FİLMİN
ÖZETİ
Hazırlayan, Tezsiz Yük.Lis. Öğr., Dilek KARABAYRAKTAR
(Alan Araştırması Proje Dersi Ödevi 2008 Güz)
Bermuda Şeytan üçgeni Florida, Porto
Rico ve Bermuda Adası arasında yaklaşık
Charles Berlitz adındaki yazar, Bermuda
Şeytan Üçgeni ile ilgili bir kitap yazana kadar bu yaşananlar pekte kimsenin
ilgisini çekmiyordu. Kitap en çok satanlar listesine girdikten sonra garip
kayboluş hikâyelerine birçok teori eklendi. Oysa Bermuda Şeytan Üçgeni’nin asıl
gerçeği güçlü dalgalar, güçlü rüzgârlar, güçlü akıntılar (golf stream), güçlü
girdapların bir araya gelmesinde yatar. Ve bulunan enkazlar bu gizemi biraz
olsun aydınlatmamızı sağlar. En azından bu kaybolmaları elektron sislere ya da
uzaylılara atfetmek çok çekici ve ilginç olsa da hava koşullarının yol açtığı
durum muhtemel sanıktır. Ayrıca bu bölgenin içinde yer aldığı alanda ticaretin
gelişmesi çok sayıda sefer yapılmasına ve kayıplarında artmasına yol açmıştır.
Bulunan birçok kalıntıya rağmen buranın taşıdığı gizemlerin tam anlamıyla
açıklandığı söylenemez. En azından şimdilik….
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
STONHENCİN HAYAT HİHAYESİ
( 45 DAK ) FİLMİN ÖZETİ
Stonehenge yeryüzündeki en eski
tarihi kalıntılardan biridir.
Stonehenge bir harabeden öte tüm
bir kültürü ifade etmekte ayrıca Stonehenge’nin doğuşunu sağlayan asıl şeyin
çakmak taşı yumruları olduğu düşünülmektedir. Bundan 5 bin yıl önce burası sık
ormanlarla kaplı bir alandı ve çakmaktaşı, bu ağaçları kesmek için keskin
baltalara dönüştürülüyordu. Çakmaktaşı baltalar taş devri ekonomisinin bel
kemiğini oluşturuyordu. Taş devrinin sonunda İngiltere’deki ağaçlar büyük
ölçekte temizlendi. Bir arada yaşayan avcı insanlar yerleştiler. Ve topluluklar
kurdular. Ekinler ektiler ve yemek için hayvan beslemeye başladılar. Böylece
yeni bir yaşam tarzı şekillendi. Stonehenge için ağaçların arasında bir yer
açtılar. Önce dev bir hendek olarak başladı, hendek yapıldıktan sonra bazı
kereste yapılar kuruldu. Daha sonra taş devrinden metal devrine geçişte taştan
yapılar inşa edildi. Metallerin ülkeye girmesi büyük bir refah getirdi. Ve
Stonehenge’nin duvarlarını süslemelerini sağladı. Stonehenge’nin taşlarının
Galler’in batı sahilinde
Yapılma amacına gelince,
Stonehenge’nin bir gökbilim rasathanesi olduğu düşünülmektedir. Bu insanlar
dünyanın güneş etrafında dönüşünden kaynaklanan yıllık sonuçları anlamışlar ve
yılın yaz dönümü denilen en uzun gününü taşla, gölgeyle ve ağaçlarla
kaydetmişlerdir. Ayrıca burası büyük kutlamalara tanıklık etmiştir. Ayrıca
Stonehenge, onların hayatta kalmaları için kritik bilgiler elde etmelerini
sağlıyordu. Buda bize hayatın doğal döngüsünün gerçeğini hatırlatıyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
6. Stonehenge benzeri yapılara bu bölgede
görmek mümkün mü?
HAZRETİ İSA AS ÖNCESİ: YAPILAN
DÜNYANIN YEDİ HARİKASININ BİLİMSEL HAYAT HİKÂYESİ (130 DAK) FİLMİN
ÖZETİ
Deniz feneri 7 harikadan neye en çok
benzediğinin anlaşılması en zor olanı. Fenerin 3 kademeli ve
Kahire Giza da bulunan ve kral Kufo için
yapılan piramit 7 harikadan bir tanesidir. Piramit firavunun diğer dünyaya
güvenle geçmesini sağlamak için yapılmıştır. Ve antik dünyadan günümüze kalan
tek anıttır. Piramidin dış yüzeyi kum taşı bloklarıyla iç yüzeyi ise daha
sağlam olan granitten yapılmıştır. 20 yıl gibi kısa bir sürede yapılan büyük
piramit olmasaydı bugün 7 harikanın varlığına inanmamız biraz güç olacaktı. Çölün
ortasında insan elinden çıkma bir vaha. Yani Babil’in Asma Bahçesi, hakkında en
az bilgiye sahip oluğumuz yer. Hatta varlığından bile şüphe duyuluyor. Kil
tuğlalardan yapılmış destekleri olan teraslı çatı ve çölün sıcağında egzotik
bitkilerin serpildiği gösterişli bahçeler olduğu düşünülüyor. Rodos heykelinin
yaklaşık olarak
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
1. Zeus
heykelinin mimarı kimdir?
2. Piramitler
nasıl inşa edilmiştir?
3. Dünyanın
yedi harikasının kaynağı nedir?
4. Mozole
kelimesinin kaynağı ve anlamı nedir?
5. Yapıldıkları
dönem itibariyle en çok ilgi gören yedi harika hangisidir?
6. Yedi
harikanın büyük çoğunluğunun yok olma nedeni nedir?
7. Bugün yedi
harikadan hangilerinin izlerine rastlanabilmiştir?
8. Yedi
harikanın neye benzediği konusunda araştırmacılar nasıl bir sonuç ortaya
koymuştur?
WASHİNGTON KANYONLARININ
OLUŞUM HİKÂYESİ (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Kuzey Batı Washington
eyaletinde devasa yarıklar ve binlerce milin üzerinde uçurumlar yer alıyor. Ve
tepe zeminin de esrarengiz çukurlar ve dev kayalar yer alır. Yaklaşık yüz
yıldır bilim adamları bölgeyi hangi gücün bu hale getirdiğini araştırmaktadırlar.
Uzun yıllar boyunca jeologlar buraların milyonlarca yıl içinde oluştuğunu
düşünüyordu. Ve bu parçalanma ve yırtılma sonucu ortaya çıkan şekillere yarık
tepeler deniyordu. Bu bölgede ayrıca nehirler ve göller bulunuyor. Bölgede birçok
yerde
1920 yılında J. Harley Brats adındaki bir yer
bilimci tepelerin bir gecede oluştuğu teorisini ileri sürer. Fakat jeologlar
onunla aynı fikirde değildi. Ve onun görevinden alınmasına neden oldu. Ta ki
1980 yılında Brets’in teorisi kabul edilip itibarı iade edilene kadar bu durum
sürmüştür. Bu teoriye göre süper serinletici moleküllerin inanılmaz baskısı
Misilo buzul gölündeki buz barajının zarar görmesine neden olur. Moleküllerin
çatlaklar arasına girmesiyle çözünen büyük buzul parçaları ani bir şekilde
düşmeye başlar ve yıkım aşaması başlamış olur. Buz barajının çökmesiyle büyük
bir su kütlesi serbest kalır ve
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ANTİK MISIRDA HALKIN
YAŞAM ŞEKİLLERİ (47 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Ekinler tunç ve bakırdan yapılmış
oraklarla biçiliyordu. Kadınlar tarlalarda çalışmıyordu. Mısır topraklarının
çoğu Firavun’a ya da büyük tapınaklara aitti. Kereste ve değerli yağlar, buğday
ve şarapla takas edilirdi. Sokakları iç içe geçmiş dar bir görünüme sahipti.
Evleri kerpiçten yapılırdı. Zengin
insanlar müstakil evlere sahipti. Mısır insanları sıcakkanlı insanlardır,
pazarlarda ve tapınaklarda bir araya gelerek sohbetler ederlerdi. Bu nedenle
dış görünüşlerine çok dikkat ederlerdi. Firavundan köylüye kadar herkes makyaj
yapardı kimse makyaj yapmadan dışarı çıkmazdı. Mısır kadınları ev işlerinde
çalışır kandil yapardı, erkeklerle eşit haklara sahiplerdi. Mısırlılar müziği
çok severlerdi, fakat müziklerinin neye benzediğini bilmemiz imkânsızdı…
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
MAYALARIN GİZEMLİ KÖKENLERİ
(45 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Mayalar Orta Amerika’daki Amazon
ormanlarından çıkıp büyük şehirler inşa etmişlerdir. Eski Maya heykeltraşları
binaların etrafına savaşçılarının çok detaylı figürlerini oymuştur. Mayaları
özel kılan özelliklerden biri de budur. Hiyeroglifler halinde ayrıntılı bir
yazı dili meydana getirdiler. Astronomik hesaplamalara dayanarak 52 yıllık bir
takvim geliştirdiler. Bununla günleri, göksel olayları eşsiz bir doğrulukla
takip edebildiler. İlk Maya kralları halklarını yarı tanrı olarak yönetiyordu.
Tanrılarla olan bağlarını ise kanlı ayinlerle kurduklarını düşünüyorlardı.
Araştırmalar mayaların Batı Yarım küredeki ilk yazıyı kullanan uygarlık
olduğunu ortaya koyuyor. Mayaların neden bu kadar elverişsiz koşullara sahip
bir yerde uygarlık kurduklarına gelince; şehrin yakınındaki bataklıklar ve
fosil atıkları barındıran sulak alanlara yakınlıklarını neden gösterebiliriz.
Çünkü buradaki çamuru ve balçığı toplayarak tarlalarında ve seralarında kullanıyorlardı.
Bu onların tarımda gelişmelerini sağlıyordu. Bir uygarlığın bu şekilde ortaya
çıktığı sanılmaktadır.
Şehirler birbirine taştan
yapılmış tünellerle bağlıydı ve böylece Batı Yarımküredeki ilk eyalet
görünümünü oluşturuyordu. Fakat kaynakları doğru kullanmadıkları için bölge
ağaçsız kalmış ve bir uygarlığın yıkılmasına yol açmıştır. Klasik dönemde
yaşanılan bu durum aşırı savurganlığın bir sonucudur. Daha sonra tekrar farklı
bölgelerde şekillenen uygarlık kendisini sürdürmüştür.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
MISIR PİRAMİTLERİNİN HAYAT
HİKÂYESİ ( 45 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Bu olağanüstü yapılar 4000 yıl
boyunca dünyanın en büyük yapıları oldu. Ve bu dev bloklardan oluşan eserin
tekerleğe bile sahip olmayan bir kültüre ait olması daha da dikkat çekici.
