İnsanların kulaklarında kulaklıklar, gözlerinde özel gözlüklerle bilgisayarda yaratılmış bir dünyaya girip "sanal ger­çekliği" yaşamaları hep filmlerde gördü­ğümüz bir durumdu. Sanal gerçekliğe, filmlerdeki gibi tümüyle girebilmek ka­dar olmasa da, zaman içinde bilgisayarda oluşturulmuş bir dünyaya adım atmak gerçekten söz konusu olabiliyor. Üstelik de bu, başlangıç için sağlık alanında ger­çekleştirilebilecek gibi görünüyor. Son yıllarda sanal gerçekliğin, insanların kimi sağlık sorunlarını tedavi etmede kullanı­lıp kullanılamayacağını sınamak üzere çalışmalar yapılıyor. Çalışmalar henüz de­neysel evrede; ancak, elde edilen sonuç­lar ileride "sanal tedavi" yapılabileceği konusunda umut vaadediyor.
Yükseklik korkusu, uçakta uçma kor­kusu, örümcek korkusu, topluluk karşı­sında konuşmaktan çekinme ya da trav­ma sonrası stres bozukluğu gibi rahatsız­lıklar zaman zaman insanın yaşam niteli­ğini düşürecek boyutlara ulaşabiliyor. Bunlardan kurtulmanın bir yolu, psiko­logların ya da psikiyatristlerin uyguladığı "karşı karşıya bırakma tedavisi" adı veri­len özel bir tedavi yöntemine başvurmak. 1990'larda Emory Üniversitesi'nden kli­nik psikolog Barbara O. Rothbaum ve North Carolina Üniversitesi'nden bilgisa­yar uzmanı Larry F. Hodges, sanal ger­çekliğin karşı karşıya bırakma tedavisi amacıyla kullanılabileceğini ileri sürdü­ler. Onların çalışması yükseklik korku­suyla ilgiliydi. Bunun ardından yapılan ilk deneme de takma adı Miss Muffet
yaklaşık 20 yaşla­rında olan bir genç kız üzerinde yapıldı. Miss Muffet, çok uzun süredir örümcek korkusu çekiyordu ve bu nedenle tekrar­layan saplantılı davranışları vardı. Araba­sını sık sık ilaçlıyor, odasının pencere pervazlarını bantlıyor. Örümceklerle kar­şılaşabileceğini düşündüğü yerlerden geçmiyor. Giysilerini yıkadıktan sonra arasına örümcek girmesin diye torbalar­da saklıyordu. Yıllar geçtikçe durumu kö­tüleşiyor ve evden bile çıkamaz hale geli­yordu. Sonuçta tedavi olmaya karar ver­di. Başlangıçta normal karşı karşıya bı­rakma tedavisi uygulanıyordu. Ancak kendisinin fazla yarar görmeyeceğini dü­şünmesi ve izlediği bir televizyon progra­mından aldığı fikirle tedavisinin sanal olarak sürmesini istemesi üzerine, "sanal tedavi" yöntemi uygulandı. Bu uygulama­yı, Washington Üniversitesi İnsan Arayüz Teknoloji Laboratuvarı'ndan (Human In-terface Technology Laboratory-HITLab) Hunter G. Hoffman ve Albert Carlin, İs-panya'daki Jaume I Üniversitesi'nden
Azucena Garcia-Palacios ve Christina Botella gerçekleştirdiler.
Korkuları fobi boyutunda olan kişiler, korktukları nesne ya da durumlarla kar­şılaştıklarında paniğe kapılıyorlar ya da yoğun kaygı yaşıyorlar. Üstelik korktuk­ları şeyin normalde zararlı olmadığını bil­seler bile durum değişmiyor. Karşı karşı­ya bırakma tedavisi, pek çok fobinin teda­visinde başarıyla kullanılıyor. Karşı karşı­ya bırakma tedavisi sırasında korkusu olan kişi, yavaş yavaş ve sistemli olarak korktuğu nesne ya da durumla kontrollü olarak karşı karşıya bırakılıyor ve bir yan­dan da sakinleştiriliyor. Başlangıçta çok kısa sürelerle yapılan bu yöntem sayesin­de zaman içinde korku yavaş yavaş azalı­yor. Bu kişiler, yine korku duyabiliyorlar, ancak uygulanan tedavi sırasında paniğe kapılmayacak biçimde eğitiliyorlar. Teda­vinin ardından normal bir yaşam sürdü­rüyorlar. Miss Muffet'ın tedavisinde sözü geçen karşı karşıya bırakma tedavisi, onun isteği üzerine sanal olarak gerçek­leştirilmiş. Örümcek korkusunun sanal tedavisinde, özel olarak hazırlanan "SpiderWorld (Örümcek Dünyası)" adlı bir program kullanılmış. İlk oturumlarda Miss Muffet, sanal bir mutfakta bulunan sanal bir örümceği izlemiş. Bir "joystick" yardımıyla üçboyutlu görüntülere olabil­diğince yaklaşması sağlanmış. Amaç, sa­nal örümceğe bir kol boyu kadar yaklaşa-bilmesini teşvik etmekmiş. Bu sırada sa­nal mutfaktaki "sanal eli" yönlendirebile­ceği bir eldiven kullandırılmış. Miss Muffet, sanal eli örümceğe dokunabilmek
Örümcek Dünyası, ilk kez bir genç kızın ilerlemiş
örümcek fobisini tedavi etmede kullanılmış. Tedavi
o kadar başarılı olmuş ki, genç kız bir örümceği
en az kaygıyla elinde tutabilmeyi bile başarmış.
