sr-1.jpg
G ü
u n
A k b a b
Yaşam kaynağımız olan oksijenin sağlığımız için zararlı olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Aslında dünya atmosferindeki oksijen molekülleri, aynı zamanda, sağlı­ğımız için zararlı olan serbest radikallerin de kaynağı ve canlı hücrelerdeki radikal reaksiyonlarının asıl başlatıcıları. Antioksidanlarsa, bu oksitleyici moleküllerin hücre­ye zarar vermesini engelleme çabasındalar. Onların bu çekişmelirini Ankara Muhabiri-
miz Gökçe Taner araştırdı.
SERBEST RADİKALLERE KARŞI ANTİOKSİDAN SAVUNMA
sr-2.jpg
sr-3.jpg
Son yıllarda sıklıkla duyduğumuz "serbest radi­kaller", hem vücudumuzun normal metabolik faali­yetleri sırasında oluşabilen, hem de kimyasal ajan­lar, radyasyon, alkol, sigara, ağır metaller gibi pek çok dış kaynaklı etkenlerle oluşturulan moleküller. Kısa ömürlü, kararsız, molekül ağırlığı düşük ve çok etkin değiller. Serbest radikallerin yüksek oranda reaktif bileşikler olmaları, en dış yörünge­lerinde eşleşmemiş elektron içermeleri, kolayca di­ğer organik ve anorganik moleküllerle reaksiyona girmelerini sağlıyor. Aslında serbest radikaller, hücrelerin enerji üretiminde rol oynadıkları gibi, vücudun normal metabolik faaliyetleri sırasında gerçekleşen pek çok yararlı biyokimyasal süreçle­rin içinde de yer alırlar. Oksidasyon sonucu kısa süreli oluşur ve vücudumuzun antijenlerle savaşma­sında bağışıklık sistemine yardımcı olurlar. Ancak çevresel ajanların da etkisiyle aşırı miktarlarda oluştuklarında durum değişiverir ve hücre hasarına neden olabilirler.
Temel olarak oksijen kaynaklı olan reaktif radi­kallerin hücrede aşırı miktarda oluşmaları "oksida-tif stres" olarak tanımlanıyor. Bu olay, tüm hücre bileşenleri (karbonhidratlar, proteinler, yağlar) üzerinde tahrip edici etkiye sahip. Aynı zamanda "hidroksil radikali" başta olmak üzere birçok ser­best radikal, genetik materyalimiz olan DNA'daki nükleik asit bazlarının değişimine ve DNA zincirin­de kırılmalara neden olarak kanser oluşumu, hüc­resel yaşlanma ve hücre ölümüne kadar giden sü­reçleri başlatıp, ilerletebiliyor.
1954'lerden beri serbest radikallerin yaşlanma ve kanser, kalp hastalıkları, şeker hastalığı gibi pek çok hastalığa neden olduğu bilinmekte. Ser­best radikallerle yapılan çalışmalar, bu molekülle­rin yalnızca birkaç doku ya da sistemi değil, tüm organizmayı etkilediğini göstermekte. Bu çok geniş etki alanı içine, merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik), periferik sinir sistemi (tüm organizmayı bir ağ gibi saran ve merkezi sinir sistemiyle bağlan­tılı sinirler), eklemler, böbrekler, karaciğer, göz gi­bi birçok doku, organ ve sistemler girmekte.
Oksidatif stres süreci, temelde, normal biyolo­jik reaksiyonlarda dahi sürekli oluşum içinde olan serbest radikallerle bu moleküllerin etkilerini orta­dan kaldırmaya çalışan antioksidan savunma siste­mi arasındaki dengenin bozulmasıyla oluşan bir du­rum. Antioksidanlar, serbest radikallerin etkilerini nötralize ederek onların neden oldukları dejenera-tif hastalıklar ve erken yaşlanma süreçlerini başla­tan zincirleme reaksiyonları engelleyen moleküller.
sr-4.jpg
Serbest radikaller kararsız ve reaktif moleküller ol­malarına yol açan elektron açığını kapatabilmek için başka atomların elektronlarını paylaşmak üze­re onlara saldırırlar. Antioksidanlarsa, serbest radi­kaller için kolay bir elektron hedefi oluştururlar. Eğer serbest radikaller almak istedikleri elektronu antioksidanlardan sağlarlarsa başka bir yapıya za­rar vermezler. Antioksidanlar, endojen (organizma tarafından sentezlenen) ya da ekzojen (dışardan besinlerle alınan) yapılar olup, oksidan molekülle­rin hücreye zarar vermesini engellerler.