Bugün birçoğu yok olmuş olan mısırda, 100’e yakın piramit vardır. Ve bunların
amacı firavunları ebediyete taşımaktır. Ama sadece bununla kalmıyor. Piramit Firavunun
güneşe yükselişinin mimari örneğidir. Ve aynı zamanda firavunun tekrar doğup
yaşam bulduğu yerdir. İnsanları hayretler içinde bırakan bu piramitler,
tapınaklar ve aynı zamanda nekropollerden oluşur. Nekropol’ün kelime anlamı
ölüler kentidir. Piramitlerin niçin inşa
edildiği biliniyor ama neden bu geometrik şekil kullanılmıştır. Kimi uzmanlar
Nil’in çekilmesiyle ortaya çıkan ve Benben adı verilen tepeciklerin ilham
kaynağı olduğunu söylerken, bir kısım uzmanlar 5000 yıl önce çölde yaşayan
insanların Nil’e yaptıkları büyük göçten sonra çöl yapılarının şekillerini de
kendileriyle taşıdıkları görüşündedir.
Yapılan ilk piramit örnekleri
basamaklı bir yapıya sahipti. Ve kireç taşından yapılmaydı. Bundan yaklaşık 400
yıl kadar sonra dört yüzeyi düz olan ve bir noktada kesişen bir şekil, yani
modern piramitler geliştirildi. Genel kanı piramitlerin yıldızlara göre
konumlandırıldığı hususunda olsa da kimi tarihçiler bunu güneşin belirlediği
gölgelere göre saptadıkları görüşündedir. Ayrıca sanıldığı gibi yüz binlerce
köle tarafından değil devlete vergi borcu olan köylüler tarafından yapıldığı
sanılmaktadır. Taşları piramidin yukarı kısımlarına taşımak içinse dev rampalar
kullanılmıştır. Mısır birleştikten sonra piramit yapımına son verilmiş ve daha
çok etrafındaki tapınakların yapımı önem kazanmıştır. Fakat her şeye rağmen
hala birçok gizemi ve cevaplanamamış birçok soruyu beraberinde taşıyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
1.
Piramitlerin Gazze de yapılmasının nedenleri nelerdir?
2.
Piramitler yapılırken hangi teknikler kullanılmıştır?
3.
Nekropol nedir. Hangi amaçla kullanılmışlardır?
4.
Piramitlerin yapımına neden son verilmiştir?
5.
Mısır piramitlerini mimari olarak düzenleyen kişi kimdi?
6.
Piramitlerin geometrik olarak bu şekilde olmasının
nedenleri nelerdir?
BÖCEKLERİ TANIYALIM (ÖZELLİKLERİ) (55 DAK)
FİLMİN ÖZETİ
Bu belgeselde böcek dünyasının
şaşırtıcı gücünü görüyoruz. Yaklaşık 400 milyon yıl önce dünyadaki yaşamdan
yararlanmaya başlayan böcekler, ilk uçan yaratıklardı, dinozorlarla aynı
dönemde dolaştı ve uçtular. İnsan ortaya çıkmadan çok çok önce etrafa
dağıldılar. Ve çevreye uyum sağlayarak kendi türlerinin güvence altına
alınmasını sağladılar. Onlar doğanın en mükemmel avcıları; asker karıncaların
kütlesel saldırıları… En iyi savunma ve saldırı silahlarına sahipler;
eklembacaklılar dünyasının zırhı, kırkayağın zararlı salgıları, hamamböceğinin kötü koku salgısı, tırtılların
doğal düşmanlarına karşı kullandığı ilginç silahlar, kırmızı karıncaların
feromon salgıları… Onlar kamuflaj ve hayatta kalma ustalarıdır;
peygamberdevesinin hain saldırıları, sopa çekirgesinin gizlenme taktiği…
Böcekler aralarında ki iletişimi, bezlerinden salgıladıkları feromonlar
la sağlarlar. Bu şekilde toplu halde göç edebilirler. Böcek ordusu kararlı
içgüdüleri ile önlerine çıkan her şeyi yok edip, kurbanlarını yem haline
getirebilirler. Yani onlar sürü halinde işbirliği içinde çalışırlar. Böceklerin
tarih öncesi dönemlerde geçirdiği değişimler ve bu dönemlerin önemli türlerini
görürüz. Böcekler ve bitkiler birbirlerinden yararlanmak için birlikte evrim
geçirdiler. Böcekler ve çiçekler arasında simbiyotik ilişki gelişti. Bal
arıları buna en güzel örnektir. Günümüze gelen böcek fosilleri çok iyi korunmuş
ve onları tanımak oldukça kolaydır. Böcek fosilleri, o dönemde ki iklim
değişimlerini, hangi türlerin yaşadığını belirleyebilir. Kehribar içinde saklı
duran fosillerden alınan cevaplar bize onların günümüze kadar gelmelerindeki
sırrı açıklıyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
GÜZEL KOKUNUN HAYAT HİKÂYESİ
(40 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Aşkın ve güzelliğin simgesi olan
gül çiçeğinin insanlık tarihinden de öncesine dayanan öyküsü anlatılıyor. Bu
serüven tarihin her döneminde ve her coğrafyasında farklı bir yol izlemiştir.
Bütün uygarlıklarda gül, kokusuyla insanları cezp etmiş, vazgeçilmez bir çiçek
olmuştur. Ayrıca bu güzel çiçeğe birçok farklı anlamda yüklenmiştir. Kimine
göre sevgiliye olan aşkın en güçlü ifadesi, kimi için çiçek bahçelerinin en
nadide nesnesi, bir Müslüman’a Hz. Muhammed’i, bir Hristiyana saflığı,
temizliği anımsatan gül, bir Yunanlı için de Afrodit’in simgesidir.
Gülün vatanı Orta Asya’dır.
Edebiyat alanındaki eserlerin çoğu onu dünya bahçesindeki çiçeklerin en güzeli
olarak görmüş ve betimlemiştir. Gül
tüketimi ve kullanımı tarihin her döneminde vardır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki
gül suyu, gül yağı, gül sabunu tüketimi, Anadolu’nun güzel koku geleneği,
Anadolu da yapılan gülcülük faaliyetleri önemlidir. Dünyada gül üretiminde ilk
sırada olan Türkiye’de, gül yetiştiriciliği Isparta’da birçok aileye geçim
kaynağı sağlar. Ayrıca parfümeri ve güzellik ürünlerinde, yemek, sağlık… vb.
alanlarda bu güzel çiçekten faydalanmaktayız.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ARILARIN SESSİZLİĞİ (ABD’DE ARI KOVANLARI TOPLU YOK
OLUYOR) (45 DAK)
FİLMİN ÖZETİ
Tüm dünyada, binlerce arı
kovanları, birkaç gün içinde boşalıyor. Ekolojik dengenin köşe taşlarından biri
olan bu küçücük hayvanların neden yok olduğunu, bilim adamları çözmeye
çalışıyorlar. Bilim adamları bu garip salgını önleyemezse bal arısı yeryüzünden
tamamen silinecek. Arıların kaybolması insanların hayatını etkiliyor. Çünkü
bitkilerin döllemesini onlar yapar. Onlar olmazsa toplayacak meyve de olmaz.
Arılar 100 milyon yıldır polenleme görevinin başındadır. Arıların çiçekler ile
aralarında simbiyotik bir ilişki vardır. Bazı arılar çiçeklerden nektar
toplamak için para tonik değişikliklere uğramıştır. Bunun en güzel örneği bal
arısı mühendislik harikası bir tasarıma sahiptir. Bal arıları bizim için önemli olan yüz gıdanın
polenlenmesini sağlıyor. Oysa bu küçük canlıların başı dertte, gizemli bir
hastalıktan dolayı dünyada pek çok yerde yok oluyorlar. Bu duruma bilim
adamları“ koloni çöküm hastalığı” adını veriyor. Arılar hasta olduklarında,
kovanın geri kalanına hastalık yaymamak için kendilerini feda ederek ölmek için
kovandan ayrılırlar. Ama bu kez kovandan ayrılanların sayısı oldukça fazla. Bu
yok oluş için öne sürülen değişik fikirler var. Bunlar arıların kötü
beslenmesi, tarım ilaçları, parazitlerin zararları, cep telefonlarının
yönlerini şaşırtacağı gibi değişik fikirler üzerine araştırmalar yapılmıştır. En
önemlisi, yapılan araştırmalar sonucunda IAPV virüsüne rastlanmıştır. Bilim
adamları bu virüsü anlamaya ve mücadele etmenin yollarını bulmaya çalışıyorlar.
Tüm dünyadan hükümetler acil fonlar ayırarak sorunu çözmeye çalışıyorlar. Eğer
arılar bu hızla yok olmaya devam ederse, Pekin’de olduğu gibi dünyanın pek çok
yerinde, arıların yaptığı işi biz insanlar yapıyor olacağız.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ZEKÂ YÖNÜNDEN NEFSİMİZE
BENZEYEN HAYVANLAR (130 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Hayvanların bize benzeyen
davranışları içinde onların evlat edinmelerini, iletişim şekillerini, yavrularını korumalarını, temizlik
anlayışlarını, yeni dostlar edinmelerini, hastalıklarla mücadele etme şekilleri
ve bize kazandırdıklarını, böcekler âleminde kölelik sistemi ve alet
kullanmalarını göreceğiz. Martı kuşaklarının evlat edinme yolu ile yetişmesi,
yavrularını köpek balıklarından korumaya çalışan yunus ebeveynleri ve
aralarındaki hiyerarşik düzen bize gerekli ipuçlarını veriyor. Hayvanların
bazıları alet kullanma yeteneği ile doğar, bazıları taklit eder, çok azı
kendilerine alet yapmak için aklını kullanır. Bu hayvanların alet olarak
kullandığı yapılar, Madagaskar ormanlarındaki Ay-ay için evrimin bahşettiği
3.parmak, tropik ormanlarda bir böcek için alet yaratığın ön bacağı, Palyaço
balığı için deniz anemonlarıdır. Ayrıca yırtıcı kuşlardan Doğan’ın taşları alet
olarak seçmesindeki içgüdüsel özellik, deniz samurlarının deniz dibinden
aldıkları taşı alet olarak kullanıp kabukluları parçalaması ve karganın
alışılmamış zekâsı ve kendi belirlediği boyutlarda çengel yapması görülmeye
değer örneklerdir. Arıların kullandığı sembolik dil, dans ederek yiyeceğin
yerini, yönünü, uzaklığını ifade etmesi, mervet maymunlarının tehlikeli
durumlarda alarm işaretleri ve çıkardıkları sesler, aralarındaki iletişimi gözler önüne
sermektedir. Ayrıca şempanzelerle yapılan dil deneyleri, işaret dili öğretilen
goril, fillerin hislere dayanan gizemli dünyası, papağanların tekrarlama
çalışmaları, katil balinaların eğitilmesi ise insanla hayvanlar arasında
iletişim yönünden gelişme gösteren çalışmalardır.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
GÜVERCİNLERİN DEHASI ( 45 DAK) FİLMİN
ÖZETİ
Onlar tepemizde uçuyor ve
her gün sokaklardan besleniyor. Onlar
öğrenmek ve hatırlamak gibi üstün yeteneklere sahipler. Nerde olursa olsunlar
yuvalarının yolunu bulabiliyorlar. Güvercinlerin yön bulma davranışları
hakkında farklı görüşler ileri sürülmektedir. İçlerinde saklı olan yön bulma
cihazı, dünyanın manyetik alanına karşı sahip oldukları duyarlılık,
zihinlerinde çıkardıkları koku haritaları… Eşsiz bir solunum sitemleri, esnek
iskelet kanatları sayesinde gökyüzüne hâkimdirler. Onlar kamuflaj ustaları, her
yere kolayca adapte olabilirler. Güçlü bir görüş yetenekleri vardır, aşırı duyarlı
kulakları ve ekstra güçlü kemiklere sahipler. Mükemmel ebeveynler, yavrularını
birlikte büyütür ve birlikte emzirirler. Birbirlerine oldukça sadıklar.
