Projenin Adı:Medya Ortamında Bulunan Biyolojiyle
İlgili Çeşitli Bilimsel Filmlerin İncelenmesi
Proje Yürütücüsü;Abdulbaki CAN
Proje Danışmanı;Prof. Dr. Nasip
DEMİRKUŞ
Proje İçin Harcanması
Planlanan Zaman(toplam ders saati) 14 X4 saat =56 Saat
Giriş;Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği Anabilim Dalı Materyal
Geliştirme Odasında hazırlanan ve Nadidem ve Biyoloji Eğitimi web sitelerinde
halen internette yayınlanan yaklaşık 205,5 Gigabayt (yaklaşık 342
saatlik 500 filimlik arşiv) bilimsel film içinden,
ders hocası tarafından biyolojiyle ilgili yaklaşık 30 saatlik 33 film
seçilmiştir.
Genel Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/video.html
Evrimle İlgili Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/ev/ev.htm
Teknoloji ve Toplum İle İlgili Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/fttfm.html
Çevre İle İlgili Filimler; http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr/ders/cevt/cevfm.htm
Alan Eğitimi ve Araştırma Projesi dersi öğrencileri için;Biyoloji Eğitimi Nesnel ve Sanal Materyal
Geliştirme Odası (http://www.nadidem.net/san/index.htm)
ve Fen Bilgisi Materyal
Geliştirme Sınıfı (http://www.fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/webfen/index.htm)
hazırlanarak, filmlerin internet ortamında ücretsiz ve rahat izlenerek
özetleri çıkarıldı. Ayrıca filmle öğretim yöntemine (http://www.nadidem.net/ders/omk.html#koylu)
uygun olarak izlenilen filmin derinlemesinde yanıt
bulabileceği sorular dizisi de filme ilave edilmiştir.
Yöntem:Biyoloji Eğitimi
Nesnel ve Sanal Materyal Geliştirme Odası (http://www.nadidem.net/san/index.htm)
ve Fen Bilgisi Materyal
Geliştirme Sınıfı (http://www.fenbilgisiegitimi.yyu.edu.tr/webfen/index.htm)
adresinden tek tek izlenerek özetleri tutuldu.
Sonra izlenen filimim derin içeriklerinde yanıtları bulunan sorular ilave
edildi. Daha sonra her özet bir word sayfasına
yazılarak özet sayfası html uzantılı şekilde hazırlandı. Yaklaşık 33 tane film
için (45’er dk’lık) 30 sayfalık bir özet ve
sorulardan doküman hazırlandı. Bu doküman Macromedia Dream
Weawer programı kullanılarak html uzantılı
dokümanların her birisine ait olduğu filmin internetteki linki atılmıştır.
Daha sonra tüm filimler ders hocası tarafından öğrencilere Biyoloji Materyal Geliştirme Odasındaki
filmlerin hazır flash uzantılı dökümanları
tek tek açılarak Macromedia flash
sanal aracı ile her filmin görsel ekranına film özetinin linki atılmıştır.
Böylece 30 tane filmin her birisi için birer sayfalık html uzantılı dosyaları
ve film isimleri üzerine link atılmıştır. Aynı zamanda her filmin flash dosyasındaki görsel ekranına da film özetinin linki
atılmıştır.
Sonuç ve Öğrencinin Kazanımları;Öğrencilerin 5 yıl boyunca gördüğü biyolojik
bilgilerin bir kısmını, izlenen 30 saatlik uygulamaya yönelik bilimsel
biyolojik filmlerin hayattaki karşılıklarıyla ilişkilendirme, filmlerin
pratikteki karşılıklarının belli bir kesimini muhakeme etme, öğrencilerin
biyolojinin uygulama alanlarına yönelik bilgileri güncellemiştir. Aynı zamanda
öğrenciler filmlerde öğrendiklerini özetleyerek bilgilerini pekiştirmiştir.
Ayrıca öğrencilerin Macromedia Dream Weawer ve Macromedia flash
programlarını kullanmayı öğrenmeleri amaçlanmıştır. Bütün bu dokümanın hepsi http://www.nadidem.net ve http://www.biyolojiegitim.yyu.edu.tr
web sayfalarında yayınlanmıştır.
http://www.nadidem.net/ozgecmis/serayod.htm
Astrobiyolojik Kanıtlara Göre Dünyadan Başka Uzayda
Olası ve Değişik Yaşam Şekillerinin Evrimleşebileceği Olabileceği Yerler Var Mı?
Bu belki de gezegen
bilimin kutsal hikâyesidir. Evrende yalnız mıyız? Bu cevaplayabileceğimiz en
büyük sorulardan biridir. Aslında elimizde bir yaşam tanımı yok. Ama onu
keşfettiğimde bileceğim hayal birçok değişimlerden geçebilir. Sanırım en iyi
yani başka yerlerde bulabileceğimiz çeşitliliktir. Yoksa dünyanın dışında bir
hayat var mı? Çığır açan bu Astrobiyolojik alanının
üyeleri sürmekte olan bu gizemli çözmek için güçlerini birleştiriyor. Evren, Astrobiyolojik yaşam evrenimizde nadiren mi görülüyor.
Yoksa galaktik bir hayvanat bahçesi olan uzay her
çeşit canlıyla mı dolu. Herkesin uzaylılarla ilgili bir belli bir bakış açısı
vardır. Büyük gözlü, küçük burunlu, küçük gri adamlar olmaları bekleniyor.
Belki ama öyle sanmıyorum uzak gezegenlerde hayat belki böcek gözlü mikroplar
ya da maltalatozu gibi bilimsel, galaktik
deniz canavarlarından oluşuyor olabilir. Diğerleri ise biyolojik bir makine
karışımı olan sperme tik organizmalara ev sahibi yapıyor olabilir. Kalabalık
uzay fikri ile başa çıkmanın yolu kendi geleceğimiz ile ilgili olasılıkları
düşünmek gerekir. Belki makine destekli insanlar, şimdi makine ile karışmış
olduğumu hissedebiliyorum. Yani her yere götürebileceğim dizüstü bilgisayarım
var sanki beynimin üçüncü yarısı gibi… Vücudum bile dizüstü bilgisayar
kullanabilen bir insan halini alıyor. Evrenin canlılarla dolu olması muhtemel
olsa da elimizde bir kanıt yok o yüzden onları arıyoruz. İş uzaylı aramaya
geldiğinde gezegen bilimci ve müzisyenler başka telden çalıyorlar. Dünya dışı
yaşamda müzik ve müziğe benzer bir şey var mı? Merak ediyorum. Müzik temelde
dalga ve ritimden oluşur bu bir anlamda evrenimizin doğasıdır. Bütün o
titreşimlerde, dalgalarda, ritimlerde belli bir müzikalite vardır. Farklı bilim
adamlarıyla konuştuğumuzda Astrobiyoloji’nin değişik
yönlerini bulursunuz. Fakat belli bir
konuda fikir birliği vardır Astrobiyolojik alanında
başka yerlerde yaşam aramanın temelinde yaşamın dünyada nasıl evrimleştiğini
bulmaktır. Dünyada hayatın nasıl başladığı anlamaktır. Dünyada yaşanılabilir
yörünge alanındadır. Güneşte yeterince olabilmemiz gereken uzaklıktayız.
Böylece okyanuslarımız buharlaşmıyor. Sıcaklıklarımız çok sıcak ya da çok soğuk
olmuyor. Atmosferimizde oksijen olduğu için nefes alıp verebiliyoruz. Dünya her
çeşit canlı için kozmik bir cennet alanıdır. Bakteriler gibi tek hücreli organizmalarda,
insan gibi çok hücreli büyük memelilere kadar yaşamların sürmektedirler.
Gezegenimizin yaşamı ortak bir mikro bir alandan geldiğine inanılmaktadır.
Yaklaşık olarak 34 ile 38 milyon yıl önce nasıl ortaya çıktığının gizemini
korumaktadır. Bunun cevabını araştırmanın bir yolu da antik taşları
incelemektir. Burada mikropların
yaşamına dair izler bulunabilir. Batı Avrasya bölgesinde ki parla bölgesinde ki
gezegenimizde ki eski kayalara ev sahibi etmektedir. Burada ki kayaçlar
yaklaşık 3,5 yıl yaşındadır. Dünya gezegeni yaklaşık olarak 4,6 yaşındadır.
Ancak özgün yüzeyinin birkaç kısmı levha tektoniği ve erozyonlarla aşıldı. Stramatolit adı verilen kayaçlar 3,5 milyar yıl önce canlı
fosillerden oluşmuştur. Stramatolit kayaçlar mikro
organizmalardan oluşmuştur. Stramatolitler deniz
dibinde uzun bir süre sonra oluşan ve çeşitli şekiller almış kayaç türleridir. Stramatolitler canlı değildir, ama canlılar tarafından
oluşmuşlardır. Antik Stramatolitlerin içinde korunmuş
fosilleşmiş mikroplar bulunur. Antik Stramatolitler
hayatın kanıtıdır. Ancak Olfud Küba’da ki Stramatolitlerin biyolojik olduğunu keşfetti. Olfud gezegenimizdeki yaşama dair en eski kanıtları bulmuş
olabilir. Bu Stramatolitler dünyadaki yaşama dair
ikna edici en eski kanıtlardır. Stramatolitlerin
sadece sığ su ortamlarında görebiliyoruz bu fosilleşmiş ekosisteme ve
insanoğlunun en eski atası olabileceğine göz atmamızı sağlıyor. Astrobiyolojideki gelişmeler ve teknikler sayesinde
dünyadaki yaşam en az 343 milyon yaşındadır. Dünyanın tarihi ile ilgili ilk
yarım milyar yıl ile ilgili herhangi bir jeolojik kanıt yoktur. Bu yüzden
birçok şey eksik durumdadır. Fosil kanıtlarında olmayan şey dünyanın nasıl
şekillendiğidir. Biz insanlar yıldız tozunun soyundan geliyoruz. 4.6 milyar yıl
önce yıldızlar güneş sistemi çok büyük gaz bulutları oluşturdular. Gaz
bulutları birbirine yapışan toz parçacıklarını oluşturdular. Sonunda asteroit
ve kuyruk yıldızı denilen taş ve buzdan oluşan büyük kaya parçaları haline
geldiler. Yıllar boyunca bunlar çarpışarak gezegeni oluşturdular ve tabi
dünyayı da. Bu ağır bombardımanda dünya çok sıcak ve zehirli sularla kaplıydı.
Ancak bu değişkenler sırasında okyanus diplerinde hayat başlamış olabilir. Bazı
hipotezlere göre hayat hidro termal bacaların
etrafında olduğu yönündedir. Astrobiyoloji için asıl
soru cansız maddeyi canlı maddeye çeviren kıvılcım nerde oluştuğudur. Yaşamın başlamasıyla ilgili birçok teori
vardır. Buna göre ilk yaşama yol açan organik madde ve dünyadaki yıldırım
boşalmasıyla öğretilmiş olabilir. Alternatif başka bir teori ise, hayata yol
açan organik maddeler dünyada yaratıldı ya da dünyaya geldi. Örneğin: kuyruklu
yıldızlar organik maddenin kaynağı olabilir. Mayısta gelen meteorlar
asteroitler organik kaynağı olabilir. Asıl ham madde dışarıdan geldi. Hayat burada
başladı. Dünyada ki bütün hayat içinde karbon, oksijen, hidrojen ve nitrojenle
birlikte 2 düzine başka bir olduğu temel yapı taşarlından oluşmuştur. Esas
özelliklerin karbon ve su olduğu biliniyor bilim adamlarının dünya dışı yaşama
bulabilmeleri için en iyi şansın güneş sisteminde ki gezegenlerinde ki karbon
ve su izlerini aramak olduğunu söylüyorlar. Merkür ve Venüs sıvı sistemi
oluşturmayacak kadar güneş sistemine yakındırlar. Mars ise güneşe yakın
dördüncü gezegendir. Dünyada ki en erken yaşamla ilgili kanıtlar mars da ki
araştırmalar ilgilidir. Marsın ılık ve atmosferin olabileceğine ilişkin güçlü
kanıtlar vardır. Mars kırmızı bir çöl gibi görünüyor marsın yüzeyine yakın
kısmı su olabilir. Bu bir yaşam belirtisidir. Mars da bulunan birçok mineral güney
Kaliforniya eyaleti olan lesını çevresinde yapılan
araştırmada var olduğu kanıtlanmıştır. 2006 yılında NASA’nın aracı mars kesifi
kırmızı gezegenine ulaşmıştır araç mars içinde yoğunlaştırılmış keşif spektürmüyle donatılmıştır. Araç görünebilir ve kızıl ötesi
ışıkla su izlerini arayacaktır. Dünyada yapılmakta olan kar araştırmalarında
şayet hayat yaşanılabiliyor olması kanıtlanırsa, Mars da ki soğuk kar
kütlelerinin olduğu noktalarda yaşam olabileceğini söylüyorlar. Bazı bilim
adamları biyolojik çeşitlilik için levha tektoniğinin gerekli olduğuna ve
devasal soy tükenmelerine karşın savunma sağladığına inanılıyor. Levha
kaymaları kıtaları oluşturdu. Kaya parçaları birçok tür evrimleşemezdi. Levha
tektoniğini atmosferde ki kimyasal maddeleri dönüştürerek dünyada ki ortalama
sıcaklığı sağlamaya çalışıyor. Levha tektoniği olmasaydı dünyada ki istikrar
olmazdı NASA’nın 2003 de ki Satürn ’de ki yaptığı çalışmalarda metan ve eten
gazların olduğu söylenmiştir. Astrobiyolojinin alanı
gelişen teknoloji ile birlikte kapsamında artmış. Bilim adamlarının yapmış
olduğu çalışmalarda saman yolu galaksisinde bile 50 milyar belki 60 milyar
dünya benzeri gezegen olduğu tahmin ediliyor. Yani evrende dünya benzeri sonsuz
sayıda gezegen vardır. Bu gezegenlerde hayat için yaşam elementleri olup
olmadığına dair önümüzde ki 20 yıl kadar çalışmalar sürecektir. 3,4 milyar yıl
önce gezegenimizde ki tek yaşam tek hücre mikrobik organizmalardır. Ancak bu
ilkel yaşam güneşten enerji aldıkça klorofil adında ki yeşil pigment üretti. Bu
da fotosentezi sağladı. Yani karbondioksit ve suyu enerji ye çeviren atık ürün
olarak da oksijen üreten kimyasal bir süreçtir. Tek hücreli organizmalar
evrimleşerek Siyano bakterilere dönüştü. Siyano bakteriler okyanusa ve havaya bol derecede oksijen
saldılar. Yaşamın çeşitlenmesiyle birlikte insan oluşmuştu. Eğer fotosentez
olayı gerçekleşmeseydi atmosferde oksijen olmazdı. Yani oksijen dünya için biyo göstergedir. Gerçekte diğer gezegenlerde yaşam olsa
dünyada ki gibi mi olacak… Gezegenimizde ki tüm yaşam DNA içeriyor. DNA hayatın
çoğalmasını ve dallanmasını sağlıyor özellikle yaşam ağacının yaratılmasıdır.