Serbest radikallerle antioksidanlar dengede ol­duğu sürece aslında sorun da yok denebilir. Ancak sigara, alkol, pestisitler (tarım ilaçları), gıda katkı maddeleri, petrokimya ürünleri, otomobil egzozla­rından çıkan ağır metaller, çok çeşitli endüstriyel kimyasallar, x- ışınları, UV ışınları, hatta stres ve egzersiz gibi serbest radikal oluşumuna neden olan pek çok etken bulunmakta. Yaşayan her insan için, özellikle de bu yüzyılın koşullarında serbest radi­kallerin kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Bu anlamda serbest radikallerle antioksidan moleküller arasın­daki dengenin korunması ve sürdürülmesi çok önemli.
Antioksidan savunma sistemi, reaktif oksijen ra­dikallerini daha az toksik ürünlere dönüştüren en­zim sistemleri (katalaz, süperoksit dismutaz, glutat-yon peroksidaz gibi) ya da radikalleri yakalayıp nöt-ralize eden antioksidan maddeler (melatonin, lipoik asit, vitamin A, E ve C gibi) olarak ayrılabiliyor. An­tioksidanlar, oksitleyici moleküllere karşı etkilerini çeşitli mekanizmalarla gösteriyorlar: Bu mekaniz­malar, serbest oksijen radikallerini etkileyerek on­ları tutma ya da daha zayıf yeni bir moleküle çevir­me işlemi şeklinde "toplayıcı" ya da "süpürücü" bir etki; serbest radikallerle etkileşip onlara bir hidro­jen katarak aktivitelerini azaltan ya da etkisiz hale getiren "bastırıcı", "giderici" bir etki; serbest radi­kalleri kendilerine bağlayarak zincirleme olarak de-
vam eden reaksiyonları belli yerlerinde kırarak "zin­cir kırıcı" bir etki ya da "onarıcı", "tamir edici" bir etki şeklinde gerçekleşebilmekte.
Vücudumuzda bu mekanizmalar bulunmaktaysa da, doğal antioksidan üretimi yaş ilerledikçe, pek çok uzmana göre 25 yaşından İtibaren, yavaşlamak­ta. Ayrıca antioksidanların yararlı etkilerinin görü­lebilmesi için vücut sıvılarında belli miktarlarda bu­lunmaları gerektiği de ifade edilmekte. Pek çok sebze ve meyve antioksidanlar açısından bizim İçin doğal kaynak konumunda. Bu açıdan sağlıklı yaşam anlayışı içerisinde, günlük beslenme düzeninde an-tioksidanlarca zengin bir diyetin Önemi büyük.
Beslenmede Antioksidanlar
Günümüzde bilim dünyası bir yandan hastalık­ların tedavisinde yeni olanaklar araştırırken, diğer yandan sağlıklı bir yaşam sürdürme ve hastalıkları önleme yolunda yoğun çalışmalar hız kazanmakta. Bu alandaki en yoğun çalışmalar da beslenme üze­rinde sürmekte. Gıdalardaki lif oranları, vitaminler, protein, karbonhidrat, yağ miktarları, yağlardaki doymuş yağ asidi yüzdeleri hepimizin öğrenmeye başladığımız kavramlar. Son zamanlardaysa sıklık­la antioksidanlardan söz ediliyor. Uzmanlar doğa­nın nimetlerinden, koruyucu ve iyileştirici özellikle­rinden yeterince yararlanmak için, hücresel yapıla­rı farklı mekanizmalarla koruyup güçlendiren vita­minleri, mineralleri, bitkisel ve besinsel destekleri kullanmak gerektiğini vurguluyorlar. Son yıllarda bu durum önemli bir sektör yarattı ve pek çok fir­ma antioksidan maddeleri hazır preparatlar (kapsül halinde vb.) ya da bitkisel çaylar olarak kullanıma sunmakta.
Araştırma sonuçları günlük antioksidan tüketi­minin artırılmasının kalp hastalığı, kanser ve diğer birçok ciddi hastalığın oluşma riskini azalttığını göstermekte. Bir de çağımızın moda deyimiyle "an-ti-aging" yani yaşlanmayı engelleyebilirle durumu
Bilim ve Teknik Kulübü hakkında ter türlü bilgiyi, mektup, telefon, faks ya da e-posta aracılığıyla edinebilirsiniz.İletişim kurabileceğiniz adreslerse şöyle; Bilim ve Teknik Kulübü, Atatürk Bulvarı No:221 Kavaklıdere- Ankara,
BİLİM veTEKNİK 28 Ağustos 2005
sr-5.jpg
sr-6.jpg
da; serbest radikallerle sa­vaşma yeteneklerinin farklı olması. Antioksidan ne kadar güçlü ve etkili olursa, kapasi­te güçleri de o kadar fazla ol­makta. Bu nedenle her besin aynı güçte antioksidan etki göstermiyor. Yapılan çalışma­larda hemen hemen her be­sin için değerler araştırılmış ve sebze ve meyvelerin en yüksek antioksidan kapasite­sine sahip oldukları belirlen­miş. İlginç bir sonuçsa, bazı meyvelerin (kuru üzüm ve ku­ru erik) kurusunun tazesine göre daha yüksek değerlerde antioksidana sahip olması.
