|
||||
|
||||
|
||||
GELECEĞİN ORDULARI
|
||||
|
||||
Toplumların "bilgi toplumu" olma yolundaki süreçlerinin bugün ulaştığı nokta, geleceğin savaş alanında çarpışanların silahlar yerine bilgi olacağının sinyallerini veriyor. Ancak silah teknolojisi alanındaki çalışmalardan da vazgeçilmiş değil. Bu çalışmalardan en önemlilerinin altındaki imzanın sahibi, ABD Savunma Bakanlı-ğı'nın, askeri sistemlerin teknolojik açıdan geliştirilmesinden sorumlu birimi DARPA (İleri Savunma Araştırması Projeleri Enstitüsü). DARPA'nm 1958 yılındaki kurulma amacı, savunma amaçlı teknolojiler geliştirmek. O günden bu yana alanında öncü olma özelliğini koruyan DARPA, sürekli yeni projeler üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Bu projelerin sonucunda geliştirilen teknolojilerin uygulama alanla-nıysa, savunmayla sınırlı kalmıyor; aralarında oldukça önemli endüstriyel sonuçlara sahip olanlar da var. Örneğin bugün artık tüm kişisel bilgisayar kullanıcılarının evleri ne kadar girmiş bilgisayar faresi ve İn-ternet gibi teknolojiler, DARPA'da yapılan çalışmaların sonucu.
BİLİM veTEKNİK 34 Ocak 2002
|
Günlük hayatlarımızın önemli bir parçası haline gelmiş cep telefonlarımızın çalışmasını sağlayan ciplerde de, DAR-PA'nın parmağı var.
Savaş Uçakları
Savaşlarda kullanılacak teknolojilerin geliştirilmesi söz konusu olduğunda, en çok önem verilen araçlardan biri savaş uçakları oluyor. Savaş uçaklarının geliştirilmesi alanındaki çalışmalar, özellikle üç ana başlık üzerinde yoğunlaşıyor: uçakların yük kapasitesini artırmak, dikey iniş yeteneği ve uçaklardan fırlatılan füzelerin daha hızlı olmasını sağlamak. Bir savaş uçağının, oldukça büyük bir yük taşıma kapasitesine sahip olması gerekiyor. Bugüne kadar üretilenler arasında yük kapasitesinin çok fazla olduğu örnekler varsa da, ulaşılmak istenen miktar varolanların çok daha ötesinde. Örneğin DAR-PA'daki yetkililerin 2005 yılının başında üretimini tamamlamayı planladıkları savaş uçağı, yaklaşık 10
|
ton ağırlığında patlayıcı taşıyabilecek. Aşılması gereken sorunlardan bir di-ğeriyse, üretilen uçakların yere dikey İniş yapabilme özelliğine sahip olması. Dağlardaki mağaralarda kamp kurarak gizlenen teröristlerin konumlan, hava alanlarından ya da İniş yapılabilecek geniş düz arazilerden oldukça uzakta. Bu, teröristlerin bulundukları yerlerin yakınlarına iniş yapabilmek İçin, boş bir alana ya da platoya dikey olarak iniş yapabilecek uçaklar gerektiriyor. DARPA'nm dilek kutusuna atılan isteklerin başında da, askerlerin teröristlerin yakınlarına inebilmelerini sağlayacak bu tür uçaklar yer alıyor. Uzunca bir süredir bu konuyla ilgili çalışmalar sürüyorsa da, henüz umut verici bir İlerleme sağlanabilmiş değil. Uçaklardan gönderilen füzelerin hızıy-sa, üzerinde çalışılan konular arasında. Temel amaç, yüksek hızla uzun süre gidebilen füzelerin üretilmesi. Özellikle dağlarda barınan teröristler gibi yakalanması zor hedefler söz konusu olduğunda, hedefin vurulması için gereken süreyi azaltmak oldukça önemli hale geliyor. Gemiler ya da uçaklarca uzaktan fırlatılan seyir (cruise) füzelerinin, sesten daha yavaş gitmeleri ne-
|
||
|
||||
|
||||
deniyle, hedefe ulaşıp vurmaları neredeyse l saate varıyor. Sesten 6 kat hızlı gidebilen hiper hızlı füze çalışmalarının amacı, bu süreyi dakika ölçeğine indirmek. Fransız ve Finlandiya ordusunun sahip olduğu füzelerden bazıları, gerçekten de oldukça hızlı. Ancak bunlar, bildik füzelere göre çok küçük. ABD'nin bu alandaki geliştirme çalışmalarıysa, DARPA tarafından sürdürülmekte.