Peki, DNA alternatifi olabilir mi?
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Müzik temelde neden oluşur?
2-
Atmosfer de yaşamın sürmesini sağlayan organik bileşik hangisidir?
3-
Stramotolit kayaç ilk oluşumu ve ortaya çıkışı nasıl
olmuştur?
4-
Dünya yaklaşık olarak kaç yaşındadır?
5-
Dün ya nasıl oluşmaya başladı?
6-
Yaşam dair en eski kalıntılar hangileridir, bu kalıntılar nasıl
meydana gelmiştir?
7-
Dünya dışı yaşamı bulmamız için araştırması gereken yerler
neresidir?
8-
Dünyada ki kıtalar nasıl oluşmaya başladı?
9-
Levha tektoniği neden dünyada var da; başka karasal gezegenlerde
yok?
10-
Yaşamın oluşmasında ki ilk yıllarda oksijen üretip havada dağıtan
hücreli canlı hangisidir?
Endonezya'nın Diğer 13000 Takım Ada Canlıları
Bu savaşçılar
dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan ücra bir yerin muhafızlarıdır. Burası
evrimin büyüleyici olduğu yerdir. Endonezya adaları dünyanın en sınır dışı
canlıların oluşturduğu laboratuar dır. Bu adada ki
canlıların eşsiz bir şekilde hayatta kalmayı başarmıştır. Bu ada çok ilginç ve
şaşırtıcı bir yaşam vardır. Endonezya’da topraktan çok sulu alanlar
bulunmaktadır. Bu dev ada 13500 adadan oluşmaktadır. Bu adalar ekvator boyunca
Asya kıtasından Avusturya’ya kadar sürüyor. Dünyada çok az sayıda eşine
rastlanılan canlılar yaşamaktadır. Adanın habitatı çok geniş hayvanı
barındıracak şekilde gelişmiştir. Diğer ülkelerden daha çok bu adada memeliler
yaşamaktadır. Endonezya’da ki bu küçük adaların her birinin ilginç bir hikâyesi
vardır. Geçici göçler burada ki hayatı şekillendirmişlerdir. 27 ağustos 1883
yılında batı Endonezya’da dünyayı sarsan bir patlama ile göçleri açığa
çıkarmıştır. Krakatao adası patladı. Bu patlama
sonucu oluşan dalgalar neredeyse 300 köyü yok etti ve 36000 kişi öldü her şey
bittiğinde adanın 3/2 si yok olmuştu. 7 yıl aradan sonra tekrar patlamalar
oldu. Bu patlamalar kameraya alındı. Yeni bir adanın oluşmasında zemin
hazırladı. Bu yeni oluşan adaya insanlar anakrakratao
ismini koymuşlar. Bu oluşan yeni ada krakataonun
çocuğudur. 70 yıl sonra anakrakratao büyüyüp
genişledi. Halada büyümeye devam ediyor. Rüzgâr ve deniz yardımıyla canlılar
adaya yerleşiyor. Britanya ağacı yeni topraklara yayılmak için denize
bağımlıdır. Tohumlarını tuzlu suya dayanmasını sağlayan özel kaplamalara
sahiptir. Bu tohumun suda yaşanmasını sağlıyor ta ki yeni bir alan ve uygun
koşullar bulana kadar yaşamını sürdürür. Kuşlar burada bulunan meyve tohumları
başka alanlara taşıyorlar. Yarasalar beslendiklerinde geceleri bulundukları
yerlerde çok büyük mesafeler kat ederler ve sindirim sistemlerinde taşıdıkları
tohumlar bu mesafeyi kat ederler. Bu 90 tür yarasa çeşidi yaşamaktadır. Bu
adada yaşayan incir ağaçları da vardır. Her bir incir ağacının türüne özgün
böcekler vardır. Bu böcekler sayesinde incir ağaçlarının yayılmasını
sağlamaktadır. Bu adanın deniz dilberinde muhteşem bir tabiat alanı
sağlamaktadır. Mercanlar başta gelenlerdir. Hayat burada muhteşemdir 10 milyon
yıldır kolonileşme ve evrim el ele çalıştı. Her koşulda yaranılana bilecek
şekilde değişimlere uğradı. Deniz dibinde yaklaşık olarak 3000 farklı canlı türü
yaşamaktadır. Bu canlı türlerinden birinde titan balıklarıdır. Burada bulunan bandara adaları 500 yıl önce bütün Hindistan cevizlerini
burada barındırırdı. Bandara da Hindistan cevizlerini
yaşadığı tek yerdir. Bandara da bulunan baharat
çeşidi Avrupa devletlerinin iştahını kabartmıştır, dolayısıyla bu baharat
çeşitleri yüzünden savaşlar olmuştur. Bu savaşlarda ölen insanlar için bu ada
farklı etkinlikler yapılmaktadır. Bu etkinliklerin başında gelen kayıklar
yarışı yer almaktadır, kayıklarla yarış yapılmaktadır. Burada ki adalar eşsiz
güzellikte yaşam sunmaktadır bu yaşam uyum sağlayan canlılar yok olup
gitmektedir. Comodo ejderi olan sürüngen bu hayvan bu
yaşam uyum sağlamıştır. Comodo yaklaşık
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Endonezya’da
ki adaların sınırları nereye kadar ulaşmıştır?
2-
Baritona
ağacı yeni topraklara yayılırken neye bağlıdır?
3-
Endonezya
adalarında türlerin yayılışını sağlayan etmenler nelerdir?
4-
Endonezya
adalarında ki yarasalar nasıl besleniyorlar. Kaç türü burada yaşamaktadır?
5-
Titan
balıklarının gelişmeleri ve yaşamlarının özellikleri nelerdir?
6-
Hindistan
cevizlerinin 500 yıl önce yaşadığı tek ada hangisidir?
7-
Filler
günde kaç kilo yeşillik tüketmektedirler?
8-
Orangutan
maymunları yavruları kaç yıl besledikten sonra terk ederler?
Kutup Biyomundaki Canlıların Hayat
Döngüleri ve Kazandıkları Evrimsel Özgünlükleri
Kutup ayıları kış uykusunda kaybettikleri kiloları tekrar
geri almaları gerekir. Bu yüzden kalori zengini fokları avlarlar. Yetişkin bir
kutup ayısının ağırlığı 600 kiloyu bulur. Yaklaşık olarak 30 yıl ömürleri
vardır. Bir oturuşta 45 kilo kadar et tüketirler. 5 ay boyunca karla kaplı
ininde kalırlar. Bu süre içinde hiçbir şey yemez ve içmezler. Bu süre zarfında
hayatta kalmayı başarırlar ve aynı zamanda dişi olanlar hamileliği devam
ettirirler. Kutup ayısı 5 ay boyunca ininde kendi atıklarını geri
dönüştürebiliyor. İnanılmaz bir biyokimyasal işlemler sayesinde vücutlarında ki
üreyi protein ve suya dönüştürebiliyorlar. Kutup ayıları muhteşem bir şekilde
karla kaplı alanın sahiplenmişlerdir. Kutup ayılarının kürkünde renksiz kıllar
vardır. Sıcaklık çok değerli ısı emen kara deliklerinden geçer. Kutup ayıları
çok yağlı fokları yediklerinde derilerin altında
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Kutup
ayıları 5 ay boyunca barındıkları yerlerde besin ihtiyaçlarını nasıl
karşılarlar?
2-
Kutup
ayıları ne ile beslenirler?
3-
Kutup
ayılarının sıcaklıklarını vücutlarının hangi noktalarında kaybederler?
4-
Buzul
cağında hayatta kalmayı başaran ve soğuğa uyum sağlamış canlı türleri
hangileridir?
5-
Mis
öküzlerinin beslenmeleri nasıldır, tehlike ile karşılaştıkları zaman kendilerini
nasıl korurlar?
6-
Ren
geyikleri beslenmek için günde kaç km yol kat ediyorlar?
7-
Göç
rekoru elinde bulunduran canlı türü hangisidir?
8-
Kutup
tilkilerinin ısı kaybının az olmasının sebepleri nelerdir?
9-
Kuzey
kutuplarda ki buzulların dünyamız için önemi nedir?
Çiftçilerin Meyve Hasadında Kullandıkları Tarım Makinelerinin
Evrimi
21. yy da hasat
elde etmek son derece hızlı bir maratondur. Tarlalarda meyve bahçelerinden
mağaralara kadar toplama ayırma ve paketlemelerden oluşan muhteşem bir senfoni
gibidir. Ama insan eli nerde durur, makine nerde başlar. Her yıl ilkbahar dan sonbahara kadar Kaliforniya’nın meyve hasadı tam yol
alır. Kaliforniya’nın sen vaki vadisinde bir çiftlikte meftalinleri
topluyorlar. Bütün üreticiler için hasat meyvesinin uzunluğu aynı türden
meyvelerin farklı çeşitlerini toplamak amacına gelir. Çeşitli türleri sezonun
farklı döneminde yetiştirmek için ekerler böylece piyasaya verilen sağlamak
için farklı zaman dilimini kullanırlar. İyi bir hasat iyi bir görünüme ve iyi
bir tada sahip olan ürünlerdir. Nektarına güzel bir görünüm kazandırmak için
üreticilerin birçoğu tarlalarına mayler tabakasını
serer. Mayler tabakasının yansıtıcı yüzeyi güneşi
ağaç dallarında yoğunlaştırır ve fotosentez olayını gerçekleştirir. Meyvenin
şeker oranını ve görüntüsünü artırır. Bu dönem meyvenin olgunlaştığı şekerinin
arttığı ve renginin güzelleştiği dönemlerde, üreticiler hasadı toplamak için
farklı yerlerde ki meyveleri kontrol ederler. Olgunlaşan meyveler işçiler
tarafından toplanır. Doğru zamanda hasat yaptıklarına emin olmak için
yapacakları şey, meyvelerin sertliğini ölçen alet kullanırlar. Yani bu alet
doğru zamanda meyvelerin toplanıp toplanmadığını gösterir. Meyve kabuğunun bir
kısmını soyarlar, Soydukları alana aleti sokup meyvenin sertlik derecesini
ölçer. Meyve toplama hasadını sonu değildir sadece başlangıcıdır. Meyveleri
paketlemek için son derece teknolojik donanıma sahip fabrikaya gönderirler.
İşçiler iki vardiyada oluşup 120 bin kutu meyve paketliye bilirler. Hepsi
meyvenin büyüklüğüne, rengine ve olgunluk derecesine göre ayrılıp paketlenir.
Meyvelerin tazeliğini korumak için soğuk bir duş altına alırlar. Bu soğuk duş
meyvelerin çürümelerini geciktiriyor. Kaliforniya da sıcaklık dereceleri 90
dereceye kadar çıkabiliyor. Böylece meyvenin kalitesini şeker oranını düşürüp
bozulmalarına sebebiyet veriyor, onun için soğuk su altında tutuyorlar. Soğuk
duş yapıldıktan sonra meyveler temiz bir suyla durulanıp paketlenmeden önce su
kaybını önlemek için bitkisel bir yağ ile spreyleler. Paketleme yapıldıktan
sonra soğuk hava deposunda muhafaza edilir. Tarihi insandan önce olan mısırda
1900lar da incir hasadını yapan iki işçi resmini gösteren karikatürler vardır.
Hasadın bileşenleri aynıdır, birincisi meyveyi toplayıp sepete yerleştirmek
diğeri ise meyveleri seçip tüketici haline getirmektir. Toplamada ve
paketlemede uygulanan yöntem aynıdır. Yani asırlar boyunca değişmemiştir. Antik
mısır çağı bahçeciliğin doğum yerlerinden biridir. İlk üreticiler Nil ırmağının
mevsimsel selleri kontrol altına alarak tarlalarını sulamayı öğrendiler. Ancak bu dönemde ürünü saklamayı
bilmediklerinden dolay çabuk bozuluyordu. Çin 4 bin yıl önceye kadar şeftali ve
armudun hasat edildiği yerdi. Yunanlılar ve Romalılar Akdeniz hattı boyunca
meyve ticaretinin gelişmesine ön ayak oldular orta çağda en büyük meyve
üreticileriydi. Yeni meyve ağaçlarını yetiştirmek için ağaç aşılama
yöntemlerini ve çapraz ağaç döllenme yöntemlerini
uyguluyorlardı. Amerika’nın orta batısında insan emeğinin tamamen elimine eden
toplama ve paketle platformu kullanılmaktadır. Orta batıda insan emeğini
elimine etmiş tamamen bilgisayar endeksli makinelerle tanışmıştır. Mısır
bitkisini toplamak için son derece teknolojik olan biçerdöverler yok
sayılmaktadırlar. İlk mekanize mısır toplayıcısı 1930lı yılların sonunda
piyasaya çıkan, içten patlamalı motorlarla çalışıyordu mekanik toplayıcılar
seri olarak mısırın kabuklarını çıkaramıyor, temizlemiyor ve kurutamıyordu.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Çiftçilerin
kullandığı mayler tabakasının meyveler için önemi
nedir?
2-
Meyvelerin
tazeliğini korumak için kullanılan yöntemler ve teknikler nelerdir?
3-
İlk
üretimin yapıldığı çağ ve tarımın yapıldığı yer neresidir?
4-
Tarih
boyunca meyve ticaretinin gelişmesinde ön ayak olan kavimler hangileridir?
5-
Meyve
aşılama ve çapraz döllenme yönteminin kullanılmaya
başladığı dönem ne zamandır?
6-
Mısır
bitkisinin kullanıldığı alanlar ve yararları nelerdir?
7-
Yaban
mevsimi meyvesinin toplanma biçimi nasıldır?
8-
Hurma
ağacının ilk yetiştiği yer neresidir?
Endonezya Adalarındaki Canlıların Evrimi
2 milyon yıl önce deniz sakin ve
ışık saçan dünyasını açığa çıkartmak için durgundu. Hayat bu yeni cennetin daha
sonrasında kolonileştirdi. Bölgeye tropikal bir ilkim hâkimdir. Endonezya
adaları büyük bir alanı kaplar. Ekvator çizgisi boyunca sıralanan bu adalar
sayısı 13500 kadardır. Asya ile Avusturya kıtası arasında yer alır.
