Habitat  Bir canlı türünü ya da canlı birliklerini barındıran ve kendine özgü özellikler gösteren yaşama ortamı. 
Habitat (L . Habitus habere- den tutmak) : Bir bitki ya da hayvanın doğal olarak yaşadığı yer, bulunabileceği bölge.
Habitat: Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yer.
Habitat: Yetişme ortamı, bir canlının, bir türün içinde yaşadığı ortam. 
Habituasyon : Organizmaların bir uyarıcıya alışarak ona tepki gösteremez duruma gelmesi.
Habitus :  Bir bitki yada hayvanın genel görünüşü.
Halofil  Yüksek tuz (sodyum klorür) konsantrasyonunu seven. Gelişmesi için sodyum klorüre gerek duyan. Vibrio parahaemolyticus tipik bir halofil bakteridir. Ayrıca bakınız ; halotolerant, ekstrem halofil. 
Halofit: Tuzlu topraklarda yetişen.
Halotolerant  Yüksek tuz (sodyum klorür) konsantrasyonuna dayanıklı. Ayrıca bakınız; halofil, ekstrem halofil. 
Haploid: (Monoploid) Tek sayıda (n tane) kromozoma sahip hücre.
Haploid: Olgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı, vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir. Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan hücrelere haploid hücre denir.
Haploid: Tek kromozom setine sahip olan. 
Haploit (Y. Haploos-basit, tek) : Normal olarak olgun bir gamette bulunan bir kromozom takımıdır.
Haplomorfik: Çiçek parçalarının dairemsi veya yan dairemsi olarak aynı düzlem üzerinde spiral bir şekilde dizilmeleri.
Haplotrikus: Kaidesinde tek halkalı bir yapı bulunan kıl veya tüy.
Haptotropizma: Bitkilerin dokunmaya karşı gösterdiği tropizmalardır. 
Hardy-Weinberg Yasası : Bir populasyonda bulunan bir allel gen çifti üyelerinin bağıl frekansları bir binomial denklemin açılımı olan a2+2ab+b2 ile tanımlanır. 
Hastat: Ok şeklinde. Yaprak ayası tabandan dışanya doğru uzamış ve loplan orta eksene hemen hemen dik bir durum almış olan yaprak.
Havalandırma Parankiması: Kök ve gövdedeki parankima hücreleri arasında bulunan, gaz alışverişini kolaylaştıran, geniş hücreler arası boşluklara sahip temel dokudur. 
Havers kanalı:1. Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının geçtiği kanal.
Hazım :   Sindirim.
Hazırlık Reaksiyonu : Kendinden sonraki bir dehidrogenasyon reaksiyonu için uygun bir substrat molekülünün konfigürasyonunun oluşması ile sonuçlanan metabolik reaksiyonlar için kullanılan bir terimdir.
Hegza :   Altı 2. Kemik matriksi içinde uzanan  kan damarları ve sinirleri içeren kanallar.
Heksoz :  Altı karbonlu monosakkarit.
Helikaz :  DNA nın kopyalanması sırasında DNA nın helik zincirini fermuar gibi açan enzim.
Helîkoid kîmos: bak. Bostriks.
Hemaglütinasyon Eritrositlerin herhangi bir etki ile agglütine olması.
Hematüri :   İdrarda şeker çıkması.
Hemofili (Y. Haima-kan+Philein-sevmek) : Antihemofilik globulin denilen maddenin eksikliğiyle tromoblastin oluşmasının bozulduğu, soya çekimsel hastalıktır. Kan yeterince pıhtılaşmaz.
Hemoglobin (Y. Haima-kan) : Eritrositlerin, oksijen ve karbondioksit ileten ve pH ayarlanmasında yardımcı olan, kırmızı renkte demir içeren protein pigmenti.
Hemoglobin :   Alyuvarda  bulunan  Hem   ve globin'den  oluşan  02  ve  C02 taşıyan  yapı.
Hemoglobin: Alyuvarlar içerisinde bulunan ve yapısında demir taşıyan, kırmızı renkli bir solunum pigmenti.
Hemoglobin:Alyuvarlarda O2 ve CO2 taşıyan,demir içeren protein.
