Hatice DELEN

 

Projenin Adı: Medya Ortamında Bulunan Biyolojiyle İlgili Çeşitli Bilimsel Filmlerin İncelenmesi

Proje Yürütücüsü;Hatice DELEN

Proje Danışmanı;Prof. Dr. Nasip DEMİRKUŞ

Proje İçin Harcanması Planlanan Zaman(toplam ders saati) 14 X4 saat =56 Saat

Giriş
;Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği Anabilim Dalı Materyal Geliştirme Odasında hazırlanan ve Nadidem ve Biyoloji Eğitimi web sitelerinde halen internette yayınlanan  yaklaşık  205,5 Gigabayt (yaklaşık 342 saatlik 500 filimlik arşiv) bilimsel film içinden, ders hocası tarafından biyolojiyle ilgili yaklaşık 36 saatlik  40 film seçilmiştir.
Genel Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/video.html
Evrimle İlgili Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/ev/ev.htm
Teknoloji ve Toplum İle İlgili Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/fttfm.html
Çevre İle İlgili Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/cevt/cevfm.htm
Alan Eğitimi ve Araştırma Projesi dersi öğrencileri için;Biyoloji Eğitimi Nesnel ve Sanal  Materyal Geliştirme Odası (http://www.nadidem.net/san/index.htm)  ve Fen Bilgisi Materyal Geliştirme Sınıfı (http://www.fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/webfen/index.htm) hazırlanarak, filmlerin internet  ortamında ücretsiz ve rahat izlenerek özetleri çıkarıldı. Ayrıca filmle öğretim yöntemine (http://www.nadidem.net/ders/omk.html#koylu) uygun olarak izlenilen filmin derinlemesinde yanıt bulabileceği sorular dizisi de filme ilave edilmiştir.

Yöntem:Biyoloji Eğitimi Nesnel ve Sanal  Materyal Geliştirme Odası (http://www.nadidem.net/san/index.htm)  ve Fen Bilgisi Materyal Geliştirme Sınıfı (http://www.fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/webfen/index.htm) adresinden tek tek izlenerek özetleri tutuldu. Sonra  izlenen filimim derin içeriklerinde yanıtları bulunan sorular ilave edildi. Daha sonra her özet bir word sayfasına yazılarak özet sayfası html uzantılı şekilde hazırlandı. Yaklaşık 33 tane film için (45’er dk’lık) 30 sayfalık bir özet ve sorulardan doküman hazırlandı. Bu doküman Macromedia Dream Weawer programı kullanılarak html uzantılı dokümanların her birisine ait olduğu filmin internetteki linki atılmıştır.
Daha sonra tüm filimler ders hocası tarafından öğrencilere Biyoloji Materyal Geliştirme Odasındaki filmlerin hazır flash uzantılı dökümanları tek tek açılarak Macromedia flash sanal aracı ile her filmin görsel ekranına film özetinin linki atılmıştır. Böylece 30 tane filmin her birisi için birer sayfalık html uzantılı dosyaları ve film isimleri üzerine link atılmıştır. Aynı zamanda her filmin flash dosyasındaki görsel ekranına da film özetinin linki atılmıştır.

Sonuç ve Öğrencinin Kazanımları;Öğrencilerin 5 yıl boyunca gördüğü biyolojik bilgilerin bir kısmını, 36 saatlik uygulamaya yönelik bilimsel biyolojik filmlerin hayattaki karşılıklarıyla ilişkilendirme, filmlerin pratikteki karşılıklarının belli bir kesimini muhakeme etme, öğrencilerin biyolojinin uygulama alanlarına yönelik bilgileri güncellemiştir. Aynı zamanda öğrenciler filmlerde öğrendiklerini özetleyerek bilgilerini pekiştirmiştir. Ayrıca öğrencilerin Macromedia Dream Weawer ve Macromedia flash programlarını kullanmayı öğrenmeleri amaçlanmıştır. Bütün bu dokümanın hepsi http://www.nadidem.net ve http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr web sayfalarında yayınlanmıştır.
http://www.nadidem.net/ozgecmis/haticeog.html


DÜNYANIN OLUŞUMU- ÇARPMALARIN DENEYSBİLİMSEL AÇIKLANMASI VE CANLILARIN GELİŞİMİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIŞININ BİLİMSELHİKAYESİ ( 60 Dk )


   Hazırlayan, Tezsiz Yük.Lis. Öğr., Hatice DELEN 
   (Alan Araştırması Proje Dersi Ödevi 2008 Güz)

 

 

        4.5 Milyar yıl önce mavi küre yüksek tempolu gezegen olma yarışında birinci geldi. Ancak bu yarış kausla ve şiddetli çarpışmalarla doluydu. Dev bir azmin ardından burası güneş sisteminde özel bir yer oldu. Okyanuslara, karalara ve hayata göç vardı. Bakteriler oksijenin ( O ) oluşmasını sağladı. Soyumuzu alg tabakasına borçluyuz. Dünya kelimesi eski Yunanca da yer anlamına gelir. Güneşe uzaklık bakımından üçüncü ( 3 ) sıradadır. Mavi gezegen denmesinin sebebi, 3/4' nün sularla kaplı olmasıdır. Dünyanın güneş etrafında dönüşü, 365 gün sürüyor. Her bir gün 24 saat sürüyor. Bu süre dünyanın kendi etrafında bir kez dönmesi demektir. Dünya çok özel bir gezegendir. Güneş sistemimizin en uygun bölgesinde oluşmuştur. Bitki ve hayvanların doğal koşullarda yaşayabileceği tek yerdir. Dünya şuan ki haline gelene kadar birçok buluşun gerçekleşmesi gerekti. Bunların çoğu da şans eseriydi. 4.5 Milyar yıl önce evrenin bir köşesinde devasal bir havai fişek gösterisi yaşandı. Büyük kısa ömürlü bir yıldız patladı. Bu yıldızın patlaması güneşi oluşturan bulutun novaya dönüşüp, yer çekimsel çöküşünü tetiklemiş olabilir. Güneş oluştuktan kısa süre sonra etrafında birçok nesne dönmeye başladı. Mikroskobik buz parçaları ve toz gibi. Bunlar, yapışarak kümelenmeye başladı ve sonunda parçaların çoğu kuma bir kısmı da slikata benzer hale geldiler. Sonra bunlar da birbirine yapışarak taşları ve kayaları oluşturdular. Kayalar büyüdükçe çarpışmalar da büyüdü. İki nesne çarpışınca yer çekimiyle birleştiler. Dünya oluşurken taşların ve kayaların hareket hızı arabaların birbirine ya da duvara çarpma hızından çok daha fazlaydı. Birçok çarpışmanın ardından dünya ilk formuna kavuştu. Bugünkü boyutuna gelebilmesi için çok daha çarpışması gerekecektir. Başlangıçta dünyaya çarpan bazı nesnelerin çapı 500 kilometreyi  ( km ) aşıyordu. Bu kadar yüksek ivmeli çarpışmanın sonrasında müthiş bir ısı oluşmuştur. Dünya içten içe itişmeye başladı. Demir ve nikel erimeye başlayarak çekirdeğe kadar inmiştir. Dev bir kazan gibi ısı üretmeye başlamıştır. Dışarıdaki magma tamamen eriyerek bir okyanus oluşturmuştur. Dünya oluşmaya başladıktan 50 milyon yıl sonra dünyanın yönünü değiştirecek bir çarpışma yaşadı. Mars kadar büyük bir nesne dünyaya çarptı. Boyutları dünyanın büyüklüğünün % 80’i kadardı. Bu çarpışma gezegenin dış katmanlarını eritti ve bu ikisi birleşerek dünyanın büyümesini sağladılar. Birleşemeyen parçalar, kendi aralarında birleşerek ayı oluşturdular. Dünyanın ay ile olan yakın ilişkisi gezegene üstünlük sağladı. Ay, mevsimlerin oluşmasını sağlar. Ayımızı oluşturan büyük çarpışmadan sonra gezegenimiz şimdiki boyutunun % 90’nına ulaştı. Çarpışmalar azalınca güneş sistemin de sekiz gezegen kalmıştı. Platonla birlikte dokuz gezegen. Gezegenler birbirlerine yerçekimi uygularlar. Böylece eşit aralıklarla dizilirler. Hayvanlara ve insanlara yaşam sunan dünya artık yaşlandı. Çünkü güneş giderek parlıyor ve ısınıyor. Bu durum da karbondioksitin ( CO2 ) atmosferden tamamen yok olmasına neden oluyor. Yani bitkilerin ve hayvanların çağı son bulacak. İnsanlar güneşin parlaması nedeni ile 500 milyon yıl sonra yok olabilirler. Aslında diğer canlılara göre fazla bile yaşamışlardır. Çünkü değişen koşullara çok hızlı bir şekilde uyum sağlamışlardır.

 

 

          Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

1-Dünya nasıl oluşmuştur?

2-Gezegenimize mavi küre denmesinin nedeni nedir?

3-Dünya bunca yıl nasıl insan ırkına ev sahipliği yapmıştır?

4-İnsanlar neden diğer canlılara göre daha uzun yaşamışlardır?

 

   

 

 

 

 

 

MAYALARDA GÜNEŞE İNSAN KURBAN ETME VE İSPANYOL VAHŞETİ

 

 

 

   Piskopos Landa kendi görüşüne göre şeytanı öldürdüğünü sanıyordu. Landa’nın geçmişi silmelerine rağmen mucize eseri dört el yazması kitap kurtulmuştu. Araştırmacılar, bu kitaplar sayesinde karmaşık matematik  sistemini çözebilmişlerdi. Mayalar gece gökyüzünün hareketini binlerce yıl geçmişe ve binlerce yıl geleceğe kadar hesaplayabiliyorlardı. Mayalara göre dünyanın şu andaki yaratım döngüsü 23 Aralık 2012 yılında sona erecekti.  Günümüzde onların varisçilerinin çoğu korkuyla o günü beklemektedir. Maya Ülkesi, M.Ö 1000 yılında kurulmuş olmalıydı.  3000 yıldır yaşıyorlar.

      Mayalar toprağa çok derinden bağlıydılar. Yüzyıllar sonra bazıları hala bazı inanışlar devam etmektedir.  Maya Mitolojisine göre; tanrılar insanı mısırı ve kanı karıştırarak yaratmıştı. Kan Maya hayatının havanı, mısır ise devam kaynağı haline gelmiştir. Günümüzde de mısır Mayaların en önemli besin kaynağıdır. Aynı zamanda mısıra geleneksel saygı gösterirler.  Çiftçi olan Mayalar, güneşe, rüzgara, yağmura taparlardı. Onlara göre kan, tanrının kendisinden gelirdi ve insanların kanında bir hediye olarak akardı. Kanı tıpkı tanrılara kan borcunu öder gibi geri veriyorlardı.  Bunu da insan kanı vererek yapıyorlardı.  Kan Maya halkının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu bir töreni tamamlayacak şekilde bir maddeydi. Törenler bu sayede kutsal ve gerçek hale geliyordu. Kan ayrıca kraliyet gücünü elinde tutmak için ödenen bir bedeldi. Bu bedeli ödemekle görevli kişi ise; Kraldı.  Özel durumlarda Kralın penisinin üst derisini yarıp buradan akan kanları kağıt parçasının üzerine akıtması gerekiyordu.  Daha sonra bu kağıt parçaları yakılıyordu. Çıkan dumanın tanrıları uyandırdığına inanılıyordu. Böylece kral onlarla temas kurabiliyordu. 

        Geçmişlerinden yüzyıllardır yüz yıllardır ayrı kalan Mayalar, 3000 Yıllık geçmişine sahip çıkmak istiyor. Çoğu antik dillerini konuşmak istiyor. Mayaların yaşamı dramatik bir şekilde değişmiş olabilir. Ama bunlar tarihleri antik çağlara dayanan insanlar… Bir zamanlar bu topraklarda gelişen uygarlığın sesleri yankılandı. Bir şey onları bir zamanlar muhteşem yerleri olan orman içindeki şehirlerinden uzaklaştırdı ve tarihlerine sahip çıkmalarına engel oldu. Hiçbir şey sonsuza kadar var olamaz, her savaşı kazanmış Uygarlık gelip geçicidir.

 

 

 

 

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Mayalar neyin sayesinde matematik sistemini çözebilmişlerdir?
  2. Maya ülkesi hangi tarihte kurulmuştur?
  3. Mayalar kaç yıldır yaşıyorlar?
  4. Mayalara göre tanrı insanları neyden yaratmıştır?
  5. Mısıra neden geleneksel bir saygı gösteriyorlar?
  6. Maya halkı kana neden önem veriyordu?
  7. Kan kim tarafından ve nasıl tanrıya sunulurdu?
  8. Kralın kan verme şekli nasıldı?