Endonezya’nın vahşi yaşamı birbirinden farklı iki dünyadan geldi. Ana kara
Asya’dan kaplanlar, filler, maymunlar ve keseli havyam cenneti olan
Avusturya’da kangurular ve türleri geldi. Bu farklılıklar Endonezya’nın
zenginliğidir. Bu farklılıkların ortaya çıkması kesinlikle bir gizemdir. Sumatra adası Endonezya’nın grup adalarının batı ucunda
bulunan ve Asya’ya kapısı olan bir adadır. Endonezya ormanında yaşayan canlı
türleri diğer ülkelerde yaşayanlardan daha fazladır. Sumatra
adasında sadece 21 türde farklı yaprak yiyen maymun türü vardır. Birçok böcek
muson rüzgârları sayesinde bu adaya sürüklendiler. Şu an sumatra
adasındaki hayvan sayısı Afrika’dakinden fazladır. Sumatra
adasında yaşayan en çok memeli hayvan türü Asya filleridir. Bu fillerin
ağırlıkları 2 tondan fazladır. Bu fillerin beslenmeleri için birçok bitkiye
ihtiyaçları vardır. Besin ihtiyaçlarını karşılamak için günde
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Sumatra adasında yaşayan en çok memeli hayvan türü hangisidir?
2-
Asya
ile Endonezya arasında en uzun yolculuk yapmış hayvan türü hangisidir?
3-
Orangutan
maymunlarının beslenmeleri nasıldır?
4-
Endonezya
adaların da ki vahşi savaşlar kimler arasında yaşanmıştır?
5-
Endonezya’da
yaşayan şamanlar adaleti nasıl sağlıyorlar?
6-
Endonezya’da
ki kaplanların sevdiği av olan hayvan hangisidir?
7-
Makatların
jabanya adasında ki insanlar için önemi ve konumu
nedir?
8-
Duong balıklarının nesillerinin tükenmesinin nedeni nedir?
Evrimcilere Göre Evrim Kuramı Ne Kadar Geçerlidir Sorusunun
Bilimsel Kanıtları
Gökyüzünden okyanus derinliklerine
kadar dünyamızın her noktasında hayatın izlerini taşıyor. Bazılarına göre bu
bir mucizedir. Peki, bilim tüm bu var oluşu açıklayabilir mi? Evrim teorisi 150
yıldır eleştirilere hedef oluyor. Teoride ki boşlukları bir yaratanın varlığına
işaret ettiği öne sürülüyor. Peki, kim haklı? Bilim dünyasının ses getiren
sorusu soruluyor. Darvin haklımıydı, haksız mıydı? Kimine göre dünya çok
karmaşık, bunun arkasında mutlak bir yaratan olduğuna inanılır. Kimine göre Darw inin ortaya atmış olduğu evrim teorisinde dünyanın bir
yaratana ihtiyacı olmadığına açıklamıştır. Peki, Darvin haklı mıydı? Darwın ortaya atmış olduğu teoriyi biri çürütürse tüm teori
tehlikeye girebilir. İlk olarak yaşamın ne zaman başladığı sorusu sorulur. Darwın yaşamın ilk olarak nasıl başladığını bilmiyor, ama
çok eski 100 milyon yıl öncelerine dayandığına inanıyordu. Ama pek çok rakibi
hayatın çok genç olduğu ve tanrının yaşayan tüm canlıları son 10 bin yıl önce
yarattığına inanıyor. Peki yaşam ne zaman başlamıştı.
Avustralya batısında jeolog martinsi dünyanın en yaşlı fosilini arıyor.
Fosiller uzun yıllar boyunca yaşanmış canlı kalıntılarıdır. Avustralya’da ki bu
fosiller dünyanın en şaşırtıcı bulgularını taşıyorlar. Her şeyin başladığı
döneme kadar uzanıyorlar. Yaşama dair en eski kalıntıları burada
barındırıyorlar. Bu kalıntılar sadece canlı organizmalar sonucu oluşmuştur.
Bunlar denizde yaşayan bakteri kolonilerinin oluşturduğu fosilleşmiş stramatolitlerdir. Biyologlar dünyada ki tüm yaşamın bu tür
organizmalarda evrimleştiğini düşünüyorlar. Hatta insanlar bile. Avustralya’nın
köpek balığı körfezinde bugün hala stramatolit
kolonilerine rastlanılabiliyor. Bilim adamları dünyanın en eski fosilin kaç
yaşında olduğunu öğrenmek için, güvenilir ve şaşmaz bir yöntem kullanıyor.
Radyometre yöntemi. Kayalarda ki bozulan noktaları ölçerek yüzeyde 0.1 hata payıyla taşların yaşını öğrenebiliyorlar.
Avustralya’da ki fosilleşmiş stramatolitleri
incelediğinde 3,6 milyar yıl yaşında olduğu tespit etmişlerdir. Böylece Darwin’in dediği gibi canlıların yaşamı eskilere
dayandığına bir kanıt oluşturdu. Darwın yaşamın, ilk
basit şekilde olduğunu var sayıyor. Yapılan araştırmalarda ilk basit canlılar
olan bakterilerde oluştuğu tespit edilmiştir. Canlılar ne zaman karmaşık ve
çeşitli bir hal aldıysa sonra ki 1400 milyon yıllara gelindiğinde değişiklikler
meydana geliyor. Yeryüzünde ki tek yaşam formu olan tek hücreli basit canlılar
oluyor. 2.1 milyar yıl önce canlıların %99 unda gördüğümüz türde tek hücreli
canlılarla karşılaşıyoruz. Bunlar çekirdeği olan ilk hücrelerdir. İlk canlılara
ulaşmak için bur dan 600 milyon yıl önceye gitmemiz gerekiyor. Daha önce ortaya
çıkan basit yaşam formlarında daha farklıdır. Yaşamın zamanla karmaşık aldığının
göstergesidir. Fosillerde yapılan testlerde Darwin’in
yaşamın basit formlarda başladığı daha sonra ki zamanlarda karmaşık bir hal
almadığı yönünde ki görüşünü kanıtlıyor. Canlılar aynı anda yaratılmamış aksine
gelişmeleri milyonlarca yıl önce almış. Darwının en
önemli düşüncesi yaşamın nasıl karmaşık yapı kazandığına dair açıklamalardır. Darwın yeni türleri oluşturan gücün doğal bir süreç
olduğunu söyledi. Buna doğal seleksiyon adını verdi. Yani canlılar doğal bir
yolla evrimleştiğini söylüyor. Darwine göre
çeşitlilik çevrenin etkisiyle olduğunu savunuyor. Evrimciler bazı insanlar
dâhil karada yaşayan tüm büyük canlıların suda çıkıp yürümeye başlayıp,
balıklardan geldiğine iddia ediyorlar. Yapılana araştırmalarda bunlara delil
oluşturacak fosil ve kalıntılar bulundu. Yapılan tüm araştırmalar yaşamın
evrimleştiğin gösteriyor, ama dönüşümün nasıl olduğunu hala gizemlidir. 1950
yılların başında yapılan araştırmada genetik bilgi aktaran DNA’nın yapısına
ulaşıldı. Bir hayvan yaşam kılavuzunun bir nesilden diğer nesiler aktarmak için
DNA’sını kopyalamak zorundadır. DNA değiştiğinde genlerde değişiyor dolayısıyla
hayvanın kendiside değişiyor.1970lerde yapılan araştırmada insanlarda ki genler
ile diğer canlılar da ki genlerde pek bir farklılığın olmadığı görüldü. DNA’mızın
%96 sı bir şempanze ile aynı olduğu görüldü.
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da vardır
1-
Yaşama
dair en eski kalıntıların bulunduğu yer ve fosilin adı nedir?
2-
Bilim
adamlarının dünyanın en eski fosillerinin öğrenmek için kullandıkları yöntem
hangisidir?
3-
Darwın göre ilk yaşam nasıl başlamıştır?
4-
Canlılar
ne zaman karmaşık ve çeşitli bir hal almıştır?
5-
Darwının yeni türleri oluşturan sürecin doğal seleksiyon olduğunu
söylüyor bu doğal seleksiyon nedir?
6-
Evrime
göre canlıların hayatta kalmasını sağlayan faktörler nelerdir?
7-
Dişiler
neden nesiller boyunca daha gösterişli ve renkli erkekleri tercih etmişlerdir?
8-
İnsan
kalbine benzeyen ve denizde yaşayan canlı türü hangisidir?
Fil Gergedan Hippopotam ve Buffalo
Hayat Döngüleri Bir Arada
Erkek fillerin yaşamı süre içinde
başlar. Yetişkinleri rahatsız etmesine rağmen yavrular yaramazlık yapmayı
yeğliyor. Sindirime değer buldukları her şeye sahte saldırı düzenleyip itip
kalkarlar ancak insanlara tehdit oluşturmazlar. Erkek filler üstünlük ve
çiftleşebilme mücadelesi veriyor ayrıca hormonları fazla çalıştıklarında
şakaklarında ki bezlerde salgı çıkartırlar. Acilin çiftleşmek istiyorlar, o
yüzden sinirli ve saldırgan oluyorlar. Fillerin karın bölgelerinde acayip ses
çıkartırlar. Filin yüksekliği
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1.
Filler
tehlike karşısında kendilerini, korumak için nasıl bir yol izliyorlar?
2.
Buffalolar yararlanırken intikam almak için bilinçli mi hareket
ediyorlar?
3.
Siyah
gergedanlar yiyeceklerini hangi organın gelişmesi sonucu rahat alıyorlar?
4.
Gergedanlar
gözleri iyi görmediğinde tehlikeyi nasıl fark ediyorlar?
5.
Hipopotamlar
dinlenmek için nasıl bir ortamı seçerler?
6.
Afrika’da
en çok hangi memeli hayvan can aldığı söylenebilir?
7.
Hipopotamlar
gündüzleri yaşamlarını suyun içinde geçirmelerinin temel sebebi nedir?
8.
Hayvanların
insanlara saldırmalarının altında yatan temel davranış nedir?
Evrim
Dünya Dışı Yaşam Mavi Ay (Evrim)
Her zaman avlayan ve avlanan olacaktır. Bu hayatta kalma
savaşı dünyadaki yaşamın kaderini şekillendiren ana güç olmuştur. Bilim
adamları bunun mavi ayda hiç güç olmayacağını söylüyorlardı. Hayat her yerde büyüyecek,
mutasyona uğrayacak ve bunların doğal seleksiyon takip edecektir. Bu süreç yer
çekimi ve izafiyet teorisi kadar evrenseldir. Burada yaşam 5 milyar yıl
yaşındadır. Ama nasıl oluyor da mavi ay gibi yabancı bir dünyada yaşam
başlıyor. Cevap en son uzay buluşlarından biriyle geliyor. Süper novofa patlaması o kadar parlaktır ki, bazı galaksilerin
tamamını aydınlatır. Canlılığıyla birlikte geride bir nebula,
engin bir gaz ve toz bulutu bırakır. Hayat için karbon ve elementler oluşur.
Organik madde bakımından zengin olmasıdır. İnsan vücudu oluşturan aminoasitler,
uzayda görebiliyoruz. Bu temel taşlar bütün galaksilerde görülüyorsa, neden
yaşam yaygın olmasın. Mavi ay birçok yönde özellikle orman açısından
dünyamızdan daha zengindir. Mavi ay da bitkiler ve hormonlar vardır. Bu
dünyanın tabanı gökyüzünde oluşan bir denizdir. Burada bulunan ağaçlar dünyada
kinden 8 kat daha büyürler. Mavi ay yoğun atmosferi büyük yaratıkları beslemek
için çok uygundur. Mavi ay bir kargaşa ve karmaşa diyarıdır. Mavi ay da ki orman
yangınlarının azgın olmasının sebebi oksijen ve rüzgârın sürüklenmesidir.
Tahribat son derece yüksektir. Mavi ay da ki yoğun atmosfer bitkilerin havada
asılı kalmasını sağlar. Atmosfer büyük bir zenginliği sunuyor. Mavi ay da 5 gün
aydınlık 5 gün karanlık oluyor. Mavi ay da gök balinaları da yaşamaktadır.
Yıldırımlar çakması sonucunda ormanı ateşe veriyor. Yangın çok büyük ve her şey
kül oluyor. Hidrojen dolu balon bitkileri tulumları gezegenin yüzeyine saçarak,
bombalar gibi patlıyor. Bu yıkımdan yeni bir hayat doğacaktır. Mavi ay da yaşam
milyonlarca yıl yaptığı gibi gelişmeye devam edecektir.
1-
Mavi
ay gibi yabancı bir dünya da yaşam nasıl başlıyor?
2-
Dünyamız
yaşam için en uygun gezegen olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten öyle midir?
3-
Mavi
ay hangi özelliğinden dolayı farklıdır?
4-
Atmosfer
de yoğun olan bitkilerin havada kalmasını sağlayan faktörler nelerdir?
5-
Mavi
Ay’a benzer bir yer daha bulabilecek miyiz?
Örümceklerin 400 Milyon Yıllık Evriminde Kazandıkları Avlanma
Yetenekleri
Yeni Zelanda da Doktor Saymen polart dünyanın en gelişmiş örümceklerini inceleyen
bilim adamıdır. Örümceklerin kaçmaması için çok sıkı bir güvenlik önlemleri
almıştır. Ofisine gelip kâğıtları açacağı yere, çantasını açıp bir kasa avcı
hayvanı çıkartıyor. Bu hayvanın akılsız olmadığını öğreniyor. Eskiden herkes
örümceklerin önceden programlanmış küçük robotlar olduğunu düşünüyordu. Ancak
incelediğimizde çok karmaşık yapıları ile karşılaşıyorduk. Bazıları küçük
memelilere kadar zekidirler. Günümüzde ki birçok örümcek 400 milyon yıl önce
evrim sonucu oluştu. Örümceklerin her şeyi insanların kinden farklıdır.
Davranışları vahşi ve şaşırtıcı olarak görülebiliyor. Egzotik ve diğer
özellikleri böcek avlarıyla yaptıkları silahlı bir yarışın sonucudur. Bu yarış
ilk örümceğin evrim geçirmesiyle başladı. İlk tasarım öylesine başarılıydı ki
günümüzde hala ilkel atalarına benzeyen örümcekler var. Tarantula,
örümceklerin iri ve tüylü kaba mağara adamı gibidir. 8 basit gözü aydınlık ile
karanlığı zor ayırt edebiliyor. Tarantulanın boyu
uzun bacaklarıyla birlikte nerdeyse
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da vardır
1-
Tarantula örümceğinin genel özellikleri nelerdir?
2-
Tarantula örümceğinin beslenme şekilleri nasıldır?
3-
Örümceklerin
yaşam alanları nerelerdir?
4-
Örümcekler
nasıl zehir oluşturup dışarıya verebiliyorlar?
5-
Örümcekler
avlarının nasıl olmasını isterler?
6-
Tüküren
örümcek avının nasıl geldiğini anlar ve yakalar?