Hemolenf: Bazı omurgasızlarda, hemosöl adı verilen vücut boşluğu içerisinde bulunan sıvı.
Hemolitik: Kan hücrelerine zarar veren.
Hemoliz Eritrositlerin erimesi ve eritrositlerden hemoglobinin dışarı çıkması.
Hemoliz :   Alyuvarların şişerek çatlaması.
Hemoraji  Kanama. 
Hemosiyanin: Bazı omurgasızlarda bulunan, demir yerine bakır içeren, mavi-yeşil renkli solunum pigmenti.
Hemosöl: Eklem bacaklılarda, gerçek sölom boşluğu yerine bulunan ve içinde solunum sıvısının dolaştığı vücut boşluğu. 
Henle Kulpu (Friedrich HENLE, 19.Yüzyıl Alman anatomisti) : Memeli böbrek tübülündeki ‘U’ şeklinde medullaya kadar inen ilmik. Proksimal ve distal kısımlar arasında yer alır.
Hepadnaviridae  İnsanlarda hepatit B hastalığına ve karaciğer tümörlerine neden olan, 42 nm çapında, çift iplikli DNA içeren, kılıflı, kapsidi ikozahedral şekilli, bir virüs familyası. 
Heparin:   Serumda bulunan  pıhtılaşmayı  sağlayan  madde.
Hepatik (Y. Hepatikos-karaciğer) : Karaciğere ilişkin.
Hepatit B :  Kan yoluyla bulaşan ve karaciğer rahatsızlıklarına yol açan bir tür virüs.
Herbasöz (L . Herba-ot) : Otla ilgili ya da ot özelliği taşıyan, odunsu olmayan.
Herbivor (L . Herba-ot+Vorare-yemek) : Otçul. Bitki yiyen hayvan.
Herbivor :  Otlarla beslenen hayvanlara verilen genel ad.
Herbivor: Bitkisel besinler ile beslenen canlılar. 
Hermafrodit: Çift eşeyli, her iki eşeyin organlarını birlikte taşıyan, er dişi, monoik. 
Hermafrodit: Erdişi. İki eşeyli çiçek. Erkek ve dişi organları bulunan bir çiçek, eş ani. Biseksuel, monoklin.
Hermafroditizm:Her iki eşeye sahip canlı.
Hermafroditlik (Y. Hermes+Aphrodite-mitolojik tanrı ve tanrıça.Hermaphrodi tas-her iki cinsin özelliğini de taşıyan kişi) : Aynı organizmada hem erkek hem de dişi eşey organlarının varlığı ile karakterize edilen durumdur.
Hermofroditizm: Bazı canlılarda görülen ve kendi kendini döllemeyle oluşan üreme şeklidir. 
Herpes Simpleks Enfeksiyonu Herpes simplex adlı virüsün sebep olduğu deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı dolu oluşumlar ile belirgin virütik enfeksiyon.
Herpes Virüsler  İnsanlarda bazı hastalıklara neden olan, 151-200 nm büyüklüğünde, çift iplikli DNA içeren, kılıflı, kapsidi ikozahedral şekilli bir virüs familyası. Epstein Barr virüsü ve uçuk virüsü  (Herpes simplax) gibi.
Hesperidyum: Limonsu meyva. Sinkarp ve üst durumlu bir ovaryumdan meydana gelen, septumlar tarafından bölünmüş, bölümleri içinde özsu dolu çok sayıda özsu torbacıklan (tüyler) bulunan kalın ve de-rimsi bir kabukla örtülü etli meyva.
Heterofermentatif  Belirli bir metabolizma sonucunda birden fazla ürün ortaya çıkarılması. Örneğin, Leuconostoc cinsi bakteriler laktik asit yanında karbon dioksit, etanol ve/ veya asetik asit oluştururlar. 
Heterogami (Y. Heteros-diğer+Gamos-evlilik) : Yumurta ve sperm gibi büyüklük ve yapı bakımından ayrı iki gametin birleşmesiyle meydana gelen üreme şeklidir.