 

 

   

 

 

 

 

ŞEMPAZELERİN ETOLOJİK DAVRANIŞLARI ( 60 Dk )

 

       Şempanzelerin DNA’larının %98’i insanlarla aynıdır. Ancak çok azımız onları görebiliyor. Komik tarafları her zaman izleyenleri eğlendiriyor. Yavrular için önemli olan eğlence ve oyun. Ancak büyüdükçe ortaya karanlık yönleri çıkabiliyor. 11 Nisan 1994’te İngiltere’deki bir hayvanat bahçesinde gönüllü bakıcı şempanzelere yemek veriyordu. Bu bakıcı şempanzeleri çok iyi tanıyordu. Özellikle erkek şempanzelere karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade etmiştir. Hayvanat bahçesindeki en saldırgan ve en tehlikeli hayvan olabilirler. O yüzden her zaman onlara karşı dikkatli olunması gerekiyor. Bu bakıcı tutsak erkek şempanzenin saldırısına uğramış. Parmaklarını yemiş. Omu yemeğe çalışmış. Daha sonra bakıcı kendisine saldıran şempanzeyi görmeye gittiğinde  şempanze bakıcının yüzüne bakamamış. Uzmanlar yaptığı davranıştan utandığı için yaptığını düşünmüşler.

        Şempanzeler 15-20 yaşına geldiklerinde insandan daha güçlüdürler ve bunlar şiddetli zarar verirler. Çünkü bunlarda şiddetle dolu bir kapasite mevcuttur. Uganda’nın batısındaki Kıbale Ulusal Parkında yer alan yağmur alanı şempanzenin başlıca yaşam alanıdır. Şempanzeler Uganda halkının çocuklarına saldırarak öldürüyorlar. Bunu erkek şempanzeler gerçekleştiriyor. Gittikçe bunlar, hayvan sürülerine de saldırmaya başlamışlardır. Çoğu zaman insanların bira ürettiği kısımlara gelip, onlarla besleniyorlardı. Bunlar sarhoş bile olabiliyorlardı. Suçları bu şekilde işledikleri kanısına varılmıştı. Bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre; aslında şempanzeler olgun ve tatlı meyvelerle beslenirlerdi. Bazıları da termik ve karıncalarla beslenirlerdi.  Taze et yemek için riske girebilirlerdi. Şempanzeler gençlerin ve bebeklerin etlerinin peşindeler. Çünkü onların etleri daha yumuşaktır.Ayrıca bunlar maymunu av olarak yerler. Çok hırslı avcılardır. Çünkü bunlar eti çok seviyor. İnsanlar hariç bütün primatlardan daha fazla et yiyorlar. Çocukları maymunları yer gibi yiyorlar. Önce elleri, ayakları ve bağırsakları yiyorlardı. Ancak yapılan araştırmalara göre saldırgan şempanze sadece bir taneydi. Saddam adı ile anılıyordu. Bu saldırgan daha sonra uzman avcılar tarafından öldürülmüştür.

           Şempanzelerin bu hoş olmayan özelliklerini öğrenmek bazı bakımlardan oldukça rahatsız edici. Ancak bir bakıma şempanzeleri insanlara yaklaştırıyor. Çünkü savaşı andırıyor. Bir şeyi yapmaları şempanzeleri de insanlar gibi garip bir davranış içine alıyor. Şiddetten bahsetmek hem insanlar hakkında bir şeyler öğrenmeyi sağlayacaktır. Böylece insanlar onlara karşı daha duyarlı bir ilgi duyacaktır.

 

 

 

 

 

 

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

       1.Şempazeler insanlarla benzerlik gösterir mi?

 2.Şempazeler saldırgan özelliğe sahip mi?

 3.Şempazelerin saldırgan olmaları ne ile alakalıdır?

 4.Şempazeler ne ile besleniyorlar?

       5.Şempazelerin insanlarla etkileşiminin olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?

 

 

 

 

 

 

ASYA’DA YÜKSEK DAĞ GÖÇEBELERİNİN HAYATI ( 60Dk ) 9 dk

         Laga Dağını aştıktan sonra tepenin ardında sıcaklık ve yeşillik onları bekliyor. Onların en küçük bir hata yapmalarına imkan yok. Laga dağını geçmeleriyle dünyanın en büyük zirvesini aşmış olacaklar. Vadideki rüzgarın hızı saatte 50 km’yi buluyor.  Sıcaklık sıfırın çok altında. Yerdeki kar çok sert olduğu için sürüler rahat ilerliyor. 8 Metrelik sürekli  tırmanıştan sonra geçitin tepesine geliyorlar. İşte en yüksek nokta, 5100 metredir. Yatlarını Bala geçidin de tutarlar.  Orası hayvanlar için mükemmel bir yerdir. Orada çığ olmaz, bol ot bulunur. Kasım ayının sonunda tüm karlar erimeye başlar. Geçtikleri tüm geçitler, geri dönmelerine imkan sağlayamayacak. Artık çığdan korkmuyorlar. Kar sorun değil, endişelenecek bir şey kalmadı.

            Hurikot çok güzel bir köy. Güneş saat:10.00’a kadar etkisini sürdürüyor.İnsanları çok iyi. Bu insan o uzak bölgelerden zor kış şartlarında tuzu buralara kadar getiriyorlar. Böylelikle tuz paha biçilmez bir değer kazanıyor. Bu köyde; toprak, hava ve su çok temiz, hava çok daha sıcak. Bu köye gelenler çok rahat ediyorlar. Çünkü burada sığırlar bol su ve ot bulabiliyor. Hayatlarını sorunsuzca sürdürebiliyorlar. 5 Ay sonra baharın güneşi geçitlerdeki karı eritince bir kez daha dağların yolunu tutacak.  Bu yolculuk onların yaşamına anlam veriyor.

            Himalaya’ların   yüksek zirvelerinde ruhları atalarının ruhlarıyla buluşana kadar her yıl bu yolculuğu yapmaya devam edeceklerdir.

 

 

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

 

  1. Dağ göçebelerinin izlediği yol nerelerdir?
  2. Göçebelerin bu yolculuğu onlar için ne anlam ifade ediyor?
  3. Bu yolculuk ne kadar süre daha devam edecek?

 

 

 

KORKU ANINDA TEPKİ OLARAK BEDENİMİZDE MEYDANA GELEN FİZİKSEL, KİMYASAL VE HAZIR ( FİZYOLOJİK ) TEPKİ REFLEKSLERİN BİLİMSEL AÇIKLAMASI ( 60 Dk )

   

    Soygun insanı korkutur ve düşük düşürür. Vücudun yapabildikleri ise insanı şaşırtır. Önce irkilir, göz kapakları açılır kapanır, baş öne eğilir. Omuzların dış kenarları kasılır. Gövdenin tamamı öne doğru eğilirken, karın düzleşir ve dizler bükülür. İrkilmeden sonra sıra renge gelir. Burun beyazlaşır. Aynı zamanda yüzde beyazlaşır. Bunu soğuk ter izler. Kalp atışı hızlanır, ağız kurur, panikleyen beyin ne olduğunu yavaş yavaş kaydetmeye başlar. Görüntü belleğe yerleşir. Birkaç şansız insan için sonuç ölümcül olur. İlkel korku sistemi adı verilen bu bilinçsiz tepki vücudun tehlike alarmıdır. İnsanın daha ne olduğunu anlamadan eğilmesini, atlamasını veya donup kalmasını sağlar. Sonra iki karşı tepkiyi meydana getirir. Kork, kaç, panik veya kork, savaş, öfke……..

     Beyin, tehlikeye evrim sürecinde programlandığı güçler doğrultusunda  tepki verir. Beyindeki yapılar ve devreler tarih öncesi ilkel atalarımızdan gelir. Tehdide  verilen tepki tamamen iç güdüseldir.. Çoğunlukla da istem dışıdır. Beynimiz elektrik sinyalleri ve kimyasallardan oluşan nöro iletken denilen karmaşık bir bileşenle çalışır. Merkezi korku sistemi harekete geçtikten sonra beyinciğe otonom sinir sistemini devreye sokmasını bildirir ve nöro iletkenler hemen harekete geçer. Ayrıca hipotalamus hipofiz bezine acilen hormon salgılamasını bildirir. Böbrek üstü bezleri kana adrenalin gönderilmesini sağlar. Kan basıncı artar ve göz bebekleri büyür. Adrenalin yüklü kan gergin kaslara dolarken, yüz donar, ağız kurur. Kaçış sırasında serinlemek için vücut bütün sıvıyı tere dönüştürdüğünden ter basar.

        Hayatımızı tehlikeye düşürdüğünü hissettiğimiz bir olayda sinir sistemimiz inanılmaz derecede harekete geçer. Ölüm veya yaşam enerjileri budur. Bu enerji bize en zor ve en tehlikeli durumlarda hayatta kalabilmemiz için verilmiştir. İyi ki var. Çünkü en azından bizi bu açıdan kurtarıyor.  

 

              Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Korkunun fizyolojik belirtileri nelerdir?
  2. Korku nedir?
  3. Korku anında ilk olarak hangi sistemimiz harekete geçer?

 

 

 

ÜÇ BEYAZDAN ŞEKERİN ŞEKER KAMIŞINDAN ÜRETİMİ ( 45 Dk )

       

 Şeker kamışı bitkisinin patates gibi parçalara bölünür. Şeker kamışının üzerinde bir göz vardır.  Bitki bu gözden çıkarak büyür. Çoğu bölgede şeker kamışı yıllık olarak hasat edilir. Ancak Hawes’teki şeker kamışlarının olgunlaşması iki ( 2 )yıl alır. Böylece daha çok şeker elde edilir. Şeker kamışlarının uzunluğu da 10 metreyi bulur. Olgunlaşması tamamlandıktan sonra birkaç dakika yakılırlar.  Kamışın ve içerdiği şekerin zarar görmemesi için ateş hemen söndürülür. Zengin toprak, bolca güneş, su ve iki ( 2 ) yıllık büyüme evresi içinde hektar başına 120 ton yüklü miktarda şeker kamışı elde edilir. Hasat edilen her 4.5 kiloluk şeker kamışından yaklaşık 1kiloluk ham şeker elde ediliyor. Şeker kamışı fabrikaya girer girmez temizleme işlemi yapılır. Toprak, taş, çakıl taşları ve diğer maddeler yıkanarak temizleniyor. Bu temizleme işlemine yoğun banyo adı veriliyor. Elde edilen şekerin  % 95’i ezilen liflerden elde edilir. Kuzey Kaliforniya’da şeker işlenip, üretiliyor.

          Her yıl üretilmekte olan 35 milyon tonluk şeker, buradaki şeker pancarlarından sağlanıyor. Buda dünyadaki şeker üretiminin 1\4’i demektir. Şeker pancarı ve şeker kamışı farklı işlemlerden geçse de nihayi durumu aynıdır. İki bitkiden elde edilen şeker arasında hiçbir fark yoktur. Ancak yetiştirilmesi ve işlenmesi farklıdır.  Şeker kamışı için  tropik iklim gerekliyken, şeker pancarı için soğuk iklim gereklidir. Şeker her zaman için global bir güç kaynağı olmuştur. Tarladan fabrikaya şeker üretimi çok masrafsızdır. Kahvemize, çayımıza serptiğimiz şeker tüketimin sadece %10-15’lik kısmını oluşturur. Geriye kalan %85-90’lık kısmını yiyecek içecek sanayi gıdasında kullanılır. İşlenmiş meyve ve sebzeler dahil önemli miktarda şeker içerirler. İnsan hayatını uzatan bir anahtar görevi de görür. Yiyecek olarak insanlara enerji ve zevk sağlamıştır. Arabalara yakıt sağlamıştır.

                                                                          Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Şeker hangi bitkilerden elde edilir?
  2. Bitkilerden elde edilen şeker birbirinden farklılık gösterir mi?
  3. Şekerin kullanım alanları nelerdir?
  4. Şeker pancarından elde edilen şeker dünyada üretilen şekerin % kaçını oluşturur?