Savaş Robotları
Savaş teknolojilerindeki önemli çalışma alanlarından biri, insansız savaş uçaklarının ve robotlarının üretilmesi. Bugüne kadar birçok insansız savaş uçağı, deneme uçuşlarını başarıyla gerçekleştirdi. Bunların arasında geçtiğimiz yaz aylarındaki deneme uçuşunu başarıyla gerçekleştirmiş olan, DARPA'nın ürettiği Boeing modeli insansız savaş uçağı da var. Predator (Yırtıcı) ve Global Hawk (Dünya Şahi-ni) isimli uçaklar da, bu alandaki başarılı örneklerden. Savunma teknolojisi alanındaki en büyük umutlardan biri, bu örneklerin sayısını artırarak, savaş-lardaki tehlikeli görevlerin tümünü insanlar yerine robotlara yaptırmak. Özellikle, ilk başta yapılacak ön saldı-rılar ya da mayınların temizlenmesi gi-bi görevlerin robotlarca yapılması, insanları birçok tehlikeden koruyabilir. Ayrıca algılayıcı görevi yapacak küçük robotlar, düşmanı tarayarak kimyasal ya da biyolojik silah bulundurup bulundurmadığını anlayabilir. Ancak bunların gerçekleşmesi için, bu görevleri yerine getirebilen birbirinden bağımsız savaş robotlarının üretilmesi
|
|
|||
DARPA'nın robot savaşçıları, birçok kamera ve algılayıcıyla donatılmış. Ancak bu robotlardan oluşacak bir ordunun koordine edilmesi için gerekli yazılımlar, oldukça karmaşık.
|
||||
yeterli değil. Asıl önemli olan, bu özelliklere sahip onbinlerce robottan oluşan bir birliği güvenli ve doğru bir şekilde kontrol ve koordine edebilmek. Bu alanda çalışan uzmanlara göre bu, ciddi ve aşılması o kadar da kolay olmayan bir komuta ve kontrol sorunu. Bu sorunu çözebilmek için DARPA'mn başlattığı dört yıllık araştırma projesine ayrdığı bütçeyse, 65 milyon dolar.
Robot bilimleri, yapay zeka ve bilgisayar programcılığı gibi farklı alanlardan biraraya gelen araştırmacılar, komuta ve kontrol sorununu çözmeye yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Mekanik yöndeki sorunların tümü, hemen hemen çözülmüş durumda. Ancak sorunların çoğu da, mekanik özelliklerin yanısıra yazılım sistemleri üzerinde çalışılmasını gerektiriyor. Tek bir savaş robotunu kontrol etmek İçin gereken yazılım, zaten yeterince karmaşık. Bunun nedeni rüzgarın hızı,
|
şiddeti ve yönü gibi değişkenlerin tümünün, algılayıcıların sahip olduğu veritabanına entegre edilmesindeki güçlük. Bunu gerçekleştirebilmek İçin, binlerce hesaplama yaparak işlevsel yönergeleri kanatlara, motorlara ve bombanın gönderileceği kapılara iletmek gerekiyor. Tüm bunlar tek bir savaş robotu üzerinde gerçekleştirile-bilse bile, birden fazla robota bu sistemi yerleştirip bir iletişim ağı ile birbirlerine bağlamak ve tümünü birarada istenilen hedefe yönlendirecek şekilde kumanda etmek, oldukça güç. Geniş bir alana yayılmış ve birbirleriyle bağlantılı binlerce algılayıcının birarada yönetilecek şekilde programlanması, bilgisayar alanındaki en zor konulardan biri. Bu sorunlar çözüldüğünde, kullanıma yönelik ilk uygulama alanı savaş robotları olacak.