Heterogami: Şekil, büyüklük ve yapı bakımından farklı olan gametlerin birleşmesiyle oluşan üreme şekline denir. 
Heterogamus: Çiçekler iki veya daha fazla çeşitde ve şekilde olması.
Heterograftlar (Y. Heteros-diğer) : Alıcıdan başka bir tür hayvanın vücudundan elde edilen doku aşıları.
Heterojen: Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan.
Heteronom metamerizm: Vücudu oluşturan segmentlerin, birbirinden farklı yapıda olması. 
Heterosis:(melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları üstünlük.
Heterospor: Mikrospor ve makrospor gibi morfolojik ve eşey bakımından farklı sporlar. 
Heterostilus: Stilusların değişik uzunlukta olmaları.
Heterotrof: Kendi besinini üretemediği için, organik besinleri dışarıdan almak zorunda olan canlılar (ardıbeslek).
Heterotroflar (Y. Heteros-diğer+Trophos-beslek) : İnorganik maddelerden kendi besinini sentez edemeyen ve bu nedenle ya ototroflar ya da çürüyen maddeler üzerinde yaşamak zorunda olan organizmalar.
Heterozigot (Y. Heteros-diğer+Zygos-çift) : Homolog kromozomların karşılıklı lokuslarında belirli bir karakter için iki farklı allelin bulunması.
Heterozis (Y. Heteros-diğer) : Melez gücü. Birbiriyle ilgisi olmayan soylara ait fertlerin birleşmesinden meydana gelen yavruların hayatta kalmak için atalarından daha iyi uyum göstermeleri.
HIV  İnsan bağışıklık noksanlığı virüsleri (Human Immunodeficiency Viruses) 
Hibernasyon (L .Hiberna-kış) : Bazı hayvanlarda kışı geçirmek için metabolizmanın yavaşladığı bir uyuşukluk dönemi.
Hibrit:Melez
Hidatot (su poru):Bazı bitkilerin (fasülye, aslan pençesi, çay) yaprak kenarlarıda, epidermis dokusunda bitki suyunun fazlasının dışarı çıkmasını sağlayan stoma benzeri yarıklar. 
Hidrobiyoloji  Suda yaşayan bitki ve hayvanlar ile çevrelerini inceleyen bilim dalı. 
Hidrofil (1)  Su seven. 
Hidrofil (2)  Nemli ya da bataklık yerlerde yaşayan. 
Hidrofil (3)  Bir bileşiğin suya eğilimi olan grubu. Polar grup, kutuplu grup gibi. 
Hidrofil: Su ile tozlaşan.
Hidrofitler (Y.Hydor-su+Phyton-bitki) : Sucul ortamda büyüyen bitkilerdir .Ya tamamen sucul olurlar ya da kökleri su veya çamur içinde fakat gövde ve yaprakları su üzerinde bulunur.
Hidrofob  Bir bileşiğin, suyla yeterince reaksiyona girmeyen, suda az çözünen ya da hiç çözünmeyen grubu. Aralarından suyu çıkarıp topluluklar oluştururlar. 
Hidrojen Bağı : Eğer hidrojen atomu, iki atom arasında ortaklaşa kullanılıyorsa meydana gelen iki molekül arasındaki zayıf bir bağdır. Bu bağlar protein ve nükleik asitlerin yapısında birinci derecede önem taşır.
Hidrojen Bağları Genellikle oksijen ve azot gibi negatif elektrik yüklü atomlarla diğer bir negatif yüklü atomlara kovalent olarak bağlanmış hidrojen atomları arasında oluşan bağlar.
Hidrolitik  Hidroliz yapabilen. 
Hidrolitik :   Su ile suyun tesiriyle.
Hidroliz (Y. Hydor-su+Lysis-çözünme) : Bir bileşikteki belirli bazı bağların arasına su girmesiyle bileşiğin parçalara ayrılmasıdır. Hidroksil grubu ayrılan bileşiğin bir kısmına, hidrojen atomu da öteki kısmına katılır.
Hidroliz :  Bir molekülün kovalent bağlarının su ile parçalanarak ayrılan kısımların birine H diğerine OH grubunun eklenmesi.