 

 

 

AV, AVCI VE HIZ  ( 60 Dk )

 

        Akıllı, hızlı ve acımasız, organize olan katil balina denizlerdeki en yetenekli yırtıcılardan biridir. Hız için tasarlanmış ve öldürmeye programlanmıştır. Ama sudaki hız açık okyanuslarla sınırlı değildir. Su samurlarının kaymalarını ve hızla yüzmelerini sağlayan bir mekanizmaya sahiptir. Uzun ve düz kuyruğu pedal görevi görürken, esnek omurgasıyla istediği şekilde döner. Bu da su samuruna hız ve ataklık kazandırır. Çok az yaratık su samuru kadar hareketlidir. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjileri ile oyun oynamaya devam ederler. Tıpkı insanlar gibi. Bum kadar enerji elde etmek için yemek yemek  zorundalar. Vücut ağırlıklarının 1\4’i kadar yemek yerler. Bu yüzden sürekli olarak balık avlarlar. Su samurları denizde suyun girmemesi için; burun ve kulaklarını tıkayabilir. Kalp atışlarını yavaşlatarak su altında 5 dakika kalabilirler. Hızın birçok boyutu vardır. Gökte sıra dışı bir hızla uçan yırtıcılar vardır ve bazıları müthiş bir hızla suya roket gibi dalarlar. Ama dünyanın en yırtıcılarından çoğu tamamen farklı yöntem kullanır. Hamle yapmanın refleksi, okyanustaki en yavaş balık olan denizatı bile en hızlı ataklardan birine sahiptir. Bunun gibi hızlı silahlar vahşi doğada oldukça yaygındır. Kısa, tıknaz, komik bukalemun yüce bir yırtıcıdır. Bu yırtıcı, ani bir ivme gücüne sahiptir.  Bukalemun uzun ve yapışkan dilini uzatarak avını yakalar. Bu uzantısını kasla sağlar. 360 derece gözlerini hareket ettirebilir. Dünyada en hızlı saldırı yeteneğine sahip olan KİRPİKLİ ENGEREKTİR. Engerek standartlarına göre küçüktür. Uzun deri altına giren iğne ağzına benzeyen dişleriyle engerek zehrini akıtır. Dünyadaki en hızlı yılan olan KARA VOLVA 4 metreden uzundur. Güçlü bir zehre sahiptir.  Zehrin iki damlası bir insanı öldürür. Avlanmak için tasarlanmış ve öldürmek için programlanmıştır. Gündüzleri avlanır. Saatte 24 kilometre hıza ulaşır. Bu hız koşan bir insanın hızıdır.

        Bazı sürüngenler kayar, bazıları saldırırken, bazıları da sadece kaçar. Kertenkeleler, hatta timsahlar bile soğukkanlı, uyuşuk şöhretini karada hızlanarak yalanlar. Dünyada en hızlı koşan hayvan ÇİTALARDIR. Milyonlarca yıldır dünyadaki en hızlı yaratıklar her zaman hızlarını en yükseğe çıkarmak için tasarılarını getiriyorlar. Çoğu için hız kurtuluş demektir. Çünkü hayat bitmeyen bir kovalamaca, bir ölüm savaşıdır. Dünyadaki her ekosistemde yaşamak için evrim geçiren ve uyum sağlayan binlerce örnek arasında dünyanın en sert yırtıcıları özgürce koşar. Hız için tasarlanmış ve öldürmeye programlanmışlardır.

 

 

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

 

  1. Canlılar için hız ne anlam ifade eder?
  2. Dünyadaki en hızlı yılan hangisidir?
  3. Okyanustaki en yavaş balık hangisidir? Hangi yeteneğe sahiptir.
  4. Dünyadaki en hızlı yırtıcı hangisidir?

 

 

 

 

ÖLDÜRMEYE PROGRAMLANMIŞ HAYVANLAR VE BİTKİLER ( 75 Dk )

               Dünyanın en eski ve en kurak çölü Nobibya’dır. Uzaydan bile çıplak ve kurak. Gece dondurucu soğuğu, gündüz dev bir sobayı andırır. Güney Afrika’nın Atlantik kıyısına kadar uzanır. Bomboş görünmesine rağmen burada birçok canlı yaşar. Nobibya yandan çarklı yılanı bu acımasız çölde çok rahat ediyor. Yılanın gevşek kumda hareket edebilmesi için  yandan çarklı ilerlemesi gerekiyor. Böylece yüzey ısısının 65 dereceye ulaştığı kızgın kumda uygun bir biçimde hareket edebiliyor. Bir yerde fazla kalsa yılan yanabilir. Bu yılanın büyük bir bölümü kuma değmiyor. Böylece sıcaktan etkileşim azalıyor.  Ve hareket olanağı kazanıyor. Yandan çarklı yılan, akşama doğru kum sıcaklığını yitirirken hareket etmesi güçleşir. O nedenle kendisine kumun altına girerek avını yakalamak için tuzak kurar. Yassı burunlu kertenkele de sıcaklıkla başa çıkması gerekir. Bu nedenle kumun üzerinde sürekli dans eder. Yandan çarklı yılan; görme, koku ve duyma duyusuyla avını yakalar. Ani bir hamle ile zehrini avına verir. Sonra avını salar. Av birkaç saniyede ölür.

              Öldürmeye programlanmış diğer hayvanları inceleyecek olursak; Mercan resifin sualtı dünyası hem avcı, hem de av için zorlu bir ortamdır. Labirente benzeyen bu ortam yarıklar ve oyuklarla doludur. Dil balıkları kendilerini çok iyi kamufle ederler. Sadece gözleri dışarıda kalacak şekilde kumun altına yerleşir. Gözler birbirinden bağımsız hareket eder. O yüzden fark edilmeleri zordur. Fener balığında da oltaya benzer yüzgeçleri vardır. Bu yüzgeci bir olta gibi kullanarak avını yakalar. Hipap kurbağasının her parmağının ucunda küçük dokunaçları vardır. Kurbanlarını ağız boşluğuna dokunaçları ile birlikte çekerler. Ahtapot da çok zeki bir omurgasızdır. Çok gelişmiş bir beyni ve sinir sistemi vardır. Katil vantuzlarıyla avını yakalar. Ahtapotlar bulundukları yere göre şekil ve renk değiştirerek her yere kısa süre uyum sağlar. Dereler ve tatlı sularda sıra dışı bir katil vardır. Beyni olmayan, sadece sinir sistemi mevcuttur. Bu canlı su polipleridir. Avını dokunaçlarıyla yakalar. Dokunaçlarında zehir hücreleri vardır. Yeni Zelenda’da mağaralarda yaşayan mantar sineği larvası yetişkinliğinde bir şey yemez, ama larva halinde doymak bilmez. Bu larva yıldız kümesine benzer sıvı salgılayarak avına tuzak kurar. Bitkilerde en iyi kamufle edilmiş katillerdir. Bunlar etoburdur. Sürahi çiçekleri kokuları, renkleri ve nektarlarıyla avını etkiler. Etobur bitkilerden en korkunç olanı sinekkapanıdır. Kapanlarıyla avlarını yakalarlar. Kapanlardaki dikenler avın hapis olmasını sağlar.

                Gizli katillerin dünyasında kamuflaj sayesinde kurbanlar, avcılarını göremiyor. Gizli katiller iş başında. Bunların hayatta kalabilmesi için öldürmeye programlanmış olması gerekir.

  Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

1.Öldürmeye programlanmış hayvanlar avlarını nasıl yakalıyor?

2. Katil hayvanlar nerelerde yaşar?

3. Bitkilerde katil özelik taşırlar mı?

4. Bitkilerin en tehlikeli olanı hangisidir?

5. Bu katil canlıların hayatta kalabilmesi neye bağlıdır?

 

 

 

 

KOCA SİNAN'IN HAYATI ( 80 Dk )

 

                         14.Yüzyıldan 16. yüzyıla gelene kadar imparatorluğun Anadolu ve Rumeli’ye kök salması süreci içerisinde Osmanlı Mimarisi üslup arama içerisindeydi. Kanuninin saltanatı ile birlikte gücünün doruğuna ulaşan Osmanlı Sinan’la mimaride mükemmelliği yakaladı. Tasarladığı kemerler yüzyıllarca Osmanlıya su taşıdı. İnşa ettiği köprüler 400 yılı aşkın süre sadece kıyıları değil, geçmişle geleceği birbirine bağlamıştır. Onu büyük kılan eserlerinin zamana direnmesi ve o eserleri inşa ederken ortaya koyduğu riayettir. Kültür tarihinin büyük simgelerinden biridir. Büyük bir başarıya imza atmıştır. Estetik ve matematik gücünü birleştirerek onlarca köprü ve kemer inşa etmiştir. 1554’te Başlayıp, on (10) yılda tamamladığı Kırk Çeşme Su Yolları büyüleyici güzellikleriyle bugün İstanbul’dan su ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılamaya devam ediyor. Mimar Sinan sağlamlığa zerafeti de eklemiştir. Mimar Sinan Kanuni Sultan Süleyman zamanında yirmi sekiz (28) yıl Baş Mimar olarak kalmıştır. O muhteşem Süleyman döneminin ihtişamını, yaptığı anıtlarla zamanın ötesine taşıyan bir elçiydi. Kendisine şaheser yaratma imkanı sunan padişaha karşı son bir görevi vardı. Bu görev, onun türbesini inşa etmekti.

                        Mimar Sinan emrinde çalıştığı üç sultan; Kanuni, 2.Selim ve 3.Murat adına inşa ettiği yapılar kadar dönemin üst düzey yönetici ve sultanların aileleri için çizdiği bina ettiği tasarımlarla da Osmanlı Mimari geleneği içinde çığır açan eserler ortaya koydu. Edirnekapı Mihrimah Camii, Sinan’ın en güzel camilerinden birisidir. Tarih yere batanın son noktasıdır. Cami mimarisinde belirgin şemalar üzerinde çalıştı. Dört ayaklı tek kubbeli camiler, Dört ayaklı yarı kubbeli camiler, altı ayaklı kubbe denemeleri Sinan’ın birçok kez yeniden döndüğü ve her defasında özellikler kazandıran şemalardı. Sinan için mimarlık sadece estetik ve matematik bir meydan okuma işi değildi. O göz alıcı bir dönemde yetişmiş ve çağının mimari sorunlarına çözüm üretmenin ötesinde yetişmiş ve çağının mimari sorunlarına çözüm üretmenin ötesinde devlet kültürünün geleceğe bırakacağı mirasın sorumluluğunu omuzlarında hisseden bir ustaydı. Mesleğine duyduğu saygı kadar, insanlara duyduğu sevgi de çalışmalarında itici güç oluşturdu. Koca Mimar, 1588’de hayata gözlerini yumduğunda geride bir faniye kolay kolay nasip olmayacak bir miras bıraktı. Her yapısında yeni bir şey söyledi. Yıllar, asırlar ve nesiller geçti ama Sinan varlığıyla bu coğrafya da sözünü dinletmeye devam etti.

  Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Mimar Sinan’ı büyük kılan şey neydi?
  2. Osmanlı Devleti mimaride mükemmelliği ne ile yakalamıştır*
  3. Mimar Sinan’ın inşa ettiği eserler nelerdir?
  4. Mimar Sinan’ın büyük bir başarıya imza atmasının nedeni nedir?

 

 

 

 

ÖLÜP DİRİLENLERDE ZİHİN VE BEYNİN FARKLI ÇALIŞMASI ( 50 Dk )

 

                   Ölüm bir illüzyondur. Beynin işlevi durduktan sonra zihnin işlevinin devam ettiği belirtiliyor. Beyin bilincin ve hatıraların üreticisi konumundadır. Beyin zihni üretmekle kalmıyor, aynı zamanda da algılıyor. Bu bir devrimdir. Araştırmacılar, ölümden dönmenin ölümün hangi aşamasında yer aldığını merak ediyorlardı. Yapılan deneylerle insanlar,  normalden daha hızlı ve daha net düşündüklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca insanların çoğu, kendilerini huzurlu ve neşeli hissettiklerini söylemişlerdir. Evrende bir bütün olmuş gibiydiler. Vücutlarının dışına çıktıklarını hissetmişlerdir. Trans halinde iken ise, yakınlarının yanına gittiklerini söylemişlerdir. Kimse öldün demiyor, sen kendin fark ediyormuşsun. Her şeyi tamamen hatırlayabiliyormuşsun. Geçmişte yaşadıklarının en ufak ayrıntısına kadar. Ölümden dönmek açıklaması çok zor bir kavram, açıklaması da zor. Ölümden 8 saniye sonra beyinde hareket olmaz. Beyin durduğu anda diğer aktiveler sona erer. Eğer devam ederse, beyin ile zihnin farklı hareket ettiği sonucuna varılır. Beyinin işlevi durduktan sonra beyin işlevini hala sürdürebiliyor. Kalp durmuşsa beyin kesinlikle işlevini yitirir. İnsanın hatırlayabileceği hiçbir şey olmaz. Çünkü beyin durduğu anda olayları hafızaya alma işlevini de kaybetmiştir. Söz konusu bilgiler bir anlamda beynin dışına depolanır, daha sonra da hafıza bölgelerine yerleştiriliyor olabilir. Ölümden dönmek bazı hayatları değiştirirken, bazı bireylerde hayal edemeyecek şeyleri yaşamalarına imkan vermiştir. 

 

 

 

Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Ölümden dönen insanların hissettikleri nelerdir?
  2. Bir insanın işlevinin durması klinik olarak öldüğü anlamına mı geliyor?
  3. Ölümden dönmek bir kavram mıdır?
  4. Zihin ile beyin farklı mı çalışır?