BİLİM ve TEKNİK 64 Eylül 2004
üzere yönlendirmiş. Miss Muffet, oturum­lar sırasında Örümcek Dünyası'nda farklı farklı "sanal işlevleri" yerine getirmiş. Her bir işlevi, en az kaygı duyduğunu be­lirtene kadar tekrarlamış. Son oturumlar­da bu sanal deneyime dokunma duyusu da eklenmiş. Elektromanyetik algılayıcısı olan oyuncak bir örümcek, Miss Muffet'ın önünde havadan sarkıtılmış. Böylece eldiveniyle ona dokunabilmesi sağlanmış. On kez yapılan birer saatlik oturumlar sonucunda Miss Muffet'ın kor­kusu büyük ölçüde azalmış ve tekrarla­yan saplantılı davranışları ortadan kal­kmış. Tedavisinin tamamlanmasından sonra canlı bir örümceği az bir kaygı du­yarak birkaç dakika elinde tutabilmeyi başaracak kadar da işi ileri götürmüş. Bu başarının ardından örümcek korkusu olan 23 kişi üzerinde kontrollü bir çalış­ma yürütülmüş. Sonuç olarak bu kişile­rin % 83'ünün örümcek korkusunda be­lirgin bir azalma olduğu görülmüş. California'da kimi tıp merkezleri, bilgisa­yar firmalarıyla işbirliği yaparak fobileri ya da kaygı bozuklukları olan 300'den fazla hastayı sanal olarak tedavi etmişler. Farklı bilimadamlarının farklı üniversite­lerde yürüttüğü benzer araştırmalar, travma sonrası stres bozukluğu gibi daha ciddi psikolojik sorunlarda da sanal teda­vi yapılabilirliğini ortaya koyuyor.
Sanal tedavi, en son olarak yanık has­talarında ağrı kontrolünü sağlamak üze­re uygulanmaya başlandı. Ağır yanıkları olan hastalarda başlangıç tedavilerinin ardından uzun ve epeyce ağrılı bir tedavi süreci daha gerçekleiştiriliyor. Yanık olan bölgeye her gün bakım uygulanıyor. Yara temizlenip ölü deriler alınıyor ve es­neklik kaybını önlemek üzere deri zaman zaman gerdiriliyor. Bu sırada ağrıyı önle­mek amacıyla morfin içeren ağrı kesiciler kullanılıyor. Ancak, çoğu durumda bunlar yeterli olmayabiliyor. HITLab'dan Hunter G. Hoffman ve arkadaşları tara­fından ağrının sanal olarak kontrol edilip edilemeyeceğiyle ilgili bir araştırma yapı­lmış. Araştırmaya, Washington Üniversi­tesi Tıp Okulu'ndan ağrı uzmanı David R. Patterson ve arkadaşları Sam R. Sharar, Mark Jensen, Rob Sweet; çalış­manın yürütüldüğü Seattle'daki Harbor-view Yanık Merkezi'nden Gretchen J. Carrougher; HITLab'dan Thomas Fur-ness katılmış.
Ağrının güçlü bir psikolojik bileşeni var. Aynı ağrı, hastanın ne düşündüğüne bağlı olarak daha az ya da daha çok acı
Kar Dünyası adlı program, yanık hastalarının
yoğun ağrı veren tedavileri sırasında kullanılmış.