Hidroponik (Y. Hydro-su+L . Ponere-yer) : Topraksız bitki kültürüdür. Kökler besin maddesi bakımından zengin sulu ortamda büyütülürler.
Hidrostatik: Suda sabit bir şekilde kalmayı ve yüzebilmeyi sağlayan.
Hidrotropizma: Bitkilerin suya doğru gösterdiği yönelme hareketidir. 
Hidrür:   Hidrojenin   (—1)   değerlikli   olduğu   bileşikler.
Hif Flamentli mikrofunguslarda (küflerde) hücrelerin arka arkaya yer aldığı ipliksi yapı.  
Hif (Y. Hyphe-ağ) : Bir mantar miselyumunda bulunan çok sayıdaki ipliklerden her biri.
Hif: Sporların çimlenmesiyle oluşan ve birden fazla çekirdek taşıyan, silindir şeklindeki tüpsü iplikçikler. 
Hilum: Göbekcik. Tohum taslağı sapının tohuma bağlandığı yer veya sap ayrıldıktan sonra tohum üzerinde kalan iz.
Hipantiyum: Çukur çiçek tablası. Çukurlaşmış reseptakulum, perigin çiçeklerdeki (orta durumlu çiçek) çukurlaşmış çiçek tablası.
Hipersensitivite (Y. Hyper-aşırı+Sensitivite-duyarlılık) : Değişik tepki gösterme durumudur. Anormal olarak artmış duyarlılık.
Hipertipemi :   Kandaki lipidlerin artması.
Hipertonik (Y. Hyper-üst+Tonos-ton) :1. Solut molekülü konsantrasyonu daha fazla ve solvent (su) molekülü konsantrasyonu daha az olan çözeltidir. Karşılaştırılmış olduğu çözeltininkine göre daha büyük osmotik basıncı vardır. 2.Çözünmüş madde konsantrasyonu oldukça fazla olan çözelti.
Hipodermis: Dermis tabakasının alt bölümü.
Hipofiz: Beyin tabanında bulunan ve iki kısımdan meydana gelen bir iç salgı bezi.
Hipofiz: Beyinde hipotalamusun hemen altında yerleşmiş olan küçük bir bezdir ve hipotalamusa ince sapla bağlanır. Ön lop ağzın tavanından dış büyümeyle, arka lop ise beynin tabanından aşağıya doğru büyüyerek oluşur.
Hipogeik: Toprak altı. Toprak yüzeyinin altında gelişen veya yaşayan.
Hipogeik: Toprak yüzeyinin altında gelişen ya da yaşayan. 
Hipogin çiçek: Alt durumlu çiçek. Korolla, kaliks ve stamen halkalan ovaryumun ait kısmında bulunur. Bu durumdaki çiçeklerde ovar-yum üst durumludur.
Hipoglisemi :   Kanda glikozun azalması.
Hipokotil (Y. Hypo-alt+Kotyle-oyuk, çukur) :Bitki embriyosunun bir kısmı ya da fidenin, kotiledon yapraklarının birleşme noktası altında kalan kısmı.
Hipokrateriform: İnce ve uzun olan korolla tübünün aniden genişleyip açılarak korolla loplarının düz veya yatay bir şekil almaları eş anl. Salviform.
Hipokratiform: At nalı şeklinde.
Hipolipemi :   Kandaki lipidlerin azalması.
Hipotalamus (Y. Hypo-alt+Thalamus-iç oda) : Görme, su dengesi, sıcaklık, uyku gibi çeşitli kontrol merkezlerini içeren üçüncü ventrikulusun tabanı ve ön beynin bir bölgesi.
Hipotalamus: Ön beynin alt bölgesi olup bazı organ ve bezlerin çalışmasını düzenleyen kısmı.
Hipotez (Y. Hypo-alt+Thesis-yerleştirmek) : Kontrollü deneylerle denenebilen ve sonuca temel teşkil eden bir varsayımdır.