Taze meyveler (özellikle turunçgiller, çilek ve biber) C vitamini açısından zengin durumdalar. Sa­rı renkli sebze ve meyveler (havuç gibi), bazı yeşil yapraklı sebzelerse A vitamini öncüsü olan beta ka­roten içermekte. Son zamanlarda sıkça bahsedilen üzüm çekirdeği ekstresi, "Oligomeric Proanthocya-nidin - OPC" denilen güçlü antioksidanları içermek­te. Yeşil çayda sağlığı güçlendirici flavonoidlerden olan "catechin" ve yanı sıra birçok yararlı bileşik bulunuyor. Balık, tahıllar, brokoli, lahana, çilek, vişne, erik, soğan, sarımsak da etkili antioksidan­lar.
Beta karotenle aynı aileden bir karotenoid olan likopen, domates, karpuz gibi pek çok meyveye kırmızı rengini veren madde ve yalnızca bir renk-lendirici değil, aynı zamanda güçlü antioksidanlar­dan.
Son dönemlerde ilginin arttığı "alfa lipoik asit", doğada bulunan en güçlü antioksidan mad­delerden biri. Hem suda, hem de yağda çözünebil-diğinden hücrenin her yerinde görev alan tek anti­oksidan. Hücrenin zarını ve içindeki bütün yapıları serbest radikallerden koruyor. Ayrıca vitamin E, C ve "glutatyon peroksidaz" gibi diğer antioksidanla­rın etkilerini kuvvetlendiriyor. Enerji üretimini hız­landırıp, hücre yenilenmesini artırdığı için cilt kırı­şıklıklarını da azaltıyor. Alfa lipoik asit, karaciğer ve patateste bulunuyor.
Antioksidan maddelerle ilgili çalışmalar artan bir hızda devam ediyor. Besinlerin dışında dışarı­dan takviyelerin de yapılmasıysa doz tespit çalışma­larını gerektirmekte. Vücudumuzdaki hassas den­genin aşırı dozlarda bozu la bileceği ya da aşırı doz­ların bir yerden sonra işe yaramadığı unutulmama­lı ve sınırlar konmalı. Tek başına yüksek dozlarda
Radikal Kavramı
Atom yapısı, bir çekirdek ve çevresinde bulu­nan değişik sayıda elektronlardan oluşmakta. Enerji düzeylerine göre belirli bir düzende yerle­şen elektronlar, orbital adı verilen yörüngelerde hareket etmekteler. Her orbitalde yerleşik iki elektron birbirine zıt yönde kendi ekseni etrafında dönmekte. Buna uygun olarak her bir orbitalde önce birer tane aynı yönde dönen elektron yerleşmekte ve atom numarasına göre sayıları ar­tan elektronlar tekrar aynı sırayla ters yönde dö­necek şekilde orbitale yerleşmekte.
Atom numarası 8 olan oksijen atomunun 8
sr-7.jpg
vitamin almaktansa bu vitaminlerin ortak etkileri­nin hastalıkların önlenmesinde daha etkili olduğu yapılmış olan pek çok çalışmayla tekrar tekrar gös­terilmiş. Bu nedenle serbest radikallerin neden ol­duğu hastalıkların önlenmesi ancak "dengeli bes­lenme" ile olabilir.
Sonuç olarak; doğadan uzaklaşmaya, endüstri­leşmeye ve teknolojiye esir olmaya devam ettikçe hayatımızı nasıl etkilediğimizin farkına varmalı ve modern yaşamımızın ürettiği serbest radikallerden biraz da olsa uzaklaşıp, daha sağlıklı yaşamak, geç ve dinç yaşlanmak için elimizden geleni yapmaya başlamalıyız. İşte bunun için de çevresel etkenlerle ve yaşla birlikte güçsüzleşen antioksidan savunma sistemimizi güçlendirmeliyiz. Ancak uzmanlarında söylediği gibi tabii ki antioksidanlar mucize değil. Eğer doymuş yağlarla beslenir, sigara içer, aşırı al­kol alır, egzersiz yapmaz ve stresli bir yaşam sür­dürürsek, yalnızca E vitamini ya da diğer antioksi­danları aldığınız için yaşamınız kurtulmaz. Tüm di­ğer önlemlerle birlikte bunlar da daha sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Zaten sağlığımızı korumak ve güçlendirmek, tedavi etmekten çok daha ucuz ve akılcı bir yol. Tıbbın babası Hipokrat'ın dediği gibi "Yedikleriniz ilacınız, ilacınız yedikleriniz ol­sun".
