|
||||
|
||||
İ
KLİM DEĞİŞİMİ endişeleri,
bizi çok yakınlarda C02 yayımını ciddi biçimde sınırlamaya
zorlayacak gibi görünüyor. Bu zorlama karşısında daha ucuz, temiz ve
verimli teknolojiler devreye girene kadar, CO2'yi yakalayıp hapsetmek
yoluyla, fosil yakıtları çevre açısından daha uygun hale getirmek
gerekebilir. Günümüzde fosil yakıt kaynaklan, 5 trilyon tonun üzerinde
karbon İçeriyor. Dünyadaki tüketimin yılda 6 milyar ton olduğu
düşünülürse, geçiş için yeterince süre olduğu ortaya çıkıyor. Hedef,
sağlıklı ekonomik büyümeye sekte vurmadan atmosferdeki CO2
derişimini kararlı halde tutmak. Ancak bu, 2050 yılına
gelindiğinde bugünün toplam enerji tüketiminin üzerinde "karbon-suz
enerji" gerektirebilir. Dünyadaki CO2 salımını yılda 2 milyar
tona indirmekle, 10 milyar olacağı tahmin edilen dünya nüfusu için
kişi başına düşen salım payının, ABD'de şu anda geçerli oranın %
3'üne düşeceği hesaplanmış. |
Bu hedefi gerçekleştirmenin yolu
yalıtım ve hapsetmekten geçiyorsa, üretilen tüm C02'nin
hapsedilebilmesi için, sistemin trilyonlarca watt ölçeğinde
çalışması, üstelik emniyetli, çevre açısından sakıncasız ve kararlı olması
gerekli. Küçük miktarlarda depolama için gereken depolama süresi en azda
tutulabilecekken, depolar doldukça, sızıntı salımdan kaynaklanacak ek
sürelere bağlı olarak depolama süresi, tüm karbon stoğu için binlerce
yılı bulabi-İir. Karbon salımını azaltmanın temel yolu hapsetme
olacaksa, 21. yüzyılda depolanan toplam karbon, olasılıkla 600 milyar tonu
aşacak. Yılda yalnızca 2 milyar ton sızıntıysa, gelecek nesilleri
karbon kısıtlaması ya da 'yeniden yakalama' programlarına zorlayacağı
için, başlangıç depolama süreleri bile yüzyıllarla ölçülmek
zorunda.
Depolama süresi ve kapasitesi
gibi sınırlamalar, birçok hapsetme yöntemini (biyokütlede hapis ve
CO2 kullanımı gibi) 21. yüzyıl karbon
bütçesi |
açısından verimsiz ya da geçersiz
kılıyor. Okyanusların karbonik asit emme kapasiteleri bile, fosil
karbon kaynaklarıyla karşılaştırıldığında, sınırlı. Dahası,
okyanus karbon döngüsünün yüzyıllar alması, depolanma süresini de görece
kısa hale getiriyor. Hapsetme İşleminin okyanuslar gibi, çevresel
etkinliklerin çok olduğu karbon havuzlarında yapılması da pek
elverişli görünmüyor. Çünkü, bir sorunun elenmesiyle başka bîr sorunun
ortaya çıkması tehlikesi sözkonusu.
Yeraltına enjeksiyon, hapsetmenin
belki de en kolay yolu; en azından geniş ölçekli yalıtım için
kanıtlanmış bir teknoloji. Yeraltındaki bir petrol rezervine
CO2 pompalanarak petrol ya da gazın yüzeye çıkarılması, işlemin
maliyetini kısmen de olsa düşürecek ekonomik kazançlar
sağlayabilir. Halen yılda yaklaşık 20 milyon ton CO2'nin bu
şekilde işlem gördüğü TexasJta, ton başına 15-20 dolar
harcanıyor. Ancak bu işlemin hapsetmek olduğunu
söyle- |
||
|
||||
BİLİM vc TEKNİK 76| Eylül 2003 |
||||
|
||||
|
||||
mek zor; çünkü İşlemde kullanılan
CO2'nin çoğu, yeraltı kuyularından elde ediliyor. Yani,
daha önce doğal olarak hapsedilmiş karbon önce "tahliye ediliyor",
sonra yeniden hapse gönderiliyor.