 

 

 

 

 

BİLİMSEL AÇIDAN CİNSELLİK VE SEKS ( 80 Dk )

 

                    Her canlının yapmaya programlandığı bir olgudur cinsellik. Uğrunda savaşmaya hatta ölmeye bile değer. Cinsellik yaşamın kendisinden daha önemlidir. Dişi peygamber böceği cinsel partnerini yiyeceğe dönüştürmeleriyle tanınır. Pasifik somonları yumurtlamak amacıyla nehrin üst kısımlarına çıkmak için her şeylerini verirler. Başardıktan sonra da ölümü beklerler. Evrim, sayısız nesiller boyunca yazılmış bir hikayedir. Genlerimizin devamı ise; o hikayenin bir parçası. Biz insanları atalarımıza bağlayan bir olgudur. Cinsellik ve genler, davranış ve evrim.

                     Seks nedir? Seks yaşama şansını arttırmak için çeşitlilik yaratır. Erkek ve dişiler farklı şeyler isterler. İri yumurtalara karşı  küçük sperm, kaliteye karşı miktar. Bunlar cinsiyete karşı savaşın evrimsel kökleridir. Bu savaş; türlerin gelişimi, görünüş ve davranışları ile ilgili çok şeyi açıklayabilir. Seksin evrimsel önemini ilk fark eden Chars Darwin’dir. Erkek ile dişinin rolü her zaman aynı değildir. Dişiler erkekleri sınamak, en iyi spermleri ve en iyi genleri elde etmek için seçim yapar. Üremelerin başarılı olması doğru seçimi yapmalarına bağlıdır. Çoğu erkek dişilerin istediği gibidir. Dişilerin erkekleri tabi tuttukları güç, dayanıklılık hatta ölüm sınavları yavruları için bir hayat sigortasıdır. Bu erkekler sadece bir sperm bankasıdır. Vahşi seks dünyasında evrimsel güç; doğanın ölümcül dişilerinin elindedir.

 

 

Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

                

  1. Cinsellik nedir?
  2. Seks nedir?
  3. Seksin evrimsel önemini fark eden kimidir?
  4. Sekste seçim yapan dişi mi erkek midir?
  5. Dişiler erkekleri ne tür bir sınava tabi tutar?
  6. Dişilere göre erkekler ne anlam ifade eder?

 

 

 

 

A’DAN Z’YE BAKIRIN TARİHİ VE KULLANIKM ALANLARINDAKİ DEĞERİ VE İŞLENİŞİ ( 44 Dk )

 

       Elektriği, suyu ve sıcaklığı iletiyor. Bedenimizi onsuz hayatta kalamıyor. Müziği onumla duyuyoruz. Gözlerimiz onunla görüyor. Sayesinde taş devri bitti ve bilgi çağına gelindi. Bu çok yönlü kırmızı metal teknolojimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bakır metalinin gemi yapımında da önemi büyüktür. Elektrikle çalışan gemilerde kablolar bakırla kaplıdır. Bu kablolar ateşleme sisteminde kullanılıyor. Geminin altındaki boyada da bakır kullanılıyor. Denizden kirlenmemesi için.  Geminin içindeki deniz suyu sistemleri için, borularda bakır alaşımı ile kaplanıyor. Bu sistemlerin paslanmasını önlüyor. Bakır, pervanedeki alaşımda da kullanılıyor. Böylece kullanma ömrü uzuyor. Geminin denizle temas eden bölgelerinde de tercih edilen bir metaldir.  Çünkü tuzlu suyun aşındırma gücüne dayanıklıdır. Bakır su ile temas eder etmez üstünde oksit tabakası oluşur. Deniz suyu arıtma sistemleri de bakır-nikel alaşımından yapılıyor. Çünkü paslanmaya dayanıklıdır. Bu alaşımın % 70’i bakır, % 30’u da nikelden oluşur. Nikel bakırı sağlamlaştırır. Direnme gücünü arttırır. Günümüzde her yerde bakır mevcuttur. Telefonumuzda, bilgisayarımızda hatta vücudunuzda bile bakır vardır. Elektrikli motor ve  borularda kullanılır.

            Bakır insanoğlunun on bin ( 10.000 ) yıl önce keşfettiği ilk metallerden biridir. İlkel insanlar ortada dolaşırken metal bir parça görmüşler ve çok kolay şekil aldığını fark etmişlerdir. Günümüze kadar bu metal değerini sürdürmüştür. Bakır %100 dönüşen metallerden biridir. Geri dönüşülen bakır elektrik kabloları dışında her yerde kullanılabilir. Çünkü geri dönüşümü saf olarak elde edilmiyor.    

 

 

 

    Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Bakırın canlıların hayatındaki önemi nedir?
  2. Bakırın kullanım alanları nerelerdir?
  3. Bakırın geri dönüşümü mümkün müdür?

 

 

KAFADAN BACAKLILARDA DİL ÖĞRENME YETENEKLERİ ( 65 Dk )

 

                İlginç göz alıcı yaratıklar supya, ahtapot ve mürekkep balığını da içeren kalabalık bir grup olan kafadanbacaklılar veya sefalapod, salyangoz gibi ilkel omurgasızların yakın akrabası olan kafadanbacaklılar sıradan sümüklü böcek değillerdir. Son derece gelişmiş beyinleri, mükemmel görme yetenekleri, güçlü vantuzların bulunduğu dokunaçları vardır. Ancak en ilginç özellikleri iletişim kurma yetenekleridir. Bazı kafadan bacaklılar, karmaşık görsel işaretler ve vücut diliyle adeta birbirleriyle konuşuyorlar. Resif sufyaları pırıltılı derileri ile mesaj alır ve verir. 30 cm boyundaki bu yumuşakçaların insanlar gibi yaratıcı, sembolik ve görsel bir dil kullandığı tahmin ediliyor. Kafadanbacaklıların kanı mavidir.  Üç ( 3 ) kalbi vardır ve denizde jet motoru gibi itme gücü ile hareket ederler. Bütün omurgasızlar içinde en gelişmiş sinir sistemine sahiptirler. Ahtapot, mürekkepbalığı ve Supya derinliklerin kurnaz sihirbazlarıdır. Çoğu kafadanbacaklı, dokunaçlarını av yakalamak için kullanır. Ancak ahtapotların dokunaçları değil, kolları vardır. Kollar dokunaçlardan daha kısadır. Ahtapot, mürekkepbalığı, supya ve aralarında salyangoz ve midyelerinde bulunduğu Raylum moska adı verilen bir yumuşakça grubuna mensuptur. Kafadanbacaklılar içinde en zeki yumuşakça supyalardır. Çünkü bunlar evrimle kabuklarını yitirmişlerdir. Kafadanbacaklılar, sinir sistemlerinin kontrolünde hızlı bir şekilde renk, biçim değiştirme özelliğine sahiptir. Bukalemun gibi hormonların etkisiyle renk değiştirmezler. Sosyal varlıklardır. Görsel yetenekleriyle iletişim kurarlar. Evrim sonucu üstün iletişim yeteneği geliştiren kafadanbacaklılar kuzenlerinden uzaklaşıp, daha çok balıklara, insanlara benzemeye başlamıştır. İnanılmaz bir hayatta kalabilme yeteneği geliştirmişlerdir.  

   

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
  1. Kafadanbacaklılar hangi gruba mensuptur?
  2. Kafadanbacaklıları hangi canlılar oluşturur?
  3. En gelişmiş sinir sistemine sahip omurgasızlar hangileridir?
  4. Kafadanbacaklılar içinde en zeki olan canlı hangisidir?
  5. Kafadanbacaklılar hangi canlılara benzemektedirler?

 

VAMPİR KIZLAR KAN İÇER ( 56 Dk )

  Tarihte kan içme ritüeli (atinle)  güç kazanma ve tanrıları doyurma açısından hayati bir rol oynuyordu. Hayatın önemi olan kan kimileri tarafından sihirli güçleri olduğu için ilgi çekmiştir. Bazı insanlar için kan içmek sıradan bir olaydır. Göçebe Massa çobanları büyükbaş hayvanlarından temin ettikleri kanı içerler. Vampirler hayali karakterler gibi yarasa dönüşmez ve sonsuz bir yaşama sahip değildir. İnsanlar kanına susamış bir yapıya sahiptirler. Vampirizm Amerika’da hızla yayılmıştır. Kendisini vampir olarak ilan eden yüz ( 100 )kadar kişi mevcuttur. Bunlar kan içme arzusuna sahiptirler. Onlar kanın vazgeçilmez bir duygu olduğunu, ayrıca başkasının kanını içmenin seksten daha güzel bir duygu olduğunu savunuyorlar. Tıbbi bir bisturi ile derin yara açmadan kanı içebildikleri gibi enjektör ile de kan alabildiklerini söylemişlerdir. Enjektör ile kan alma yönteminin çok temiz ve güvenilir bir metot olduğunu savunmuşlardır. Hayali kahramanları taklit ederek başka dünyaya ait olduklarını ifade etmişlerdir.  Tehlikeli boyutlara ulaşabiliyor. Şeytanın oğlu olarak bilinen Drakula kurbanlarının kanını asla içmemiştir. Kurbanlarını kazığa oturtmuştur. Bunun bir sanat tarzı olduğu ileri sürülen bu yaşam tarzı hala bazı insanlar tarafından benimsenmektedir. Garip ve fantastik bu görüntüler, insanoğlunun vampirizmi bir alt kültür olarak Amerika’ya yerleştirmesi görüntülenmektedir.

 

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:  

  1. Vampirizmin kahramanı kimdir?
  2. Vampirizm gerçekten bir sanat tarzı mıdır?
  3. Günümüzde vampir olduğunu iddia eden insanlar var mı?
  4. Vampirizm nerede yayılmıştır?

 

CAMDAN OKYANUS MONTEREY KOYUNDA DÜNYANIN EN MUHTEŞEM AKVARYUMU ( 60 Dk )

 

          Bun akvaryum bize oluşumundan bu yana okyanusu araştırmak ve anlamak için yolculuklara öncülük etmiştir. Akvaryum tehdit altında olan hayvanların korunması için ön safhada mücadele etmektedir. Bir ( 1 ) milyar galondan fazla su içeriyor. Dünyadaki en büyük deniz gösterimlerinden biri 1984’teki açılışından bu yana 40 milyon ziyaretçisi gelmiştir. Bu rakam Newyork, Paris, Londra, Roma, Losenceles ve Berlin’in nüfus sayısının toplamından fazladır. Onları buraya 35.000 bitki hayvan çeşidi çekti. Burada bulunan hayvanların çoğunun kendine has anlatılacak hikayesi var. Örneğin anemonlar gibi. Bunların sonsuza kadar yaşayabileceği ve yaşlılıktan hiç ölmeyeceği düşünülüyor. Denizanaları, okyanuslardan dış uzaya yollanmış ender yaratıklardan. Çekiç kafalar, bunlar Kuzeye ve Güneye olan göçlerinde dünyanın manyetik alanlarını takip edebilirler. Deniz kuşlarının da kafeslere ihtiyacı yok. Bunlar vahşi ortamda çok çekingen özelliklere sahiptir. Dünyanın ilgisi çeken özellikle bir hayvan var. İşte o hayvan, büyük beyaz köpekbalığıdır. Yaklaşık 2 metre uzunluğu, 30 kilogram ağırlığı ile bebek bir yaşından küçük akvaryumdaki balık. Kalpleri ve akılları fethetmiştir. Akvaryumda Kelp yosunu ormanı da mevcuttur. Akvaryumdaki gösterimin amacı ziyaretçileri büyülemek ve de okyanus habitatını alana tanıtmaktır. Akvaryumun altında kontrol odası yer almaktadır. Burada Kelp yosunu ormanının hayati özellikleri inceleniyor. Kelp yosunu ormanı akvaryumdaki canlıların beslenmesi için önemli ihtiyaç kaynağıdır. Bu yosunlar, çok çeşit canlıların yaşamasına olanak sağlıyor. Su samurları kendilerini kalp yosunlarına kalp yosunlarına dolayarak su akıntısına kapılmaktan korurlar. Kendilerini korumalarına rağmen nüfusları çok yavaş artmaktadır.

