Dünyanın en gelişmiş süperbilgisayarı, saniyede 100 trilyon işlem yapabiliyor. Kimi bilimadamları bunun, insan beyninin işlem yapabilme gücüne yakın olduğunu düşünüyorlar. Aslında, makineler her zaman hesap kitap işlerinde çok iyidirler. Ama artık, satrançtan futbola, hatta müziğe kadar birçok alanda insanlara kafa tutmaya başladılar. 2002 yılının haziran ayında Gaak adlı bir robot, bağımsızlığını ilan etti bile. Rotherham'daki Magna Bilim Merkezi'ndeki bir sergiden kaçmaya çalışan Gaak, kimseye görünmeden geçebileceği bir aralık bulana kadar sürünerek ilerlemiş. Yakalandığındaysa, merkezin MI karayolu çıkışına erişmişti. Peki, bir makine insan gibi hareket edebilir mi? Bu soru, yapay zekâ ve robot tartışmalarının odağını oluşturuyor.
Bir yandan bizim kadar zeki makine­ler ya da robotlar üretmeye çalışırken, bir yandan da kendi ürettiklerimizden korkmak için senaryolar yazıyoruz. Geçtiğimiz ay sinemalarda izlediğimiz "I Robot" filminde kuralları hiçe sayan robotlar, 2001 Uzay Macerası adlı film­de, yöneticisine baş kaldıran süper bil­gisayar H.A.L, The Terminator'de insan­ları yok etmeye çalışan bilgisayar ağ sis­teminin yarattığı Terminator adlı zeki robotlar ya da The Matrix'de insanları esir edip kendileri için gerekli enerjiyi insanlardan sağlamaya çalışan ajanlar bunların en ünlülerinden. Elbette, Ya­pay Zekâ adlı filmdeki gibi, daha duygu­sal ve iyi niyetli robotları konu alan ve yapay zekâya ve robotlara daha sempa­tik bakış açıları getiren filmler de var; ama bunlar azınlıkta.
Ünlü bilimkurgu yazarı Isaac Asi-mov, birçok meslektaşının aksine, kon-
trolden çıkmış, sahibini öldüren, dün­yayı ele geçirmeye çalışan robotlardan söz etmekten hoşlanmaz, bunun bilim karşıtı bir propaganda olduğunu düşü­nürdü. Bu nedenle Asimov kitapların­da, robotlar hakkında kötü yargıları yı­kıp, teknolojinin rehberliğinde dünya­yı nasıl daha kolay yaşanır bir yer hali­ne getirebiliriz sorusunun yanıtlarını aramaya başlamıştı. 1940'ta Asimov "3 Robot Yasası" adını verdiği kuralları yayımladı ve daha sonra tüm kitapla­rındaki robotlar bu yasalara uygun davrandılar.
1.  Bir robot insanlara zarar vermez ya da insanların zarar görmesine izle­yici kalmaz.
2.  Bir robot ilk yasayla çelişmediği sürece, insanlar tarafından verilen emirlere uymalıdır.
3. İlk iki yasayla çelişmediği sürece, bir robot kendi varlığını korumalıdır.
Aradan geçen neredeyse 65 yıla ve harcanan onca paraya karşılık, hâlâ ne Asimov'un romanlarındaki gibi, ne de diğer yazarların insanlığı tehdit eden, yoldan çıkmış robotlarına benzer bir robot üretilebilmiş değil. Bununla bir­likte, bu yolda önemli adımlar atılıyor, birçok çalışma yapılıyor.
Robot Bilimadamı
Bu çalışmalardan biri de, Galler Üniversitesi'nden Ross King'in 7 gün 24 saat kendisine laboratuvarda yar­dım edecek bir yardımcı yapmak iste­mesiyle ortaya çıkan "robot bilimada­mı".
Her ne kadar, yalnızca bir tezgâhın üzerinde hiç durmadan bir ileri bir ge­ri gidip gelen ve ucunda bulunan hor­tum benzeri bir pipet yardımıyla bir kabın içinden birkaç damla sıvıyı alıp,
BİLİMveTEKNİK 86 Kasım 2004
Moleküler biyolojide, veri dağlan arasından istenen genlere ulaşmak ye­ni donanım sistemleri ve otomasyon sayesinde artık olası. Ancak, bilgisaya­rın yalnızca verileri taraması bunun için yeterli değil, aynı zamanda yeni verinin ne olacağına da karar vermesi gerekiyor. Aslında robot bilimadamı yapma düşüncesinin altında yatan ne­den, atacağı bir sonraki adımda insan­lardan komut almak zorunda kalma­yan ve kendi kararını verebilen bir ma­kine yapmayı istemek. 2003 yazında, robot bilimadamı ilk sınavını vermek üzere hazırdı. Görevi, farklı türde ma­yalardaki genetik çeşitliliği tanımla­maktı. Amino asit oluşumu, ilkel mad­deleri, ara maddeye ve son ürüne dö­nüştürecek enzim bileşimi gerektiri­yor. Bir enzim A maddesini B'ye dö­nüştürürken, B maddesi başka biriyle C'ye ya da D'ye dönüşebilir, hatta bir de fazladan G çıkabilir karşımıza. Bu süreç devam ederken, genlerden biri-
başka bir kabın içine fışkırtan bir ma­kineden başka bir şey değilmiş gibi gö­rünse de bu, dünyanın en gelişmiş "ro­bot bilimadamı". Bu robot, bilimsel so­nuçlar çıkarabilen bir ana bilgisayar, sıvı işleyici bir robot ve okuyucudan oluşuyor. Bütün bu parçalarsa, dene­tim bilgisayarlarıyla birlikte çalışıyor. Çalışan yazılım programı, biyolojik bil­gileri okuyabiliyor ve varsayımlar üre­tebilen kodları içeriyor. Önce deneyler seçiliyor ve sonra bütün sistem bütün-leştiriliyor.