7-
Örümcekler
avlanmak için geliştirdikleri tuzaklar nelerdir?
8-
Dola
meles örümceğinin avlanma sitili nasıldır?
9-
Porşa örümceği avını yakalamak için uyguladığı yöntem nasıldır?
Bu yaşlı gezegenler milyonlarca yılda yaşam çok yavaş
şekilde evrimleşti. Bitkiler önce denizde sonrada karada kolonileştiler. 500
milyon yıl öncede hayvanlar ortaya çıktı. İlk yırtıcıların kolları ya da
bacakları yoktu. Küçük damlacıkları andırıyorlardı. Tarih öncesi okyanuslarda
avlarını arıyorlardı. Memeliler evrimleşirken tırnak geliştirmişlerdi. Afrika
kartalı olan muhteşem yırtıcılar en etkili şekilde silahlarını kuşatmış
dolaşıyorlardı. Arka tırnağı neredeyse insanın serçe parmağı kadar
kalınlıktaydı. Bu ayaklarla kendi ağırlıklarının 5 katı hayvanları
öldürebilirlerdi. Verbetler birçok Yırtıcı hayvanın
avıdırlar. Kartal çığlığı güçlü ama dağılan bir sesi var. Erkek ve dişi
kartallar bazen birlikte avlanırlar. Erkek kartal verbetlerin
dikkatini dağıtmak için ormanın üzerinde dolaşırlar. Bu arada dişi kartal ise
sessizce aşağıya süzülür ve gizlice bir saldırıya hazırlanır. Gökyüzünden gelen
tehlikelerden kaçmak için dişi kartalın manevrası verbetler
göremezler ve genellikle avlanan yavru verbetler
oluyor. Kartalın pençeleri kafatası ve kolları aynı anda dörde böler. Afrika
kıtasının en büyüğü olan bu imparator akrep onlardan biridir. Bölgesine
fazlasıyla bağlıdırlar. Kıskaç tasarımını sanat haline getiren hayvanlar
yengeçlerdir. Hayatta kalma ustası olan yengeçler okyanus tabanında ve deniz
kıyılarında tutun da dünyanın yaşama düşman yerlerinin bazılarında da
bulunurlar. Bazı yengeçler zaragoza denizinde yaşayan
yosunların altında yaşarlar. Ve yanlarından geçen balıkları yerler. Diğerleri
daha derinler de dolaşır ve soğuk yaşamı tercih ederler. Kartallar pençelerini
kur yapmakta kullanan gökyüzünün efendileridir. Baş döndüren romantizm söz
konusu olunca hiçbir şey pençeleriyle birbirine kilitlenen deniz kartallarının
akrobasi gösterileriyle boy ölçüşemezler. Dişinin ilgisini çekmek için
giriştikleri bu gösteri sonucunda eşleriyle ömür boyu birlikte kalırlar.
Arizona çölü halis atmacalara ev sahipliği yapıyor. Halis atmacaları birlikte
avlanmayı seven hayvanlardır. Çok sosyal avcılardır. Halis atmacalarının en
sevdiği yemek ağaç farelerdir. Bu fareleri güçlü pençeleriyle avlarlar.
Yarasala da pençelere sahiptirler. Yarasalar o kadar sıra dışı ve kendilerine
özgüdürler ki, memeliler içerisinde kendi takımını oluşturmuşlardır. Çoğu
yarasalar için pençeler silah olarak görülmez. Yarasalar pençelerini yer
çekimine karşı koymak için tavana asılı durmak için kullanırlar. Pençeli hayvanlar
arasında en öldürücü olan büyük kedilerdir. Pençeli et oburlar içinde en seçkin
avcılar kedilerdir. Bıyıkların ucundan kuyrukların sallayışına kadar baştan
sona kadar yırtıcı olmak için programlanmışlardır. Keskin pençe tırnaklarıyla
avlanır ve kavga ederler. Kaşınmak için de tırnaklarından faydalanırlar.
Kedilerin kraliçesi daha çok gece avlanır. Kedilerden biri olan aslanlar avını
yakalamak için pençelerini kullanırlar. Aslanlar kendilerinden büyük su buffalolarının güçlü pençeleriyle devirip parçalarlar. Kedi
ailesinin en büyük tırnaklarına sahip Sibirya kaplanıdır. Bu hayvan ayanın
güzel manzarasıyla kaplı karların yerlilerine talip olur. Kar ayakkabılarına
benzeyen dev ayaklarıyla tundra boyunca dolaşır. Kaslı yapısı saatte
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Kartallar
ormanda ki vertebleri avlamak için nasıl bir yöntem
uyguluyorlar?
2-
Kıskaç
tasarımını sanat haline getiren hayvanlar hangileridir?
3-
Halis
atmacalarına ev sahipliği yapan alan neresidir?
4-
Halis
atmacalarının birlikte avlanmalarının temel sebebi nedir?
5-
Yarasalar
pencerelerini silah olarak kullanmamalarının nedeni nedir?
6-
Pençeli
hayvanların en öldürücü olanına neden ihtiyar pençeli deniliyor?
7-
Kediler
ailesinin en büyük tırnaklarına sahip hayvan hangisidir?
8-
Yengeçlerin
yaşam alanları nerelerdir ve beslenme şekilleri nasıldır?
Okyanuslardan uzaya evrende yaşam ve büyük patlama öncesi hayatın Evrimi
Bilinen evrende öyle uç noktalarda
olan alevler var ki onlar hakkında çok az şey biliyoruz. Uzaya son sınır
denilmesinin bir sebebi vardır. Onu öğrenmemizi engelleyen şey boyutlarıdır.
Evrenin büyüklüğü o kadar muhteşem ki onun ne kadar büyük olduğunu konuşmak
mantıksız geliyor. Samanyolu galaksisinde gördüğümüz o yıldızlar binlerce,
milyonlarca ışık yılı uzağındadırlar. Kullanılan optik aletler sayesinde güneş
sistemimizin hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Güneş sistemi dünyamızdan yaklaşık
olarak 150 milyon km uzaklıktadır. Plüton güneş sistemimizde ki en uzak cisim
olduğunu biliyoruz. Ama Plüton kuıper kümesinin bir
cismi olduğunu yapılan araştırmalarda anlaşıldı. Güneş sistemimizin güneşle
başlayıp 4,7 milyar km uzağında ki Plüton da son bulduğunu sanıyorduk. Oysa
Plüton un ötesinde uzayın boş olduğunu sanıyorduk. 90lı yıllarda bilim
adamlarının yapmış olduğu araştırmalar da Plüton un ötesinde güneş sistemimizin
bilinmeyen noktasının da kuıper kuşağı adı verdikleri
yerlerde cisimler buldular. Bilim adamlarının güneş sistemimizin palmea ve kuıper kuşağında ki her
hangi bir şeyle son bulduğunu sanmıyorlar. Kuıper
kuşağının çok ötesinde dünya ile güneş arasında ki ortalama uzaklığının 100 bin
katı uzaklıkta aut bulutu bulunuyor. Aut bulutu güneş sistemimizden çok
uzaktadır. Kuıper kuşağından 30 kat daha uzağındadır.
Gezegenimizde okyanuslarının bulunmasının sebebi kuyruklu yıldızlar olabilir.
Kuyruklu yıldızla dolu olan bölgeyi inceleyen bilim adamları radikal bir fikir
öne sürdüler. Bu fikir dünya ya suyun nerden geldiğidir. Bilim adamları
kuyruklu yıldızlar da donmuş halde su bulunduğunu ve çok sayıda donmuş kuyruklu
yıldız olduğunu söylüyorlar. Dünyaya kaç kuyruklu yıldızın çarptığını
hesaplamak için o kuyruklu yıldızlardan okyanuslarımızda olanla yaklaşık olarak
aynı su miktarı bulunduğunu görürsünüz. Kuyruklu yıldız ve dünya da ki suyun
kimyasal yapısı incelendiğinde aynı olduğu görülmüştür. Okyanusların diplerinde
basınç aşırı derecededir. Okyanuslarda şimdiye kadar yaşayan 200 canlı
bulunmuştur. Bazı bilim adamları hala keşfedilmeyip bekleyen 25 milyon deniz
türü olduğunu söylüyorlar. California da bilim adamlarını 5 yıl üzerinde
çalışıp geliştirdiği ESP cihazı deniz diplerinde ki yaşamı yakından takip
etmelerine yardımcı oluyor. Gezegenimizde başka evrenin yani yaşamın olup
olmadığını da inceleyecektir. Okyanusa sahip gezegenin yalnız dünya olmadığını
da gösterebilir. Bilim adamları essel adasında ki buzları aşmak için madeni
parayı kullanmak için yeterli oluyor. Bunun sebebi metallerin harika ısı
ileticileri olmaları ve etrafında ki atmosferde enerji toplamalarıdır. Galaksi
ve galaksilerimiz milyarlarca yıldızla doludur. Ama içlerinden birine
yaklaşmayı başaramamışlardır. Çünkü kozmik cisimler üzerinde deneyler
yapamıyorlar. Evren her gün büyüyor, genişlemesi artıyor. Bazı bilim adamları
Evrenin düz olduğunu, bazı bilim adamları ise evrenin bir simit şeklinde olup
bazı bilim adamları ise evrenin küre şeklinde olduğunu düşünüyorlar. Evren
nasıl meydana geldiği, büyük patlama teorisine göre uzay ve diğer her şey 13,7
milyar yıl önce yaşanan muazzam bir patlama sonucu oluştuğunu söylüyor. Evren
bilimciler arasında en gözde olan bir teori vardır. Bu teoride büyük patlamanın
iki evrenin birbirine çarpması sonucu olduğu yönündedir. Artık ereni tanımlamak
için zar kelimesini de kullanıyorlar. Tüm evreni ve zamanı levha halinde
çıkarırsanız bu bir zardır. Belki kâinatta başka levhalarda vardır. Bizimle
etkileşime geçip ve evrenimizde enerji verenleri de olabilir. Büyük patlamada
buna benzer bir şey olabilir. İki evrenin yani iki zarın etkileşiminden
evrenimizin geliştirmek için gereken ısı basıncı ve enerjiyi meydana getirip,
uzay zamanını oluşturabilir.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Plüton’dan
sonra gelen ve güneş sistemimizin bilinmeyen noktasında bulunan cisim
hangisidir?
2-
Dünyamızda
okyanuslarının bulunmasının sebebi nedir?
3-
Suyun
dünyaya nerden geldiğini ve nasıl oluştuğu hakkına bilgi veriniz?
4-
Deniz
diplerinin neden yuvarlak olduğunu hiç düşündünüz mü?
5-
Dünyamızda
6-
Bilim
adamları essel adasında ki buzulları aşmak için kullandıkları metot hangisidir?
7-
Karanlık
maddenin var olmasının nedeni nedir ve nasıl meydana geliyor?
8-
Deniz
diplerinde canlıların yaşamını yakından takip etmeyi sağlayan cihaz nerde ve
kimler tarafından geliştirildi?
En Eski Yekpare Dev Kıta Gondwana'nın Kalıntı Adası
Madagaskar Gezisi
Afrika gezimizi geliştirmek için
Madagaskar’a bölgesine gittik. Madagaskar hakkında çok az şey biliyoruz. Burada
Fransızca konuşuyorlar. Madagaskar ulusal parkına gidiyoruz. Palva bulvarının tam ortasında duruyorlar. Palva ağaçlarından dolayı bu ismi vermişlerdir. Dünyada palva ağaçlarını görebileceğimiz tek yer burasıdır. Bunlar
gibi ağaçlar bin yaşındadır. Sadece burada bulabileceğiniz bitki, hayvan, böcekler ve sürüngenlerdir. Mesela bukalemun
ve Lemur maymunları gibi hayvanları dünyanın başka
yerinde bulamasınız. Hepsi Hint
okyanusunun bu kara parçasında tecrit halinde yaşıyorlar. Burada mango ağaçları
da var. Mangoların tatları çok ekşidirler. Parkta gidebileceğimiz en son
noktaya gideceğiz. Büyük kayaların bulunduğu sinkeye
doğru yol aldık. Sinkede ki vahşi yaşamı göreceğiz.
Birkaç adım attıktan sonra ilk lemuruda görüyoruz. Lemurlar
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Dünyada palva
ağaçlarının görebileceğiz tek yer neresidir?
2-
Lemurlarlar ağaçlar arasında
tek bir sıçrayışta kaç metre atlayabilirler?
3-
Madagaskar’dan batıdan güneye doğru
giderken ne tür değişmeler meydana geliyor?
4-
Altın bambu lemurlarının
nadiren görüldüğü yer neresidir?
5-
Lemurların ana yiyeceği
nedir?
6-
Madagaskar’da ki doğu sahillerinde
yaşayan kralı görmek için ne yapmanız gerekmektedir?
7-
Krala götürülen hediyeler arasında tavşan
olmamasının sebebi nedir?
8-
Madagaskar’ın manzara açısından en güzel
olan yeri neresidir?
Frasier Adası Ekosistemi Canlıları
Bu adanın bir sırrı vardır. Bu sır
kayan kumların üzerine inşa edilmiştir. Dingolar
Avustralya’nın doğu kıyısına yakın Pasifik okyanusun dalgalarıyla beslenen bu
dünyanın en büyük kum adasında bütün saflığıyla yaşamaktadırlar. Rüzgârın ve
denizin türbülanslı gücü dakikası dakikasına her gün frasier adasının şeklini değiştiriyor. Taze su gölleri ve
tropikal yağmur ormanları tıpkı bir sihir gibi sürekli bir değişen kumral
üzerinde meydana çıkar. Buranın yerlileri bin kaç yıl evvel ding oların buraya
geldiğine inanırlar adanın avantajlı mevkisi devasal ziyaretçilerin bu saklı
dünyanın önünde geçişi görmek için uygun bir yerdir. Kambur balinalar büyük
okyanus sularında Atlantik okyanusuna göç eden balinalar 3 bin kilometrelik
yolculukları sırasında en popüler dinlenme yerleri olan frasier
adasında ki horvik körfezini seçerler. Frasier adası binlerce yıl kumların birikmesiyle
oluşmuştur. Dünyanın en büyük kum adasıdır. Bu adanın sıcaklığı ne olursa
olsun, kumlar serinliğini korurlar. Adanın nadir kaplumbağaları temiz ve az
asitli sularda yaşarlar. Gölün etrafında güneşin kavrulucuğun
da bunalmış
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da vardır
1-
Frasier adasının en
büyük özelliği nedir?
2-
Dünyanın en büyük kum adası nerdedir ve
adı nedir?
3-
Kaplumbağalar nasıl bir suda yaşarlar?
4-
Erkek mis ördekleri dişi mis ördeklerin
dikkatini çekmek için ne yapıyorlar?