 

 

  Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

1. Monterey Akvaryumu kaç çeşit canlı barındırır?

2. Monterey Akvaryumunun özellikleri nelerdir?

3. Monterey Akvaryumunda bulunan canlıların yaşamını devam ettirmelerini sağlayan güç nedir?

4. Kelp yosunu ormanı akvaryuma nasıl bir özellik sağlar?

5. Monterey Akvaryumu ziyaretçi bakımından rağbet görüyor mu?

 

 

SÜPER MİKROPLAR ( 45 Dk )

      14. Yüzyılda 50 milyondan fazla Kara Veba hastalığından ölmüştür. Bugün Tüberküloz ve Tifo her sene 2.5 milyondan fazla insanın ölümüne neden oluyor. Virüslerde birlikte hızla yayılıyor ve yıkıcı etkiler yaratıyorlar. Ancak virüslerden farklı olarak bakteriler, doğal antibiyotik özelliği yaratarak hastalıklarla savaşıyorlar. Bakteriler canlı organizmalardan eşsiz bir familyadır. Bitki yada hayvan değillerdir. Yuvarlak, dalımsı, spiral şekilleri vardır. Birçoğu bölünerek ürerler. En büyükleri yarım milimetre uzunluğundadır. Birçoğu görünmez. Faydaları zararlarından daha fazladır. Ağzımızda milyonlarcası yaşar. Tenimizde de milyonlarcası yaşar. Bakterilerin çoğu midemizdeki asitle yok ediliyor. Bakteriler bizim ilk atalarımızdır. Fotosentez yapmak için güneş ışığını, oksijeni ( O ), karbondioksiti ( CO2 ) kullandılar. Plastik, demir, petrol, nükleer artık vb. çok şey yerler. Doğadaki zararlı atıkları bu sayede yararlı hale getirmiş olurlar. Antikor üreterek bütün hastalıklardan kurtulmayı sağlayan güneşin gücünü kullanarak, fotosentez yaparak canlılara besin ve oksijen sağlayan bu süper mikroplar, insanlığın kısa saltanatı yok olduğunda da var olacaklardır.

 

 

  Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Mikropların insanlığa kazanımları nelerdir?
  2. Mikroplar ne beslenirler?
  3. Hastalığa neden oldukları gibi iyileştirici özellikleri de var mıdır?

  VENEZÜELLA VE DÜNYANIN EKOSİSTEM SORUNLARI ( 55 Dk )

 

              Ağaçların azalması, mercanların yok olması avcıların yok olmasına buna bağlı olarak da ekosistemdeki dengenin bozulması ortaya çıkmıştır. Dehşet verici hastalıklar yayılmıştır. Venezüella’da daha önce hiç bot bulunmamıştır. Vadi sel tarafından değiştirilmiştir . Tek kalanlar birkaç masum hayvanlardır. Doğanın dengesi tam olarak bozulmuştur. Kazanç ise sadece Venezüella halkına sağladığı elektriktir. Selden önce güçlü ve etkili bitkiler ve çeşitli hayvanlar yaşıyordu. Her canlının ekosistemde büyük bir rolü vardır. Bu ekosisteme hakim olan güçlü, hızlı ve vahşi avcılar vardı. Besin zincirinin ortasında bulunan maymunlar vardı.  Bunlar ağaç tepelerinde yaşarlardı. Günümüzde ise burası ilginç bir şekilde sessizdir.  Büyük avcıların yok olmasıyla, avlar büyük bir yıkım yaratmıştır.  Sistem çökmüştür.  Sellerin oluşturduğu küçük adalar, büyük bir öneme sahip değildir.  Bu insanların vahşi ortama müdahale ettikleri tüm ortamda gerçekleşiyor. Çünkü sistem, denge bozuluyor.  Ayrıca bir bitki türünün de gözlemlenmiştir.  Ancak yapılan araştırmalar,  bu bitkilerin yok olmasının nedeninin küresel ısınma, iklimin değil, habitattaki hayvanların yok olmasıyla ilgili olduğunu anlamışlardır. Eskiden bizlere karşı onlar durumu vardı. Artık büyük avcılar küçük alanlarda, daralan habitatlarda sıkışıp kaldı. Bir zamanlar korku salan hayvanlar, artık insanların ele geçirmiş olduğu tehlikeli bir dünyaya gözlerini açıyor. Artık söz konusu olan büyük avcıların hayatta kalıp, kalamayacağı. Bir zamanlar onlar varken yaşayabilir miyiz diye sorarken, şimdi ise; onlar yokken yaşabilir miyiz diye soruyoruz. Venezüella’da ve tüm dünyada  uzmanlar vahşi hayvanların ekosistemin yapısında ve fonksiyonunda çok önemli rol oynadıklarını belirtmişlerdir.

 

 

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

  1. Venezüella’da ekosistemin bozulmasına neden olan şey nedir?
  2. Yırtıcı hayvanların doğaya zararı mı, yoksa yararı mı vardır?
  3. Avcıların yok olmasıyla ne gibi sorunlar ortaya çıkmıştır?

 

  YIKICI SELLER TSUNAMİLERLE FELAKETLERE BAŞEDECEK TEKNOLOJİ ( 60 Dk )

 

  Dünya büyük toz fırtınalarına, yangınlara, volkanik püskürmelere ve bir tsunamiye sahne oldu. Tüm dünya ısınıyor. Bunun nedeni de biz insanlarız. 2006 yılında 50’nin üzerinde büyük deprem, 70’den fazla tayfun ve kasırga ayrıca 19 ölümcül hortum meydana geldi. Dünyanın 2006 yılında yaşadığı en büyük sağlık sorunu, iklim değişikliği, dünyanın ateşi giderek yükseliyor. Nedeni; atmosferdeki metan ve CO2 gazları ile battaniye etkisi yaratıyor ve güneşten gelen ısıyı tutarak gezegenin sıcak kalmasını sağlıyor. Bu gazlar doğru oranlarda bulunduğu zaman bize yarar sağlıyor. Onlar olmasa dünyada buzdan ve kayadan başka bir şey olmazdı. Ancak insanlar kömür ve petrol gibi fosil yakıtlar yakarak her yıl atmosfere fazladan 7 milyar ton CO2 sağlıyor. Yetişkin bir ağaç yılda yaklaşık 20 kilogram CO2 emer. Ormanları yangınlar yada kontrolsüz kesimlerle yok edersek gezegenimizi atmosferi iyileştirme yeteneğini de önemli derecede azaltmış oluruz. Bunun tek çaresi ağaç dikmeyi sürdürmektir. Dikilen ağaçlar, çoraklaşan topraklar üzerinde merhem görevi görüyor. Bunun yanında okyanusları da büyük ölçüde koruyor. Okyanuslar, gezegenimizin akciğeri gibidir. Bizleri en fazla uğraştıran sorun, kirleten tüketim alışkanlıklarımızdır. Bu durum insanların kullandığı pek çok kaynak için geçerli, ayrıca kendimizi kurtarmaya da buradan başlamamız gerekiyor.

 

Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

  1. Felakete neden olan sorun nedir?
  2. Felaketlerle nasıl başa çıkılabilir?
  3. Ormanların felaketler üzerinde nasıl bir etkisi vardır?

 

 

ÇİTALAR ÇİFTÇİLERİN HAYVANLARINI AVLIYOR ( 60 Dk )

 Çitalar çiftçilerin değerli hayvanlarını avlamalarından bıkmışlar. Çitalar şu an çok şansızlar. Çünkü çiftçiler görür görmez ateş ediyor.  Güney Afrika’daki çitaların sayısı binin ( 1000 ) altına düşmüştür. O yüzden onların hayatta kalabilmesi için mücadele ediliyor. Güney Afrikalı birçok av hayvanı çiftçisi av olarak satmak üzere hayvan yetiştiriyor.  Ancak çitalar çiftçilerin arazilerine giriyor ve bu değerli hayvanlara saldırıyor. Çitanın her öğünü çiftçilerin cebinden çıkıyor. Çitalar karadaki en hızlı hayvanlardır. Çitalar 3 saniyede saatte 80 kilometrelik hıza ulaşabilir. Ferrari’den bir saniye daha çabuk hızlanıyorlar. Bu hızla koşarken kuyruklarını dümen olarak kullanarak 90 derecelik dönüş yapabiliyorlar. Her adımları 6- 9 metre arasındadır. İki noktada dört ayakları birden yerden kesiliyor. Böylece tamamen ayakta kalıyorlar. Çitalar insanları gördüklerinde kaçarlar. Ancak kendimizi tehlikeli bir durumda hissedersek ilk yapmamız gereken şey,  arkamızı dönmemek ve kaçmamak. Rahat davranmalı ve dik dik bakmalıyız. Yanlarına gidildiğinde kaçarlar. Çitaların tek yaptıkları kaçmaktan ibarettir. Çiftlik alanında sadece 400 kadar çita kalmıştır. Çünkü çiftlik çiftçileri avlıyorlar.  Çiftçiler çitalara yemek vermekten bıkmışlar. Sorunu kendileri halletmeye karar vermişlerdir. Çiftçilerin çitaları yok etmelerinden dolayı çitalar, çiftlik alanından uzak tutulmaya çalışılmıştır. Böylece hem çiftçiler zarar görmeyecek, hem de çitalar koruma altına alınmış olacaklardır.

 

  Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Çiftçilerin çitalara karşı yaklaşımları nasıldır?
  2. Çitaların özellikleri nelerdir?
  3. Çitalar hangi hayvanlara zarar verir?
  4. Çitalardan korunmanın yolları nelerdir?
  5. Çitalar koruma altına alınmalı mıdır? Nasıl?

 

DÜNYANIN CANLILARIN GELİŞİMİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIŞININ BİLİMSEL HAYAT

 HİKAYESİ ( 130 Dk )

      Dünya gezegeni benzersizdir. 1/3’i kara, 3/2’si sudur. 40.000 Kilometre çapında gerçek bir sığınaktır. Oksijen ( O2 ) bakımından zengin bir atmosferdir. Bilim adamlarının önemli keşifleriyle. Gezegen trampatik bir geçmişin izlerini taşır. Sürekli olarak değişiklik göstermiştir. Canlıların yaşadığı tek gezegendir. 5 Milyar yıllık geçmişe sahip olan gezeni bilim adamları 200 yıldır keşfe çıkmıştır. Bu bilim adamları yaptıkları araştırmalar sonucunda ilginç sırları ortaya çıkarmışlardır. ( Karal Bilim Adamları ) Dünyanın meydana geliş hikayesi; insanlar 1788 yılında İskoçya Edimbora Kıyısında ortaya çıkan bir kaya parçası yeni dünya tarihinin yeni baştan yazılmasına  neden olmuştur. Jeolog Hatten modern jeoloji uzmanıydı. Uzun yıllarını dünyanın taşlarının nasıl oluştuğunu bulmaya çalışarak geçirdi. Hatten taşların oluşmasının yüzyıllarca süreceği sonucunu çıkardı. İddia ettiği sonuçlar tartışmaya açıktı. Ancak ortaya çıkardığı sonuçlar, dünyanın kabul ettiği gerçekle çakışıyordu. Yani kilise gerçeği ile. Hristiyan kilise gerçekleri tek otoriteydi. Kilise liderleri İncil’deki soyağaçlarına dayanarak dünyanın kesin yaşını bildiklerini iddia ediyorlardı. 17.Yüzyılda Baş Piskopos Aşır, dünyanın 6000 yaşında olduğunu hatta 14 ekim akşam saatlerinde yaratıldığını hesaplamıştır. Haten dünyanın daha yaşlı olduğundan emindi. Araştırmaları sonucunda sıra dışı bir taş formasyonu keşfetti. Bunlar sadece eski taşlar değil, çok özel taşlardı. Özel olma nedeni ise, Haten’ın onlardan öğrenmeyi başardığı gerçeklerdir. Bu taşlar bir zamanlar deniz zemininde yatay olarak yattığını biliyordu. Kristalleşebilmeleri için, çok büyük derinliklerde gömülü olarak kalmaları gerekliydi. Ardından dünyaya çok büyük hareketle dikilmiş ve sivri uçları yassılaşmıştır. Son olarak da bu taşlar üzerlerinde birikmiştir. Haten bu araştırmalar sonucunda bu taşların binlerce, yüzyıllarca değil, milyonlarca yıl sonucunda gerçekleşeceğini keşfetti.

        Dünyanın başlangıcında radyoaktif uranyum ve potasyum parçacıkları büyük oranda bulunuyordu. Bu parçacıkların bozulmasıyla oluşan sıcaklık dünyayı uzun süre boyunca aşırı sıcaklıkta tuttu. Bu parçacıklar, Kelwın’ın hesaplarını karıştırmış olmasına rağmen sonunda dünyanın gerçek yaşını ortaya çıkarmak için gerekli olan ipucunu sağladılar. 20. yüzyılda nadir olarak bulunan radyoaktif uranyum parçacıkları bir araya getirilerek ilk atam bombaları üretildi. Gezegenin yaşını doğru olarak hesaplamak için radyoaktif parçacıkları kullanacaklardı. Dünyanın yaşı önce 1’e sonra 3’e daha sonra 4.5 milyar yıla çıktı. Dünyamızda kabul edilen yaş 4.5 milyar yıldır. 4.5 Milyar yıl önce dünya, milyonlarca sayıdaki genç meteorun çarpışmasıyla şekillendi.  Sıcaklık o kadar yüksekti ki, gezegenin yüzeyi erimiş bir okyanustu.  Son 4.5 milyar yıl boyunca dünya inanılmaz bir yolculuk yaptı.  Var olduğu zaman içerisinde gezegenin çevresi çok büyük değişimler geçirdi. Hayatın başlamasından itibaren bu değişimler birçok yönden hangi organizmaların yaşayacağını ve hangilerinin yok olacağını belirledi. Eğer bu hareketli geçmiş, geleceğe ışık tutuyorsa yaşam ve özellikle de insanlar daha çok mücadele verecekler. Dünya bize ne veriyorsa onunla başa çıkmamız gerekiyor.

