedilerin görme yeteneklerinin arkasındaki sır nedir?
5-Ormanlar kralı aslanlar ünlerini müthiş gözleri sayesinde mi kazandı?
Vahşi Çete
Yaşayan Fosil Vanpiro Tetis
118 dk
Birçok hayvan var ek beslendiğinden sürekli var ekin varlığını nasıl sürdürdüğü merak edilir. Deniz samurlarının derilerinin altında onları sıcak tutacak kalın yağ tabakası bulunmuyor. Monteye körfezi su soğuk olduğundan enerji ve vücut sıcaklığını korumak için sürekli yemek yiyorlar. Besin değeri yüksek ve güçlü ışınları sayesinde yüzeyde bol miktarda var ek ve foto planktonlar bulunur. Sığ altı sularda derin deniz organizmaları zengin bir besi değeri olan deniz karına dönüşür. Kaliforniya mürekkep balığı normalde 300m derinlikte yaşar. Sonbaharda ise çiftleşmek için sığ sulara geçerler. Çiftleşen erkekler yorgun düşer ve denizin dibine düşerek ölürler. Dişilerde parmak şeklindeki uzun yumurta keselerini zemine yapıştırarak ölürler. Dr. Robins vanpirotetisi canlı yakalamak istiyor. Vanpirotetise yaşayan fosil deniliyor. 8 ve 10 kalıp türlere ayrılmadan önce mürekkep balığı ile ahtapotun atası olarak biliniyordu. Mürekkep balığı ve ahtapotun atası olarak bilinir. Vanpirotetis yaşayan bir fosil. Yaklaşık 100 yıl önce Antarktika ve Hint okyanusunda Alman araştırma gemisi tarafından vanpirotetis keşfedildi.1400m derinliğinde sıra dışı bir yaratık çıkar. Derisi siyah ve gözleri kırmızıydı. Ahtapot ile mürekkep balığı arasında bir şey gibiydi. Sadece görüntüsü yüzünden cehennemden gelen Vampir mürekkep balığı deniliyordu. Sonra Japonya kıyıları açığında başka bir örnek bulundu. Bu defa garip bir özellik insanların dikkatini çekti. Kolları arasında ipliğe ya da organa benzeyen iki tane uzantı görüldü. Bu uzantılar vanpirotetisin mürekkep ya da ahtapot değil de daha ilkel bir canlı olduğunu gösterdi. Ekip abise inerken sıra dışı bir şey fark ediyor.400m derinlikte güçlü bir avcı olan fronimayı görüyorlar. Keskin pençeleriyle salt olarak denizanalarına yapışan bir parazittir. Daha sonra Yumurtalarını ev sahibinin vücuduna bırakıyor. Yavruları için oksijeni ebeveyni yüzerek sağlıyor. Fronima yılın bu mevsiminde tek çoğalan deniz organizması değildir. Yüzeydeki deniz zenginliklerinin abise ulaşması yaklaşık üç ay alıyor. Bu da derin denizde büyük bir hareketliliğe yol açıyor. Ve araştırmacılar bazen sıra dışı olaylara tanık oluyor. Bu denizanalarına deniz üzümü de denilmektedir. Bunlar yaklaşık 2cm uzunlukta küçük triforlardır. Avlarını yakaladıklarında deniz üzümleri oltaya takılan bir balık gibi çeker. Sonrada kafasının üzerindeki ağzı ile avını yiyor. Deniz üzümünden daha büyük olan tiroforda yiyecek arıyor. Durum değişiyor ve aniden deniz üzümü de menüye dâhil oluyor ve onu yiyor. Bütün avcılar bu kadar hareketli değildir. Avlanmaya çıkmış bir tuniket akıntının zooplanktonları doğruca ağzına sürüklemesini bekliyor. Her şeyden habersiz ava yeterince yaklaşınca aynen topu saran bir bezbol eldiveni gibi kafasıyla hayvanı kavrıyor. Sonrada avını ağzının içinde sindiriyor. Derin denizde mürekkep balığı besin zincirinin en üst halkasındadır. Mürekkep balığı avına gizlice arkadan özel dokunaçlarıyla saldırır. Yılan balığı hayatta kalmak için eşsiz bir yöntem geliştirmiştir. Yaklaşmakta olan kairotetisi görünce bir daire oluşturup hareketsiz kalıyor. Yılan balığının mürekkep balığının yemediği bir denizanasını taklit ettiği sanılıyor.