5-
Yağmur ormanlarının dünyada tek olduğu
yer neresidir?
6-
İlginç olan ekinda
hayvanlarının genel özellikleri hakkında bilgi veriniz?
7-
Flanör hayvanları ne
ile beslenir?
8-
İlkel eğrelti otları ve asma bitkilerin frasier adasında yetişmesinin sebebi nedir?
Fosil Kalıntılara Dayalı Olası Jurasik
Dönemin Uçan Yaratıklarının Sanal ve Nesnel Canlandırmaları
Uçan ilk
büyük canlılardı. Ancak bu tuhaf gövdeleriyle nasıl havalandıklarını anlamak
güçtür. Bunlar literezorlardır.150 milyon yıl boyunca
gökyüzünün hâkimiydiler.220 milyon yıl önce bu yetenekleri onları bütün büyük
canlılardan ayırıyordu. Kuşlar henüz ortalıkta yoktu. Literezorların
nasıl uçtuğunu öğrenmek için kuşların ve yarasaların kanatlarına bakmak
gerekir. Bütün uçan hayvanlar uçmak için, ellerini, kemiklerini ve parmaklarını
kullanıyorlar. Ama bunları farklı şekillerde yaparlar. Kuşlar 4. ve 5. Parmaklarını
kaybetmişler. İl 3 parmağının kemikleri ise tüyler için gerekli desteği
oluştururlar. Yarasaların ki ise farklı hikâyedir.4 kemik parmağı uzanmıştır ve
kanat zarını destekler, başparmakta serbesttir. Literezolar
da küçük parmak yok olmuştur. Yüzük parmağın olağanüstü büyümüştür. Literezorların en göze çarpan yönü ise bütün kanalı
destekleyen mega parmaktır. Kanada da ortaya çıkan bir
fosil bulgusu ile literezoların dinozorlarla
çatıştığına delil olabilir. Dinozor eyalet parkı bir zamanlar kuzey Amerika’nın
serengitisidi. Burada ki literezolar
yeryüzünde ki tehlikelerden uzak duruyorlardı. Literezorların
güçlü oldukları yer gökyüzüdür. Uçmak yeryüzünde kalmanın en garanti yoludur.
Kuşlar evrimleşmeden literezolar 70 yıl boyunca
gökyüzünde tek başlarındaydı. Dünyanın dört bir yanına dağılıp farklı türleri
evrimleştirdiler. Uçmak dışında kuşlarla bir ortak özellikleri vardır.
Bildiğimiz kadarıyla literezoların dişleri yoktur
büyük olasılıkla besçillerdi. Ölmüş dinozorların
cesetleri ile beslenmiş olabilirler. Havacılık mühendisi crall
mancy losemberg almatosu gibi ilk uçuş araçları icat etmesiyle birlikte
İngiliz tanımlı insan enerjisiyle uçuşa geçen ilk araçtır. Literezorların
yavruları kertenkele ve yılanlar gibi canlı mı dünyaya geliyor muydu yoksa yumurtalardan
mı dünyaya geliyordu? Bu soru yakın zamanda cinde cevap buldu. 2 paleontolog küçük embriyo pozisyonunda bir literezor fosilini buldular. Bu fosil yumurtanın içerisinde
ki bir literezor yavrusuydu. Yumurtanın kâşifi
yüzyılın buluşuydu. Literezorlar hakkında önemli
bilgi veriyordu. Ama genç literezorların ne zaman
oluşmaya başladığı belirsizdi. Literezorlar ilk
yumurtadan çıktıkları zaman hemen uçmuyorlardı. Yavru kuşlar ve yarasalar bunu
yapamaz. Çünkü oranları dengesizdi. Literezorların
yumurtadan çıkar çıkmaz uçtuklarının tezini savunabilmek için alwının daha çok kanıta ihtiyacı olduğunu var sayıyor. Az
bulunan bir dizi fosilleri bir araya getiriyor. 3 farklı yaşta aynı tip literezolar, kolu oluşturulan kemiklerin uzunluğunu
ölçüyor, sonrada mega parmakları ölçüyor. Alwın mega parmakların aynı oranda
büyüdüğünü savunuyor. Yani kanattaki eklemlerin oranı değişmiyor. Uçmak ile
ilgisi olmayan kemikleri de ölçüyor. Örneğin gaga gibi ve bu kemik bulutlarının
değiştiğini görüyor. Sonuçta uçmaya yarayan kemiklerin aynı oranda büyüdüğü
ortaya çıkıyor. Literezor yavruları ile ilgili
ipuçları bir araya gelmeye başladı. Bütün ön uzunları eksiksiz ve kanat zarları
vardır. Bu küçük literezorlar uçabiliyor.
Moğolistan’ın iç kesimlerinde yakın zamanda bir fosil bulundu. Bu fosilde literezorların sadece kanatlarında değil vücudunda da
tüyler olduğuna dair bir kanıttı bu aynı zamanda çok güçlü bir hayvandı. Ama
sadece sıcakkanlı canlıları ısıyı muhafaza etmek için tüylere ihtiyaç olur. Bir
teoriye göre gökyüzünden düşen gök taşı literezorların
yok olmasına sebep olmuştur. Gökyüzünü kuşlar ve yarasalara bırakıyorlar Ancak
tüm görkemlerine rağmen hiçbir zaman bugüne kadar uçmuş olan yaratıkların en
büyüğünün ihtişamını yakalamayacaktır.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Yeryüzünde uçan ilk büyük canlılar
hangisidir?
2-
Bütün uçan hayvanlar uçmak için ne
yapıyorlar?
3-
Dinozorlarla literezorların
ilk çatıştığına dair fosil nerde bulunmuştur?
4-
Literezorlar uçmayı nasıl
başarmışlardır?
5-
Literezorların yavrular canlı
mı dünyaya geliyor yoksa yumurtadan mı çıkıyor?
6-
Literezorların güçlü oldukları
alan neresidir?
7-
Yavru literezorlar
ilk oluşmaya başladıkları zaman uçabiliyorlar mıydı?
8-
Literezorlar sıcakkanlı
olabilirler mi? Nedeniyle birlikte açıklayınız.
Endonezya Suwesi Adası Canlıları
Bu gizemli adada dünyanın hiçbir
yerinde bulunmayan eşsiz gaip türde hayvanlar vardır. Uzak mesafelerde yolculuk
yapan insanlar değişik mağaralar buldular ve bunları kameralara kaydettiler.
İnsanlar buraya geldiklerinde daha önce hiç görmedikleri hayvanlarla
karşılaşmıştırlar. Bu hayvanların görüntüleri de kameraya kaydetmişlerdi. Bu
garip hayvanların suwesi adasına nasıl geldiklerini
kimse bilmiyor. Bu bilmecenin çözümü en az hayvanlar kadar ilgi çekici
gizemlerle doludur. Endonezya da ki tüm takımadaları içindeki suwessi adası en ilgi çekici olanıdır. Doğa bilimcileri
kuşaklar boyu bu adayı çözmeye başlamıştırlar. Endonezya 13500 adadan oluşuyor.
Asya ile Avustralya kıtaları arasında
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da vardır
1-
Endonezya
adası hangi kıtalar arasında bulunuyor?
2-
Suwesi adasının vahşi yaşamını oluşturan hayvanlar bu adaya nasıl
gelmişlerdir?
3-
İlk
göçmen dalgasını oluşturan insanlar ne ile uğraşıyorlardı?
4-
Jimbom türü Asya maymunlarının yaşam alanları neresidir?
5-
Suwesi adasında piramatlar diğer adalara
nasıl geçiş yapmışlardır?
6-
Dünyada
ikinci en büyük ada hangisidir?
7-
Kuskus
maymunları çoğu zamanı nasıl geçiriyorlar?
8-
Endonezya’da
ki evlerin yapımı ve mimari görüntüsü nasıldır?
9-
Tatlı
su balıklarının atalarının nerde geldiklerini hakkında bilgi veriniz?
Yaşamın Hayatın Kökeni ve Evrimi
Dünyadaki hayat uzun öncesi süreye
dayanır. Peki, ilk olarak neden burada başladı. Kimi hayatın meteorlarla
geldiğine kimi hayatın ilk çağlarda ılık bir havuzdan geldiğine inanıyor. 1953
yılında bir bilim adamları bu sorulara cevap verdiğinde dünya sarsmıştı. Cevap
ilkel çorbaydı acaba bu teori doğrumuydu. Danimarka’dan havaiye kadar bilim
adamları yaşamın nasıl başladığına dair araştırmalar yaptılar. Yaşamı kendileri
yaratarak, her biri hayatın kaynağını kendileri bulmaya çalışıyorlar. Dünyanın
her bir yanından gelen bilim adamları bir ilki gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Laboratuarda tesadüfî yaşamı oluşturma çabaları içerisindedirler. Danimarkalı
bilim adamı stene rasmussen organik ve inorganik
bileşikleri karıştırdıklarını söylüyorlar. Bilinen doğal malzemelerinin canlı
hale gelmesi için uğraşıyorlar. Canlı üremesini sağlayan kimya alanıdır. Miller
deneyi kısa sürede çevrelerde sorgulanmaya başladı. Eski dünyada güneş
ışınlarının mor ötesini engelleyen ozon tabakası yoktur. Bu yüzden atmosferde
büyük miktarda metan ve amonyum bulunamazdı. Metan ve amonyum mor ötesi ışınlar
sayesinde hızla yok ediliyor. Bu ışınlar eski dünyanın yüzeyine kolayca
ulaşabilirdi. Belki bu deney eski dünya ortamını yaratamadığı dediği noktaya
geri geldik. Bilim adamları yaşamın kaynağını volkanlar tetiklemiş olduğuna
inanıyorlar. Biyokimya uzmanı D.Denmen havainin volkan ulusal parkında bulunan kikao dağında koşullar eski dünya iklimiyle büyük benzerlik
gösteriyorlar. Dağın içinden gelen magmada ki sıcaklık bölgenin bu kısmını
ısıtıyordu. Kalkere volkanik patlamadan sonra yer kabuğunun çökmesiyle oluşan
kazan biçiminde ki çukurdur. Bilim adamları ilk yaşamın ortaya çıktığında
dünyanın böyle çukurlarla dolu olduğuna inanıyorlar. Sıcak gaz akımları, su
buharını, hidrojen sülfitini ve sülfürü emiyorlardı. Böylece bir kabuk
oluşuyordu. Herkes yaşamın okyanusta başladığını düşünür. Ama dönemim
okyanusunda çok fazla kalsiyum, magnezyum ve demir bulunuyordu. Yine aynı
dönemde volkanlarda vardı. Bol bol yağmur yağıyordu.
Şimdi tatlı su var. Deniz suyunda yapamadığınız şeyi tatlı sularda
yapabiliyoruz. 4 milyar yıl önce sular eski volkanik araziler üzerinde
yoğunlaşmışlardı. Ancak tatlı suyla birlikte yaşam için enerjide gerekiyordu.
Isı ve kimyasal maddeler vasıtasıyla bu enerjiyi volkanlar sağlıyordu. Dünyada
ki hayat sadece soğuk suda var olmazdı. Jüpiter’in buzlu uydusunda buzla kaplı
bir okyanus bulunuyor. Jüpiter’in okyanusa olan Eruopa
da hayat var mı diye merak ediyorlar. Eski dünya döneminde görülen basit
bileşikleri meydana getiren kimyasal tepkimeler Eruopa
okyanusunda gerçekleşmiş ya da şu an gerçekleşiyor olabilir. Milyarlarca yıl
sonra güneşimiz kırmızı ir deve dönüşüp yıktığında Eruopa
okyanusu aniden eriyecektir. Ve güneş
sistemimizde ikinci bir yaşam kaynağı olabilir.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1.
Yaşam
ilk olarak nasıl başladı ve neden gezegenimizde ortaya çıktı?
2.
Doktor
miller yaşamın kaynağını tümden değiştiren keşifi
neydi?
3.
Aminoasitler
nasıl oluşmuştur. Aminoasitler nasıl bir araya gelip canlı organizmayı
oluşturuyorlar?
4.
Eski
dünyanın yapısı nasıldı, göllerin sıcaklığı kaç dereceydi?
5.
Yaşamak
için hücrenin ihtiyaç duyduğu 3 temel madde nedir?
6.
Dünyanın
ve güneş sisteminin temel yapı taşları nelerdir?
7.
İlk
yaşamın dayandığı köken ne zamandır?
8.
Ay’ın
oluşumu hangi olay sonucu gerçekleştiğini açıklayınız?
Yaşam nasıl başladı, bu çağlar boyu
aklımızı kurcalamış en temel ve zor sorulardan biridir. Bilim adamları cansız
bir varlığın nasıl bir araya gelerek canlı bir madde oluşturduğunu
araştırıyorlar. Gezegenimiz en yüksek dağdan en derin okyanusa kadar hayat
bulunuyor her yerde. Bazı bilim adamları hayatın sıcak bir volkanizma’dan
doğduğunun bazıları ise okyanusun derinliklerinde suyun zemininde oluştuğunu
iddia ediyor bazıları ise hayatın uzayın karanlığından oluştuğunu inanıyorlar.
1903 de İsveçli kimyacı swaptan sıra dışı bir fikir
öne sürdü. Panspermiyen teorisi hayatın uzayda veya
başka bir gezegende yaratıldığı ve yaşamın tohumlarını uzaydan yenidünyalara
saçıldığı fikrindeydi. NASA da çalışan bilim adamları hayatın uzaydan başladığı
ihtimalini araştırıyorlar. Panspermiyen teorisi
tamamen imkânsız değildir. Eğer marsta hayat varsa belki hayat bu yolla
gezegenimize gelmiş olabilir. Panspermiyen teorisi
dünyada ki hayatın nasıl başladığını açıklasa da hayatın esas kaynağını
açıklayamıyor. NASA da ki bilim adamları hayatın başlangıç maddeleri yani
yaşamın temel taşlarını uzaydan geldiğine ve buraya geliş yolarlında kuyruklu
yıldızla gelmiştir. Kuyruklu yıldızlar temel taşarlı taşıyorlar. Buraya yaşayan
organizmalar değil, yaşayan organizmaları oluşturan bileşenleri getiriyorlar.