Petrol ve gaz rezervleri, sınırlı
kapasiteye sahip. Bunlar dolduktan sonra, sırada tuz rezervleri
var. Doğalgaz-dan ayrıştırılmış CO2'yi hapsetmek için Kuzey
Denizi rezervlerinden yararlanan Norveç firması Statoil,
uygulayıcılardan bir örnek. Tuz rezervleri, halen büyük kapasiteye
sahip. Ancak depolama ömrü, deprem riski ve yüzer durumdaki
CO2'nin yer değiştirme olasılığındaki belirsizlikler, bu tür
alanlarla ilgili değerlendirme ve çalış-maların uzun dönemi hesaba katması
gereğini doğuruyor.
CO2 salımını
azaltmanın daha pahalı, ancak daha güvenli ve kalıcı bir yöntemi,
karbonik asidi nötrleştîrerek karbonat ve bikarbonat oluşturmak.
Nötrleştirmeye dayalı hapsetme, ısı açığa çıkaran ve termodinamik açıdan
yeğlenen doğal aşınma süreçlerini hızlandırarak, doğada daha sık
olarak bulunan kararlı ürünlerle sonuçlanır. Fo-sil kaynaklardan daha
büyük olan mineral tabakaları, çoğunlukla magnezyum ve kalsiyum
olmak üzere, sınırsız miktarda baz iyonu sağlar.
Olası Yöntemler
CO2'yi nötrleştirmenin
en ekonomik yolu, onu alkalin mineral katmanına enjekte etmek
gibi görünüyor. CO2, bu şekilde gözeneklerdeki suda yavaş yavaş
çözünecek ve asit özellikte olduğu için de mineral bazı kayadan
süzerek, karbonat ya da bikarbo- |
||||
nat oluşturacak. Bu da, uzun
dönemde sızıntıyla ilgili kaygıların sonu demek. Karbonik asidi
karbonatla nötrleştirmek, sulu bikarbonat çözeltileri oluşturur.
Bunlar yeraltına enjekte edilmediği sürece, okyanusa ulaşma olasılıkları
büyük. Okyanusların alabildiği bikarbonat miktarıysa, karbonik
asit miktarından çok daha fazla.
Ancak daha iyi bîr yöntem de
olabilir: suda çözünen bikarbonatlar oluş-turmak yerine çözünmeyen
karbonat oluşturmak, Çünkü, bunlar mineral ta- |
banında depolanacak, çevresel
faktörler de böylelikle ancak belirli bir bölgede etki
gösterebilecek. Bu amaca yönelik olarak, magnezyum silikatlar-ca zengin
serpentin ya da olivin kayalar kazılır, ezilir ve öğütülerek
CO2'yle tepkimeye sokulabilir. Bu İşlemler için tahmini
harcama, CO2'nin tonu başına 10 dolar civarında ki, bu oldukça
uygun bir tutar.
Karbonlaştırmayı hızlandıracak
yöntemlere yine de gereksinim var. Şimdilik var olan en iyi yaklaşım
(peridotit ve serpentinin sulu bir tepkimeyle
karbonlaştırılması) fazla pahalı. Ancak, yoğun enerji harcanımı
gerektiren ısıyla işlem aşaması süreçten dışla-nabilirse, yöntem daha
ekonomik ve uygulanabilir duruma gelebilir. Mineral hapsetme
işleminin yer yüzeyinde gerçekleştirilmesi, ortaya çıkabilecek tüm
CO2'nin bağlanmasını ve çevresel etkilerin görece dar
bölgelerle sınırlı kalmasını sağlayabilir.
Hapsetme yöntemlerinin çoğu,
yoğunlaşmış CO2'yle uygulanabilirlik kazanır. Bu
CO2'yi hapsedecek en uygun yerlerse elektrik ve hidrojen
gibi temiz, karbonsuz enerji taşıyıcıları |
|||
|
||||
Eylül 2003 BİLİM ve TEKNİK |
||||
|
||||
|
||||
çözeltiler ya da aktif karbondan
tabanlar) üzerindeki havadan da CO2 yakalamak mümkün
görünüyor; ancak henüz denenmiş değil. Etkili bir CO2
taşıyıcısı da rüzgar. Normal yakalama donanımının % l'
boyutlarındaki yeldeğirmenleri, diğerleriyle aynı oranda
CO2 hapsederek işlemi oldukça ucuza maledebilir. Gereken
tutucu madde döngüsü İçin yapılacak ek harcamaysa, göze alınabilir
miktarlarda olsa gerek.
Atmosfer oldukça hızlı karıştığı
için, herhangi bir bölgeden CO2 çekilmesi, ne kadar uzak
olursa olsun başka bir bölgedeki salımın etkisini
sıfırlayabilir. Güç üretimiyle CO2 hapsisü-reçterinin
birbirinden ayrılmasıyla, havadan yakalama İşlemi, mevcut fosil
temelli enerji altyapısından da, ömrü yettiğince yararlanmayı olanaklı
kılar. Böylelikle uzak bölgelerde atık alanları açılarak,
atmosferdeki CO2 derişimi-nin düşmesi bile
sağlanabilir.