Camsı Metal Umutlan
DARPA'mn bugünlerde üzerinde çalıştığı projeler arasında en merak uyandıranlardan biri, "camsı" metaller üretmek. ABD'nin Körfez Savaşı'nda kullanmasıyla gündeme gelen "Gümüş Mermi"lerde, bilinen en ağır ve yoğun elementlerden biri olan seyreltilmiş uranyum kullanılmıştı. Düşman hedeflerine çarptıkları anda yüksek ısıyla yanma ve hedefin zırhını eriterek içine girme özelliğine sahip olan bu mermiler, sıradan mermilerden çok daha tahrip edici. Ancak çevrelerine yaydıkları ışınım nedeniyle, siviller ve dost kuvvetler İçin de ciddi bir tehlike oluşturdukları yolundaki iddialar sonlan-mış değil. Ayrıca kullanımlarının ar-
|
|||
|
||||
|
||||
Ocak 2002 35 BİLİM veTEKNİK
|
||||
|
||||
|
||||
|
||||
|
||||
California Teknoloji Enstitü'sü'nün metal laboratuarlarında, DARPA'nın desteklediği dağınık atom yapısındaki metallerin üretilmesi çalışmaları sürdürülüyor.
|
||||
|
||||
dından, ciddi ve pahalı bîr çevre temizliği gerektiriyorlar. Bu olumsuz faktörler ABD ordusunu, uranyum yerine radyoaktif olmayan bir madde kullanarak istenilen özellikte mermi üretme çalışmalarına yöneltmiş. DARPA'nın yürüttüğü "camsı" metaller üretme çalışmalarının amacı da, bu gereksinimi karşılamak. Ayrıca bu metallerin üretimi, İnsansız savaş uçakları ve savaş robotlarının üretimini de kolaylaştıracak.
Metalin ve camın atomik yapısı, birbirinden oldukça farklı. Metaller düzenli, yani kristal bir atomik yapıya sahip. Camınsa gelişigüzel ve şekilsiz bir atomik yapısı var. Ancak rastgele bir atom yapısına sahip bir metal alaşımının, kırılmalara karşı kristal yapıdan çok daha güçlü olacağı, bilimadamla-rınca yaklaşık yarım yüzyıldan bu yana bilinen bir gerçek. Camsı metal üretme projesinin temeli de bu düşünceye dayanıyor. Temel amaç, görünürde sıradan bir metal gibi olan, ancak atomik yapısı cama benzeyen bir metal üretmek. Bu başarılabilirse, seyreltilmiş uranyum yerine camsı metaller kullanılarak istenen dayanıklılığa sahip mermiler üretilebilecek. Geçtiğimiz ilkbaharda DARPA, dört yıl boyunca sürecek 30 milyon dolarlık bir proje başlatarak bu alandaki çalışmalara ivme kazandırdı. Çalışmanın temel amacı, camsı özelliğe sahip metal alaşımlarının birleştirilip soğutulması ve bunun sonucunda oluşan atomik etkileşimlerin modellenmesi. Bu çalışmalardan beklenen sonuç elde edilebilirse, alüminyum, titanyum ve demir gibi yaygın olarak kullanılan ve fabrikalarda tonlarca bulunan metallerin "camsı" türleri kolayca üretilebilecek. Ancak, bugün ulaşılan noktada camsı metallerin üretimi hâlâ oldukça paha-
BİLİM veTEKNİK 36 Ocak 2002
|
h ve zor görünüyor.
Dağınık atom yapısına sahip camsı metallerin üretimi gerçekleştirildiğinde, kristal yapıdaki türlerine göre en az iki kat daha güçlü olan metaller elde edilmiş olacak. Bu da bugünkünden çok daha az malzeme kullanılarak, yük kapasitesi çok yüksek bir savaş uçağı üretilebileceği anlamına geliyor. DARPA yetkilileri, istenilen malzemenin üretimi gerçekleştirilirse, bu malzemeden üretilmiş bir savaş uçağının üretimini 15 yıl İçinde tamamlayabileceklerini söylüyorlar. Etkisini öncelikle savunma teknolojileri alanında gösterecek olan camsı metallerin, sivil kullanımlı endüstriyel uygulamalarda da çok büyük bir devrim yaratması bekleniyor.