Kuyruklu yıldızlar başta su ve toz moleküllerinden bir araya gelirler. İçlerinde karbon, etanol ve amonyak
zerreciklerini taşırlar 19. Yy da Darwın hayatın
belki milyonlarca yıl önce sadece yoktan var olduğunu öne sürdü. Bu büyük
tohumun bir evrim süreciyle birlikte günümüzde bu yaşamı doğurmuştur. Bütün bilim
adamları hayatın başlangıcı bir mikroskobik canlılardan ibaret olduğunu ileri
sürüyorlar. Bu organizmalar son ortak ata olarak biliniyor. 1953 de yapılan
cesur bir deney yaşamın kaynağı konusunda ki modern bir bilimsel araştırmayı
başlattı. Stora millerin deneyi dünyada ki ilk oluşumun şartlarını laboratuarda
yeniden oluşturuyor. Cam şişelerde millerin dünyanın ilk atmosferi
bileşenlerinin olduğuna inandığı maddeler var. Bu mader metal, amonyak ve
hidrojendir. Sıcak su ise ilk okyanusları temsil ediyor ama bu deneyin anahtar
niteliğindeki unsuru frankestian benzeri bir yıldırım
genç gezegende yaşamış olduğu elektrik fırtınaları bir simülasyonu
miller deneyi başlattı. Ertesi gün laboratuarda onu bekleyen bir sürpriz vardı.
Kavanozlarda ki sulardan birinin rengi değişmişti bu maddeyi analiz ettiğinde
dikkate değer bir şey buldu. Aminoasit adında ki kimyasal maddelerde,
biyologların ve kimyagerlerin hayatın yapı blokları dediği maddelerde bulundu.
NASA da M.J Russalla göre ilk ortaya çıkan şey metabolizmaydı. russulaya göre geldiğimiz yer büyük ölçüde demir sulfatan
meydana gelen derin deniz bacalarıdır. Bu ve diğer bileşenlerin metabolizmayı
tetiklediğine ve bacada çıkan hidrojen gazıyla suda çözülmüş bulunan
karbondioksit arasında ki tepkimeyi hızlandıran bir katalizör görevini
gördüklerine inanıyorlar ve en sonunda bu basit reaksiyon evrimleşerek
metabolizma adında bir karmaşık kimyasal bir motor getirdiğini söylüyor.
Metabolizma sonunda DNA ya ihtiyaç duyuldu ama başlangıç noktasında metabolizma
motoru bir kaputta ihtiyaç duydu buda hücre zarıydı. Russulanın
teorisi bize basit bir kimyasal tepkimenin ittiğinde daha karmaşıklaşan organik
molekülleri en sonunda ilk canlı hücreyi ve gezegendeki tüm yaşamın nasıl
meydana getirmiş olabileceği hakkında fikir veriyor. Biyo
mühendislik yeni yaşam bilimleri üretmeyi ummanın yanında bilim dünyasına büyük
doğumun gizemini açıklama ihtiyacı duyar.
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da vardır
1-
Panspermiyen teorisine göre hayatın nasıl başladığına dair görüşü nedir?
2-
NASA
da çalışan bilim adamlarına göre yaşamın temel taşları nelerdir. Dünyaya nasıl
gelmiştir?
3-
Kuyruklu
yıldızlar neden meydana gelmiştir?
4-
Charles
Darwın yaşamın ilk olarak nasıl evrimleştiğini öne
sürmüştür?
5-
Bilim
adamları canlıları ilk ortak atası kim olduğunu söylüyorlar?
6-
1953
Millerin yapmış olduğu deneyde neyi ilk defa keşfe etmiştir?
7-
NASA
da çalışan prof. M.R ussala göre geldiğimiz yer neresidir?
8-
Biyo mühendislik alanının en önemli özelliği ve görevi nedir?
Afrika’nın
geçmiş zamanlarında sularla kaplı ormanlarında ve tarih öncesi bataklıklara
büyük kedilerin egemen olduğu bir yer var. Bölgede ki dev avcıların kâbusu her
yeri sardığı vahşi bir devirdir ve hiçbir şey güvende değildi. Bu bataklıklarda
av arayan aslanlar var. Yaşamları suda geçen ve yalnızca belli bir bizon
sürüsünü avlayan kedilerdir. Afrika da bir ada var, aslanların ve bizonların
yerleştiği yer, yani saro adasıdır. Bizonların koku
ve görme organları oldukça gelişmiştir. İşitmelerinde mükemmeldir. Bunlar güçlü
ve tetikte olan hayvanlardır ama 6 hisleri bizonları ürkütüyor. O yakınlarda
bir aslan olduğu ve onun yavrusu için geldiğini biliyor. Tüm kedilerde içgüdü
olarak sulardan korkma tehlikesi vardır. Bizon anne yavrusu bataklığa
götürürken aslan onu takip etmekten tereddüt bile etmiyor. Çoğu aslan bu vahşet
dolu yaşamda aldığı derin yaralardan ince derileri ve kuru hava sayesinde çabuk
iyileşiyor. Ama bataklık ve nemli alanlarda yaranın açık kalmasını sağlıyor. Ve
Enfeksiyona açık bir hale getirir. İkiz aslanlar hep birlikte bizon
sürülerinden biraz uzaklaşmaya karar veriyorlar. Bu yaralı olan aslanlar için
belki kötü bir andır. Özellikle gidebileceği tek yol üzerinde su varsa ve
bıyıkları hala kendilerine yabancı olan suya değdiği anda bedenlerinde ilk kez
gelecekte bataklık kedileri olacaklarını hissediyorlar. Bütün aslanlar son
derece tehlikeli bir gelecekleri var. Öylesine tehlikeli olan avlanmalar
sırasında dişilerden birinin zaman zaman yaralanması
veya ölmesi kaçınılma bir şeydi. Bu olduğu zaman gurubun bazı yavruları için
ümitsiz gereksinimleri vardır. Avlanma sırasında ideal olan sayıları 8 veya 9
da tutmaları bir mecburiyettir. İçinde yaşadıkları bu ıslak ve bataklık dünya
bizonları yavaşlatarak aslanların avlanma stratejilerini önemli bir nokta
haline geliyor. Ama aslanlarda çubuk yıpratıyor. Hem aslanlar hem de avları
bataklıkta savunmasızlar bu inişli ve çıkışlı ilişkinin kaçınılmaz ötesinde
garip bir şablonlar dizisi ortaya çıkıyor. Bizon avlama stratejilerini
geliştiriyor. Mevsim değişimi bölgelerine kurak iç kesimlerde gelen büyük fil
sürülerinde yanında getiriyor. Kuzeyde birkaç düzine aslan yaşadığı bölgedeki
diğer aslanlar filleri öldürme konusunda uzlaştılar ama bu aslanları bölgeyle
bir yeteneği yok gövdeleri bu av için uygun olmasına rağmen sonuçta hiç ilgi
göstermiyorlar. Aslanlar çabuk öğrenirler ama geleneklerine bağlı kalırlar. Ve
burada o alışkanlıklar bizon avlamaktır. 43°
sıcaklık etkisiyle bizonlar harekete geçiyor. Ve etrafa yayıyor çarpık
boynuz kuzeye doğru bakıyor ve sınırı belirliyor. Sürülerin en yenisi bile
kendilerini tanıyorlar. Geçmiş anıların başarısı ve bölge hakkında bilgileriyle
aslanlar av stratejilerinin değişmez hesaplarını yapıyorlar daha önce defalarca
uygulanacakları oyun planlarına uygulamak için yerlerini almaya
hazırlanıyorlar. Dişi aslanlar geçmiş çarpışmaları hatırladıkları için sürüyü
görmezden geliyor ve etrafından dolaşıyorlar. Bizonların nerde savunmasız
olduğunu iyi biliyorlar ilerde sürünün kendini derin suların eşiğine saptıkları
yerde tüm aslanlar yerini alıp sürünün geri dönmesini bekliyorlar. Yavrularda
onlarla birlikte beklide saro dişilerinin muazzam
büyüklükleri genetik mirası yavrularına aktarmaları. Devamlı çamurda yürümekle
böylesi geniş bir göğüs kafesi ve üst bacaklara sahip olmalarının anahtarı
olabilir. Yavruların yumuşak çamur üzerinde yürümeleri ve yaptıkları bu
egzersiz ayakların altında gecen bu küçük canlılar yüzünden dolayı rahatsız
edici olsa da onlara büyük deneyim kazandırıyor. Yiyecekleri büyük oranda,
bizon eti aslan yavrularının ileride devasa büyük bataklık kedilerine
dönüştürecek en büyük faktörlerden biridir. Her avlanmanın ana özdeşidir.
Sürekli baskı uygula ve kaç karmaşa yarat ki sonuçta kaçınılmaz olsun erkeklerin
arasından ayrılan bir dişi en kolay hedef haline gelir. Geri döndüğünde ise
dişi aslanın yolunun üzerine düşüyor. Aslan tereddütsüz bizonun üzerine yürüyor
ve bizonun en zayıf noktasını yakalıyor ve derisini yüzmeye başlıyor. Aslan ile
bizon karşı karşıya geldiğinde ortaya çıkan bir irade savaşıdır. Sonuçta denge
sağlanacaktır. Bu adada ki bizonlar savunma için bir taktik geliştirmişlerdir.
Aslanları şaşırtmış durumdadırlar. Arada az miktarda sırtlan bulunuyor, yeni
anne yavrusunun sürünün uzağına taşırken her iki grup tarafından izlenildiğinin
farkındadır. Sırtlan bu çarpışmanın ortasında kalmak istemiyor söz dinlemeyen
yavrular sığınağın yolunu bulsalar iyi olur. Aslanlar sırtlanları yememelerine
rağmen avlar ve öldürürler. Aslan zekâsı ve gücüne karşı bizonun devasal
gövdesinin mücadelesi oluyor. Sürünün kahramanca savunması ani bir saldırıyla
yüz yüze, tüm verilen bu mücadele ölümcül bir yara alınacak o ana karşı bu
savaşta düşmanın daha zeki ve dayanıklı olma yetisi bir sanattır. Ölümün
gölgesinde bir şiirdir. Yeni ve güçlü düşmanları onları takip etmekte geri
kalmıyorlar. Bu kendilerine olan güvenin nerden kaynaklandığını asla bilemeyiz.
Fakat psikolojik taktik oldukça kuvvetlidir. Aslanların avı tehlike altındadır.
Gözlerini kan bürümüş sırtlanların bölgenin en güçlü avının gözünü korkutuyor.
Karmaşık batürüs bataklıkları ve güneyden kuzeye
derin sularla çevrilmiş bir ada bizonlar hızlı akan suda timsahlar tarafından
kuşatılmış sulardan geçemezler. Kuzeyde su aygırları tarafından kazanılmış
kanallar sürünün bu yönden güvenli bir şekilde ilerlemesi güçleşiyor. Bizonlar
için burada kaçış yok ince zaman perdesinin arkasında gizli olan bu büyülü
dünyada sunulacak bazı sorular var? Yarın uykudan uyandığımızda tüm bunlar
yerli yerinde olacak mı? Yoksa hepsi bir hayalet gibi gözden kaybolacak. Sadece
sanki bir rüyaymış gibi anılar damı kalacak? Tek bir av üzerinde uzmanlaşan ve
hiçbir yere gelmeyen bir nehrin üzerindeki bu ada çoğalmış ve yalnızlığa adapta
olmuş iri aslanlar bu durum zaman içinde yavaş ama sürekli bir evrimleşme
süreciyle farklı bir tür doğmasına veya yeni aslan türüne sebep olabilir. Bir
ada bataklığı kedisi hayallerimize canlandırdığımızda daha çok kıymetli ve
enderdir. Elbette bizim düşüncelerimize karşı savunmasızdırlar. Canlıların
sessiz hışırtıları yüzlerine çarpmaları dikkatlerini dağıtmıyor. Ayaklarının
altındaki kehribar ve kalın yastıklar bu aslanlar için anlamsız bir
saklambaçtan başka bir şey değildir. Onların bu vahşi batak kedileridir.
İşlerinin ustası amansız bizon avcılarıdır. Atalarına alt alanda topladıklarına
dans ederler. Yalnızca bu rüya bu zamana özgü edeler, Sonsuza dek…
Aşağıdaki Soruların
Cevapları Filmin Ayrıntıların da vardır
1-
Aslanların
avı olan bizonları yakalamak için uyguladıkları yöntem ve strateji nasıldır?
2-
Bizonlar
tehlikeleri nasıl fark ederler?
3-
Aslanların
içgüdüsel olarak korktukları olay nedir?
4-
Aslanların
vahşi yaşamdan aldığı derin yaralardan nasıl kurtulurlar?
5-
Aslanların
avlanma sırasında ideal olan sayıları kaçtır?
6-
Aslanlar
ve bizonların savunmasız kaldıkları yaşam alanları neresidir:?
7-
Aslan
yavrularının ileride devasal bataklık kedilerine dönüştüren devasal etkenler
nelerdir?
8-
Aslan,
bizonun en yavaş noktasına nasıl varmıştır?
9-
Bizonların
saldırganlık ve azgınlık yapmalarının altında yatan sebep nedir?
10-
Aslan
ile bizon karşı karşıya geldiğinde ortaya çıkan sonuç nedir?
11-
Bizonlar
savunma için geliştirdikleri taktik nedir? Açıklayınız.
12-
Saro adasında aslan ile bizonlar arasında yaşayan hayvan varımıdır? Varsa
isimlerini yazınız,
13-
Aslanlar
ve bizonların yakınlaşmasını zorunlu kılan doğal faktörler nelerdir? Yazınız.
14-
Aslanların
bizonları suya sürüklemesinin sebebi nedir?
15-
Soğuk
hava şartlarının av ve avcı üzerindeki etkisi nedir?
16-
Aslanlar
atalarına ait olan topraklarda toplandığında ne yapıyorlar?
Büyük kediler, üstün yırtıcılar, güçlü gece görüşü, hançer
gibi dişler ve pençeler, hız için kuvvetli kaslar tek seferde 27 kilo et
yiyebilirler. Afrika bozkırlarındaki aslanlar, kaplanlar ve uzun otlar
arasındaki leoparlar bunlar büyük kedilerdir.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Güçlü ve yırtıcı olan kediler gizlice
nasıl yaklaşıyorlar?
2-
Kedilerin gözleri insanlarınkinden daha
keskin görmesinin ana sebebi nedir?
3-
Tüm kedilerin hareket etmesini sağlayan
ve güçlü kaslara neden olan şey nedir?
4-
Kedileri en büyük etobur yapan olay
nedir?
5-
Büyük kediler avların peşinden koşarken
avlarını nasıl zorlarlar?
6-
Dev bir kedi avının peşindeyken kendini
nasıl olurda suyun dışına ata?
7-
Dev kediler avlarını nasıl öldürüyorlar
neden tüm güçlerini kullanmıyorlar?
8-
Kastanlar neden ebeveynlerinden daha iri
bir yapıya sahiptirler?