CO2'yi hapsetme
işlemlerinin maliyeti, şimdilik belirsiz. Ancak, C02'nin
tonu başına 30 dolar (petrol varili başına 13 dolar maliyete karşılık
geliyor), uzun dönem için, abartılı bir tutar gibi görünmüyor.
Petrol gibi yan ürünlerle artacak talep, depolama maliyetini düşük
tutacak. Bu aşamada en büyük harcama kalemini, mevcut santral
donanımlarının, CO2 hapsine uygun hale getirilmesi
oluşturacak. Ancak zamanla, yeni santral tasarımlarıyla
CO2 hapsi için gereken harcama azalırken, ucuz alanların
dolmaya başlaması, süreklilik ve güvenliğin gerektirdiği ek
önlemler, depolama harcamalarını artırabilir. Sözgelimi, kara
araçları ve uçaklarda CO2 kullanımını sağlayacak bazı
değişilikier, nakil ve yeni alan açma sorunlarını ortadan kaldırıp,
CO2'yi havadan yakalamanın yüksek maliyetini telafi
edebilir.
Günümüzde CO2 şahmının
acil olarak düşürülme gerekliliği, nükleer enerji, rüzgar ya da güneş
enerjisine hızlı bir geçişten çok, mevcut yalıtma ve hapsetme
teknolojileriyle daha ucuza karşılanabilir. Tekniklerin daha da
geliştirilmesiyse yüzyılımız için bol ve düşük maliyetli enerji sağlamakla
kalmayıp, daha iyi seçeneklerin olgunlaşması için yeterli süreyi
de tanıyacak. |
||||
üreten büyük santraller. Ancak
mevcut santrallerde bu hedefe yönelik değişiklikler yapmanın
oldukça pahalıya malolacağı, yeni santrallerin CO2
yakalamaya uygun tasarlanmalarının daha verimli olacağı
düşünülüyor. CO2'yi tümüyle hapsetme hedefi, öteki tüm atık
salımlarını da ortadan kaldıran yepyeni santrallerin tasarımlarına
kapı açıyor. Bugün, oksijen püskürtmeli gazlaştırma yöntemi, bu
hedefe yaklaşır görünüyor. Daha da ileri tasarımlar, CO2
hapsinin verimden götürdüğü payı da rahatlıkla karşılayabilir.
Sözgelimi, kömürün gazlaştırma ürünlerini, buharla birlikte
sıvılaştırılmış bir kireç yatağına göndermek, oksijenin sudan
karbona geçmesine neden olur. CO2'nin kireçten
yakalanması, hidrojen üretimini tetikleyerek gerekli miktarda
ısı açığa çıkmasıyla sonuçlanır. Hidrojence zengin çıktının yarısı
kömürü gazlaştırmada kullanılırken, diğer yarısı da yüksek
sıcaklık- |
ta katı oksit yakıt hücresinde
oksitlen-dirilebilir. Yoğun su içeren yakıt gazı atığı, döngüyü yinelemek
üzere kireç yatağına döner. Bu durumda tesisi ter-kedecek olanlar, fazla
su, kül ve temizleme aşamalarında yakalanan çeşitti atıklardan
ibaret Kireç, tümüyle karbonatlı kireçtaşı durumuna geldikten sonra,
CO2 yoğunlaşmış bir gaz akışı biçiminde yeniden üretilirken,
kireçtaşı da yakıt hücresindeki atık suyla yeniden kirece
dönüşür. Isı, gerektiği gibi kullanılabilirse, güç santralinin
verimi, sonuçta % 70'e çıkabilir. (Bu oran, geleneksel, kömür yakan güç
santralleri için % 30 - 35, gaz kullananları içinse % 50
dolaylarında. )
CO2, yakıttan üç kat
ağır olduğu için araba ya da uçaklarda depolana-maz. Bu araçlardan çıkan
CO2, bu nedenle atmosfere salınıp yeniden
yakalanmak zorunda. Halen CO2 yakalamanın en pratik
yöntemiyse fotosentez. Kimyasal tutucular (güçlü
alkali |
|||
Lackner, K. S. "A Guide to CO2
Sequestration" Science, 13 Haziran 2003
Çeviri: Banu B.
Tüysüzoğlu |
||||
|
||||
BİLİM ve TEKNİK 78 Eylül 2003 |
||||
|
||||