nin eksik olduğu mutant bir tür, süre­ci kesintiye uğratabilir. Ancak, kendi kendilerine yapamadıkları ara maddeyi içeren ek besinlerle, bu tür mutantları kurtarmak olası. Robot bilimadammın işi, aromatik amino asit (AAA) sente­zinde görevli genlerin eksik olduğu farklı maya türlerini ele almak, hangi desteğe gerek duyulduğunu görmek ve hangi genin hangi işi yaptığını çöz­mek. Bunun için önce, biyolojik verile­ri bilgisayar için formüllere dönüştü­ren bir "mantıksal formül" geliştirildi. AAA için veriler Kyoto Gen ve Genom Ansiklopedisi'nden alındı. Robot bili­madamı, mantıksal formülü kullanarak kendi mantıksal dil programında AAA için bir model oluşturdu. Bundan son­ra robot, bu modeli kullanarak AAA enzimatik tepkimeleri ile ilgili varsa­yımlar geliştirip, bunları denemek için deneyler yapmaya başladı. Bu deneyler yardımıyla robot, alınan sonuçlan yo­rumlayıp varsayımla tutarsızlık göste­renleri eliyor. Uzmanlar robot bilima­dammın, gerçekten de insanlar kadar iyi performans gösterdiğini söylü­yorlar. Kim bilir, belki de bir süre son­ra, laboratuvarlarda emek ve sabır ge­rektiren tüm zahmetli işleri robotlar yapmaya başlarlar.
Bazıları Öğrenebiliyor
"Mükemmel bir mekanik yardımcı mı istiyorsunuz? O zaman programla­mayı unutun, bu robotları okula gön­dermeniz yeterli" diyor Michigan Üni­versitesi'nden Juyang Weng. Gelenek­sel robotları yeni bir görev için özel olarak programlamak gerekir, onlara
Kasım 2004 87 BİLİM ve TEKNİK
yeni bir şey öğretemeyiz. Elbette, on­dan birçok veri elde edebiliriz ancak bu, programcının daha önceden prog­ramladığı parametrelerden elde edilen­den daha ileri bir şey olmaz. Oysa, biz insanlar için öğrenme süreci çok fark­lı. Gerçek zamanlıdır ve herhangi bir anda, herhangi bir şey yaparken her­hangi bir şeyi öğrenebiliriz. Weng'e göre bu tür bir öğrenme biçimi, öngö-rülemeyen ya da beklenmedik durum­larla karşılaştığında durumun üstesin­den gelmesi istenen bir robot için de kesinlikle gerekli. 1994'te Weng ve ar­kadaşları, bir çocuk gibi öğrenebilme becerisine sahip bir robot yapabilmek için kolları sıvadılar. SAIL siyah, ay yüzlü ve merak gibi birtakım dürtü ve davranışları barındıran ve Weng'in de­yimiyle "gelişimsel program"a sahip bir robot olarak doğdu. Bir robotun doğumu, aslında onun dış dünyayla et­kileşime başlaması anlamına geliyor. Bu etkileşimler sayesinde robot, dış dünyayla ilgili beceriler geliştirebili-yor. Örneğin, SAIL bu sayede yön bul­ma, tanımlama, nesneleri sınıflandırma ve hatta bir parça da konuşma beceri­si edinebilmiş. Elbette bütün bunlar için robotun iyi öğretmenlere de ge­reksinimi var. SAIL'in öğretmenleri Weng ve Huang, robotun yön bulma becerisini geliştirebilmek için, onu fa­külte binasının koridorlarında gezdir­mişler. SAIL'in gözlerindeki iki kame­ra etrafı tararken, öğretmenleri sağa, sola dönmesi gerektiğinde ya da yol­dan geçenlere çarpmasını engellemek amacıyla, arkadan omuzlarında bulu­nan algılayıcılara dokunuyorlarmış. Sonunda SAIL, ne yapması gerektiğini anlamış ve artık bütün yolu kendi ba­şına kat edebiliyor. SAIL de tıpkı diğer çocuklar gibi, oyuncaklarla oynamayı seviyor. Barbie de oyuncaklarından bi­ri. Robot, Barbie'yi eline alıyor, evirip çevirip her açıdan inceledikten sonra bebeğin adının Barbie olduğunu söylü­yor ve onu küçük oyuncakların bulun­duğu kutuya koyuyor. Bir başka oyun­cak eline verildiğindeyse, onun adının Barbie olmadığını söyleyip, onu da bo­yutuna göre küçük ya da büyük oyun­cak kutularından uygun olanına koya­biliyor. Her ne kadar SAIL'in zihni yıl­lar içinde yapılan alıştırma ve çalışma­larla gelişse de, vücut yapısı, basit algı­layıcılar ve kısıtlı hareket yeteneği ne­deniyle öğrenme beceresi de sınırlı ka-
madamları robotlara, en basit bilişsel özelliği kazandırmakta bile güçlük çe­kiyorlar. 1990'ların başlarında, bilima-damlan insan zekâsını yendien yarat­maya çalışmaktan vazgeçip daha kü­çük ve bağımsız robotlar yapmaya yö­neldiler.
