GÜNEŞ SİSTEMİ
Güneş Sistemi’nde Yaşam



Günümüzden yaklaşık 100 yıl öncesine kadar, Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerde insan gibi zeki canlıların bulunabileceği düşünülüyordu. Ne var ki, gezegenlere gönderilen uzay araçları zeki canlılar bir yana, herhangi bir mikrobiyolojik yaşama bile rastlamadı. Ancak şunu da belirmek gerekir ki, henüz rastlanmamış olması, dünya dışında yaşam olmadığı anlamına gelmiyor.

Bilim adamları, yakın geçmişe kadar, yaşamın “yaşanabilir bölge” olarak adlandırdıkları bir bölgede gelişebileceğini düşünüyorlardı. Bu bölge kabaca Venüs ve Mars’ın yörüngelerinin arası olarak kabul ediliyordu. Yaşamın temel gereksinimi olan su, bir gezegenin yüzeyinde ancak bu sınırlar içinde sıvı olarak bulunuyordu. Son yıllarda özellikle dış gezegenlerde ve uydularında yapılan yeni keşifler ışığında, bu sınırlar genişledi.

Merkür, Güneş’e çok yakın olduğu için, Gezegende aşırı sıcaklık değişimleri meydana geliyor. Ayrıca, Güneş’in zararlı ışınımı yüzeyde herhangi bir canlının yaşamasına olanak vermeyecek kadar güçlü.

Venüs, büyüklüğü bakımından Dünya’ya en çok benzeyen gezegen olmasına karşın, kalın bulutlarının yol açtığı sera etkisi nedeniyle yüzeydeki sıcaklık 450 dereceyi buluyor. Ayrıca, sülfürik asit içerek yağmurlar yaşamın oluşmasını olanaksız kılıyor.

Güneş sisteminde yaşam olasılığının en yüksek görüldüğü yer Mars. Çünkü Mars, tüm gezegenler arasında Dünya’ya en çok benzeyen gezegen. Ayrıca, günümüzde olmasa da, geçmişte gezegende bol miktarda suyun sıvı halde bulunduğunu gösteren güçlü kanıtlar var.

Mars’ta günümüzde gelişmiş bir yaşam bulunmuyor. Ancak, geçmişte en azından mikrobik boyutlarda da olsa yaşamın varolmuş olması yüksek olasılık. Bu yaşam, gezegenin görece daha sıcak olan bölgelerinde, toprak altında sürüyor da olabilir.

Gaz devlerinde yaşam bulunma olasılığı düşük olarak değerlendiriliyor. Ancak, yine de pek hayal edemediğimiz yaşam biçimleri bu gezegenlerin yoğun atmosferlerinde gelişmiş olabilir. Örneğin, Jüpiter atmosferinde gezinen denizanası gibi canlılar, buradaki organik maddelerle besleniyor olabilir. Şimdilik tahminler hayal gücünden öteye gitmiyor.

Gaz devlerinin kendileri olmasa da, uyduları yaşamı destekliyor olabilir. Yakın zaman öncesine kadar, bu uyduların tamamen donmuş, katı cisimler oldukları düşünülüyordu. Ancak yapılan araştırmalar bazılarının buzdan oluşan sert kabuklarının altında kilometrelerde derinlikte okyanuslar bulunduğunu gösterdi. Bu okyanuslarda suda yaşayan canlılar gelişmiş olabilir. Gelecekte bu uydulara gönderilecek denizaltı tipindeki uzay araçlarıyla bu ilginç dünyaların sırları ortaya çıkarılacak.