Savaş Alanı internet Olursa
Savaşların tümü artık yalnızca bildiğimiz taştan topraktan araziler üzerinde sürmüyor. Savaşın bir kısmı da internet aracılığıyla, l ve O'lardan oluşan siber ortamlar üzerinde yapılıyor, El Kaide'nin 11 Eylül'deki terörist saldırının düzenlenme aşamasında kullandığı İnternet üzerindeki haberleşme ağı, bu gerçeği daha da belirgin olarak gözler önüne serdi. Ancak savaş alanı İnternet olunca, kurallar da tamamen değişiyor. Gerçek hayattaki savaş ortamında geçerli yöntemler, burada etkin olmuyor.
İnternet söz konusu olduğunda, ortamın teknolojik boyutu nedeniyle, hepimizin
|
aklına burada sürdürülecek bir savaşta öncelikli şeyin teknoloji üstünlüğü olduğu gelebilir. Nasıl ki mağaralarına gizlenmiş teröristleri ele geçirebilmek İçin milyarlarca dolar harcanarak üstün silahlar geliştiriliyorsa, İnternet üzerindeki yasadışı bir haberleşme ağını saptayabilmek İçin de çok para harcayarak ileri yazılım teknolojileri geliştirmek gerekir diye düşünebilirsiniz. Ne de olsa İkinci Dünya Sava-şı'nda kazanan, teknolojinin kendisiydi. Pasifik'teki savaşı kazanan ABD, bunu İlk bilgisayarları kullanarak Japonya'nın şifreli iletişimini kırmasına borçluydu. Yine ABD'nin Kosova'da tek bir uçak kaybettiği savaşta da, başarının asıl sahibi Sırp radarlarını atlatan elektronik savaş sistemleriydi. Ancak bu örneklerin tümünde geçerli olan "teknoloji kazanır!" kuralı, 11 Eylül'deki saldırılarda geçerli olamadı. FBI'ın milyonlarca dolar harcayarak hazırladığı Carnivore isimli gözetleme yazılımı, yapılan saldırıları önceden tahmin edemeyince, teknoloji mahcup duruma düştü. Bu da İnternet üzerindeki savaşlarda, teknolojinin tek başına büyük bir avantaj olamadığını gösterdi. Carnivore'a yakalanmamayı başaran el Kaide örgütünün kullandı-ı haberleşme ağının teknolojik yapısıysa, rakibine göre oldukça basit. Bu haberleşme ağının başarısı, biraraya getirdiği kişisel bilgisayarların birbirine yakın yerlerde değil de, çok akıllıca dağıtılmış ayrı merkezlerde olmasına dayanıyor. Bu da İnternet üzerinde sürdürülecek savaşı kazanmak için yapılması gerekenin, teknolojilere her yıl milyarlarca dolar ayırmak yerine daha basit ve akıllıca
|
||
|
||||
|
||||||
|
||||||
(telli) bir şekilde yapılmışlar. Bunlar o an ne yaptıklarını çok iyi "biliyorlar". Birçok sensörün yanında bir de tork (dönme anı) düzeneğine sahipler, bu düzenek sayesinde o an neye dokunduklarına dair bir bilgileri olabiliyor. Ortama uyguladıkları kuvveti hissedebiliyor ve bu esnada nasıl bir dirençle karşılaştıklarını da algılayabiliyorlar. Hirzinger, bu düzeneğin ne kadar iyi çalıştığını, enstitünün meşhur bir icadı olan "dört parmaklı el" İle gösteriyor. Bu el bir bardağı dikkatli bir şekilde tutmakla kalmıyor, aynı zamanda Hirzin-ger'in kendisine fırlattığı topları da tutabiliyor. "Gerçek zamanlı kumanda heyecan verici bir olay" şeklinde bir yorumda bulunuyor atıcı, tutucusuna gururlu bir bakış fırlatarak.
Topun bir kamera tarafından sağlanan resimleri gerçek zamanlı olarak işleniyor, izleyeceği yol tahmin ediliyor ve el uygun bir konuma yerleştiriliyor. Topu ne zaman kavraması gerektiğini sen-sörler tarafından kaydedilen torkla hissediyor. Robot eli gerçi halen insan eline rakip değil, ancak uzay elbisesi içindeki bir astronotun kalın örtüsü içindeki eliyle yarışabilir. Uzayda robot kollarının kendi başlarına hareket etmeleri sadece birkaç rutin hareketle sınırlı olacak. Hareketler büyük ölçüde dünyadan kumanda edilecek.