Hipotonik (Y. Hypo-alt+Tonos-ton) : Solut molekül konsantrasyonu daha az solvent (su) molekül konsantrasyonu daha fazla olan çözeltidir. Karşılaştırılmış olduğu çözeltininkine göre daha küçük osmotik basıncı vardır.  2.Kandan daha az yoğun çözeltiler. 3. İzotonik sıvıdan daha düşük osmotik basınca sahip olan sıvı.
Hirsut: Kaba tüylü. Yüzeyi uzun, oldukça kaba bir yapıda dik ve yatık duruşlu tüylerle kaplı olan.
Hispid: Sert kıllı veya tüylü. Yüzeyi kaba sağlam ve elde dokunulduğu zaman acıtabilen dik duruşlu tüylerle kaplı olan.
Histamin: Vücuttaki miktarının artmasıyla kaşıntıya sebebiyet veren, organik bir bileşik.
Histoloji:Dokuları inceleyen bilim dalı.
Histon  Bütün ökaryotik hücre çekirdeğinde, kromatinlerde DNA çift ipliği ile beraber nükleozomların yapısına giren, H1, H2A, H2B, H3, H4 ve H5 tipleri bilinen bazik bir protein grubu. Bazı prokaryotlarda da bulunan histon benzeri proteinler. 
Holoblastik bölünme: Hücre bölünmesinin, yumurtanın tamamında gerçekleşmesi. 
Holotip: İlk tanım yapılırken seçilen tek örnek.
Homeostasi: Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede tutması.
Homeostasi:Canlılarda kararlı ve dengeli bir iş çevre oluşturma eğilimi.
Homeostazis (Y. Homois-değişmeden+Stasis-ayakta duran) : Bir organizmanın içindeki kararlılığı ve yeknesaklığı devam ettirme eğilimi.
Hominid (L . Homo-insan) : Familyasına ait olan. Yaşayan ya da soyu tükenmiş insan veya insan benzeri tip.
Homograft Reaksiyon (Y. Homos-benzer+Graft-aşı) : Aynı türden fakat farklı genotipteki  organizmadan alınan bir aşılama dokusunun aşılanan organizma tarafından reddedilmesi.
Homojen: Bütün birimleri aynı yapıdai, aynı nitelikte olan 
Homolog kromozom: Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen çiftine sahip kromozomlardır.
Homolog kromozom:Biri anadan biri babadan gelen ve her yönüyle birbirine benzeyen ve diploit hücrelerde bulunan kromozom takımı. 
Homolog Yapılar (Y. Homologos-uyuşan) : Çeşitli hayvanlardaki ortak ilkel bir yapıdan gelişen, yapı planı ve gelişmede benzerlik gösteren yapılardır.
Homolog: Aynı görevi görmeseler bile, embriyonik dönemde aynı dokudan köken alarak gelişmiş organlar.
Homoloji: Birbirine benzer veya eş.
Homolyotermik (Y. Homois-değişmeyen+Therme-ısı) : Vücut sıcaklığı sabit olan hayvanlardır. Çevre sıcaklığındaki değişmelere karşın vücut sıcaklığı değişmeyen kuş ve memeli gibi hayvanlardır.
Homonom metamerizm: Vücut bölümlerinin birbirine eş bölmelerden oluşması. 
Homospor: Yosun ve eğreltilerde morfolojik olarak birbirinin aynı olmakla birlikte, eşey fonksiyonları negatif, pozitif biçimde olan sporlar, ızospor.
Homostilus: Stilus'ların aynı uzunlukta olmaları.
Homozigot (Y. Homos-aynı+Zygos-çift) : Homolog kromozomların karşılıklı lokuslarında belirli bir karakter ya da bütün karakterler için aynı allel çiftin bulunmasıdır. 
Hormon : Canlıda beslenme büyüme ve üremede rol oynayan, iç salgı bezleri tarafından salgılanan madde.
Hormon: Vücudun bir kısmında oluşturulan sonra da difüzyonla ya da kan dolaşımıyla diğer kısımlardaki hücrelere taşınarak onların çalışmalarını düzenleyen özel maddeler.
Hormon:Endokrin bezlerinden kana salgılanan dokuların ve organların çalışmalarını düzenleyen çoğunlukla protein yapıda kimyasal düzenleyici.