Tedavileri sırasında bu programa "dalan" hastalar
daha az acı duymuşlar.
yoğunlaşıyor. Ağrı uyarılarını alabilmek için dikkati az geliyor. Çalışmayı yapan bilimadamları, yanık hastalarında ağrıyı sanal olarak azaltmayı daha etkili bir ha­le getirebilmek için başka bir program geliştirmişler. Adı Kar Dünyası (Snow-World) olan bu program yanık hastaları­na özgü olacak biçimde hazırlanmış. Kar Dünyası, karların atıştırdığı, buzlu bir kanyonda donmuş dereler ve çağlayanlar arasında uçma yanılsaması yaratan bir program. Amaç, hastanın yanık bölgeleri­nin tüm ateşini, bu sanal dünyadaki bu­zulların yarattığı yanılsamayla alabilmek. Bu yazıda sözünü ettiğimiz araştırma­larda, sonuçlar hastanın değerlendirmele­rine dayanan biçimdeydi. Ancak araştır­macılar, ağrının nasıl algılandığını beynin görüntülerinde de izlemek istediler. Bu amaçla sanal tedavinin gerçekten ağrıyı azalttığını gözlemlemek üzere, fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntü­leme) yardımıyla sağlıklı gönüllülerin be­yin etkinlikleri incelendi. Bu kişilerin ayaklarına, sanal ortama giriş söz konu­su olmadan, ağrı verecek kadar sıcaklık uygulaması yapıldı. Hepsi de ağrı duy­duklarını söylediler. Bu sırada beyin et­kinlikleri kaydedildiğinde, beş ayrı bölge­nin etkinliklerinde artış gözlendi: "insula, talamus, birincil ve ikincil somatosensör kortex, anterior cingulate korteks". Aynı uygulamayı, Kar Dünyası izlettirirken de yaptılar ve bu sırada beynin ilgili bölgele­rinin etkinliklerinde önemli bir azalma gözlemlediler. Sonuç: "Sanal tedavi, yal­nızca hastaların ağrı uyanlarını yorumla­yışını değil, ağrıyla ilişkili beyin etkinlik­lerinin de azalmasını sağlıyor." Çalışma­lar, farklı nedenlerden kaynaklanan baş­ka ağrıların sanal tedavisi için de sürdü­rülüyor. Görülen o ki, gelecekte sanal te­davi gerçekten yaşantımıza girecek. An­cak bunun ne zaman olacağını şimdiden söyleyebilmek biraz zor.
Zuhal Özer
verebiliyor. Ayrıca psikolojik etkenler, hastaların ağrının şiddetini nasıl yorum­ladıklarının dışında, beyin korteksine gi­ren ağrı uyarılarının miktarını da etkile­yebiliyor. (Tüm bu durumlar, 1960'larda her ikisi de nöropsikolog olan Ronald Melzack ve Patrick D. WalPun geliştirdi­ği "kapı kontrol kuramıyla" açıklanıyor.) Kimi durumlarda hastanın müzik dinle­mesinin ağrının azalmasını sağladığı ön­ceden beri bilinirdi. Sanal gerçekliğin de müzik dinlemenin yaptığı gibi, bir biçim­de hastayı ağrıdan uzaklaştıracağını dü­şünerek harekete geçen Hoffman ve ar­kadaşları, yanık tedavisi görmekte olan iki genç üzerinde çalışmışlar. Gençlerden birinin bacağında ciddi bir yanık vardı, di-ğerininse vücudunun üçte biri derin ya­nıklarla kaplıydı. Her ikisine de deri aşı­laması yapılmış ve aşılanan deriler vücu­da özel zımbalarla tutturulmuş. Araştır­macılar, çalışmayı zımbaların çıkarılışı sı­rasında gerçekleştirmişler. Sanal tedavi uygulamasından önce hastalara her za­man olduğu gibi ağrı kesici verilmiş. Bu­na ek olarak, her iki genç de bu işlemle­rin yapıldığı sürenin yarısında yaygın ola­rak bilinen bir video oyunu oynamışlar. Sürenin diğer yansında da Örümcek Dünyası'na "dalmışlar". Her tedavi oturu­mundan sonra da gençlere ağrının şidde­tini değerlendirebilecekleri bir ölçek ve­rilmiş. Ortaya çıkan sonuçlara göre, iki-boyutlu bir video oyunu olan Nintendo, Örümcek Dünyası'nın sanal ortamından daha az etkiliymiş. Gençler, Nintendo oyunu oynarken acıyı daha fazla hisset­mişlerdi. Bunu ardından 12 hasta üzerin­de bir çalışma yapıldı. Yalnızca ağrı kesi­ci kullanan hastalarla Örümcek Dünya­sı'nda gezinen hastaların ağrı düzeyleri birbiriyle karşılaştırıldı ve benzer sonuç­lar elde edildi.
Sanal gerçekliğin ağrının az hissedil­mesinde neden bu kadar etkili olduğuna gelince, konu dikkatle ilgili. Dikkati bir konuya çekildiğinde insan, diğer konula­rı gözardı edip onunla ilgileniyor. Hasta, sanal gerçekliğe "daldığında" dikkati ya­rasından uzaklaşıyor ve sanal dünyaya
Kaynaklar
http://www.hitl.washington.edu/projects/exposure/ http://www.sciam.com/artide.cfm?chanlD=s3006&collD=l&artic-lelD-OOOCDC34-D80E-10FA-89FB83414B7F0000
Eylül 2004 65 BİLİM ve TEKNİK