Hayatta kalmak
için sadece irade yeterli değildir. Sindirim sistemine ihtiyaç vardır. Yaşam
var olmak için enerjiye ihtiyaç duyar. Neredeyse bütün hayvanlar enerjilerini
bu yola sağlarlar içeride kurulmuş bir güç fabrikasıyla yiyeceği enerjiye
dönüştüren sindirim sistemiyle. Bütün türlerde bu ihtiyaç hiç değişmemiştir
yaşam için yeryüzünde ki organizma enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Sindirim
sisteminin evrimleşmesi yaşam tarihinin önemli bir parçasıdır. Hayvanların en
eski atalarında mide veya ağız yoktu. Enerji için birbirini emen mikroorganizma
onlardır. 65 milyon yıl önce devasal bir asteroit dünya ya çarptı. Bu olayı
takip eden felaketlerde tripleks ve diğer dinozorlar
korkunç bir kıtlıkla baş başa bıraktılar. Asteroit dünyaya çarptığında ve
beslenmek için bütün hayvanlar yok olduğunda tiranzorlar
çaresiz kaldılar. Büyük hayvanlardı bir yanda da ete ihtiyaç vardı yiyebileceği
hiçbir şey yoktu. Büyük tiranozorlar yok oldular.
Ancak büyük affet bütün hayvanları yok etmediler küçük memeliler yer altına
saklanarak hayatta kaldılar. Yeraltından çıkmaya başladıklarında dinozor
avcıları yoktular. Ancak, yalnız ve güvende değildiler. Memelilerin ilk
yıllarında cömert gıda kaynaklarından yararlanan bir çeşit kertenkele gelmişti.
Avının peşinden koşturmuyordu bacakları yoktu ve yerde kayarak ilerliyordu
soğukkanlıydı ve yavaşça hareket ederek beslenmeye karşı yepyeni bir yaklaşım
geliştirmişti. Yılanlar yiyeceklerini çiğnemezler. Bu iş için yapılmış çeneleri
ve dişleri yoktur. Bunun yerine yılanlar kurbanlarını bütün olarak yutarlar. Bu
ölçütsüz beslenme stratejisini nasıl geliştirdiler? Yılanların sindirim
sisteminin neredeyse vücutlarının %90 ini oluşturuyor. Kesinlikle uzun bir
sindirim sistemine sahiptirler. Yılanlar dışarıda çok sakin görünüyorlar ama
içerde güçlü bir motor çalışıyor. Yılanların midesi pepsin ile birlikte çok
sayıda hidroklorik asit üretiyor. Yiyeceklerini de asıl parçalayan şey
hidroklorik asittir. Asitler ve enzimler ortada hiçbir şey kalmayana kadar her şeyi
parçalamayı aralıksız sürdürecektir. Yılanlar yuttukları yiyeceği bir hafta
sonra enerjiye dönüştürürler ve artık uzun bir süre yiyecek almalarına gerek
yoktur geviş getiren hayvanlarda sindirim sistemi çok karmaşıktır. Geviş
getiren hayvanların yiyecekleri sindirmede bakteriler yardım etmektedir.
Bakteriler otları parçalamaya yarar. Mikroplarla iş birliği içerisinde 4
parçadan oluşan bir mide yapısına sahip olan inekler ve kuzenleri otları
egemenliği altına alıyorlar.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Sindirim
sistemimiz nasıl bu kadar karmaşık hale geldi açıklayınız?
2-
Yaşamın
ne zaman büyüdüğü hakkında bilgi veriniz?
3-
İlk
sindirim sisteminin görünüşü bu gün itibari ile hangi canlı türüne benziyor?
4-
Bakteriler
bütün hayvanların sindirimi için neden gereklidirler?
5-
Yılanlar
yuttukları yiyecekleri nasıl enerjiye dönüştürüyorlar?
6-
Beslenme
davranışı niçin bu kadar karmaşıktır?
7-
Bizi
insan yapan nedir? Açıklayınız?
8-
Beynimiz
çalışmasını sağlayan enerjiyi nerden sağlıyoruz?
Köpek Balıklarının Hayat Döngüleri ve Kazandıkları Evrimsel
Özgünlükler
Çekiç balıkları sonra derece
kırılgan bir yapıya sahiptirler. Bu balığın oltayla yakaladığımız zaman çok
çabuk çekmek zorundayız. Çünkü hareketsiz kalarak suda ki oksijeni çekme
yeteneğine sahip değillerdir. Dişi çekiç kafalar erkeklerin 3 katı daha
büyüklüktedirler. Yaklaşık
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Çöpçü
balıkları uzun kuyruklarını hangi amaçla kullanırlar?
2-
Balıklarda
bulunan hava keseciğinin görevi nedir?
3-
Köpek
ve vatoz balıklarını deniz diplerinde yaşamalarının sebepleri nedir?
4-
Köpek
balıklarının sık sık dişlerini kısa bir süre
değiştirmenin sebebi nedir?
5-
Köpek
balıklarının türlerinin azalmasına bağlı olarak doğuracağı sebepler neler
olabilir?
Balina Otopsisi ve Evrimsel İlişkisi
15 Şubat 2009 da bir uzun balina İrlanda’nın güney
sahillerinde ölü olarak bulunuyor. Balina yaklaşık olarak 50 ton
ağırlığındaydı. Bilim adamları balinanın olduğu yerde parçalıyorlar. Balina
hızla çürümeye başlıyordu, çünkü içinde ki gazlar birikmeye başlayınca patlama
riski de artıyor. Bu tür gazlar fermantasyondan
geliyor. Yani organları çürüten bakterilerden dolayı oluyor. Bu balinanın kendi
yağ katmanları var. Balinalar balıklara benzese de bunların ataları 50 milyon
yıl önce karada yaşıyorlarmış. Bunun kanıtı vücudunun derinliklerinde yatıyor.
Balinalar ortalama günde 3 ton yiyecek yiyorlar. Balina çubukları var. Bu
çubuklar süzme işlemini görüyorlar. Bu bıyıklar keratin
yapısından oluşmuştur. İnsan tırnakları gibi uzuyorlar. Uzun balinaların alt
çeneleri birbirine bağlı değildir. İki tarafı da birbirinden ayrılarak
genişleyebilen dev boğazı suyla dolmasına izin verir. Boğazlardaki kaslar daha
sonra suyu dışarı atarlar. Balinaların anatomisinin kutsal yönü birbirleriyle
nasıl konuştuklarını anlamak için hitoit denilen
kemiğe ulaşmak gerekir. Bu kemiğin şekli tıpkı tavuklarda lades kemiğine
benzer. Ama lades kemiğini balinada çıkarmak zor bir iştir. Hiroit
boyunda serbest bulunan bir kemiktir. İnsanlarda herhangi bir şeye bağlı
değildir. Balinalarda ise hiroit kemiğin kafatasına
bağlıdır. Balinada gırtlak tek başına bir ses tonudur. Hiroit
kemiği gırtlağa da bağlıdır. Bu kemik hareket ettiğinde gırtlakta ileri geriye
doğru hareket eder. Bağırsakların uzunluğu balina boyunun 4 katıdır. Balinalar
aşağı yukarıya doğru hareket ederek ilerlerler. Ataları karadan dörtnalla,
koşmakta, denizde de dörtnalla koşmaya geçmişlerdir. Balinaların cinsel
anatomisi olağan üstüdür. Erkelerin penis uzunluğu
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Balinanın
ağzındaki bıyıklarının fonksiyonun nedir?
2-
Balinalar
birbirleriyle nasıl anlaşıp konuşabiliyorlar?
3-
İlk
defa insanoğlu balina sesini ne zaman ve nasıl bir şekilde duymuştur?
4-
Balinalarda
hiroit kemiği ne işe yarar?
5-
Balinalar
nasıl hareket edebiliyorlar?
6-
Balinalar
yüzmeyi nasıl öğrenmişlerdir?
7-
Balinalar
tek düşmanı olan yaratık hangisidir?
8-
Balinaların
duyu organları suyun içinde nasıl çalışır?
Evrimsel Kanıt Olarak
Maymun İnsanın Bilimsel Kurgusu
Otuz yıldır dünyadaki bilim adamları insanoğlunu kökeni doğu
Afrika da olduğuna inanıyorlardı. Kuzey çatın jurak
çölünde büyük yarık vadisinin batısında yapılan çalışmalarda bir fosil bulundu.
Çat ve Fransa’dan gelen palentelog yedi milyon yıllık
kafatasını buldular. Bu kafatasını inceleyerek hominit
olduğu kanısına vardılar. Bulunan hominite tumayi ismini verdiler. Tumayinin
anlamı yaşama umut demektir. Tumayi üzerinde yapılan
incelemede her iki yan dişlerinin 3 kanata sahip olması ilginç bir olaydır. Bu
elbette şempanzeler ve insanların ortak atasından gelen ilkel bir özelliktir. Hominitlerin köpek dişleri daha küçük ve iki ayak üzerinde
yürüyorlar. Birçok hayvan ve piramatlar gözleriyle
ileri bakabilmek için başlarını dik tutarlar sadece 10 derecelik bir hareket
açısı vardır. Eğer tumayin kafasının bir şempanzenin
gövdesine koyacak olursak gözleri daima aşağıya doğru bakacak ve ileriye bakmak
için boynunu kaldırmak zorunda kalacaktır. Ama tumai
bir insana yerleştirirsek foranum magnum
sayesinde gözler ileriye bakacaktır. Ve tumayin iki
ayaklıymış gibi görünecektir. Bu özellikler maymun olma üzerinde ki tüm
etkileri kaldırıyor mu? İki bilim adamı büyük maymun, şempanze, goril ve hominit gibi birçok kafatası olan bir yerde oturup
incelemeler yapıyorlar. İnsanlar ve şempanze arasında ayırmaya varabiliyorlar.
Birçok bilim adamlarının ilk hominitlerin dik
yürüdüklerine inanıyorlar. Çünkü doğal alanların değişmiştir. Ormanda yaşamak
yerine savanlara uyum sağlamışlar. Araştırmacı olan Michelle, hikâyenin
karmaşık olduğunun tumayinin ağaçlı bir yerde
yaşadığına inanıyor. Peki, tumayiye gerekli koruma
ihtiyacı olan besinleri sağlayacak bir ortam bulabilecekler mi? Bir diş
üzerinde yapılan incelemeler tumayin bir maymun
olmadığı gösteriyor. Çatta bulunduğumuz sırada çok büyük kemik parçalarını
gördük. Aynı hayvanlara ait olduklarını düşünüyoruz. Michelle kemiklerin
günümüzde oka vanada görüldüğünü ve gördüğümüz canlıların atalarına ait
olduğunu düşünüyor. Bilim adamları tumayinde,
şempanzeler gibi hem erkek hem de dişilerden oluşan ve baskın bir erkek
tarafından yönetilen en az 6 kişilik gruplar halinde yaşamış olabileceklerine
inanıyorlar.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Hominit nedir hominit olduğu kanısına nasıl varıldı?
2-
Bulunan bu hominite
niçin tumay ismini verdiler?
3-
Bilim adamlarının yapmış olduğu
araştırmalarda tumayı maymunlardan ayıran özellik
nedir?
4-
Tumayın bulunduğu yer
neresidir. Yaşamını nasıl sürdürmüştür?
5-
Bilim adamları hominitin
ilk insan atası olduğu kanısına nasıl vardılar?
6-
İnsan kökenin ilk ortaya çıktığı yer
neresidir?
7-
Üç boyutlu recina
modeli nasıldır?
8-
Hominitin dişlerinde
yapılan araştırmalarda ne tür yiyeceklerle beslenmiş olabilir?
Su Aygırlarının Özgün
Özelliklerinin Evrimi ve Anatomik Yapıları
Su aygırları 3 tonluk dev
makinelerdir. Karada ve denizde çoğu insandan daha hızlıdırlar.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntıların
da vardır
1-
Su
aygırlarının genel özellikleri hakkında bilgi veriniz?
2-
Su
aygırlarının ağızlarının
3-
Su
aygırlarının suyun altında kalmasını sağlayan yapıları nelerdir?
4-
Su
aygırları genetik olarak ispatlanmış akrabası olan hayvan hangisidir?
5-
Su
aygırlarının iletişim konusunda diğer hayvanlardan ayıran en önemli özellik
nedir?
6-
Su
aygırları kendi aralarında nasıl haberleşirler?
7-
Su
aygırları suyun altında ve üstünde aynı anda duymalarını sağlayan yapı nedir?
8-
Su
aygırları enerjilerini sağlamak için kullandıkları yöntem nedir?
Endonezya Sumatra Adası Canlıları
Endonezya adaları milyonlarca yıl doğanın eşsiz gücünün
parçalanmalarına şahit olmuştur. Burası iki büyük kabuğun çarpıştığı yerdir.
Endonezya büyük kıtalar olan Asya ve Avustralya nın
kesişmesiyle doğar. Dünyanın hiçbir yerinde aynı anda aslan ile kangrular birlikte ev sahipliği sumatra
adası hariç hiçbir yer bulunmaz. Endonezya’nın vahşi yaşamı birbirinden çok
farklı iki dünyadan meydana gelmiştir. Ana kara Asya dan
kaplanlar filler, maymunlar ve keseli hayvan cenneti olan Avustralya’dan
kangurular ve diğer türleri geldi. Bu sihirli adada farklılıklar Endonezya’nın
en büyük zenginliğidir. Bu farklılığın nasıl ortaya çıktığı kesinlikle bir
gizemdir. Sumatra adası Endonezya’nın batı ucunda
bulunana ve Asya’ya kapısı olan bir adadır. Birçok böcek Musul rüzgârları
sayesinde bu adaya taşınmışlar. Endonezya’da altı farklı maymun türü olan gibonlar yaşamaktadırlar. Bu maymunların yarısı sumatra adasında bulunmaktadırlar. Siemang
dünyada en büyük gibonlardır. Orangutan maymunların
Endonezya’da sadece sumatra ve borneo
adalarında bulunurlar. Yetişkin bir orangutanın ağırlığı 90 kilodur. Üst
bedenlerinin gücü insanlara nazaran 4 kat daha fazladır. Yeni topraklarını
verimliliğini cazibesi insanların ve hayvanları doğuya doğru yönelterek sumatra adasında ötesinde Javalın yaklaşık olarak
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Sumatra adasının genel özellikleri nelerdir?
2-
Yeni
Gine’de kaç farklı dilde konuşuyorlar?
3-
Yeni
Gine’de yerel bir efsaneye göre cennet kuşunun yumurtasından çıkan hayvan
hangisidir?
4-
Hayvanlar
Asya’dan Afrika’ya geçişte hangi yolları kullanmışlardır?
5-
Sumatra adasında en çok yetişen memeli hayvanlar hangileridir?
6-
Sumatra adasındaki doğal farklılıkların ortaya çıkışı nasıldır?
7-
Sumatra adasının bulunduğu yerin konum ve önemi bakımından
nasıldır?
8-
Orangutan
maymunları Endonezya’da en çok bulundukları adalar hangileridir?