Belgeselde bu evrimsel dehanın, tüm bu özelliklerine ve onların gizli
seyrüsefer sırlarına ortak oluyoruz. Bu onların hikâyesi.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
KLONLAMA NEDİR? İNSAN VE DİĞER
CANLILARI KLONLAMA (40 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Evrende benzeri olmayan insan
organizması tükenmeye mahkûm bir makine. İnsan bedenini yenilemek ise modern
bilimin amacı… Ve genetik bilim sınırlarını zorluyor. Bilimde gelinen son
nokta: Klonlama. Yani bir canlının genetik olarak aynı kopyalarının
oluşturulmasıdır. Ve ilk klon Dolly, yetişkin bir memeli canlının kalıtsal
malzemesinin, yeni ve onunla eş bir canlı yaratmada kullanılan ilk örneği… İki
tür klonlama vardır. Bunlardan ilki tedavi etmeye yönelik embriyonik kök hücre
oluşturma amacı taşıyan terapotik klonlamadır. İyileştirme amacı taşıdığı için
destek görür. Reprodüktif klonlama ise etiğe aykırı olduğu düşünülerek tepkiye
neden olmaktadır. Bugün 62 ülke insan kopyalanmasına karşıdır. Yapay bir
insanlık oluşturma anlayışı, yaradılışa müdahale ettiğinden hem din adamları
hem de devlet adamları insan klonlanmasına karşı çıkıyorlar. Klonlamayla ilgili
zaman zaman oldukça şaşırtıcı fikirlerde ileri sürülüyor. Örneğin, bazı tarikat
mensupları insanların uzaylılar tarafından klonlandığına inanıyor. Ayrıca
klonlamanın nesli tükenmekte olan hayvanlar için umut ışığı olmasından
bahsedilmekte ve bu alanda yapılan çalışmalar anlatılmaktadır. Türkiye’nin ilk
klon çalışmaları sonucu Oyalı ve Zarife’nin dünyaya gelişi ve çalışma aşamaları
anlatılıyor. Gelecekte pek çok hastalığın tedavisinde kullanılacak klonlama
yöntemi, yarına ışık tutuyor ve geleceği aydınlatıyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
YAŞAYAN CENNETLER DENİZ DİBİ
HARİKALARI (45 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Palau içindeki canlılara taze su
ve bol güneş ışığı sağlar. Bunlar yaşam için gereklidir. Palau gibi cennet bir
mekânda, deniz altında yaşayan binlerce harikanın yaşantısı gözler önüne
seriliyor. Sadece deniz suyu ve güneşten yaralanarak, mercanlar tüm gezegende
ki en zengin ve en karmaşık yaşam sistemlerinden birini oluşturur. Deniz
altında bir şehri andıran mercan labirentleri, kimine yaşamak için, kimine
geçen yaşamı seyretmek için, kimine saklanmak için barınak işlevi görüyor.
Mercan şehrinin kalabalık, rengârenk yaşam alanına ve bu ortamda barınan
canlılar arasındaki besin zincirine şahit oluruz. Su altında yemek arayışı
acımasızdır. Canlıların saldırı numaraları, kur yapma hareketleri, gizlenme
taktikleriyle her biri kendi başına birer oyuncudur. Mercana benzemek için
kamufle olan mürekkep balığını, anemon çiçeği tarafından sindirilen
denizanasını, kostümlü görünüşüyle avlanan aslan balığını ve daha birçok
canlının mercan şehrindeki yaşam döngülerini görürüz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
DÜNYA ÇEVRE RAPORU 2008
(45 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Bu belgeselde, geçmiş yıla
bakılarak gezegenimizin nabzı ölçülmektedir. Atmosfere saldığımız karbon,
protein kaynağımız olan okyanuslardan çıkardığımız balıklar, ormanlardan
kestiğimiz ağaçlarla yerküremizin sağlığını nasıl bozduğumuzu göreceğiz. Bizler
yerkürenin değiştiğini kabul ettik. Ve dünyanın her tarafında pek çoğumuz
yöntemlerini değiştirmeye başladı. Bu raporda 141 ülkenin çevre ile ilgili
çalışmaları sıralanmaktadır. Fosil yakıtları kullanmamız sonucunda atmosferde
CO2 ve sera etkisi yapan
gazların birikmesi, ormanları yok etme faaliyetlerimiz devam ettikçe dünyamızın
suyu ve havası ısınmaya devam edecek. CO2 ve sera etkisi yapan diğer gazlar atmosferimizin hayati unsurları. Yaşamı
mümkün kılmak için yeterli güneş ısısını atmosferde tutuyorlar. Ama atmosfere
bu gazlardan gereğinden fazlasını bırakıyoruz. Bu yüzden dünyamız daha da
ısınıyor. Bunun sonucunda dünyayı yaşanabilir bir yer olmaktan kendi
ellerimizle çıkarmış oluyoruz. En büyük karbon emicisi okyanus olmazsa iklimin
düzeni bozulur. Çünkü okyanus, ısıyı kontrol eder. Daha sıcak okyanuslar pek
çok seviyede probleme yol açabilir. Balıkların toplu halde ölümünden daha güçlü
kasırgalara kadar. Geçen yıl önemli bir risk faktörü açığa çıktı. Sıcak su
yayılıyor ve deniz seviyesinde yükselme oluyor. Bilim adamları bu yükselmenin
bu hızla devam ettiği takdirde sel baskınlarının milyonlarca insanı
etkileyeceğini ve Maldivler gibi pek çok adanın haritadan silineceğini
söylüyorlar. Ayrıca bilim adamları, gezegenimizde ki sistemlerin pek çoğunun
birbiriyle bağlantılı olduğunu ve yaptıklarımızın bu sistemleri etkilediğini
vurgulayarak, bu sistemlerin nasıl çalıştığını anlamamızın her zamankinden daha
önemli olduğunu söylüyorlar. Okyanuslarımız kadar önemli olan bir diğer faktör,
yok ettiğimiz ormanlardır. Orman kesimi, iklim değişimi ile birlikte büyük
toprak parçalarından başka sorunu ortaya çıkarıyor. Çölleşme; küresel krize yol
açabilir. Suyumuz, atmosferimiz, toprağımız olmadığında kumumuz oluyor bu da
çölleşme demek ve beraberinde getirdiği kum fırtınaları demektir. Ülkelerin
ekosistemlerini korumada; Lüksemburg sıralamada üstlerde yer alırken ülkemiz
daha alt sıralarda yer almaktadır. Ayrıca belgeselde pek çok ülkenin değişen çevre
performanslarını gözler önüne serilerek değerlendiriliyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
GELECEĞİ DOĞRU TAHMİN ETME
VEYA NEFSİNE GELECEĞİ GÖRMENİN BİLİMSEL AÇIKLAMASI (NOSTRADAMUS) (
48 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Geleceği önceden görmek ya
da tahmin etmek mümkün mü? Doğa kanunları geleceği röntgenlememize gerçekten
izin veriyor mu? Bizler geleceğe bakan meraklı bir türüz. İnsanlar ya gezegenlerin hareketleriyle ya
hayvan sakatatlarıyla ya da birçok insanın başardığına inandığı muammalı
yöntemlerle geleceği tahmin etmeye çalışmışlar. Bu belgeselde ise Nostradamus
ve çağdaşı olan kâhinlerin neyi önceden bildiklerine değinilmiş ve uzmanların
bu konudaki görüşlerine yer verilmiştir. Nostradamus’un dörtlükleri üzerine
ortaya atılan zıt görüşleri görüyoruz. Ayrıca “Küresel Bilinç Projesi” adı verilen
bir proje, duyguların fiziksel dünyada yarattığı etkileri sayısal olarak
ölçmeyi amaçlıyor. RIC adı verilen rast gele olay üreticisi ile ölçümler
yapılıyor. 11 Eylül saldırıları, depremler ve tsunamileri çok kısa zaman
aralıklarıyla tahmin ettiği öngörülüyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ÜLKEMİZDE AŞKIN BİLİMSEL
AÇIKLAMASI (45 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Aşk, insanın insanla en
eski, en acı, en tatlı serüvenidir. Sevgiye giden yolun başlangıcı.
Duygusallıkla taçlandırılmış cinselliktir aşk. Aşkın birçok tanımını yapmak
mümkündür. Belgeselde de aşk sosyologlar, psikologlar, araştırmacılar
tarafından ele alınmıştır. Tıbba göre aşkın sorumlusu Feromon denilen
hormondur. Ayrıca insan vücudunda çok önemli duygusal ve fiziksel tepkiler
yaratan kimyasallar vardır. Bunların başında dopamin, serotonin, norepinefrin
gelir. Sosyologlara göre aşk bir takıntı hastalığıdır. Ve çoğu zaman aşkı
toplumlar baskılamaya, kalıplara sokmaya çalışmışlardır. Oysa aşk gücünü cinsel
dürtülerden alır. Sınırlar, coğrafyalar ve kültürler arası birleştiriciliğe
sahip olan aşk, edebiyatta, resimde, sinemada kendinden çokça bahsettirmiştir.