Bir yıl kadar önce, nörolog Mitsuo Kawato Japon hükümetince tam 445 milyon dolarlık bir bütçenin başına ge­tirildi. İstekleri açıktı; 5 yaşındaki bir çocuğun düşünsel, duygusal ve fiziksel becerilerine sahip bir robot yaptırmak. Kawato, çalışmasına çok ünlü bir Ja­pon çizgi kahraman ola Tetsuwan Atom'dan esinlenerek Atom Project adını verdi. Projede amaçlanan hesap­lama hızı, pil kapasitesi, kamera ve mo­tor boyutları ve yazılım kapasitesi gibi alanlarda elde edilen gelişmeler, robot teknolojisinde ulaşılmak istenen yürü­yen, konuşan, hisseden android hedefi­ne yaklaştığımızın göstergesi.
Robot teknolojileri konusunda, 15 yıl içinde çok yol kat ettik. Bu ilerle­me sayesinde bugün, iki ayağı üzerin­de yürüyebilen, basit konuşmalara ka-tılabilen, bazı temel işleri yapabilen ro­botlarımız var. Ancak, yine de henüz kendi başına kentte gezintiye çıkabilen ya da ayakkabı bağacıklarını bağlaya-bilen bir robotumuz yok. Bilim adam­ları, 5 yıl içinde robotların çok kritik bir eşiği geçeceğini ve bundan böyle yalnızca birer araç olmaktan çıkıp, ya­şamı paylaştığımız arkadaşlar haline geleceklerini söylüyorlar. Yine de, "I Robot" filminin kahramanı Sonny ka­dar gelişmiş bir robot yapabilmek için çözmemiz gereken bazı karmaşık so­runlar var. Robot dünyasına ilişkin bir başka gelişmeyse, artık robotları demir yığını biçiminde birer makine olarak görmek zorunda kalmayacağımız. Uz­manlar, robotlara insanların sahip ol­duğu kimi becerileri kazandırmaya ça­lışırken, bir yandan da onları bize ben­zetmek için ellerinden geleni yapıyor­lar. Elleri, kollan, bacakları, dudakları, gözleri, kulakları, derileri, hatta mide­leri bile insanlarınkine benzer biçimde üretilmeye çalışılıyor.
Elif Yılmaz
Kaynaklar
Capps, R., "Humanoid Race", Wired, Temmuz 2004
Morton, 0., "A Machine With a Mind of Its Ovun", Wired, Ağustos 2004
"Teacheable Robots", Technolgy Review, Temmuz/Ağustos 2003 http://www.nature.com/cg itaf / Dy na Page .taf ?f i Ie=nrg/journal/v5/ n 3
/full/nrgl
http;//www.wired.com/wired/archive/12.07/machines_pr.html http://www.bbc.co.uk/science/hottopics/ai/
lıyordu. Bu nedenle ona yeni bir kar­deş yaptılar. Dav, SAIL'e göre insana daha çok benzeyen bir görünüme sa­hip. Dav'in de gözlerinde çevrilebilir kameralar bulunuyor, ayrıca kulakları için mikrofon ve bazı temel yüz mimik­lerini yapabilmesi için de dudakları ve kaşları var. Çok eklemli kolları ve elle­ri konum, kuvvet, hareket ve diğer du­rumları kaydeden algılayıcılarla birlik­te çalışıyor. Ayakların yerinde bulunan tekerleklerse, her biri ikişer motorla idare edildiğinde birbirleriyle senkro-nize olarak hareket edebiliyor. Dav her ne kadar 242 kg ağırlığında ve me­kanik olarak çok karmaşık bir yapıda olsa da, o daha bir bebek. O da tıpkı kardeşi SAIL gibi, yürümeyi, konuşma­yı ve daha birçok şeyi öğreniyor ve bekli de günün birinde henüz hiçbir robotun yapamadığını becerecek ve dünyada neler olup bittiğini de bir de­receye kadar anlamaya başlayacak.
Bize Benzeyecekler
1980'lerde çalışmalar, insanlar gibi sorun çözen ve akıl yürütebilen maki­neler yapmaya odaklanmıştı. Ancak, yapay zekâ konusunda karşımıza çı­kan en önemli sorun, bilinç. Bilinç bi­ze, hissetme ve varlığımızın farkında olma gibi ayrıcalıklar tanır. Oysa, bili-
BİLİM ve TEKNİK 88 Kasım 2004