Vanpirotetis oldukça sakin bir durumdayken kıvrık dokunaç organları bulunuyor. Kaçmak için ani bir hamle yapmadığı görülür. Kollarının arasında iki tane kıvrık dokunaç görülüyor. Bunlar vanpirotetise özgü organlar ve ilk kez japonyada yakalanan örnekle tanımlanmıştır. Bu organlar vanpirotetisin minimum oksijensiz ortamda yaşamasını sağlayan gizli bir silah olarak görülüyor. Kıvrık dokunaçlar açılınca boyu 1mden daha uzun oluyor. Ve vanpirotetisi nerdeyse hareketsiz kalıyor. Bunları yaklaşan avı için kullandığı hemen hemen kesin. Bu kadar oksijensiz bir ortamda bu şekilde enerji tasarrufu da yapılıyor denilebilir. Esnek dokunaçları gövdede sert bir iskelete bağlı olduğu görülüyor. Sonra bu avı yakalamaya çalışırlar ve bir yanlış hareketle avı kaçırabilirler. Nihayet sonunda yakalanır. Oradanda Dr Robansın araştırma enstitüsü laboratuarına nakledilir. Özel bir tanka oksijeni az ve düşük bir ortama bırakılır. Vanpirotetisi bu tutsak yaşamda hiçbir şey yemiyor. Bu durumdan dolayı metabolizması son derece düşüktür. Ancak bilim adamları artık vanpirotetislerin şuan ki yaşam alanlarında evrim geçirmediğine inanıyorlar. Suda yaşayan avcı bir sürüngen olan plesiosaur fosili ve Japonyanın Okaydo adasında rastlanılır. Midesinde fosilleşmiş bir gaga bulundu. Toplam olarak bunun gibi on iskelet vardır. Analizler bunun vanpirotetisin atalarından birisinin gagası olabileceğini gösteriyor. Gaganın boyutu bugünkü hayvanların büyüklünden yaklaşık üç kat büyük olduğunu yani 1m’den büyük olduğu görülüyor.
Plesiosaur’un boyu 10m’den daha büyük olduğu görülüyor. Hızlı ve acımasız bir avcı olan bu hayvan sığ sularda avlanıyordu. Bu plesiosaurlar sığ denizlerde yaşadıklarından dolayı tarih öncesi zamanlarda vanpirotetislerin abislerin derinliklerine kaçtığını gösteriyor. Trifor bir tehlike ya da tehdit hissettiğinde kendi ışıklarını üreterek hipnotize hareketlerle canlıları şaşırtıyorlar. Bazı canlıların vücutlarında daha fazla fotofor olduklarından dolayı tüm vücutları aydınlanır. Tomopteris uzantılarının ucundan ışık yayıp potansiyel düşmanlarını uyarmak için parlak bir mukoza salgılıyor. Baazı hayvanlar ise olduklarından daha büyük göstermek için ışıltılı partiküller yayarlar. Perifila derin denizde yaşayan bir denizanasıdır. Işık üreten canlılar sadece deniz hayvanları değildir. Deniz kalemi abisin dibinde yerleşik bir yaşam sürdürüyor. Potansiyel bir avcı yaklaşırsa veya vücuduna yaklaşırsa deniz kalemi uyarıcı bir ışık dalgası üretiyor. Ancak biyo aydınlatma avcılara karşı her zaman koruyucu olmayabilir. Başarılı avcıların biyo aydınlatmadan yararlandığı sanılıyor. En sık rastlanılan balıklardan biride fener balığıdır. Fener balığının bu ismi almasının sebebi vücudunun yan tarafında boncuğa benzeyen ve ışık saçan organ dizileri bulunur. Kero tetis, mürekkep balığı ve diğer derin deniz avcıları alacakaranlıkta hareket eden bir siluet arayarak avlarının yerlerini bulabilir. Vanpirotetis aniden açılarak zar tamamen sararak görüntüsünü tehlikelere karşı değiştiriyor. Son derce hassas ve gelişmiş ışık üreten organları bulunuyor. Bunlar bir çift parlak göze benziyor. Araştırmacılar bunun potansiyel avcılar için çok caydırıcı olduğunu düşünüyor. Dokunaçlarını hareketsiz bırakan vanpirotetis çok az oksijenli ortamda avlanmak için fazla enerji gerektirmeyen etkin bir yoldur. Sonra dokunaçlarına bir balık ya da karides dokununca vanpirotetis hemen avın üzerine atlıyor. Zarını kullanarak avını sarıyor ve yutuyor. Bu oksijeni az olan ortamlarda bile sinsi avcılar dolaşıyor. Yaklaşmakta olan mavi köpek balığını gören vanpirotetis ışık saçan organlarını çalıştırıyor. Aynı zamanda zarını ters çevirip gözünü kapatıyor. Dr.Robins sayesinde en derin denizlerde bile yaşamını zorluklarla geçiren hayvanlar hakkında bilgi sahibi olduk.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Vanpirotetisler düşmanlarına karşı kendilerini nasıl savunurlar?