Aşk kültürden kültüre değişebileceği gibi dönemden döneme de değişim gösteren
bir olgudur. Yani zaman aşkın yaşanma biçimini de değiştirir. İzlenen bu
belgeselde şimdiki aşklar ile geçmişte yaşanan aşklar karşılaştırılmış ve aşkın
farklı aşamaları açıklanmıştır. Evlilik ve aldatmanın da aşk üzerindeki
etkilerine değinilmiştir. Günümüz toplumunda temel düstur, her şey hızla
tüketilmeli ve daha fazlası istenmelidir. Ayrıca günümüzde aşkın yaşanmasına
engel olarak ta modernlik gösterilmektedir.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
KÖK HÜCRE İLE TEDAVİ ÇEŞİTLERİ
(60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Kök hücre çalışmalarının
yoğunluk kazandığı Bangkok hastanesinde, kalbine doğrudan kök hücre enjekte
ettirmek isteyen bir hastayı, diğer hastalarında kök hücre tedavisi serüvenini
ve elde edilen sonuçları görüyoruz. Bu hastane, dünyada kök hücre ameliyatının
ticari olarak sunulduğu tek yer. Sadece bu tedavilerin kanıtlanmadan
uygulanmaları tartışma doğuruyor. Kök
hücreler ile yapılan çalışmalar sonucunda insanlar kök hücreleri her şeyin
çaresi olarak görmekteler. Ve birçok insan buradan umut bekliyor. Kimileri
tekerlekli sandalyeden ayağa kalkıp yürümeyi, kimileri eşinin hayata dönmesini,
kimileri çocuğunun tedavisinde kök hücrelerden medet umuyor. Kök hücreler ana
hücrelerdir, bölünüp çoğalarak vücudumuzda ki diğer tüm hücrelere dönüşen temel
yapı bloklarıdır. Embriyonik kök hücreler, cildimizi, kemiklerimizi,
organlarımızı oluşturur. Kök hücreler kim olacağımızı ve neye benzeyeceğimizi
belirler. Yaşlandıkça erişkin kök hücreler vücudun doğal tamir mekanizması gibi
çalışır, bölünür ve biz yaşlanırken onarım veya yenileme gerektiren hücrelere
dönüşürler. Tayland doktorları birçok
insanın acı çektiğini, nakli ya da ölmeyi beklediğini söylüyorlar. Ve kök
hücreler sahip oldukları güç ile bu insanlara umut dağıtıyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
UZUN YAŞAMANIN SIRLARI (61 DAK) FİLMİN
ÖZETİ
Yaşlanma üzerine yapılan
heyecan verici çalışmalara tanık oluyoruz. Daha uzun bir yaşam sürmek için ne
yapmalıyız? Uzmanlara göre yiyerek alınan kalorileri azaltmak uzun yaşamamızı
sağlıyor. Örneğin Japon adası olan Okinava’da yaşayan insanlar bu şekilde daha
uzun yaşıyorlar. Bu doğal kalori kontrolü sayesinde Okinava’da ki insanlar
diğer Japonlara oranla daha uzun yaşamakta ve daha az oranda kanser ve kalp
hastalıklarıyla karşılaşmaktadır. Çoğu bilim adamları yaşlanmamızın ana nedenin
serbest radikaller olduğunu düşünüyorlar. Kendimizi bu serbest radikallere
karşı daha iyi korumamızı öneriyorlar. Ayrıca ilerleyen yaşlarda sahip olunan
bebekler, büyük olmak, daha az yemek, düzenli egzersiz, antioksidan içeren
besinlerle beslenmek, sex, kırmızı şarap ve çikolatanın yaşam süresini uzatmada
etkili olduğunu da belirtiyorlar. Hücrelerde kromozomların sonunda yer alan
küçük bir parça olan telomerler yaşlanma da etkilidir. Hücre her kendini
yenilediğinde kısalır. Bölünmeler giderek yavaşlar sonra durma noktasına gelir
bu yaşlanma vaktidir. Araştırmacılar, yaşlanmanın nedenlerinden biri olduğu
düşünülen bu telomer kaybının önüne nasıl geçilebileceğini de araştırıyorlar. Hayvanlar
âleminin bireylerine bakacak olursak, bir balina 200 yaşına kadar
yaşayabilmektedir. Fillerin hücre yapılarına baktığımızda, serbest radikal
saldırılarına karşı koruyucu mekanizmalarını görürüz. Bu hayvanlarda uzun yaşam
ve büyük beden birlikteliği; serbest radikal saldırısına karşı koruma sağlar. Bazı
papağanların, sahiplerinden daha uzun süre yaşadığı bilinmektedir. Meyve sinekleri
daha uzun yaşamak için genlere sahip ama insanlarda daha bulunamamıştır. Bazı
hayvanlarında hücrelerinin içinde özel kimyasallar bulunmakta, bunlar onlara
daha uzun bir yaşam vaat etmektedir. Ayrıca uzmanlar bizler için ömrü azaltan
bir etken olan stresten uzak durmamızı öneriyorlar. Stresten kaçınarak stres
hormonu kortizolün seviyesini düşürürüz. Gülmek ve mutlu olmak ise vücudun daha
iyi çalışmasını sağlar. Doğa bize tüm yolları sunmakta ama yinede bizler için
ölümden kaçış yok.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
UFO’LAR VE USO’LAR GERÇEKMİ?
(42 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Onlar görünmez misafirler,
UFO’lar ve USO’lar. Şimdiye kadar bunlarla ilgili pek çok şaşırtıcı olay rapor
edilmiş. Gökyüzünde görülen UFO bilinmez cisimlerinden sonra, bu kez su
altından gökyüzüne çıkan garip nesnelere tanık oluyoruz. Bildirilen birçok USO
raporları var ve gören insanlar anlatıyorlar. Günümüzün denizaltı teknik
kapasitesini fazlasıyla aşmış olan denizaltıları, su üzerinde hareketsiz duran
bir gemiden havaya uçan düzinelerce küçük nesneler, bir denizaltı gemisinin
altı parçaya bölünüp ortadan kaybolması, Shag Harbour olayı… gibi bir çok olay
rapor edilmiş. Kimileri su altından çıkan nesnelerin kayıp şehir Atlantis’ten
geldiğini düşünüyorlar. Ayrıca geçmişe baktığımızda Mısır hiyerogliflerinde
resmedilmiş sualtı gemileri görülüyor. Ama bunları nasıl yaptıklarını hala
bilmiyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
GELADA MAYMUNLARI HAYAT DÖNGÜLERİ (110
DAK) FİLMİN ÖZETİ
Belgesel vahşi yaşam
biyologunun, Etiyopya dağlarında Gelada maymunları üzerine yaptığı çalışmayı
konu ediyor. 300 maymundan oluşan bir grubu izliyor. Onların sosyal düzenleri
hakkında bilgiler veriyor. Gelada toplumu kadın egemenliğinde bir toplum. Aile
birimi anneler, kız kardeşler, teyzeler, büyükannelerden oluşuyor. Bu toplumda
cinsellik çok farklıdır. Başlarına kendilerine eşlik etsin diye bir erkek birey
seçiyorlar. Dişi birey sexe hazır olunca bu isteklerini erkek galedaya
göğüslerinde ki kabarmayla işaret verir. Gelada dişileri hoş ve istikrarlı bir
ilişki ister. Toplumdaki bütün dişilerin üremede payı olmayabilir. Bu toplumda
tımar çok önemli bir yer tutar. Adeta bu toplumu birlikte tutan bir tutkal
görevi görür. Gelada toplumunda bir
arada yaşamak güzeldir ama böyle geniş bir grubun içindeysen etrafında
rakiplerinde vardır. Bu yiyecek, sığınak, hatta sex için. Gelada’lar böyle
durumlarda birbirleriyle iletişimlerinde çıkardıkları sesler önemlidir.
İnsanlarla aynı ses frekansına sahipler, kelimelerin tonunu değiştirebilirler. Geceleri barınak olarak kayalıkları
kullanırlar. Kısa, tombul, güçlü parmaklarıyla kayalara tutunarak sırtlanlardan
korunmuş olurlar. Ayrıca Geladalar dünyada ot yiyen tek maymun türüdür. Aileler
halinde yaşarlar. Bunlar alışılmadık biçimde yaşlılarının aile içinde kalmasına
izin verirler. Belgeselde birçok farklı özelliğe sahip olan bu toplumun
yaşantısına ortak oluyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
BATILILARA GÖRE; UZAYLILAR VE
İNSANLARIN GEÇMİŞTEKİ OLABİLECEK İLİŞKİLERİNİN OLASI BİLİMSEL KANITLARI
(46 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Dünyadaki milyonlarca kişi
uzaylı astronotların bizi ziyaret ettiği inancını paylaşıyor. Hatta ilkel
insanların uzaylılarla çiftleşmiş olabileceklerini söylüyorlar. Teori ilk defa
“Tanrıların Arabaları” adlı kitabın yazarı Eric Von Daniken tarafında ortaya
atılmış ve dünya çapında büyük tartışmalara yol açmıştır. Dünyanın her yanında
tuhaf ve esrarengiz yapılar başka bir dünyadan gelen varlıklar için tasarlanmış
olabilir mi? Peru’daki Nazca Çizgileri, Teotihuakan, Mısır Piramitleri… Peru’daki
Nazca Çizgileri, bazıları bunları yukarıdan birilerinin gösterdiğini, kimileri
çizdikleri işaretlerle uzaylıları beklediklerini gösterdiğini, kimileride
insanların o çizgileri takip ederek tören yaptığını söylüyor. Teotihuakan, bu
bölgenin uzaylılar için iniş pisti olduğu düşüncesi hala sürüyor. Antik
astronot teorisi ve mağarada bulunan şaşırtıcı kafatası yıldız çocuk, insan ve
dünya dışı varlığın çocuğu olabilir mi? kimi araştırmacılar Yıldız çocuğun
tamamen dünyamıza ait olduğunu düşünmüyorlar. Kimileri ise yıldız çocukta bir
tuhaflık görmüyor. Ve DNA’sı araştırılan yıldız çocuğun annesi bir insan ama
babanın ne olduğu bilinemiyor. Çin’de yaşayan Dropa denilen ilginç insanlar.