 

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
  1. Dünya nasıl oluşmuştur?
  2. Dünya, oluşumu sırasında hangi evrelerden geçmiştir.
  3. Dünyanın oluşması kaç yıl sürmüştür? Yaşı ne kadardır?
  4. Dünyanın özellikleri nelerdir?

 

EVRENİ DİNLEYEN TEKNOLOJİLER VE EVRENDE BAŞKA CANLI VAR MI? ( 45 Dk )

        Radyo ve televizyon sinyalleri dünyamızdan sızarak derin uzay boşluğunda ilerliyor. Bazı insanlar eskiden uzaylıların bizi ziyaret ettiğini düşünmektedir. Evren bizim algılayamadığımız kadar büyük ancak bizim uzayı seyretmemiz mümkün. Uzayda bulunması ihtimal canlıların araştırılması gerekir. STE araştırması, son 20 yıldır devam ediyor. Şimdiye dek binlerce yıldız tanındı. Bu yeni tesisle STE Enstitüsü 20 yıl içinde milyonlarca yıldızı araştırabilecek. Teleskopun kapasitesiyle 205 yılında uzaylıları duyacağız. Yalnız olmadığımızı, 2020-205 yılı arasında öğreneceğiz. Birçok bilim adamı uzaylılarla irtibat kurmakta tedbirli olmamız gerektiğini savunuyor. Son 100 yıldır radyo sinyalleri yayıyoruz. Sinyaller ışık hızıyla gezenden dışarı sızıyorlar. Bir gün oralarda zeki bir hayat olursa burada olacağımızı bilecekler.

    Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

  1. Evrende yalnız mıyız?
  2. Uzaylılarla nasıl iletişim kuracağız
  3. Hangi enstitü araştırmalarına devem ediyor?

 

EVRİMSEL MEKANİZMALAR, DEĞİŞEN ÇEVRE KOŞULLARI VE YAŞAM DENKLEMİNE, BAŞAT, ÇEKİNİK VE ÖLÜME PROGRAMLANMIŞ GENLER, DEĞİŞİMLERE KARŞI YAŞAM KAZANCINA VE KAYBINA PROGRAMLANMIŞ GENLER ( 4 SAAT 41 Dk )

  Gezegenimiz canlıdır. Antarktika kıyılarından, Afrika düzlüklerine kadar büyük güzellikler barındırır ve şaşırtıcı derecede çeşitlidir. Fakat karanlık bir yönü de vardır. Dünyadaki hayat yırtıcılıkla, rekabetle ve vahşetle doludur. 65 Milyon yıl önce tropik bir kumsal. Hayatta kalma mücadelesi devam ediyor. Trodomdik tip dinozorlar kumsalda avlanıyorlar. İlkel deniz kuşları balık avından dönüyor. Dalgaların hemen altındaki tehlikeli suda kaplumbağalar yüzüyor. En hızlı ve en atik olan hayatta kalıyor. Bütün canlılar gibi onlar da nesillerini devam ettirebilmek için çaba sarf ediyor. Tehlikeli olmasına karşın kaplumbağalar yuva yağmak zorunda.  Bu kadim yaşam savaşında her zaman kazananlar ve kaybedenler olmuştur. Yani hayatta kalanlar ve ölenler. Ama lanetlenenler kaplumbağalar değil, dinozorlardı. Bugün dinozorların yaşadığının tek kanıtı fosil kemiklerdir. Fakat hayat devam ediyor. Dünya son 65 milyon yıl içinde çok değişti. Kaplumbağalar tropik kumsallara yumurtalarını bırakmaya devam ediyor.  Değişmeyen tek şey ise; yaşam savaşıdır. Yıllar boyunca birçok hayvan denizi terk edip karada yaşamaya başlamıştır. Dinozorlar döneminden bu yana timsahlar çok az değişime uğrarken, kuşlar şekilden şekle girmiştir. Memelilerde hem fiziksel hem de davranış bakımından çeşitlilik göstermiştir. Dünyadaki ilk canlılar ortaya çıktığı zaman başlayan tam 4 milyar yıllık evrim savaşının zaferini kazanmış gazileridir. Yaşam dramının oyuncuları hep aynı kalmaz, zaman içinde zayıf olan yenilerken, güçlü olan kazanmıştır. Savaşın kuralları çok katıdır. Diğerlerinin kazanması için bazılarının kaybetmesi gerekir. Ancak bu savaştan galip gelenler aile soy ağaçlarını sürdürebileceklerdir. Başarının sırrı nesilden nesile aktarıldıkça yaşam devam edecektir. Bazı iskeletler gözle görülür derecede benzerlikler taşır. Kuşlar, köpekbalıkları ve kaplumbağalar görünüşlerindeki farklılıklara rağmen benzerdirler. Afrika’daki köpekler diğer köpeklerden farklıdır. Köpeklerin her biri pek çok açıdan farklıdır. Buna kürklerinin üzerindeki desenler de dahildir. Dış görünüşleri genleri aracılığıyla ebeveynlerden gelir.  Kalıtım yolla geçen başka özellikler de vardır. Hayatta kalabilmeleri için gerekli olan avlanma dürtüsü bile doğumdan itibaren programlanmıştır.  Sadece iyi avcılar hayatta kalabilir. Sürü de bir tek dominant erkek vardır.  Kuyruğundaki göze çarpan beyaz çizgileri yavrularından bazılarında da görülebilir.  Hayvanların yapısının her ayrıntısını genler belirler. Bazıları son zamanlarda değişikliğe uğramış olsa da çoğunun kökeni eski zamanlara dayanır ve nesiller boyu süregelmiştir.

       İlk hayat nasıl başladı? Hayatın başlangıcını oluşturan ilk genler nasıl ortaya çıktı?  4Milyar yıl önceki ilkel dünya; oksijenden ( O2 ) mahrum, oksit bir hava vardı. Erimiş lavlar denizi zararlı hale getirdi. Buna rağmen bu koşullar hayatın temellerinin atılması için son derece uygun bir ortam oluşturdu. Kimyasallar yağmur gibi yağıyor, radyasyon ve ultraviyole ışınları gitgide organik bir çorbaya dönüşmüştür.  Sonra bu kaostan düzen ve karmaşıklık çıktı. Çok eşsiz bir spiral şeklinde molekül meydana geldi. Kendini kopyalaması, yok etmesinden daha hızlıydı. Bu nedenle çoğalmaya başladı. İşte hayatın kökeni buydu. Kendini hücre duvarında korumaya aldığı zamanda gezegeni değiştirecek yaşam oluşmaya başladı.  3.5 Milyar yıl önce hücreler güneşin enerjisini bir yerlerinde hapsettikleri zaman hayat çiçek açmaya başlamıştı. Okyanusların basit bitkilerle ve onların oluşturduğu örtüyle kaplanması ve tortularında üzerini örtmesiyle dünyanın ilk canlı eserleri oluştu. Stomolidler. Bu 90 cm’lik tepecikler hayatın gelişimindeki doruk noktasıdır. Fakat atıklar sayesinde dünya gerçekten de biçim değiştirdi. Yani oksijenle ( O2 ). Bu gaz ozon tabakasının oluşmasını sağladı. Böylelikle dünyanın ultraviyole ışınından korunan yaşam büyük ilerleme kaydetti. Başlarda oksijen salgılayan bitkiler, oksijen tüketen canlılar tarafından yenilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Terliksi hayvan gibi tek hücreli oluşumlar, bitkilerle beslendi. 2 Milyar yıl önce bu ilkel hayvanlar günümüzde otlayan hayvanların aynısını yaptı. Yani bitkileri sindirmek için oksijen kullandılar. Basit organizmadan günümüzde var olan bu canlı çeşitliliğine nasıl ulaşıldı? Aynı hücrelerin işbirliği yapıp bir araya gelmesiyle gelişim başladı.  Hücreler uzmanlaşmaya başladığında yaşam ilerleme kaydetti.  Çift hücreli, yaşam artık şekillenmeye başladı. Derinlerde yer alan genlerle ilerleme sağlandı. Embriyo geliştikçe bazı genler hücreler ne yaparsa kontrol etmeye başladı. Bu özel genlerin ortaya çıkmasıyla birlikte vücutlar bölümlerine ayrıldı. Artık evrim baştan ayağa şekil almaya başladı. Tam 500 milyon yıl önce yaşam yeni ve karmaşık formda yer almaya başladı. O zaman ki türlerin çoğu, günümüze dek süregelmiştir. Denizin dibinde halkalı solucanlar dolaşıyordu. Yaşam daha detaylı bir hal almıştı. Sert iskeletleri ve oynak eklemleri olan yeni ve tuhaf biçimli hayvanlar ortaya çıkmaya başladı. Daha iyi gözler, başarılı vücut sistemi meydana getiren genler ortaya çıktı. Dinamik hayvan türlerinin ortaya çıkması ve birbirleriyle beslenmesiyle birlikte yaşamın hızı arttı. Savunma hayati bir önem taşımasıyla omurga ve dişler oluştu. 90 Cm’den daha uzun olan eski denizlerin baş belası anakolamis. Bu büyük yırtıcının günü sayılıydı. Yerini Pikaya almıştır. Bu küçük canlı bizim omurgalıların atasıdır. Pikayanın kaslarını destekleyen omurgası vardı. Hafif ve çevik yapısı sayesinde kilometrelerce kaçabiliyordu. Pikaya’nın yaşadığı dönemdeki denizde hala omurgasızlar hüküm sürmekteydi. Pikaya’nın omurgalı soyları da hayatta kalmayı başarmıştır. Bir kısmı da evrimleşip, balık olmuştur. Balıklar daha parlak ve hızlı olurken sayıları da çok artmıştır. Kemikleri, omurgaları ve dişli çeneleri oldu.  Deniz çok daha tehlikeli bir yer haline geldi. Okyanuslar canlılarla dolup taşarken, el değmemiş kara hala işgal edilmemişti.  Bu durum 450 milyon yıl önce değişti. Denizdeki yaşam dışarı yayılmaya başladı. Ankalı yengeçleri ilk karaya çıkan canlılardır. Kırkayaklarda ilk kara hayvanları arasında yer alır. Yine akrepler de ilk karaya geçen canlılardır. Omurgasızlar ilk karaya çıkan canlılardır. Daha sonra çift ayaklı hayvanlar karaya geçmişlerdir. Ancak çok büyük enerji gerektiği için fazla ileriye gidemediler. Böcekler daha ileriye kadar gidebildi. Bunlar hatırı sayılır şekilde değişim göstermişlerdir. Yeni genlerin üretiminde farklı canlılara dönüştüler. Kanatları çıktı. Artık yaşam havayı da fethetmeye başlamıştır.

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
  1. Dünyadaki hayat nasıldı?
  2. Hayatta kimler kalır? Kimler kaybeder?
  3. Hayatta kalmanın kuralları nelerdir?
  4. Başarının sırrı nedir?
  5. İlk hayat nasıl başlamıştır?
  6. Hayatın başlangıcını oluşturan ilk genler nasıl ortaya çıkmıştır?
  7. İl hayatın kökeni neydi?
  8. Dünyanın ilk canlı eserleri nasıl oluştu?
  9. Canlı çeşitliliğe nasıl ulaşıldı?
  10. Omurgalıların atası hangi canlılardır?
  11. Karaya ilk geçen canlılar hangileridir?