Kaynaklar
www.g6netikbilirni.com/genbilim/antioksidan.htm
www. mfoods ,co.j p/g mt-sod. causeoffreera d i ca Is.html
www.co.mohave.az.us/WIC/Antioxidants.htm
www.bioclub.hacettepe.edu.tr/makales/fizyo/05.html
Halliwell B.r Gutteridge M.C J., "Free Radicals in Biology and Medici­ne".
Serbest Radikaller ve Hücresel Denge; Bilim ve Teknik, Ekim 1996
Kümeli T,, "Serbest radikaller ve hastalıklar" (www.aksam.com.tr/ar-siv/akswam/2005)
Müftüoğlu 0., "Serbest radikaller", Hürriyet-02.05.2004Mindell E., "İlaç Yiyecekler" Prestij Yayınları, 2005
Saraç E., "Doğanın Şifalı Eli" Doğan Kitap, 2005
elektronu bulunmakta. Oksijen molekülündeki son orbitalden herhangi birindeki elektron diğeri­ne geçtiğinde ya da farklı orbitallerde farklı yön­de döndüğünde, "singlet oksijen" oluşmakta. Or-bitallerden birine ya da ikisine ters dönüşlü bir ya da iki elektron yerleştirilmesiyle radikal elde edil­mekte. Doğal oksijen molekülünden değişik sayı­da oksidan molekül ortaya çıkmakta. Serbest ra­dikal, oksitleyici (oksidan) molekül ya da en doğ­ru adlandırmayla reaktif oksijen türleri, atomik ya da moleküler yapılarında eşlenmemiş tek elektron içeren ve bu nedenle reaktif özellik gösteren mo­leküller.
söz konusu. Denham Harman tarafından ortaya atı­lan serbest radikal teorisine göre, normal yaşlan­ma, aerobik metabolizma sırasında oluşan serbest radikallerin dokularda birikmesi sonucu oluşan ha­sar nedeniyle gerçekleşmekte. 0 halde dengeli bir beslenme serbest radikal reaksiyonlarını en azda tutmalı.
Antioksidanlar açısından en zengin kaynaklarsa sebze ve meyveler. Bulaşıcı hastalıklar konusunda araştıma yapanların gözlemleri, sebze ve meyve yi­yen insanlarda daha düşük oranda kanser görüldü­ğünü ortaya koymuş. Bunun da, bu besinlerin içer­diği antioksidanlardan kaynaklandığı düşünülüyor. Diğer yandan beslenmenin (ürünün ekiminden, toplanması, depolanması, işlemlerden geçirilmesi ve pişirme yöntemleri gibi pek çok etken sonucu oluşan kanserojen maddelerin alınması) kanserle çok yakından ilişkili olduğu da unutulmamalı. Di­yetteki kanserojen maddelerin etkisi yine diyette bulunan antikanserojen maddeler tarafından engel­lenebilir.
Beta karoten, selenyum, E ve C vitaminleri bi­linen en önemli antioksidanlar. Bu besin öğelerini vücut kendi üretemediğinden dışarıdan alınmaları gerekiyor. Yeşil çay, keten tohumu, biberiye, alıç çiçeği ve meyvesi, zerdeçal, ginko, çoban üzümü, üzüm çekirdeği antioksidan etkileri ön plana çıkan ürünler. Koenzim Q10, çinko, lipoik asit ve B vita­minleri karışımlarıysa hazır preparatlar olarak sık­lıkla kullanılan antioksidanlar.
Gıdalarla alınan en önemli antioksidanlardan beta karoten, askorbik asit (C vitamini) ve alfa to-koferol (E vitamini) gibi antioksidanların serbest radikallerin neden olduğu oksidasyonu önlediği in vitro (canlı dışında kültür ortamında) ve in vivo (de­ney hayvanlarında canlı üzerinde) çalışmalarla gös­terilmiş. Bunların dışında, taurin, bilirubin ve ürik asit de bilinen doğal antioksidanlar ve sütte, kara­ciğerde ve böbrekte bulunuyorlar,
Gıdalardan sağlanan antioksidanlar içinde en önemli sıkıntıysa E vitamininde. Bilindiği gibi E vi­tamini yağda eriyen bir vitamin ve en önemli kay­nağı da bitkisel yağlar. Ancak sağlık açısından yağ­ların fazla alınmaması uygun görülüyor.
Antioksidanlarla ilgili diğer bir önemli nokta
Tel; (312] 467 32 46- 468 53 00/1067, Faks: (312] 427 66 77 e-posta: agulgtın®tubttak.gov.tr
Ağustos 2005