İddiaya göre Dropa, dünyada yaşamını sürdürmüş uzaylı bir grup. Çin-Tibet
sınırında bir mağarada bulunan bir yazıt ne denildiği anlaşılana kadar ilgi
görmüyordu. Ama yazı anlaşıldıktan sonra, dünyaya zorunlu inen uzaylılar olduğu
anlaşıldı. Uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğini söyleyen antik metinler. Ampulü
Edison’dan önce uzaylıların keşfettiği ve insanlara öğrettiği söyleniyor. Mısır
tapınağının derinliklerindeki bir resim bu fikri düşündürüyor. Oysa piramidin
derinliklerinde zifiri karanlık ortamda, piramidin duvarlarına bu şekilleri
nasıl çizdikleri bilinmiyor. İçerde çok az yağ ve is bulunduğuna göre o ortamı
nasıl aydınlattılar cevaplayamıyoruz. Uzayın sonsuzluğunda dünya dışı varlıklar
olabilir. Ama bu buraya gelmediler ya da gelmeyecekler demek değil…
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ÖLDÜRMEYE PROGRAMLANMIŞ
HAYVANLAR VE BİTKİLER (45 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Doğanın usta katillerinin
neler yaptığını görmek için onların gizli dünyasına bakmak gerekir. Hazırlıksız
yakalama ve kurnazlık yaşam ve ölüm arasındaki farkı belirleyen
stratejilerdir. Çöl yaşam alanları
bomboş görünmesine rağmen içinde pek çok canlı barındırır. Bunlardan biri de
Yandan Çarklı yılanı, avını pusuya düşürmek için hain planlarını uygular ve
sonunda başarır. Aynı şekilde su altı dünyası da hem av hem avcı için zorlu bir
ortamdır. Bu ortamlarda kendini zekice kamufle eden canlılar vardır. Dil
balığı,
kendilerini çok iyi kamufle ederler, gözleri dışarıda kalacak bir şekilde kumun
altına yerleşir. Fener balığı, oltaya benzer yüzgeçlerini kullanarak
avını yakalar. Hem karada hem suda avlanmayı başaran Ahtapot,
avını güçlü kollarının arasına alır ve kramotofor denilen hücreleriyle renk
değiştirerek her ortama uyum sağlayan kusursuz katil olabilir. Kuyruğuyla
solucan taklidi yapan yılan, karanlıkta ışık yayarak böcekleri avlayan Mantar
sineği larvası, kurbanlarına mayın tarlası şeklinde tuzaklar kuran karınca
aslanı… Bunlar sessiz katiller, her biri öldürmeye programlanmış. Bitkilerde en
iyi kamufle edilmiş katillerden biridir. Bunlar etoburlardır. Sürahi
çiçeklerinin çekici renk, koku ve nektarlarıyla avını sindirim havuzuna
çekmeleri, Güneş Pulu bitkisinin dokunaçlarındaki çiğ tanelerine yapışan
böcekleri boğmaları, Sinek Kapanı bitkisinin bir kapan gibi avlarını pusuda
beklemeleri, onların birer kusursuz katil olduğunu gözler önüne seriyor.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
GÜNEY AMERİKA’DAKİ DÜNYANIN
BÜYÜK ŞELALELERİNDEN IQUAÇU FAUNASI (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Görülmeye değer eşsiz
güzelliği ile yaşayan bir cenneti andıran Iquaçu, başka yerlerde görme şansımız
olmayan çok zengin bir faunaya ev sahipliği yapmaktadır. Belgeselde Iquaçu
şelalesinin nasıl oluştuğu anlatılmış. Iquaçu, pek çok hayvana ev sahipliği
yapar. Şelalenin arkasında kendini korumaya alan Kırlangıç sürülerini görürüz.
Sayıları 3000 bulan kırlangıç sürüleri üremek için buraya akın eder. Akrobatik
hareketler sonucu eşlerini bulurlar. Kur yapma işlemi sonrasında ise beraber
yuva yapmaya başlarlar. Şelalenin etrafındaki ormanda yaşayan en becerikli
memelilerden olan renkli kuyruklu Kuati’ler, her yıl yaklaşık altı adet yavru
doğururlar. Yavru kuatiler hem yiyecek bulmak, barınmak ve düşmanlarından
kaçmak için ağaca tırmanmayı öğrenmelidirler. Sayıları gitgide azalan Jaguar’lar, koruma
altına alınmışlardır. Her jaguarın kendine özgü benekleri var. Bu nedenle kaç
adet jaguar olduğu bilinmektedir. Iquaçu’da özel bir kuş türü olan “Snail
Kite”, yaşamakta ve bilim adamlarınca koruma altına alınmaktadır. Ayrıca suyun kalitesi ve temizliği ile ilgili
bilgi sağlayan Kayman’lar, kirlilikten çok çabuk etkilenirler. Ama onlar için
en büyük tehlike insan. Çoğu kayman özel derileri için öldürülüp ayakkabı ve
çanta yapılmaktadırlar. Güney Amerika’ya özgü çıngıraklı yılan, çıngıraklılar
arasında en zehirli olanıdır. Zehri bir insanı bile öldürebilir. Iquaçu nehir
kenarlarında çok nadir bulunan rengârenk kelebekler, sayıları azalmış olan su
samurları, büyüklüğü insan eli ile aynı olan bir Tarantula, Kızıl Başlı Sarma
ve Tucon kuşu burada yaşayan faunanın diğer elemanlarıdır. Bu renkli yaşantıya
ve görülmeye değer eşsiz manzaralara bizde eşlik ediyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
AMAZON ORMANI VE BREZİLYA
FINDIK AĞACININ HAYAT DÖNGÜSÜ (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Peru amazonlarının kalbine
yolculuk ediyoruz. Burası milyonlarca egzotik türün oluşmasını sağlayan
evrimsel bir üretim santrali. Bakir ormanda tek meyve veren ağaç ise 50m’lik
boyuyla orman üzerinde yükselen amazonun devi Brezilya Fındığı ağacıdır.
Ormanda neden tek meyveyi bu ağacın verdiğini anlamaya çalışıyoruz. Ünlü
fındığı büyük ölçüde ticari değer taşıyor ve evrensel boyutta bir ticaret
alanıdır. Ormana zarar verildiğinde ağaç dallarını kapatarak, ağaç kesicilerini
ormandan uzak tutuyor. Brezilya Fındığı ağacının tohumlarını açığa çıkarması,
Aguti denilen tek bir türe bağımlıdır. Aguti fındıkları yemiyor, ileriki
zamanda atıştırmak için gömüyor. Ve çoğunlukla gömdüğü yeri unutuyor. Unutulmuş
fındıklar minicik ağaçlar halinde filizleniyor. Genellikle ana ağacın gölgesine
gömdüğü fark ediliyor. Brezilya fındığının bir özelliği de, gölgeli yerlerde
onlarca yıl uyku durumuna geçebiliyor. Bakir ormanda tek meyveyi neden bu
ağacın verdiğini anlamak için ormanda ki ilişkiler ağına bakmak gerekir. Arılar
polen ayarak büyük ağaçları döller. Ormanda arıların çok seveceği türden bir
orkide bulunur. Arılar orkide çiçeğinin kokusunu bir kilometre uzaktan alırlar.
Erkek arı, özel bir koku taşımadıkça çiftleşmiyor. Bu özel kokuyu da orkide
çiçeğinden çalıyor. Yani ormanda ki orkideler yok edilirse, ağaçlar kesilirse
arılar çiftleşemez, ağaçlar da döllenemez. Ormanda böyle güzel ilişkiler ağı
oluşmuş ve ağaç binlerce türü barındırabilmektedir. Ayrıca Brezilya fındığı
gibi dev ağaçlar kendi bölgesel iklimini oluşturabilirler. Orman uzun süre su
altında kalabilir. Ve su altında yaşamını sürdüren balıkları görmek mümkündür.
Ve ormanda tavuk yiyen Tarantula arayan bir gezginin gözlemlerini görüyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
BEBEKLERDE 0-12 AY ARASI
GELİŞİM VE ÖĞRENME SÜREÇLERİ (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Bebekler, dünyaya geldiklerinde
savunmasız ve yapayalnızlar. Yürüyemez, konuşamaz ve beslenemezler. Gezegendeki
çoğu canlı yavrusundan daha çaresizler. İnsan hayatının belki de en tehlikeli
ilk yılı içinde bebekler en yardıma muhtaç durumdan en yeteneklisine
dönüşüyorlar. Bilim adamları bu durumu inceliyor ve bebeklerle ilgili fark
etmediğimiz şeyleri açığa çıkarıyorlar. Savunmasız olsalar da yeni doğan
bebekler hayatta kalmak için çeşitli mekanizmalara sahipler. Özel bir
kahverengi yağ tabakası ile doğuyorlar. Zamanla kaybolduğu gözlenen bu tabaka
vücudu sıcak tutuyor. Çünkü kolaylıkla enerjiye çevrilebiliyor. Anne yeterince
kalori üretene kadar ihtiyaçlarını karşılıyor. Ağlamak, yeni doğan bebeğin
iletişim için çıkardığı tek ses. Gırtlağı boğulmasına engel olmak için boğazın
üst tarafında. Ama birkaç ay içinde inerek ses çıkarmasına olanak sağlar. Bebekler suyun altında nefeslerini tutmayı
içgüdüsel olarak bilirler. Bu içgüdü bebekleri ilk haftalarda koruyan ilkel
reflekslerden biridir. Yanağını okşayınca dönüp emme hareketi yapar. Avucuna
dokununca sıkıca sarar. Adım refleksine sahiptir, biraz destekle tüm gerekli
hareketleri yapar.
İnsan bebekleri hayatta kalmamızı sağlayan
bazı beceriler ve reflekslerle donatılmışsa da bizi farklı kılan başka
özelliğimiz ise öğrenme yeteneğimizdir. Bu süreç evrende en karmaşık mekanizma
içinde başlar. Beyin, bir yeni doğanın beyni çevresine uyum sağlayarak, kendi
kendini geliştiren inanılmaz bir öğrenme makinasıdır. Bebek beyni, kendi için
önemli olan yüzlere odaklanır. İnsan yüzüne karşı bu hassasiyetin altında çok
şaşırtıcı bir şey yatar. Bebekler annelerini yüzlerinden tanır. Çocuğun yüzdeki
ifadeleri okuması hayatta kalması için şarttır. Bebeklerin dil öğrenmeleri de
gelişmede büyük bir adımdır. Bunun bir bedeli vardır. Bebekler büyüdükçe bazı
becerileri kazanırken diğerlerini yitirirler. Bebekler tecrübe kazanarak kendi
sınırlarını öğrenirler. Emekleme, sürünme hareketi, oturma, uzanmak, yürümek
gibi bazı motor aşamaları gerçekleştirirler. Belgeselde bebeklerin gelişim ve
öğrenme süreçlerini anlamak için yapılan çalışmalara yer verilmiştir.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
KÜRESEL ISINMANIN EŞİĞİNDE
KUTUP AYILARININ HAYAT DÖNGÜSÜ (45 DAK)
FİLMİN ÖZETİ
Belgeselde kutup
ayılarının yaşam savaşına tanık oluyoruz. Bu hayvanlar her geçen gün kilo
kaybediyor ve yavaş yavaş açlıktan ölüyorlar. Bunun sorumlusu ise küresel
ısınma ve iklim değişikliği. Fosil yakıtların yanmasıyla oluşan sera etkisi
Kuzey kutbundaki buzları inanılmaz bir hızla eritiyor. Kutup ayılarının yaşam
alanı olan buzullar eriyor ve avlanma alanları yok oluyor. Ayıların en sevdiği
yemek olan fokları avlayabilmek için buza ihtiyaçları var. Kutup ayıları yeni
besin kaynakları arayışında. Bu arayış onları insanlar içinde tehlikeli hale
getiriyor. Dünyanın her yerinde kutup ayılarının üreyebilmek için belli bir
vücut yağı oranına sahip olması gerekiyor. Ayılar vücut yağlarını kaybettikçe
üreme şansları da git gide azalıyor. Bilim adamları kutup ayılarını doğal
hayatta kurtaramadığımız sürece, onları canlı görebileceğimiz tek yerin
hayvanat bahçeleri ve su parkları olduğunu söylüyorlar. Kutup ayılarının hazin
sonunu, doğal hayatlarının nasıl tükendiğini ve onların çaresizliklerini
dehşetle izliyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
KAPADOKYA, NEVŞEHİR, ÜRGÜP
(27 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Kapadokya Pers dilinde “Güzel
Atlar Ülkesi”, uygarlıkların beşiği ve Anadolu’nun gözbebeği, modern dünyanın
8.ve son harikası. İnsanlık tarihi boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği
yapmıştır. Ürgüp ve Göreme’de bulunan kilise, şapel, türbe, medreseleriyle
tarihe ışık tutar. Doğanın sunduğu coğrafik olaylar sonucunda oluşan
peribacalarının içine yapılan kiliseler, evler, yeraltı şehirleri ve
güvercinlikleriyle eşsiz bir tabloyu andırmaktadır. Kapadokya’nın doğal
güzelliğini görmenin en iyi yolu balonla gökyüzünden kuşbakışı izlemektir.