İlkel hayvanların yaşam belirtisi
ilk defa 600 milyon yıl önce görüldü. O zamandan beri milyonlarca tür üredi.
Ama bunların %99 su anda yok. Onlardan geri kalan tarih ve bir parça
fosilleridir. Milyonlarca yıl önce hayatın var olması fosiller sayesinde
anlıyoruz. Dünya bundan 400 milyon yıl önce değişik bir durumdaydı. Devoyan dönem sırasında dünyanın bütün toprakları ekvator
etrafında toplanmıştı. Ve iki büyük kıta olan Doğu Amerikan ve Gondwana adaları oluştu. Evrensel bir okyanus bu kıtaları
etrafını çeviriyordu. Bugün karalar olarak bilinen birçok yersular altındaydı.
Fosilleşme, kabuklar, yapraklar ve kemiler için her zaman kesinlikle olacak
anlamına gelmez. Yaşayan canlıların %99’u fosilleşmiyor. Fosilleşme olarak
kaydedilmiyor. Büyük mozozorun kafasının içinde
bulunan beyinleri çok küçüktür. Hatta en büyük dinozorun bile beyni işaret
parmağımızdan büyük değilmiş. Bu yüzden mozozonların
yaptığı birçok şey içgüdüseldi. Dünyanın o zamanki halini ve çevrelerini
düşünmüyorlardı. Sadece yemek yeme odaklı yaşıyorlardı. Mozozonlar
65 milyon yıl önce yok olmaya başladıklarında denizlerin efendileriydi. Ancak
onlar yusufçuk böceği kadar tuhaf değillerdi. Karbon çağı boyunca yani 300
milyon yıl önce gökyüzünde avlanmalarına devam ediyorlardı. Yusufçuk türü böcek
300 milyon yıl önce en yırtıcı hayvandı. Paleontologlar
en çok kanatlıların fosilini bulmaya çalışıyorlar. Meganeura
avının üstünde gezer ve görülmeyecek kadar küçük olsa bile avını bacaklarından
yakalar. Karbon çağında iyi şartlarda yetişiyorlardı. Çünkü atmosfere sürekli
oksijen pompalıyorlardı. Ormanların çoğu bataklık alanlardan oluşuyordu. Birçok
ağaç sular altında kalmıştır. Bunun sonucunda atmosfere pompalanan oksijen
miktarı gitgide düşerek, atmosferdeki oksijen ile karbondioksit miktarı
değişti. Karbon çağında oksijen fazlalığı böceklerin büyümesine sebep olmuştur.
Yırtıcı kuşlar akıllı ve acımasız hayvanlardı. Yırtıcı kuşların ürkütücü bir
yapıları vardır. Hiçbir insanın karşılaşmak istemediği bir hayvandır. Kuşlar
dinozorların evrimleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Tüyler uçuş konusunda daha
önemli bir yere geliyorlar. Tebeşir çağında yeryüzünde yaşam kolay değildi.
Gökyüzü terazorlarla kaplıydı. Bazıları küçük uçak
şeklindeydi. Terazorlar otobur
değildi. Terazorlar şimdiye kadar bilinen en büyük
uçan hayvanlardır.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardı
1-
İlkel hayvanlarda ilk yaşam belirtisi ne
zaman görülmeye başlamıştır?
2-
Uçmayan dinozorların neden tüyleri vardı?
3-
Oto bur olan hayvanların neden pençeleri
vardır?
4-
Karbon
çağında yaşayan dünyanın en büyük eklem bacaklısı olan hayvan hangisidir?
5-
Karbon
çağının en karakteristik özelliği nedir?
6-
Karbon
çağında oksijen miktarının fazla olması nedeniyle böceklerin üzerindeki etkisi
nedir?
7-
Farklı
oksijen konsantrasyonunda yetişen böceklerde ne tür
farklılıklar medyana gelir?
8-
Etobur
ve oto bur arasındaki farklılıklar nelerdir?
9-
Şimdiye
kadar bilinen uçan en büyük hayvan hangisidir?
10-
Tebeşir
çağında uçan hayvanların dişlerini kaybetmelerinin sebebi nedir?
11-
Terazorlar da uçuş kontrol sistemleri nasıl çalışıyor?
12-
Tebeşir
çağında dinozorların 100 tona çıkmalarının ana sebebi nedir?
13-
Biyotürbasyon nedir? Açıklayınız.
14-
Kemiklerin
kimyasal yapılarının incelenmesi hayvanların hangi özelliği hakkında bilgi
verir?
15-
Araştırmacılara
göre terör kuşlarının uçmayı bırakmalarının sebebi nedir?
16-
Buzul
çağının hayvanlarının nesillerinin tükenmesinin birincil sebebi nedir?
Zürafanın boyunun uzunluğunun anatomik olarak otopsisini
yaparken bilimsel ve evrimsel açıklaması
Genç zürafa İngiliz hayvanat bahçesinde ölmüştür. Bilim
adamları ölümüne neyin sebep olduğunu araştıracaklar. Gezegenimizin uzun
hayvanının anatomik yapısını ortaya çıkarmaya çalışacaklar. Bu gezegende
bilinen en yüksek kan basıncına sahip hayvandır. Zürafanın kafasını yukarıda
tutmak için değil de eğmek için kasa ihtiyaç duyması ilginçtir. Elastik bağ
dokusu sayesinde çaba harcamadan boynunun istediği pozisyona dönmesini sağlıyor.
Zürafa yeşillik otları özellikle akasya bitkisinin yapraklarını tüketiyor. Ama
küçük yapraklı olanları seviyor. Zürafanın sindirim sisteminde dört mide
bulunur. Oldukça uzun ve ince bağırsaklara sahiptir. Zürafa yediklerini son
damlasına kadar kullandığı için bağırsakları daha yavaş hazmediyor. Bu hayvanın
yeterince oksijen alması için çok fazla havaya ihtiyacı vardır. Bu hayvanın her
nefeste
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardır
1-
Zürafanın
çok ilginç ve sıra dışı olan özellikleri nelerdir?
2-
Zürafanın
nasıl odluda büyük ve uzun boyuna sahip olmuştur?
3-
Zürafanın
derisinin üzerinde bulunan lekeler ne işe yarıyor?
4-
Zürafanın
vücut ısısını dengede tutmasını sağlayan yapı nedir?
5-
Zürafalar
yer çekim kuvvetiyle nasıl başa çıkabiliyorlar?
6-
Zürafaların
bacaklarında kan havuzunu oluşturmasını engelleyen sebep nedir?
7-
Yüksek
kan basıncına sahip olan zürafalar su içmek için eğildiğinde nasıl oluyor da
beyinleri patlamıyor?
8-
Zürafalar
genellikle neyle beslenirler ve beslenme sırasında nelere dikkat ederler?
Darwin’in Hayali Gezegeni Evrim 90dak
Leo’nun ilk işi dev su kapaklarına benzeyen
yüksek yapılarla dolu bir bölgeyi incelemektir. İşlem sistem testleriyle
başlıyor. Darvin dördün atmosferi su buharıyla doludur. Yani bedava hidrojen
kaynağıdır. Leo bu hidrojeni sırtındaki çantayı
şişirmek için kullanıyor. Çanta foto sentetik güneş panelleriyle doludur.
Hücreler içindeki lososyon madde Darvin dördün iki
güneş ışığından gelen ısıyı enerjiye dönüştürüyor. Leo’nun
kafasında iki hassas kamera gözü bulunuyor. Kolları ucunda alıcılar bulunan
taklit plastik kaslardan oluşuyor hareketli el benzeri uzantılar ince
operasyonlar için kullanılıyor. Kendi ekseni üzerinde dönen motorun saatte en
fazla
1.
Leo ve ayg cihazlarının çalışma stilleri hakkında bilgi veriniz?
2.
Darwin dördün ani hava
koşularındaki değişimi nasıl oluyor.
3.
Antlan denilen
hayvanlar isimlerini nerden almışlar?
4.
Kese boynuz hayvanları iletişim için
hangi yapılarını kullanıyorlar?
5.
Leo ve ayg cihazları niçin ve hangi amaç için programlanmışlardır?
6.
Uzayda karşılaştığımız zeki hayvan
formlarının kökenleri nerden geliyor?
7.
Hançer bilek hayvanının ilginç olan
özellikleri nelerdir?
8.
Kendilerini canlı canlı
gömen uzay hayvanları hangileridir?
9.
Orman sırtlarında ki ağaçların hayvana ne
gibi faydası vardır?
10.
Yapay zekâ ile donatılmış insansız keşif
araçları güneş sisteminde yaşam bulabilecekler mi?
11.
Uzayda ormanlar neden küçük kümeler
halinde bulunuyorlar?
12.
Darwin dördün avcı şiş
şahinlerinin gökyüzünde uçmasını sağlayan faktör nedir?
13.
Darwin dörtteki
hayvanların hareket ve davranış biçimlerini inceleyiniz?
14.
Darwin keşif cihazları
tehlikeleri önceden fark edebiliyorlar mı? ,
15.
Kendini canlı gömen hayvanlar besin
ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorlar?
16.
Dinozorların dünyada ki nesillerinin yok
olmasına sebep olan olay nedir?
Madagaskar
(Gonduwana) Relik
Endemikleri
Madagaskar adası kendi başına bir kara parçasıdır. Afrika
kıtasından bağımsızdır. Adanın ortasında kayalık tepelerde oluşan bir orman
vardır. Benzersiz jeolojik formasyon gezegenimizin en
büyüleyici ekosistemlerinden biridir. Bilim adamları Madagaskar adadaki
ekosistemi incelemek üzere gelip her biri kendi alanında uzmanlaşmış
kişilerdir. Bu adada kireç taşında oluşumu kayalıklar vardır. 200 milyar yıl
önce deniz tabanında oluşan kireç taşından yatakları, fırsatlar boyunca değişen
mercanlar iskeletini oluşturdular. Yoğun volkanik faaliyetler bu kabuğu deniz
yüzeyine doğru itti ve Madagaskar’ın batı sahilindeki kireç taşından bir plato
oluşturdu. Oluşmuş olan bu plato kırılmalara neden odu. Kırılmalardan açığa
çıkan karbondioksit asit yağmurlarına neden oldu. Ve değişik şekillerde ki
yapıların oluşmasına sebep oldu. Bilim adamları bu adanın endemik türleri olan
memeleri yakalamak için tuzaklar kuruyorlar. Nemürler
Madagaskar’da kendilerine uygun bir ortam oluşturmuşlar. Bu primatların nesli
gezegenimizde kırk milyon yıl önce tükenmiştir. Madagaskar adası, Afrika’da
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardı
1.
Madagaskar
adasındaki kireç taşında oluşan plato nasıl meydan gelmiştir?
2.
Madagaskar
adası Afrika’da kaç milyon yıl önce ayrılmıştır?
3.
Kılıf
değiştirme ustası olan hayvan hangisidir?
4.
Madagaskar’da
yaşayan yırtıcı türlerin en büyüğü olan hayvan hangisidir?
5.
Orakçı
böceğinin yaşam alanları nerelerdir?
6.
Ağaca
benzeyen komifora kurak bölgede bulunmayan suya nasıl
ulaşıyor?
7.
Madagaskar
adasında yaşayıp iki bin yıl önce nesli tükenen hayvan hangisidir?
8.
Madagaskar
adasında asit yağmurlarına neden olan yapı nedir?
Afrika yaşamın, bir şans oyununa benzediği acımasız bir doğa
yeridir. Burada avcıların hayatta kalmaları avları kadar belirsizdir. Ancak
beslenme zincirinin ilk halkasını oluşturan üç büyük kedilerin kendine özgü
yetenekleri ile en avantajlı olan hayvanlardır. Aslanın inanılmaz gücü ve
kurnaz ekip çalışması, leoparın gizemli sessizliği ve kurnaz zekâsı, çitanın da
hızı koşma yeteneği inanılmaz bir uyumdur. Yarış kedileri sadece hayatta kalmak
için değil bu tehlikeli oyunda diğerlerini yenmek içinde yaşıyorlar. Bu yarışın
gerçekleştiği yer Güney Afrika’nın malamala denilen
özel bir koruma alnı vardır. Yer şekilleri ve yüzeyi üç kedi için uygun bir
yerdir. Tembellikleri ile tanınan aslanlar günde sadece 4-5 saat hareket
ediyorlar. Aslanlar devriye gezerken açlıklarını bastırmazlar. Belli bir
programları yoktur, sabah kahvaltıları için sabahın erken saatleri uygundur.
Kedilerin en güçlüsü kendilerinin iki katı olan buffaloları
kolaylıkla öldürebilirler. Çitaların cüsselerine uygun av bulmaları gerekir.
Çitalar buffaloları öldürmez. Leopar avına yaklaşmada
usta bir yırtıcıdır. En uyanık hayvan bile fark edemiyor. Leoparlar
çiftleştikten 3 ay sonra doğum yaparlar. Aslanlar nadiren fil yavrularını
avlarlar. Fil sürüsü gördüğünde ne zaman geri çekileceğini de bilirler. Leopar
gece avlanırken çok sessiz ve sinsice avına yaklaşıp avlar ve hiç kimse bile
fark etmez. Leopar güç ve çeviklik konusunda bütün kedilerden üstündür.
Kendinin 2 katı bir avı ağacın üzerine çekebilir. Yerden yüksekte aç
yırtıcılardan uzak rahat bir şekilde avını yeri. Leopar için böyle bulunmaz bir
nimettir. Diğer kedilerle rekabete girmek istemeyen çita havanın aydınlan masıyla birlikte ava çıkar. Rakipleri avladığının farkına
varmasa yavrularının karnını doyurur. Çitaların avlanma oranları oldukça yüksektir.
Her 3 girişimden biri avla sonuçlanır. Dünyanın en hızlı hayvanından kurtulmak
imkânsızdır. Sabır leoparın en başlıca özelliklerinden biridir. Aslanlar ağaca
oldukça iyi tırmanırlar, ancak leoparın daha küçük, çevik ve atılganlığı
aslanları alt ediyor.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntıların da vardı
1-
Üç
büyük kedi olan aslan, leopar ve çitanın kendilerine özgü karakteristik
özelliklerini yazınız?
2-
Leoparlar
çiftleşmeye hazır olduklarını nasıl ilan ediyorlar?
3-
Dişi
leoparlar kaç ay hamile kaldıktan sonra doğum yaparlar?
4-
Çitalar
saatte kaç km hızla koşarlar?
5-
Büyük
kediler içinde en kurnaz olanı hangisidir?
6-
Çitalar
için en uygun avlanma ne zamandır?
7-
Leopar,
aslan ve çitanın yaşadığı ve avlandığı yer neresidir?
8-
Aslanları
diğer kedilerden ayıran en önemli özelliği nedir?