 

HABİL VE KABİL’İN HİKAYESİ ALLAH ( C.C )’NUN KABİLİN KARDEŞ KATİLİ CEHALETİNE KUSURSUZ İCABETİ ( 100 Dk )

       Habil ile kabilin hikayesi, kutsal kitapta insanı en çok etkileyen hikayelerden biri. Dünyada ilk insan ölümünü anlatıyor. Aynı zamanda ilk cinayet. Bir kardeş diğerini öldürüyor. Tanrının bir kardeşi diğer kardeşe tercih etmesi. Her şey Tanrının Adem ile Havva’yı cennetten kovması ve onların iki çocuk yapmasıyla başlar. İlk doğan çocukları Kabil, çiftçi oluyor. Genç kardeşi ise bir çoban. İki kardeşte şükrediyor. İki kardeşte adaklarını sunuyorlar. Kabil kendi ekinleriyle tanrıya ulaşmaya çalışıyor, Habil ise, Tanrı adına kendi sürüsünden ilk doğan kuzuyu kurban ediyor. Tanrı Habil’in adağını kabul ediyor. Görünür bir sebebi olmadan Kabili’in adağını red ediyor  Kabil daha başarılı olan kardeşini kıskanıyor. Bunun üzerine Kabil kardeşine kızıyor ve saldırıyor, sonra öldürüyor. İncil’de Kabilin kardeşini öldürmesiyle Tanrı tarafından lanetlendiğini anlatılıyor. Onu sonsuza kadar yuvasından kovuyor ve dünyada yalnız başına dolaşmaya mahkum ediyor. En sonunda Kabil Cennet bahçesinin doğusundaki Nod ülkesine yolculuk ediyor.  Bir daha yuvasına asla dönmüyor.

       Araştırmalara göre Habil, temiz bir kalbe sahip, Kabil ise, şeytani duygulara sahip olduğundan  tanrı tarafından dışlanmıştır.  Kabil’in Habil’e kini ise; kız kardeşi ile evlenmek istemesi. Aslında kardeşini örnek alacağı yerde ona kin beslemiştir. Kardeşini öldürmesini ise; içindeki şeytan söylemiştir. Ölüm kavramını ona tanıtmıştır. Şeytan Kabil’e şeytani düşüncesini yaptırdıktan sonra Havva’ya oğlu Habil’in öldüğünü söylemiştir. Havva ölümün ne olduğunu şeytana sormuştur. Şeytan ise ölümü; bir daha yemek yememek, yaşamamak birlikte olamamak diye tanımlamıştır. Bunun üzerine Havva feryat ederek ağlamaya başlamıştır. Yeryüzünde ilk keder, göz yaşı bu hikaye ile başlamıştır. Gömme olayı da Kabil’in Habil’i Tanrıdan saklamak için toprağa gömmesi ile başlar. Kabil, Habil’i sadece öldürmekle kalmayıp, bir dünyayı da yok etmiştir. Çünkü Habil’in soyuna da son verilmiştir. Kabil’in kız kardeşi ile evlendiği, bir oğul sahibi olduğu, bir şehir kurduğu ve medeniyetin ışığını yaktığı belirtiliyor. Habil ile Kabil’in hikayesi günümüz için büyük bir önem taşır. Çünkü ilk keder, ilk acı, ilk bağışlama günümüze kadar ulaşmıştır.

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:  

  1. Kabil’in kardeşini öldürme nedeni nedir?
  2. Habil’in adağı Tanrı tarafından kabul edildi de neden Kabil’in adağı kabul edilmemiştir?
  3. Kabil Tanrı tarafından cezalandırıldı mı?
  4. Kabil Tanrı tarafından cezalandırıldıktan sonra neler yapmıştır?
  5. Habil ile Kabil’in hikayesi biz insanlar açısından önemi nedir?

  DÜNYADAN UZAYA GÖÇ ( 45 Dk )

Birkaç bin ( 1000 ) yıl içinde yeni bir buzul çağı başlayabilir. Uzaydan gök taşları düşebilir. Beş ( 5) milyar yıl sonra güneş genişleyip ölürken, dünya yüzeyini değiştirip, denizleri buharlaştırabilir. Dünya yaşanılmaz hale gelecektir. Ya kalıp ölürüz. Ya da terk edip hayatta kalırız. Bu bir evrim yasasıdır. Ya değişirsin ya da ölürsün. Bu çok zor bir mücadele. Uzaya doğru ilk adımlar atıldı bile. Ancak insanoğlu hayatını sürdürecekse, bu adımlar yeterli değil.  Uzay yolculuğu ve kendi vücudumuz yeniden icat edilmek zorundadır. Çünkü yöntemler yeterli değil. Gelecekte insan embriyosunda yapılar bir değişiklikle Marsın düşük oksijenli ortamında yaşayabilecek insan yaratma olasılığı var. Galaksinin uzak köşelerini keşfetmek için akıllı robotlar gönderilecek. İnsan ırkı evrim geçirip, yarı insan, yarı makine yeni türlere dönüşebilir. Bu bilim kurgu değil, bilimsel gerçektir. Bu insan ırkının yaşayabileceği büyük serüvenler olabilir. 200-300 Yıl sonra Mars’ta yaşanabilecek. Bu sadece kısa sürede geçerli olacaktır. Güneş öldüğünde uzaklara güneşin ötesine gidilecek.  Yeni robotlar ve yeni teknolojiler geliştiriliyor. Yakın bir gelecekte yıldızlara ulaşabilecek projelere adım atılacak. Yıldızlara ulaşıldığında yeni türlerin oluşacağı ve tüm evreni araştıracaklar. Kesin olarak görülüyor. Gezegenimiz zamanla öyle bir hal alacak ki, artık yaşanılmaz hale gelecek. Böyle olunca da bizlerde yeni yaşam yerleri keşfetmeliyiz. Muhtemelen gelecekte 200-300 yıl sonra insanlar Mars’ta yaşayacak. Çünkü Mars’ta insanların yaşamını devam ettirmeleri için gerekli karbon ( C ), oksijen ( O ) ve hidrojen ( H ) bulunmaktadır.

   Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. İnsanlar neden yeni yaşam yerleri aramak zorundadır?
  2. Nerelere göç edebiliriz? İnsanların yaşamları için elverişli ortam nerelerdedir?
  3. İnsanoğlunun yaşaması için en uygun ortam neresidir?
  4. Göçü nasıl sağlayabiliriz?

 

 

 

DEPREMLER VE NEDENİ ( 45 Dk )

 

              Depremlerin çoğu tektonik plakalar adı verilen yer kabuğunun devasal plakaların hareketi ile oluşur. Plakalar karşılıklı gerildiğinde çok büyük bir basınç oluşur. Plakalar çarpışır. Bir plaka diğer bir plakanın altına girerse yakınlaşan plaka depremlerine neden olur.  Deprem de açığa çıkan enerji,  onun büyüklüğü ile değerlendirilir. Büyüklük ne kadar çoksa açığa çıkan enerjide o kadar çok olur. Eğer plakalar yanal düzlemde yer değiştirirse biçim değiştiren fay depremleri oluşur.  Depremlerin ortaya çıkma nedeni; zeminin sıvılaşması, sismik yansıma ve yangınlardır. Her yıl birkaç milyon depremin gezegeni salladığı tahmin edilir.  Bunların çoğu hissedilmeyen sarsıntılardır. Fakat yılda en az bir defa dünyanın herhangi bir yerinde büyük bir sarsıntı oluşur. Bir depremde ortaya çıkan ilk dalgalara öncül ya da “ P “ dalgası denir. Bu dalgalar zemini sallar, camı titretirler. Birkaç saniye sonra ise; artçı ya da “ S “ dalgaları ortaya çıkar. Bunlar depremin enerjisinin büyük bir kısmını taşırlar ve en yıkıcı sismik dalgalardır. Göl veya deniz gibi su üzerinde şehir kurulursa, bu tür yerleşim yerleri de olası depremlerle karşı karşıyadır. Çünkü zemin sıvılaşmasının olması kaçınılmazdır. Su yatakları, sismik dalgaları çeker ve şiddetli bir deprem olmasına neden olur. Eğer kendimizi ve şehirlerimizi var olan tehlikelere karşı hazırlamazsak, o zaman cehennemi yaşarız. Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor. Milyonlarca şehrin yüzlercesi depreme tehlikeli ölçüde yakın. Hepsi için yer altı bombası çalışmaya devam ediyor.

 

Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

  

 

  1. Depremler nasıl oluşur?
  2. Depremler de şiddet önemli midir?
  3. Depremin enerji ile bir ilişkisi var mıdır?
  4. Deprem çeşitleri ve özellikleri nelerdir?

 

 

 

 

FRAVUN KRALLAR VADİSİ ( 68 )

    Fravun Vadisi Mısırın başlıca krallarının gömüldüğü yerdir. 1.Seti, Ramses, 3.Tutmotiz buraya gömülmüştür. Bu sadece Fravunların hikayesi değil, aynı zamanda burayı inşa eden binlerce işçinin, ölümün ve hırsızlığın, yıkımın ve yeniden keşfin öyküsüdür.  Yapımından  3500 yıl sonra krallar vadisi benzersiz öyküsünü anlatıyor. Krallar vadisinde tam 62 mezar bulunmuştur. Hepsinde maddi hazineler bulunmasa da bilgi açısından her biri servet değerindedir. Vadi yüzeyinin altı mezarlarala doludur. Pek çoğunda  ise Tutankanun dan  daha önemli Fravunlar gömülmüştür.Bu Fravunlar değerli eşyaları ve hazineleri ile birlikte gömülüyorlardı. Nedeni; dünya hayatından güvenle çıkıp, tanrılar arasında yerini alabilmesi için dikkatlice tasarlanmış yapılardır. Bu mezar tek bir amaca hizmet eder. Bu vadiye cesedi mumyalanmış bir şekilde altın maskesini takmış olarak gider ve bir mucizeyle yeniden canlanır inancındadırlar. Bu sıra dışı olay büyülerin, sihrin,  duaların yardımıyla mezarların içinde gerçekleşir.  Mezar saraydan daha önemlidir. Saray da hayatta iken yaşanır. Ama mezarlarda sonsuza dek.  Bu nedenle krallar değerli eşyalarıyla gömülüyorlardı. Hepsi ebedi yaşam içindi. Krallar vadisi eski Mısır’ın tam kalbinde Vally’in Batı Kıyısında yer alır. Sadece 5 km ilerde Thebes Şehri bulunur. Burası Mısır’ın altın çağında iken Başkentiydi.  Kralın mahiyetine ev sahipliği yapmıştır.  Vadideki mezarların inşa edildiği, refahın ve4 zenginliğin merkezidir. Oldukça gelişmiş ve  zengin bir şehirdi. İsa’dan önce 1279’da şehir büyük bir acıyla sarsılmıştır.  Fravun 1.Seti ölmüştür. Krallar vadisine son yolculu

ğuna başlamıştır. Önce mumyalama işlemine başlanmıştı.  Mumyalanma nedeni, öldükten sonra geri dirilmeye inanmalarındandı.  Mumya bedeni koruyucu özelliğe sahipti. Mumyalama işlemi 70 gün sürüyordu.  Bu oldukça zor ve karmaşık çalışmaydı. Önce vücut suyu alınıyordu.  Sonra tüm organlar çıkarılıyordu.  Vadi 500 yıl boyunca kralların mezarı olarak kullanıldı. Krallar vadisinin günde 5000’den fazla ziyaretçisi vardır. Bu oran önümüzdeki yıllarda ikiye katlanacaktır.

         Vadinin geleceği belirsiz olabilir. Yeni keşifler oldukça insanlar buraya gelmeye devam edeceklerdir. Kayaların altında daha neler var  kimse bilmiyor.   

Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Krallar Vadisine kimler gömülürdü?
  2. Mezarlara saraydan daha fazla değer verilmesinin nedeni nedir?
  3. Krallar neden değerli eşyaları ile birlikte gömülürdü?
  4. Krallar vadisi nerede bulunur?
  5. Ölüleri mumyalama nedenleri nedir?
  6. Fravun Krallar Vadisi ziyaretçi bakımından nasıldı?