Bölgede çömlekçilik faaliyetleri yapılmaktadır. Bu verimli topraklardan elde
edilen üzümlerden şarap üretilir. Kapadokya her yıl yerli ve yabancı çok sayıda
misafir ağırlamaktadır. Son yıllarda Türkiye’nin en önemli kültür ve turizm
merkezi olmuştur.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
TAYVANDAKİ ÇİN İMPARATORLUĞU
MÜZESİ (ULUSAL SARAY MÜZESİ) (60 DAK)
FİLMİN ÖZETİ
Ulusal Saray Müzesi,
Asya’nın en eşsiz sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Çin İmparatorunun
miras aldığı bu eşsiz koleksiyonun, zorlu dönemlerden geçerek günümüze nasıl
geldiği anlatılıyor. 1931’de Japon birliklerinin Mançurya’yı istila etmesiyle
Çin’in de tehlike altında olmasından dolayı hazine birçok kez taşınmak zorunda
kaldı. Binlerce yıllık Çin kültürünün hazineleri, sandık, kamyon ve trenlerle
taşındı. En son Tayvan’a getirildi. Tayvan’ın başkentinde bir tepeye kazılan
alan uzun süre hazinelere ev sahipliği yaptı. Uzmanlar koleksiyonu inceledi,
kataloglar hazırladı. Tepenin yanında müze inşaatına başlandı. Artık
hazinelerin yeni evi Ulusal Saray Müzesi idi. Müze dünyanın en iyileri arasında
ki yerini aldı. Bir vazonun muhteşem güzelliğini, artık tüm dünya
görebiliyordu. İnsanlar bu kültürel mirasa canları pahasına sahip olmuşlardır.
Yüzyıllar boyunca bir araya toplanmış kıymetli eserler içinde neolitik yeşim
oymalarından, Çin’in en meşhur ressamlarının resim ve kaligrafilerine, antik
bronz çanaklardan, var olan en nadir seramik parçalara kadar her şey bulunmaktadır.
Sıra dışı eserler, ya son derece büyük, ya da çok küçük. Uzmanları hayran
bırakan, imparatoru büyüleyen bu eserlerin her biri özenle yapılmış. Her
parçanın kendi tarihi var, hiçbirinin yeri doldurulamaz. Müze çalışanları bu
konuda çok iyi eğitilmişler ve yeri doldurulamayacağını bilerek hareket ediyorlar.
Bu kalıntıları, saygıyla özenle, anlamlı açıyorlar. Koleksiyonda ki bu parçaların muhafaza
edilmesi için her türlü tehlikeden uzak tutulması gerekir. Fakat sergiler
düzenlenmekte, nadir ve paha biçilmez parçalara insanlar olabildiğince
yaklaşmaktadır. Bunun için çevre koşullarının ayarlanması gerekir. Sıcaklık ve
nem bu nadide parçaları etkileyen başlıca etmenler. Bunların kontrolü yapılarak
daha uzun yıllar korunması amaçlanmaktadır. Ayrıca müzenin 21.yy’a ayak
uydurması için yeni bir adım atılıyor. Dağ ve su manzarasını birleştiren yeni
bir müze, kendiside bir sanat eseri olacak. Biz bu eşsiz koleksiyonun tarih
içindeki seyrini görüyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
İNSANLIK SONRASI YERKÜRESİNDE
OLASI EVRİMSEL DEĞİŞİM EVRELERİ ( 130 DAK)
FİLMİN ÖZETİ
Bu belgesel insan
ırkının dünya üzerinden nasıl yok olduğunu değil, ardımızda bıraktığımız
dünyada neler olabileceğini anlatıyor. Evet, bir gün gelecek ve insanoğlu
yeryüzünde yürüyemeyecek. İnsanoğlundan sonra dünyadaki değişimler, geride
bıraktığımız evlerimiz, arabalarımız, binalarımız, hayvanlarımız, şehirlerimiz nasıl olacak?
Uzmanlar bu soruyu cevaplamaya çalışıyorlar. Geride bıraktığımız dünyada
haftalar, aylar, yıllar sonrasında olası değişimler tartışılıyor. 20 yıl
sonrasına dair neler olacağını bildiğimiz boş Pripyat şehrini görüyoruz.
Pripyat eski Sovyet’lerin modern bir kentiydi. Şehir bir gecede boşaltıldı ve
20 yıl oldu. Burası, insanların uygarlık kurdukları bir yerden ayrıldığında ne
olabileceğini gösteren nadide bir resim. Çernobil nükleer faciasından sonra
tahliye edilen 50 bin nüfuslu Pripyat şehri. Bir gecede hayalet şehre dönüştü.
Şimdi bu şehre baktığımızda, bitkilerin binaları ele geçirmiş durumda olduğunu,
parkların paslanmış çürüme döngüsünde olduğunu, buralarda doğal hayatın yeniden
dirildiğini görürüz. Bir zamanlar futbol sahaları gibi boş alanların ağaçlarla
kaplı olduğunu, yaban hayvanlarının bizim eski şehirlerimizin caddelerimizin
yeni sakinleri olduğunu görürüz. Ve aradan 1000 yıl geçtiğinde şehirlerimizi
tanımak çok daha zordur. İnsanların yaşadığına dair daha az kanıt olacaktır.
Bitkilerin bizim yokluğumuzdan istifade yaşam alanlarımızı istila edişini
görürüz. Binalarımız ve gökdelenlerimizin yeni ev sahipleri hamamböcekleri,
kuşlar, fareler ve diğer uyum sağlayan canlılardır. Bizden sonra ardımızda
kalan dünyaya doğanın nasıl egemen olduğuna tanık olacağız.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ÖFKELİ GEZEGENİMİZDE MEYDANA
GELMİŞ VE GELECEK; TSUNAMİLER, SU TUFANLARI, DEPREMLER, VOLKANLAR, KASIRGALAR
VE DİĞER OLAĞANÜSTÜ DOĞA OLAYLARININ NEDENLERİ (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
İzleyeceğiniz belgesel her geçen
yıl dünyamızın maruz kaldığı ve daha fazla yıkıcı olmaya başlayan doğal afetler
üzerine yapılmış bir araştırmadır. Dünya yıllardır görmediği felaketlerle
boğuşuyor, doğal felaketler daha sık ve daha ölümcül olmaya başladı ve bu
yaşanan felaketlerin faturası ise ağır. Uzmanlar depremlerin, volkan
patlamalarının, kasırgaların çaresiz halkın ölümlerine neden olduğu şehirleri
inceliyor. Sumatra adasını 20m kadar yerinden oynatacak kadar güçlü bir deprem.
Gezegenimizin fay hatlarını örümcek ağı gibi düşünebiliriz. Birini oynatmak
diğerini etkileyebilir. Dünyanın bir tarafındaki hareket dünyanın diğer
tarafında başka bir hareket sebep olabilir. Tabi ölümcül sonuçlar doğurarak. Birçok
şehir fay hattına yakın yerlerde. Meksiko City, Tokyo… Tarihte doğal afette en
çok zarar görecek bir yer varsa oda İstanbul, Türkiye. Kuzey Anadolu fay hattı,
burada meydana gelecek bir depremde ki ölü sayısı çok çok yüksek olabilir. Yüz
binlerce insan ölebilir. Neden bu kadar fazla? Çünkü İstanbul çok fazla göç
alan bir yer. Bu durum beraberinde çarpık kentleşmeyi, altyapısız, dayanıksız
betonlaşmayı getirdi. Bu şehirlerde
meydana gelmiş kayıplar ve ziyanlar gözler önüne seriliyor. Uzmanlar, dünyanın
sismik olayların ve hareketlerin arttığı bir döneme girdiğini son zamanlarda
yaşanan depremler, kasırgalar, tsunamilerin bir başlangıç olabileceğini de
belirtiyorlar. Napoli, İtalya sismik bir seri katilin yakınında yaşayan
tedirgin ve bu tip bir felakete en yakın kent. Vezüv yanardağı. Depremler gibi
çoğu aktif yanardağda yüzeyde ki tektonik hareketlenmenin magmayı yüzeye
çıkarmasıyla harekete geçerler. Yeraltından gelen baskıyı hafifletmek için
sürekli olarak lavlarını fışkırtırlar.
Gezegenimizin yarattığı bir diğer
şiddet dalgası ise ince havadan oluşup yıkımı olduğu yere getiriyor. Fakat
kasırgalar, anlaşılması en zor felaket olsa da üzerinde en fazla kontrolümüz
olan felakettir. Kasırgalar çok güçlüdür, büyük bir kasırga dünyada ki tüm
elektrikli aletlerin toplamından çok daha güç ve enerji üretir. Sonuç olarak
dünyayı seviyorsak bazı yan etkenleri de kabullenmeliyiz. Dünya kasırgaları,
depremleri, tsunamileri ile yaşayan bir varlık olduğunu gösteriyor, nefes
alıyor, bazı bölümlerini tekrar yapmak için bazılarını yok ediyor ve etmeye
devam edecek…
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
BİNGÖL’ÜN YÜZEN ADACIKLARI,
YÖRENİN GENEL KÜLTÜR VE DOĞAL ÖZELLİKLERİ
(25 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Bingöl’ün bilinmeyen
güzelliğini gün ışığına çıkarmak, yöreyi kalkındırmak ve insanlara tanıtmak amacında
olan Bingöl derneğinin tanıtım gezisine eşlik ediyoruz. Dünyada eşine çokça
rastlanmayan üç yüzen adacık ve bu adacıklarda yaşam imkânı bulmuş dişbudak
ağacını görüyoruz. Bingöl’ün romatizma, böbrek, deri rahatsızlıklarına iyi
gelen şifalı kaplıcalarını geziyoruz. Yöreye has tava yemeğinin nasıl
yapıldığını öğreniyoruz. Bingöl dağlarındaki Ab-ı Hayat suyunu içiyor ve
dağlarda göçebe hayat süren Beritan çobanlarının doğal hayatına konuk
oluyoruz.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
HAYVANLARIN SAKLI DÜNYALARI
(41 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Kuşlar, böcekler ve diğer canlılar
birbirlerini besin ihtiyacı, üreme ve korunma için sürekli kullanırlar ve hatta
kandırlar. Belgeselde onların kovalamaca ve kandırmacaları ile dolu
yaşantılarını izleriz. Bu döngü içinde yaşayan pek çok canlıyı örnek verebiliriz.