Hormonlar (Y. Hormaein-harekete başlamak, teşvik etmek) : Gövdenin bir kısmında meydana getirilen, sonra da difüzyonla ya da kan dolaşımıyla diğer kısımlardaki hücrelere taşınarak onların aktivitelerini düzenleyen maddelerdir.
Howard Küflü Saha Sayımı  Howard lamı ile mikroskopta yapılan ve başta salça ve meyve suları olmak üzere hammaddenin küf miktarı üzerinde fikir veren bir analiz yöntemi. Ayrıca bakınız; Howard lamı. 
Howard Lamı  Küflü saha sayımında kullanılan lam.  . 
Humoral bağışıklık B lenfositleri ve plazma hücreleri tarafından meydana getirilen antikorlarla sağlanan bağışıklık.
Humus (L . Humus-toprak-yer) : Toprak içindeki organik madde. Toprağa kahverengi ya da siyah rengi veren çürümüş bitki dokularındaki koyu renkli maddedir.
Humus: Toprak üzerindeki ve içindeki organik atıkların ayrışması sonucu oluşan kütle 
Hücre Gözle görülemeyecek kadar küçük, yarı geçirgen bir zar ile çevrili sitoplazma kitlesinden oluşan, sitoplazma içinde çeşitli hayati olayları yürüten çekirdek, endoplazmik retikulum, mitokondri gibi organeller bulunan en küçük canlı yapı.
Hücre :   Canlının yaşayabilen en küçük parçası.
Hücre : Bitki ve hayvanları oluşturan mikroskobik birimdir.
Hücre dışı sindirim: Büyük moleküllü besinlerin, hücrelerin dışarıya verdikleri salgılar ile hücre içine alınmadan, yapı taşlarına ayrılması. 
Hücre Duvarı  Bakteri, fungi ve bitki hücrelerinde plazma zarının üzerinde yer alan yapı. Gram pozitif bakterilerde kalın bir peptidoglükan ve periplazmadan, Gram negatif bakterilerde ise lipopolisakkarit ve periplazmadan oluşan, bitki hücrelerinde ise plazma zarının dışında selüloz telleri ile pektin, lignin, hemiselüloz vb. maddelerden oluşan, önce primer duvar, daha sonra da ikincil duvar yapısına dönüşen dış örtü tabakası. Hücre çeperi. 
Hücre içi sindirim: Büyük moleküllü besinlerin, hücre içerisine alınarak, hücre içinde yapı taşlarına ayrılması. 
Hücre Kuramı : Canlıların hücre ve hücre ürünlerinden oluştuğunu, yeni bir hücrenin kendinden önce mevcut olan bir hücreden oluştuğunu, kimyasal bileşen ve işlevsel bakımdan birbirine benzediğini, organizma faaliyetinin bağımsız hücre birimlerinin etkileşiminin sonucu olduğunu ifade eden kuramdır.
Hücre Sayısı Sabit Hayvanlar : Mozaik gelişmenin sonucu olarak aynı tür hayvanların aynı işi gören dokularında aynı sayıda hücre bulunması.
Hücre Zarı  Sitoplazmayı çevreleyen, 75-80 Angstron kadar kalınlıkta, protein, lipit ve karbohidratlardan oluşan, lipitlerin genellikle fosfolipitler halinde çift tabaka oluşturdukları, sıvı mozaik zar modeline göre proteinlerin lipitlere birleşik ya da az veya çok gömülü oldukları, karbohidratların oligosakkarit zincirleri halinde bazı lipit ve bazı proteinlere bağlı bulundukları, hücrenin alt, üst ya da yan kısımlarında çeşitli özelleşmeler gösteren, hücreyi koruyan,  pek çok hücre faaliyetine katılan yarı geçirgen yapı. Organellerin etrafını çevreleyen zar ise mitokondri zarı, Golgi zarı gibi organellerin adıyla anılır. Hücre zarı plazma zarı, sitoplazmik zar, membran, biyomembran, biyolojik zar, plazmalemma adları ile de anılır. 
Hücre zarı:   Hücreyi  çevreleyen  ve  madde  alış  verişinde  rol oynayan  yapı.