 

 

 

 

BÜYÜK PATLAMAKURAMINA NASIL ULAŞILDIĞININ MİKROSKOBİK VE MAKROSKOBİK BİLİMSEL ÖYKÜSÜ ( 130 Dk )

    

     13.7 Milyar yıl önce evreni harekete geçiren gizemli bir olay olmuştur. Büyük patlama. Her atomun, her yıldızın ve her galaksinin görkemli doğuşu. Şamandan bilim adamına  büyük patlamanın ötesi. Büyük patlama kozmik bir evrim teorisidir. Evrenin nasıl evrimleştiğini anlatır. Bilimin evrenin doğuşunu açıklamak için ihtiyaç duyduğu bilgileri sağlayamıyor.  Büyük patlama aslında genişleyen evrenin ta kendisidir. Gördüğümüz, duyduğumuz, tadını aldığımız her şey işte bu sonuçtur. 13.7 Milyar yıl önce evren atomun en küçük parçasından bile daha küçüktü. İnanılmaz derecede küçük.  Sonra bir şey oldu. Biranda birden hepsi genişledi. İşte her şey böyle başladı. Var oluşun ilk anı. Şimdilerde buna büyük patlama diyoruz. Bugün profesyonel gökbilimciler, büyük patlama teorisi üzerinde büyük tartışmalar yürütüyor. Ancak bu tartışmalar çok önce başlamıştır. Daha büyük patlamayı kimse duymamışken, daha kimse göklerin ne olduğunu bilmezken, Antik Yunanlılar, matematiği kullanarak en bariz komşularımız olan; güneş ve ay ile ilgili detaylı bilgilere ulaşmışlardır. Antik yunanlılar ayrıca iki tip yıldız olduğunu fark etmişlerdir. Çoğu sabit, küçük ve birlikte hareket eden yıldızlar, küçük bir kısmı ise; daha büyük ve rastgele hareket edenlerdir. Bunlar gezegenlerdir. Yunanlılar sadece beş gezegen görebilmişlerdi ve bunlara tanrıların adını vermişlerdir. Günümüzde onları Romalıların  verdiği isimlerle biliyoruz. MERKÜR, VENÜS, MARS, SATÜRN VE JÜPİTER’DİR. Evrenin merkezinde değiliz ama onun içindeyiz. Ona aidiz ve onu anlamaya çalışıyoruz. Koperning, Newton, Einstein, Wilson bize sonsuz bir yapbozun parçalarını sundular. Resimdeki yerimizi bulmamıza yardım ettiler. Hepimiz biyolojik olarak birbirimize, kimyasal olarak dünyaya ve atomik olarak da evrene bağlıyız.

 

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Büyük patlama nedir?
  2. Evrenin ilk hali nasıldı?
  3. Günümüzdeki gezegenlerin adını kimler vermiştir ve bu gezegenler hangileridir?
  4. Evrenle olan bağımızı nasıl tanımlayabiliriz?

        

 

 

ÜÇ BEYAZDAN TUZ ÜRETİMİ ( 45 Dk )

   

                       Ewary Adası Madeni Amerika’nın en eski madenidir. Meden tuzdan oluşan bir dağın altında açılmıştır. Tamamı tuzdan oluşan 14.000 metrelik kubbesi ile Everest’ten daha yüksektir.  1898 Tarihinde açılmıştır. Toprak altında olağanüstü miktarda tuz vardır. Özellikle de Birleşmiş Devletler (BD) 150 milyon yıl önce Kuzey Amerika’yı çevreleyen deniz geriye geniş tuz yatakları bırakarak buharlaşmıştır. Tuzun üzeri zamanla tortu tabakasıyla kaplanır. Tuz yatakları kilometrelerce öteye uzanır. Ancak tuz tektonik hareketlerle sıkıştırıldığında yukarı doğru hareketlenen bir maddedir. Başta Ewary Adası olmak üzere Luizana ve Teksas’ta yer alan yüzlerce tuz kubbesinin tamamı milyonlarca yıl devam etmekte olan bir jeolojik baskıdan oluşmuştur.  Patlayıcı sistemi ile tuz elde edilir.  Birleşik Devletler de ( BD ) her yıl üretilen kırk ( 40 ) milyon ton tuzun sadece % 4’ü yemeklerde kullanılır. Tuz, 14.000’den fazla işlemde kullanılır. En  çok bilinenlerinden biri buz çözücü özelliği. Amerika’da üretilen tuzun % 20’si kaygan yollara serpiştirilir ve çok miktarda tuz suyun sertliğini kırmak için kullanılır. Tüm dünyada üretilen tuzun çoğu kimya endüstrisinde tüketilir. Tesislerde işlenen tuz, onu oluşturan elementlere ayrıştırılır. Sodyum ( Na ) ve klora ( Cl2 ). Bu iki madde plastikten, deterjana, oradan zehirli gazlara kadar her alanda kullanılır. Tuz antik çağlardan beri değişik amaçlar için kullanılmıştır. Mısırlıların ölüleri mumyalamalarındaki gizli formülün ana maddesi tuzdur. Tuz elde etmenin en yeni metotlarından biri de deniz suyu ya da nehir suyunu geride sadece tuz kalana kadar kaynatmaktır.

                      Tuz fiziksel olarak ihtiyaç duyduğumuz, birinci derece de bağımlı olduğumuz bir maddedir. Gözyaşı, ter ve kanımızdaki tuz olmasa konuşamaz, yiyemez, nefes dahi alamayız. Deniz suyunu güneş altına buharlaşmaya bırakarak tuz elde etme yöntemi bugün hala kullanılmaktadır. Tuz çiftçiliği adı verilen bu yöntem tuz üretimi için en güzel yoldur. Tuz üretmenin diğer bir temiz yöntemi de solüsyon madenciliğidir. Bunu aşırı tuz havzaları oluşturur. Yemeklerde kullanılan kaliteli tuz, bu yöntemle elde edilir. Tuz benzersiz koruyucudur. Sağlığımızın, yiyeceklerimizin, altınımızın ve geleceğimizin muhafızıdır. Gelecekte şüphesiz gösterişli bu mineralden yararlanılmaya devam edilecektir.

 

 

 

 

      Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

 

 

 

1.       Tuzun büyük bölümü nereden, hangi madenden üretilir?

2.       Tuz elde etme yöntemleri nelerdir?

3.        Yemeklerde kullandığımız tuz hangi yöntemle elde edilir?

4.       Tuzun canlılar üzerindeki rolü ve önemi nedir?

5.       Tuzun kullanım alanları nerelerdir?    

 

 

 

 

DÜNYANIN GEZEGENLERİN OLUŞUM EVRELERİNİN BİLİMSEL AÇIKLAMASI VE CANLILARIN ORTAYA ÇIKIŞININ BİLİMSEL HAYAT HİKAYESİ ( 60 Dk )

   Dünya uzayda süzülen dev bir kaya ve su kütlesidir. Bildiğimiz hiçbir gezegene benzemez. Çünkü yaşamı destekleyen tek gezegendir. Evrende sahip olduğumuz, sığındığımız tek limandır. Dünya sanki bizim için yapılmış. Bize içecek su, yiyecek gıda ve soluduğumuz havayı sunuyor.  Burası bizim tek evimizdir ve yaşamamız tek ona bağlıdır. Her şey bir toz ve gaz bulutuyla başladı. Bilim adamları bu toz ve gaz bölgelerine moleküler bulut diyor. Bu bulutlar dünyadaki bulutlara benzemez. 4.5 Milyar yıl önce toz bulutu çökerek güneş sistemimizi yarattı. Güneşi, gezegenleri ve dünyayı. Yeni  oluşmaya başlayan tehlikelere maruz kaldı. Güneşten sarsılan parçacıklardan oluşan fırtına. Buna güneş rüzgarı denir.  Güneş rüzgarındaki parçacıklar yeryüzündeki canlılara zarar veren bir tür radyasyondur. Yoğun bir güneş fırtınası astronotu öldürebilir. Dünya ilk oluşurken gezegene çarpan maddelerin açığa çıkardığı enerji,  ısı üretti. Isı öyle yoğunlaştı ki kayalar bile eridi. Ergimiş dünyadaki en hafif elementler yüzeye çıkarken, demir dahil en ağır elementler merkeze doğru battı. Burada ergimiş bir çekirdek oluşturdular. İşte bizi güneş enerjisinin zararlarından koruyan bu demir çekirdektir. Dünyanın oluşumu dramatik ve şiddetli bir süreçtir. Daha sonra gezegeni eritecek kadar büyük bir çarpışma meydana geldi. Ay dünyanın ezeli arkadaşı. Yüzyıllardır nereden geldiği merak edilmiştir. Dünyaya büyük bir gezegen çarptı. Uzaya çok sayıda parçalar yayıldı. Bu parçalar disk şeklinde birleştiler. Uzaydaki başka cisimleri de içine alarak ayı oluşturdular. Ayın oluşması, dünyanın oluşmasında kilit olaydı. Dünya insanın yaşamına uygun hale geldikten sonra, yani soğumaya başladıktan sonra, içecek su ve soluyacak hayata dönüştükten sonra ilk önce dinozorlar açığa çıktı. Bir felaketle yeryüzünden silindiler. Daha sonra ilk insan ortaya çıktı. Dört ( 4 ) milyar yıldan fazla sürüdü. Ama dondurucu toz ve gaz tabakasından, evrendeki tek sığınacağımız limanı yarattı. Evimizi, dünyayı.

 

 

 

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

    

 

 

  1. İnsanların yaşayabileceği dünya nasıl yaratıldı?
  2. İlk dünya nasıldı?
  3. İlk dünyaya insan inse ne olurdu?
  4. Isı nasıl oluştu?
  5. Bizleri güneş enerjisinin zararlarından koruyan şey nedir?
  6. Ay nasıl oluştu?

 

 

 

 

 

ANNE KARNINDA İNSAN YAVRUSUNUN HAYAT DÖNGÜSÜ ( 90 Dk )

 

             Erkeğin testisleri her saniyede 1000 sperm üretir. Spermin kalitesi erkeğin yaşam standartlarına bağlıdır. Eğer sigara içmez, alkol almaz, sıcak banyo yapmaz ve dar iç çamaşırı giymezse daha güçlü spermleri olur. İnsanda en küçük hücre olan sperm çok kısa bir yolculuk yapar. Dakikada 3 milimetre ilerler. Sperm beklemekte olan kadın yumurtalığına ( vücuttaki en geniş hücredir.) giderken önce rahim kanalına sonra rahme, oradan da yumurtalıklara varır. Bir kadının yumurtalığı bir yumurtasını serbest bırakır. Ana rahminde bir fetüs olarak yaşarken bile bu yumurtalardan yapar. Patlayacak bir bomba gibi. Çocukluktan ergenliğe, yetişkinliğe kadar vücutta saklanır. Yapılan araştırmalar spermin koku alabildiğini, yumurtayı bu kokudan bulabildiklerini göstermektedir. Hamile kalma işlemi 10 saate kadar sürebilir. Yumurtaya ilk ulaşabilen sperm, en hızlı ve güçlü olanıdır. Başını yumurta yüzeyinden içeri sokan ilk sperm başarılı olur.  Yumurtaya giren bu ilk sperm yumurta zarında yaptığı bir değişiklikle başka spermlerin girmesine engel olur. İçeri girdikten sonra kuyruktan kurtulur. Yumurtanın çekirdeğine doğru ilerler. Bu sırada iki çekirdekte birleşir ve döllenme meydana gelir. Bu insanı meydana getiren ilk hücredir. 23 Anneden, 23 babadan alınan genetik kodlar, kromozomlarda saklanır. İnsan yaklaşık 25.000 genlerden oluşur. Her gen belli bir özelliğimizi belirtir.  Bir çocuğun cinsiyeti baba tarafından belirlenir. Kromozomun 23.çifti cinsiyeti belirlemekle görevlidir. Anneden gelen cinsiyet kromozomu her zaman X cinsidir. Babadan gelen cinsiyet kromozomu iki cins olabilir. X kız için, Y erkek cinsiyetini oluşturur. Döllenmiş yumurta fallop tüpünün içinden geçerek korunaklı rahme ilerler. Döllenmeden bir gün sonra yumurta ilk bölünmesine başlar. İki set kromozom birbirinden ayrılırlar. Çekirdek ikiye ayrılır ve hücreler bölünmeye başlar. Hücre kümeleri fallop tüpü içinden geçerken bölünme aşaması devam eder. 4-5 Gün sonra plastosiz  ikiye ayrılmaya başlar. Hücrenin dışı plasentayı oluştururken iç kümede embriyo gelişmeye başlar.  Hücrenin içindeki kümeler kök hücreleri olarak adlandırılır. Bir ay sonra plastosiz fallop tüpünden geçip, rahmin içine yerleşir. Burası dokuz aylık barınaktır. Hamilelik süresi üç evreden oluşur. Birinci evrede ilk üç ay içinde tek yumurta bebek tasarımına dönüşür. Kol, bacak, sinir sistemi, organlar, kaslar düzenlenmeye başlar. 3.Hafta içinde cenin toplu iğne başı kadardır. 3.Haftada ceninin sinir sisteminin başlangıç ve gıdayı alabilmesi için kalp oluşur. 4. Hafta sonunda cenin fasulye büyüklüğündedir. Kafada görülen siyah noktalar gözlerin başlangıcıdır. 10-14. Haftada annenin hamilelik durumu hakkında bilgi verilir. Artık bebeğin anne karnında gelişimi tamamlanırken, bir yandan da dış dünyaya hazır hale gelir. Tüm gelişimin tamamlayan bebek dünyaya gözlerini açmaya hazır hele gelir. Artık yenidünya da yaşamını devam ettirmek için uyum sağlamaya başlar.

 

 Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:

 

  1. Spermin özellikleri nelerdir?
  2. Yumurtayı kaç sperm döller?
  3. Ceninin oluşum evreleri nelerdir?
  4. Cinsiyeti ebeveynlerden hangisi belirler ve cinsiyeti belirleyen kromozom hangisidir?