Gölde yaşayan acı balığın yumurtalarını midye içinde korumaya bırakması,
bombardıman sineğinin arılara kurduğu hain tuzak, tırtılın salgıladığı
kimyasallar ile kendini karıncalara besletmesi ve onları kandırması, bir saz
kamışçını yuvasını gözleyen guguk kuşunun yumurtasını kamufle ederek yuvaya
evlatlık bırakması, fregat kuşlarının sümsük kuşlarına uyguladıkları çirkin
taktikler, sarıca arısının yaprak pirelerini antenleriyle gıdıklayarak şekerli
sıvıyı salmalarını sağlaması, dramatik bir oyuncu olan Domuz burunlu yılanın
ölü taklidi yaparak düşmanlarından korunması… gibi daha birçok örnek
verebiliriz.
Ayrıca belgeselde yağmur
ormanlarının geçmişi anımsatan üç değerli evrimsel canlısının yaşam şekilleri
hakkında bilgi ediniriz. Tamandua, armadillo ve tembel hayvan. Armadillolar,
çok çeşitli yiyeceklerle beslenir, böcekleri ve küçük omurgasızları avlar.
Ayrıca ağaçlardan düşen meyveleri yer. Değişime kolay ayak uydururlar.
Tamanduaların yiyeceği daha sınırlıdır. Pençeleriyle karınca ve termit
yuvalarını açarak uzun dişsiz ağzını içeri sokar ve diliyle dakikada 160 kez
yalayabilir. Tembel hayvan, ağzında ki birkaç dişle yediklerini çiğneyebilir.
Tutunmaya elverişli pençeye benzeyen elleri bulunur. Suda çok rahat yüzer. Ve
yağmur ormanlarının yok olma tehlikesi bu türleri zorda bırakıyor. Onlar burada
ki yerlerinden yıllardır hiç vazgeçmediler. Gelmiş geçmiş en garip memeliler
bunlar. Doğanın saklı dünyasında onlardan öğrenecek daha çok şey var.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
ASYA KITASININ EN GÜÇLÜ AVCI
HAYVANLARI (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Asya kıtasında insanlar
dünyanın en müthiş hayvanlarıyla yaşam alanı için mücadele ediyor. Bunlardan
biri de Sibirya kaplanı, bölgesinin efendisi. İnsanların müdahalesi, yiyecek
bulmasını zorlaştırıyor. Milyonlarca hektarlık orman, kaplanın avlanma
alanları, yerleşim ve kerestecilik adına yok ediliyor. Birçoğu kaçak avcılar
tarafından avlanıyor. Sularda da insanlar için tehlike oluşturan Beyaz Uçlu
Okyanus Köpek balığı av peşinde. İnsanlara saldıran bir tür olarak biliniyor.
Dünyanın en tehlikeli köpek balıklarından biri sayılabilir. Adını beyaz kenarlı
yüzgeçlerinden alır. Tek başına avlanır, avını keskin görüş ve koku alma
yeteneğiyle bulur. Kara hayatının güçlü zehir depoları, yılanlar; Asya da her
yıl 4 milyon civarında insanı ısırıyor ve pek çok ölüme neden olabiliyorlar.
Yerleşim alanlarında güneşlenerek ısınır. Gün içinde alçak çalılıklara karışır,
avının saldırma mesafesine gelmesini bekler. Karanlıkta bile ölümcül ısırıklar
atabilir. Zehrinin gücü efsaneleşmiş olan Çin engereği öylesine ölümcül bir
toksin bırakır ki, efsaneye göre bir insanı yüz adım atamadan öldürür. Süphan kobrası, ormanlar ve yeşil alanlar gibi
çok farklı habitatlarda yaşar. Isırdığında öyle etkili nörotoksik zehir bırakır
ki birkaç damlası bile öldürebilir. Sinir sistemini felç eder. İnsanlar için
tehlike arz eden bir başka tür ise en saldırgan maymunlardan biri Makak
maymunu. Her gün yüzlerce kişiyi ısırıyorlar. Grup olarak saldırdıklarında daha
korkutucu olabilmekteler. Yiyecek aramak için dolu evlere bile girerler.
Genelde yiyecek çalarlar ve eşyalara zarar verirler. Asya’nın ölümcül
hayvanlarının en küçüğü olan dev eşek arısı, tek bir sokmayla öldürebilir.
İğnesi karmaşık bir enzim maddesi bırakır. Bu sayede dokuları mahveder. Bu eşek
arısına özgü olan şey, eşsiz bir toksin kullanarak sinir sitemini felç
etmesidir. Yine Asya’nın tatlı su ve nehirlerinde saklanan Yırtıcı Timsah
tehlike saçıyor. Güneşlenmek için karaya çıkar. Çiftleşme döneminde bölgeleri
konusunda kıyasıya dövüşürler. Ve
gezegendeki tek boynuza sahip olan Dev Hint Gergedanı da burada yaşamaktadır.
Bazıları gergedanın boynuzunun iyileştirici etkisi olduğuna inanıyor. Bu dev
tek boynuzlunun neslinin tükenmesine neden olan bir inanç. Onlar doğanın
görkemini ve gücünü kendilerinde barındıran çok özel hayvanlar. Üstün hayatta
kalma ve savunma becerilerine sahipler. Onlar Asya’nın kusursuz katilleri…
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
GERÇEK VAMPİRLİK AHLAKI
(59 DAK) FİLMİN ÖZETİ
İzlediğimiz
belgeselde; vampirler gerçekten var mıdır sorusuna cevap bulmaya çalışılmış ve
vampirlerin gerçek olmadığı kısmen hayal gücü kısmen insan cesedinin
çürümesinden doğan bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca Romanya da tüyler ürperten bir olaydan bahsedilmektedir. Aynı zamanda
belgesel farklı tarihlerde yakaladığı kurbanların kanlarını içen ve bununla
beslendiğini iddia eden kişileri de örnek veriyor. Bugün vampirler hakkında
edindiğimiz kanı ise “Drakula” adlı eserden temel alır. Eser aslında iyi ve
kötünün savaşı üzerine kurulmuştur. Ve Drakula her seferinde iyi rakipleri
tarafından öldürülür. Fakat insanlarda ki ölümsüzlük duygusu ve kanın insanlara
kattığı güç olgusu Drakula’nın her seferinde yeniden canlandırılmasına yol
açmış ve zamanla onun kötü karakterini kabul görmesini sağlamıştır. Böylece
Drakula bir kahraman kimliğine bürünmüştür. Bu durum günümüzde kimileri
tarafından vampirlerin gerçek olduğuna dair bir kanı yaratsa da toplumun büyük
çoğunluğu onu bir çizgi roman ve film kahramanı olarak kabul etmekte ve
gerçekliğini red etmektedir.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
TUTANKAMON KİMDİR
(41 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Tutankamon kimdir? Babası
Firavun Akinaton annesi ise kraliçe Nefertiti’dir. Şehirde doğan Tutankamon
zamanının büyük çoğunluğunu babası ve annesi gibi tanrı Aton’a tapınmakla
geçirirdi. Tutankamon un mezarı içinden çıkan üç şişe bize kişiliği hakkında,
içkiyi seven biri olduğu bilgisini verir. Tutankamon un mısırın o dönemdeki tek
varisi olması hem aşağı hem de yukarı mısırı yönetimi altına almasını
sağlamıştı. Ve mısırın eski sarayında firavun olarak yönetimi ele aldı. Genç
yaşta evlenen tutankamon eşi Ankisenemon’la birlikte birçok trajedi yaşar.
Babaları Akinaton’un ve anneleri Nefertiti’nin genç yaştaki ölümü onları
birbirine sıkıca bağlar. Hatta mezarlarında bulunan nesnelerden birbirlerinden
hiç ayrılmadıkları ve birbirlerini büyük bir aşkla sevdikleri anlaşılır. Fakat
politik nedenlerle çocuk denecek yaşta evlendirilmişleridir. Bu trajedi
Ankisenemon’un iki kez düşük yapmasıyla devam eder. Tutankamon tahta geçtiği
zaman ilk iş olarak babasının yarım bıraktığı anıtı tamamlamak olmuştur.
Tanrıya yapılan şenliklerin ve kurbanların resmedildiği bu anıt ve tapınaklar
mısır için çok önemlidir. Genç yaşta kral olması veziri tarafından bir süre
yönlendirilmesine neden olmuşsa da Tutankamon bu durumdan bir süre sonra
rahatsız olmuş ve yönetimi tek başına ele almıştır. Bu olayda tabletlere açıkça
resmedilmiştir. Ama sebebi bilinmeyen bir durumdan dolayı yirmili yaşlarında
vefat etmiş ve oda diğer krallar gibi Krallar Vadisi’nin bulunduğu yerde yerini
almıştır.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
İNSAN VÜCUDUNDAKİ İNANILMAZ
MÜKEMMEL SİSTEMLERİN İŞLEYİŞİ (130 DAK )
FİLMİN ÖZETİ
İnsan
vücudunun inanılmaz sınırlarına yolculuk yapıyoruz. Araçlarımız, motorlarımız,
alt yapımız, yollarımız ve devre sistemimizle mükemmel işleyen sistemlere
sahibiz. Dünyada yaşayan 6 milyardan fazla insan vücudu var. Ve her birimiz
yaklaşık yüz trilyon mikroskobik hücrenin birleşimiyiz. Tüm bireylerin yapı
planları % 99,9 aynı olsa da hiçbirimiz aynı değiliz. Her insan makinası,
hücreleri, duyuları, kasları, kemikleri, kalp, beyin gibi önemli elemanlarıyla
bir mucizeyi gerçekleştirmeye hazırdır. Hepsinin en dış yüzeyini örten
zırhımız, yani derimiz, acıya ve zevke giriş noktamız, bizi içerde, dünyanın
geri kalanını dışarıda tutar. Derimiz, ısıtma ve soğutma organımızdır. Güne gözlerimizi açtığımızda görme mucizesi
ile karşılaşırız. Gözlerimiz mikro saniyeler içinde seçer, izler, odaklar.
Onlar ışık hasatçıları, yakalar ve beynin anlayabileceği elektriksel vurgulara
dönüştürürler. Çevremizdeki dünyayı değerlendirmemizi ve bundan zevk almamızı
tüm diğer duyulardan iyi sağlar. Görme duyusu insan makinesinde tek başına
işlemez. Kafamızın iki yanında vücudumuzun mikrofonları kulaklarımız yer alır.