Ancak burada da ileri teknoloji işin içine giriyor: Kontrol merkezinde robota kumanda eden kişi, stereo sinyaller ve force feedback ile robotun o anda ne yaptığına dair doğrudan bir izlenim elde ediyor. Kendi elleriyle veri eldiveni içinde robotun o anda neye dokundu-
|
ğuııu tanı olarak hissedebiliyor. Bilim adamları buna "tele-presence (uzaktan var olma)" diyorlar.
"Enformatik, makine mühendisliği ve elektronik işbirliğiyle birlikte yeni altın saatlerini yaşıyor", diyor Hirzinger ve geleceğin sadece IT'ye ait olmayacağını düşünüyor. Oberpfaffenho-fer'dakiler 1993 yılında ilk robotlarını uzaya göndermişler ve NASA mühendisleriyle olan yarışta önde olmanın mutluluğunu yaşıyorlar. NA-SA'nın robonotu kafa, gövde ve uzay gemisine bağlanmak için bir bacağın dışında her birinde beş parmak olan iki de kola sahip. Bunlar gerçi daha insani görünüyorlar, ancak Almanların dört parmaklı eline göre daha az iş yapabiliyorlar.
Oberpfaffenhofen'da şimdilerde geliştirilen, yeni bir robot kolu iki yıl içinde uluslararası uzay istasyonu ISS'de kullanılacak. Bu kol, bir insan kolu gibi yedi farklı hareket olanağına sahip (resme bakınız) ve böylece bir İnsan kolu gibi esnek ve becerikli bir şekilde hareket edebiliyor.
Uzaydaki kullanım için burada bilinçli bir şekilde geliştirilen şeyler, birkaç yıl içinde dünya üzerindeki yaşamı
HAFIF VE HAREKETLİ: Yedi eklemle Oberpfaffenhofen'daki yeni robot kolu bir insan kolu kadar serbest hareketli. Uzaydaki kullanım İçin kola farklı "el bilekleri" monte edilebiliyor.
|
da kolaylaştıracaklar. Gerd Hirzinger'in tasavvurlarına göre robotlar insanların üzerinden giderek daha fazla iş alabilecekler. "Bizim vizyonumuz, eski Ro-ma'daki gibi bir düzen kurmak, ancak insanların değil, robotların köle olduğu bir düzen." Hirzinger'in tahminine göre 10 ila 20 yıl arasında servis robotları, yaşlı ve engelli insanların her an hizmetinde olabilirler.
Akıllı robotlar günlük yaşamın bir parçası oluyorlar
Cerrahi de robotik sayesinde değişebilir, bugün mümkün olandan çok daha küçük müdahaleler robotik sayesinde gerçekleştirilebilir. Minimum müdahale gereken cerrahide uzaktan yönetimle doktorun yapması gereken tek şey ellerini oynatmak, robot kolları böylece küçük açıklıklar arasından gerekli operasyonu yapabilir.
İnsanların robotlarla birlikte çalışmak oldukları yerde çok fazla parmak ucu hassasiyeti gerekiyor. Uzay araştırmaları soft-robotu geliştirdi, bu robot dik kafalı bir şekilde hareket etmiyor, aksine laftan anlıyor ve İnsan meslektaşları tarafından kibarca kenara itilebili-yor. Japonlar başka bir yol izliyorlar: Robotun akseptansını, onları oyun arkadaşları olarak kullanarak artırıyorlar. Sony'nin Aibo'su gibi eğlence robotları, robotların günlük hayatta daha fazla kullanılabilmeleri için önayak olmuş durumdalar.
M F/ Ufuk Yamankılıçoğlu, uyaman@chip.com.tr
|
||||
|
ROBOTLARIN GELİŞİMİ
|
|
||||
|
|
|||||
Sony'nin ileri teknoloji ürünü bu oyuncağı, herkesin kullanabileceği ve öğrenebilen bir robot. Robotun günümüzde üçüncü nesli de geliştirildi.
|
Yapay zeka sayesinde MiT'in bu robotu insan duygularını anlayabiliyor ve kendisi de duygularını gösterebiliyor.
|
|||||
|
||||||
CHIP l EYLÜL 2002
|
||||||
|
||||||