2-Vanpirotetisler evrim geçirmiş olabilirler mi?
3-Vanpirotetisler ilk defa hangi ülke tarafından bulunmuş?
4-Bilim adamlarına göre tarih öncesinde vanpirotetisler nerede yaşıyordu?
5-Zıt tonlama yöntemini hangi hayvanlar kullanır?
6-Kerotetisle fener balığının kullandıkları benzer yöntemler nelerdir?
7-Vanpirotetisler köpek balığından uzaklaştığını nasıl gösteriyor?
Arı Sokmasına Fobinin Hipnozla Tetavisi
20dk
25. Arı Sokmasına Fobinin Hipnozla Tedavisi 20 dk
Arı sokmasına karşı fobinin hipnozla tedavisi 15 yaşından küçük bir çocuğun elinden tutup dışarı çıkartırken onun güvende olduğunu hissettirmekle başlar. Güneş ışığının olduğu otların olduğu bir yere götürdüğünü hayal ediyor. Yönlendirmeli hipnozdan sonra Michael’in zihni arı korkusundan tamamen arındırılıyor. Yoksa kurtulmadı mı? Nasıl olduğunu ve ne hissettiği sorulur. Hipnotik trans bir rüya görmek gibidir. Kendilerine geldiklerinde hastaların dengeleri bozulabilir. İçi arı dolu bir kavanoz getirilir ve ne hissettiğine bakılır. Hazır olup olmadığı sorulur. Hastanın yüz ifadesinde bir kararsızlık belirir. Onlara bakmaya hazır olduğunda söylemesini ister. Kavanozu eline alır ve inceler. Ne gördüğünü ve ne hissettiği sorulur. Burada durup arılara bakmak onu çok şaşırtıyor. Kendini çok rahat hissediyor. Michael neden annesinden değil de arılardan korkuyordu. Evrimsel olarak bir çocuğun annesinden korkması uyumsuz olabilir. Michaelin zihni kendini savunmak için suçu arıların yarattığı acıya atmış. Buda ömür boyu süren bir fobiyle sonuçlanmış olabilir. İçeriye Michael’in eşi girdiğinde çok şaşırır. Ve artık arabaya bindiğinde camı kapatmayacağını söylemiş. Çocuk yaşta ciddi bir şekilde tacize uğramış. Buda ona böceklerden korkmayı öğretmiş. Ona arı fobisinden kurtulmayı öğrenmesinin onu taciz eden annesinin açtığı yaraları da iyileştirmenin bir yolu olduğu gösterilmiştir. Birkaç saat içinde arılara karşı olan tutumu tamamen değişti.50 yıl sonra hayvan kâbusundan uyandı. Ama geçmişindeki yaralardan kurtulmak daha fazla bir zaman alabilir. Artık arılardan korkmamasına çok şaşırıyordu. Artık Michael iyileşmişti. Bu hayvan kâbusundan kurtuldu.
.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır
1-Hipnozla arı fobisinden tamamıyla kurtulabilir miyiz?
2-Hipnotiktrans ile rüya arasında bir benzerlik kurabilir miyiz?
3-Korkular insanda kalıcı etki yaratabilir mi?
4- Annelerin çocuklarını küçük yaşta böceklerle korkutmasını doğru buluyor musunuz?
5-Michael arı fobisinden tamamıyla kurtulmuş olabilir mi?