Onlar duymaktan çok daha fazlasını yapar. Dengemizi sağlamayı onlara borçluyuz.
Kulaklarımız bize günümüzü
zenginleştiren güçlü bir duyu daha sağlarlar. Radar çanakları gibi sesi
kafatasımızın derinlere yönlendirirler.
İnsanlar yaşamak için vahşi
alanların sınırına kadar geldikleri için hayvanlara kendilerine ait bir yaşam
alanı kalmıyor. Ve insanların bulunduğu bir mücadele ortaya çıkıyor. İnsanların
ilerlemesine karşı çok az hayvan direnebiliyor, çoğu geriye çekilmek zorunda
kalıyor. Bize karşılık verenler yeterince cesur olan ve bizden faydalanmayı
bilen türler oluyor. İnsanların yaşam alanını istila ettiğinden, kendine yaşam
alanı sağlamaya çalışan fokun çevreye verdiği zararı görüyoruz. Hayvanlar
üzerindeki isteklerimiz birbiriyle çelişebiliyor. Aynı zamanda onları vahşi
halleriyle görmekte istiyoruz. İnsanlarda tıpkı diğer hayvanlar gibi aynı şeyi
istiyor, bölge, su , yemek, sığınak..
Biz ve dostlarımız hayatta kalmak
için mücadele ederken kimi zaman yollarımız kesişiyor. İnsanlarla birlikte
yaşamak zorunda kalan birçok hayvan gibi rakunlar da bir dizi davranış biçimi
geliştirmiş. Her yere yuva yapabilir, hızlı ürerler. İnsanlar ve hayvanlar bir
bölgeyi paylaştığında genellikle gerginliği artıran taraf biz insanlar
oluyoruz. Maymunların davranışları, yılanlarla paylaştığımız ortak alanlar… İnsanlar
doğaya müdahale ettikçe kimi yaratıklar evlerimize ve bölgemize girmeye devam
edecek. Yaşam alanımızı genişlettikçe
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
1. Kötü davranmaya başlayan
hayvanlarla yaşamayı öğrenebilirmiyiz?
2. Doğal hayata müdahale etmek ne gibi
sonuçlar yaratır?
3. Hayvanların insanların bölgesinde
beslenmesi ne gibi sorunlar yaratır?
4. Hayvanların istenmeyen davranışlarını
sürdürmesinde insanların katkısı nasıl olmuştur?
5. Yaban arıları yiyeceklerimizi bulmakta
nasıl bu kadar başarılı olmuşlardır?
6. Bir yiyeceğin yerini bulan karıncanın bunu
arkadaşlarına hangi yoldan iletir?
7. İnsanların yaşam alanını paylaşmak
istemediği hayvanlara karşı ne tür çözümler üretmişlerdir?
DÜNYADAKİ GÜNLERİMİZ SAYILI.
BATI UZAYA KAÇMAYI PLANLIYOR (60 DAK) FİLMİN ÖZETİ
Dünyadaki günlerimiz artık sayılı,
uzak bir gelecekte şimdi hayat kaynağımız olan güneş hepimizi mahvedecek.
Dünyaya her an bir asteroit çarpabilir. Tabi küresel ısınmada cabası,
kuraklıklarda sonumuzu getirebilir. Buzullar erimekte yükselen denizler
hepimizi yutabilir. Beklide tek seçenek bu yerlerden gitmektir. Çok uzak
yıldızlar arasında cesurca yeni bir ev aramak. Ve başka bir gezegende yeni
koloniler kurmak. Bilim adamları şimdi bunu hayata geçirmek için çalışıyorlar.
Ama çok uzun zaman alacak bu yolculukları nasıl çözecekler. Ayrıca yaşamak için
dünyaya çok benzeyen bir gezegene ihtiyaç var. Beklide dünyamıza benzeyen bir
gezegen bulabiliriz. Ama yer çekiminin olmadığı bir ortamda çok uzun süre
kalmanın birçok sakıncası var. Bunu nasıl aşacağız acaba. Uzayda kullanacağımız
kıyafetler bizi ne derece koruyabilecek ve hareket kabiliyetimizi sınırlamadan
nasıl iş yapabileceğiz. Bir de bunlara uzaydaki radyasyondan nasıl
korunacağımızı da eklemek gerek. Şayet uzaydaki kozmik radyasyondan kurtulmanın
bir yolu bulunamazsa Nasa tüm uzay seyahatlerini iptal etmek zorunda kalacak.
Kimi bilim adamlarına göre uzayda koloniler kurmak için ilk önce aile
birimlerini göndermeliyiz. Kış uykusuna yatmanın bir yolunu bulursak bu uzay
yolculuğumuzu birazcık mümkün kılabilir. Acaba bu uzun yolcululuğumuz sonrası
gittiğimiz gezegen bize tam anlamıyla uymazsa geri mi döneceğiz. Bilim adamları
bunun çözümünü ise genlerle oynamakta buluyor. Ve insanları bu ortama
uyarlamayı düşünüyor. Ama bunlar şuan için çok erken ve birçoğu teorilerden
ibaret.
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
KÜRESEL ENDİŞE, YER KÜRESİNDE
VARILAN KÜRESEL İKLİM DURUMLARI DENKLEMİNİN KANITLARINA
DAYALI OLARAK
GEÇMİŞTEKİ KÜRESEL İKLİM DENKLEMLERİNE SİMÜLASYON KANITLARI
(130
DAK) FİLMİN ÖZETİ
Öldürücü fırtınalar gökyüzünü
parçalıyordu. Şiddetli rüzgârlar toprağı oyuyordu. Buzullar çöküyor. Sel suları
sahilleri yok ediyordu. Kitlesel imhalar tüm türleri yok ediyordu. Aşırı iklim
değişikliklerinin yarattığı bir katliam. Ama bu günümüze özgü bir şey değildir.
Bu iklim dünyanın antik çağ geçmişinin iklimidir. Tekrarı mümkün olabilecek bir
geçmişin. Şimdi bilim insanları gelecekteki iklim felaketlerini önlemek ümidiyle
geçmişin iklimini anlamaya çalışıyorlar. Küresel uyarı. Dünya gittikçe
ısınıyor. İklimimiz sertleşiyor. Fırtınalı havalar tipik hale geliyor. Mayıs
2003 Amerika’nın Orta Batısı 400 hortum yüzünden tahrip oldu, 2007 yazı Kuzey kutbunda
ki buzullar kayıt tutulmaya başlandığından beri görülen en düşük seviyeye indi.
Afrika da amansız bir kuraklık milyonlarca insanı etkiliyor. Ve aç bırakıyor.
Bilim insanlarına göre bu durumu bizler yarattık. Bazı faaliyetlerimiz
yüzünden, dünya bir felakete doğru sürükleniyor. Daha fazla karbon gazı atmosfere
salınıyor. Atmosfer ısıyı tutuyor ve
sonuçta dünyada ki sıcaklık yükseliyor. İklim bilimciler alarm zilleri
çalıyorlar. Gelecekte neler olabileceğini anlak için bilim insanları zamanı
geriye döndürüp anlamaya çalışıyorlar. Dünyanın geçmişinin gelecekte neler
olabileceğine dair umut verici bir bakış açısı sunabileceğine inanıyorlar.
Bugün bilim insanlarının çoğu küresel ısınmanın bir gerçeklik olduğunu kabul
ediyor. Ve bunun olası yan etkilerini, okyanuslar ısındığında önemli ve alarm
veren sonuçlarını ortaya koyuyorlar. Erimeyi ve donmayı tetikleyen şey nedir?
Bilim insanları iklimimizin düzenli olarak sıcak ve soğuk döngülerden geçtiğini
ve çok daha büyük bir kuvvet iklimimizi etkilediğini söylüyorlar. Bu kuvvet
insan faaliyetleridir. Bizler sera gazları salıyoruz ve dünyayı ısıtıyoruz. Oysa
soğuması gerekiyor. Geçmişteki iklim değişimi ve küresel ısınma dev memelileri
ortadan kaldırmıştır. Hızlı ısınma dev memelilerin yaşam ortamını tahrip etmiş
ve gıda zincirleri yok olmuştur.
Bugün dünya küresel ısınmanın
gazabını hissetmeye başlamıştır. Havalar gittikçe değişken bir hal almış, güçlü
kasırgalar tahripkâr bir kuvvetle vurmakta, ani seller binlerce insanı
öldürmektedir. Geçmiştekilerin aksine bugünkü küresel ısınmanın nedeni insandır.
Dünya ikliminin 650 milyon yıllık tarihi boyunca yaptığımız yolculuk bizi
kartopu dünyasının aşırı soğuklarından alıp, tüm türleri yok eden kavurucu
sıcaklıklardan geçirdi ve 125 bin yıl öncesinin sular altında ki dünyasına
götürmüş oldu. İklimimiz dengesizdir aşırı sıcak ve soğuk asında gidip gelir.
Alınacak ders sera gazlarının korkunç gücü. Aynı hızla sera gazlarını atmosfere
salmaya devam edersek CO2
seviyesi yüzyılın sonunda iki katına çıkabilir. Buz tabakaları eriyecek sahil
şehirleri su altında kalacaktır. Geçmişte olduğu gibi hayatta kalmak uyum
sağlama yeteneğimize bağlı olacak. Kavurucu sıcaklıklar, eriyen buzul
tabakaları, tahripkâr seller, kitlesel yok oluşlar, artan sera gazları bir kez
daha küresel sınmayla tehdit etmektedir. Eğer CO2 emülsiyonunu yavaşlatmazsak, eğer geçmişten de ders almazsak sonraki
kuşaklara belirsiz bir dünya bırakmış olacağız. Bu küresel bir uyarıdır…
Aşağıdaki
Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların da Vardır:
1. İklim değişikliği tehdidine karşı
insanlığın bilincini yükseltmek için gösterdiği çabalar sebebiyle 2007 Nobel
Barış Ödülü kime verildi?
2. Bilim adamları dünyanın geçmişini neden
araştırıyorlar?
3. Nevada ölüm vadisinde ve buzullarda bilim
adamlarının aradığı cevaplar nelerdir?
4. Bugünkü dünyamızda CO2 gazı kitlesel yok oluş döneminde atmosferi boğan o
korkunç seviyeye ulaşabilir mi?
5. Gezegenimiz tekrar kartopu haline dönüşebilir
mi?
6. Buzulların erimesi sonucu dünyayı bekleyen
sonuçlar nelerdir?
7. Albido ne demektir?
8. SO2, Metan ve CO2’nin iklim üzerindeki etkisi nasıldır?
9. Bilim insanları dünyanın 650 milyon yıllık
iklim değişimlerini neden inceliyorlar?
10. Küresel ısınmaya karşı ülkelerin aldığı
önlemler nelerdir?
11. Güneş noktaları nedir ve ne işlevi
vardır?
12. Katrina kasırgasının sonuçları nelerdir?